Sadece Kürdün saati mi geriye alınıyor?

‘Kürdün saati’ burada devreye giriyor işte. Onun seçim zaferi, partisi, vekili, belediye başkanı, ekonomik durumu, anadilde eğitim talebi, işsizliği, yoksulluğu birden genel siyasetin içinden çekilip alınıveriyor. Ülkedeki saat ‘değişim saati’ de olsa başka bir saat olmak zorunda sanki onunki. ‘Normalleşme’de bile ileri gidemeyen, geri alınıveren…

Barış Avşar bavsar@gazeteduvar.com.tr

Türkiye’nin gündeminde ekonomideki zorluklar ve halkın yaşadığı geçim sıkıntısı ilk sırada. Nasıl olmasın ki, herkes çarşıya pazara çıkıyor, herkes fatura ödüyor, ekmek alıyor! Ancak ekonomide iktidar koalisyonuna yerel seçimi kaybettiren adımlardan sapma olmayacağı mesajları da gelmeye devam ediyor. Son olarak Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Kızılcahamam’da hafta sonu düzenlediği kampın ardından gelen bilgiler de bu yöndeydi:

- Popülizmden uzak bir ekonomi politikası uygulanmaya devam edilecek.

- Asgari ücrette ya da kök ücret dahil emekli maaşında ekstra bir iyileştirme yapılmayacak.

- Enflasyon tek haneye düşmeden seçime gidilmeyecek.

Kısacası asgari ücretle çalışana, 10 bin lira maaşla aylardır yaşam savaşı veren emekliye, onların çocuklarına, torunlarına enflasyon tek haneye düşene kadar –en iyimser tahminle iki/üç yıl- umut ışığı yok. ‘Böyle devam edeceksiniz’ deniyor.

Peki hiç mi ‘müjde’ yok?

Var, iktidar partisi vekillerinin istedikleri olmuş, artık televizyona çıkabileceklermiş! İktidar vekili olarak kamuoyuna konuşabilme hakkını böyle bir dönemde elde etmiş olmaları da siyasetin cilvesi herhalde…

***

EYT konusunda mücadele veren hak sahiplerinin yıllara yayılan mücadelesi hafızalarda taze. 1999 depremlerinin acısı içinde el çabukluğu ile yapılıveren bir değişiklikle emeklilik hakları gasp edilen milyonların mücadelesi 2023 genel seçimleri öncesinde nihayet kabul gördü, yasa çıktı. Ki öncesinde ana muhalefet partisi temsilcileri dahi kendi aralarında meseleyi tartışırken, “Biz de gelsek çıkaramayız, ülkenin maliyesi buna izin vermez” diyordu.

Fakat yine ‘hayaldi gerçek oldu’ ve EYT’liler emekli edildi. Yetmedi üste milyonlarca dolar daha akıtıldı ve genel seçim kazanıldı. Şimdi yaşanansa tam da ‘ülke maliyesinin izin vermemesi’ durumu işte: Depremi fırsat bilip çalışanın daha çok çalışmasına, bir türlü emekli olamamasına, mücadele edip olabildiğinde de eline üç kuruş para geçtiği için çalışmaya devam etmek zorunda kalmasına göre kurgulanmış ülke maliyesi ne yapsın?

İktidarın bunu bile bile genel seçimden önce EYT’yi çıkarması da, şimdi zinhar uzak durulan ‘popülist’ politikaları sonuna kadar uygulaması da çıkmazdan kurtulmanın yoluydu: Seçilene kadar musluğu aç sonra yıllarca bir damla su verme!

***

Bu durum enflasyon tek haneye düşürülüp de seçim yapılana kadar sürdürülebilir mi? Çıkış yolu şu rotada görülüyor: Ekonomide ‘popülist politikalar’ uygulayabilecek hale gelene kadar durumu toparla, seçime doğru yeniden saç savur, muhalefetin yerel seçim zaferinin etkisini azaltacak ‘yerel yönetim muhalefeti’ izle, sonrası da zaten seçim…

Öyle görünüyor ki ‘Kürdün saati’ de bu rota üzerindeki belli başlı dönemeçler için ayarlanacak.

***

Nedir Kürdün saati?

Yerel seçimden bu yana konuşulan ‘normalleşme’ neydi?

