Sağlık hizmetlerinde basamaklandırmanın kime ne faydası var?

Özel tedavi gerektiren hastalar ile soğuk algınlığı yaşayan, ilaçlarını reçete ettirmek isteyen hastalar aynı sağlık kuruluşlarına başvurmaktadır. Sağlık çalışanının bu ortamda tükenmesi işten değil.

Abone ol

Eminim bu yazıya tıklayan çoğu okur ülkemizde devlet eliyle yürütülen nitelikli sağlık hizmetlerinden faydalanmanın güçlüğünden hasta ya da hasta yakını olarak bir şekilde muzdarip olmuştur. Sağlık hizmetlerinin yalnızca tedavi edici uygulamalardan ibaret olmadığını, sağlığın korunmasını da içerdiğini düşünürsek tek tek bireyler olarak bu çabada ne kadar yalnız bırakıldığımızı daha iyi anlarız.

Türkiye’de sağlık hizmetlerinin tümüyle sosyal devlet şemsiyesi altına alınması 1961’de çıkarılan ‘Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun’ ile söz konusu olmuş. Mimarı, Türkiye'de Halk Sağlığı disiplininin kurucusu olan Dr.Nusret Fişek’tir.

Cumhuriyet’in ilk yılları ülke nüfusunda artışın, ölümlerin özellikle genç ölümlerin en aza indirilmesinin hedeflendiği koruyucu hekimlik uygulamalarının geliştirilmesine adanmış ve son derece başarılı olmuştur. Sağlık Bakanlığı, öncesinde özel idare ve yerel yönetimlere bırakılmış olan tedavi edici sağlık hizmetlerini 1945 yılında üstlenmiş, hastaneler devletleştirilmiştir. Mithat Cemal Kuntay’ın İstibdat, İttihat Terakki ve Mütareke dönemlerinin panoramasını sunduğu kült romanı Üç İstanbul hastalıkla başlar, hastalıkla biter, söz konusu yıllarda hastalık durumunda insanların akıllarından sosyal devlet, parasız sağlık gibi kavramların geçmediği, böyle bir beklenti içinde dahi olmadıkları edebiyatın gücüyle anlatılmıştır.

1961 yılında çıkarılan 224 Sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde bir hak olarak tanınan sağlık hizmetlerinden faydalanmanın sosyal adalete uygun bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla hekimlik ve hekimlikle ilgili hizmetlerin sosyalleştirilmesini hedefler. Sosyalleştirme ile tanımlanmak istenen, vatandaşların sağlık hizmetleri için ödedikleri prim ile kamuya ait müesseselerin bütçelerinden ayrılan ödenek karşılığı her türlü sağlık hizmetlerinden ücretsiz veya kendisine yapılan masrafın bir kısmına katılmak suretiyle eşit şekilde faydalanmalarıdır. Sağlık hizmetlerinin kapsamı ise şu şekilde tanımlanmıştır; İnsan sağlığına zarar veren çeşitli faktörlerin yok edilmesi ve toplumun bu faktörlerin tesirinden korunması, hastaların tedavi edilmesi, bedeni ve ruhi kabiliyet ve melekeleri azalmış olanların işe alıştırılması (Rehabilitasyon) için yapılan tıbbi faaliyetler sağlık hizmetidir.

Bu düzenleme sağlıklı bir toplum inşa edilmesini, tedavi edici sağlık hizmetlerinin adil bir şekilde uygulanabilmesini sağlayacak pek çok madde içerir. Şuraya konu ile ilgili Türk Tabipleri Birliği’nden açıklayıcı bir yazı bırakıyorum. Konunun felsefesini de ortaya koyan bir dipnot; sosyalleştirme uygulamaları ilk olarak Doğu illerimizde başlatılmıştır.