Şöyle bir şeydi: İktidar seçimi kaybetti, o zaman uyguladığı politikaları gözden geçirmeli. Hatta biraz ‘yumuşamalı’…

İktidardan gelen ‘sonuçları kabul ediyoruz kendimizi gözden geçiriyoruz’ açıklamalarına işaret edilerek ‘bir şeyler değişecek’ deniliyordu. En sonunda çözüm sürecinin aktörlerinden Efkan Ala da ‘ikinci dalga reform’lardan söz edince ‘hah tamam’ diyenler bile oldu… Oldu ama sonunda dün mecliste yaşanan diyaloga geldik yine:

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Suna Kepolu Ataman: Hepimiz kayyumdan rahatsızız… Bu işe uygun, geçmişte davası olmayan, ceza yemeyen hiç kimse yok mu Kürtlerde aday gösterilsin? DEM Parti’nin bunu yapmaması lazım. Özür dileyerek söylüyorum, bunu yanlış anlamayın, kimseyi töhmet altında bırakmak istemiyorum ama ‘bu bilinçli mi yapılıyor?’ diye de sorma ihtiyacını duyuyorum…

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya: Siz bugün AK Parti’de siyaset yapıyorsunuz. Bir sonraki seçimde gelin DEM Parti’den aday olun ve seçilin sizin hakkınızda da nur topu gibi bir dosya olacak ve önünüze konulacak… 

***

‘Kürdün saati’ burada devreye giriyor işte. Onun seçim zaferi, partisi, vekili, belediye başkanı, ekonomik durumu, anadilde eğitim talebi, işsizliği, yoksulluğu birden genel siyasetin içinden çekilip alınıveriyor. Ülkedeki saat ‘değişim saati’ de olsa başka bir saat olmak zorunda sanki onunki. ‘Normalleşme’de bile ileri gidemeyen, geri alınıveren…

***

İktidar vekilinin ‘ceza almış’ dediği belediye eşbaşkanı için Adalet Bakanı çıkıp, “Hakkında terör soruşturması varsa İçişleri Bakanlığı'nın görevden alma yetkisi var. İçişleri Bakanlığı da uygun gördü” deyiveriyor sonra. Ceza mı almış, soruşturma mı açılmış, yeni bir ‘gizli’ soruşturma da mı varmış, öyle bir şeyler işte!

14 yıl önceki suçlamalarla, 10 yıl önce yazılmış iddianame ile (yazan da “FETÖ firarisi” imiş şimdi) suçlanıp görevden alınacaksa neden aday olmasına izin verildi Mehmet Sıddık Akış’ın?

Görevden alındıktan sonra neden belediye meclisinden bir üye seçimle göreve getirilmedi de kayyım atandı?

Antalya’daki teleferik kazasından sonra Kepez Belediyesi’nde Mesut Kocagöz’ün yerine Refik Emre Altekin’in meclis tarafından göreve getirilmesi süreci neden Hakkari’de işlemedi?

Bu sorular daha önceki kayyım atamalarında da soruldu defalarca. Sonuç değişmedi, Kürdün saati Türkiye’nin geri kalanından ayrıldı, geriye alındı ve öylece bırakıldı. Şimdi 31 Mart sonrası (değişim, normalleşme, yumuşama adına ne denirse densin) ‘yeni’ süreçte kilit soru yine aynı: Kürdün saatinin itinayla ayrılıp geriye alınmasına karşı muhalefet ne yapacak? Ülkenin yeni ‘birinci partisi’nden başlayarak tüm muhalefet için zor bir soru. Suçlu “görevden alınmayacak bir başkan” bulamayanlar mı olup çıkacak yine? “Sanki kayyım atansın diye özellikle uğraşıyorlar” denilerek seçilmiş başkanlarına koltuk gösterilmeyenler mi olacak? Saatler Kürt için geri alındığında ‘değişim’den, ‘normalleşme’den memleketin diğer yanı için elde ne kalacak? Ülkenin maliyesinin izin vermediklerinin sonuçları, Kürdün saatinin geri alınması ile mi bertaraf edilecek yine?

Ne de güzel “özgürlükçü ve demokratik bir anayasa” konuşulacaktı oysa daha…

Tüm yazılarını göster