Ülkemizde sağlık hizmetleri sunumu mevzuatta üç basamakta sınıflandırılmıştır;

Birinci basamak sağlık hizmetleri, sağlığın teşviki, koruyucu sağlık hizmetleri, teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmetlerinin bir arada verildiği, bireylerin hizmete kolayca ulaşabildikleri, düşük maliyetle etkin ve yaygın sağlık hizmeti sunumudur. Toplum Sağlığı Merkezleri (TSM), Aile Sağlığı Merkezleri (ASM), 112 Acil Sağlık Hizmeti Birimleri, Evde Bakım Merkezleri, muayenehaneler  ve  özel poliklinikler birinci basamak sağlık hizmeti sunucuları arasındadır.

İkinci basamak sağlık hizmet sunucuları, ayaktan veya yataklı teşhis, tedavi ve rehabilitasyon hizmeti verilen sağlık kurumlarıdır. Eğitim ve Araştırma Hastanesi olmayan devlet hastaneleri ve dal hastaneleri ile bu hastanelere bağlı semt poliklinikleri, entegre ilçe hastaneleri, özel hastaneler, özel tıp merkezleri ve dal merkezleri, ağız ve diş sağlığı hastaneleri, diyaliz merkezleri, üremeye yardımcı tedavi merkezleri ikinci basamak sağlık hizmeti sunucularıdır.

Üçüncü basamak sağlık hizmet sunucuları, ileri tetkik ve özel tedavi gerektiren hastalıklar için yüksek teknoloji içeren, eğitim ve araştırma hizmetlerinin verilebileceği altyapıya sahip üst düzey sağlık hizmet sunucularıdır. Üçüncü basamak sağlık hizmet sunucuları üçüncü basamak sağlık hizmeti ihtiyacı için sevkle gelen hastaların kabulünü yapar ve sağlık hizmeti ihtiyaçlarını karşılar.

Bugün Türkiye’de acil olarak ihtiyaç duyduğumuz düzenlemelerden biri hizmet sunumu açısından basamaklandırılmış sağlık hizmetleridir. Sağlık hizmetlerinin kalitesini belirleyen en önemli bileşen herşeyden önce nitelikli insan gücüdür. Elde kalan nitelikli insan gücünden yerinde, liyakat usülü faydalanamazsak Cumhuriyet’in ilk yıllarının tersine hastalıklı bir toplum olma yolunda hızla ilerlemeye mecburuz ki önemle hatırlatıyorum, ilerliyoruz.

Bugün ileri tetkik ve özel tedavi gerektiren hastalar ile sadece kolesterol seviyesini öğrenmek isteyen, soğuk algınlığı yaşayan, kullandığı ilaçları reçete ettirmek isteyen hastalar aynı sağlık kuruluşlarına ve çalışanlarına başvurmaktadır. Uzmanlığından, akademik yetkinliğinden, üçüncü basamak sağlık hizmetleri, eğitim ve araştırma için faydalanılması gereken hekim ve diğer sağlık çalışanlarının bu kaos ortamında tükenmesi işten bile değildir. Hastalar açısındansa, gerektiği her an ilgili hekime ve müdahaleye ulaşabilmeyi hayal bile etmeden, kanser tedavisi gören, cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyan hasta ile o gün aklından geçen kan tetkikini yaptırmaya gelen ya da grip olan hasta aynı otoparkta park yeri arayacaktır.

Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi gibi insan haklarının temel alındığı bir kanunun hazırlandığı ülkemizde toplumun sağlık okuryazarlığından, temel sağlık bilgisinden mahrum bırakılmış olması kelimenin tam anlamıyla herşeyi boşa çıkarıyor. Sağlık çalışanları tükenme ile karşı karşıya, laboratuvar ve görüntüleme tetkikleri için yapılan sağlık harcamaları kontrolden çıkmış durumda. İleri tetkik ve tedaviye ihtiyaç duyan hastalar için özel sağlık kuruluşlarına, söz konusu kaostan, irrasyonel çalışma ortamından kaçıp serbest çalışmayı tercih eden üst düzey hekimlere başvurmak ve bütçelerini fazlasıyla aşan sağlık giderlerini karşılamaya çalışmaktan başka çare kalmıyor.