6 Şubat Maraş depremlerinden bu yana yaşadıklarımız, yarın 24.
yılını dolduracak 1999 Marmara depremlerinin tekrarı gibi! İlk
10-15 gün boyunca, Maraş’ın, Adıyaman’ın, Malatya’nın, Hatay’ın
nasıl ‘yok’ olduğunu izledik, konuştuk, inanamadık. Tıpkı 24 yıl
önce Sakarya’yı, İzmit’i, İstanbul’u izlediğimiz, konuştuğumuz,
inanamadığımız gibi…
Sonra günler ilerledi, bir ay geçti, seçim geldi, kazanan
kazandı, kaybeden kaybetti. Nihayet 6 Şubat’ın üzerinden altı ay
geçti gitti.
Ve şimdi yine Hatay’da insanların nasıl yaşam mücadelesi
verdiğini, altı ay sonra hâlâ yemek ve su sıkıntısı çekildiğini
görüyoruz.
Ve hâlâ Adıyaman’daki, Maraş’taki,
Malatya’daki deprem yıkımını,
depremzedelerin sıkıntılarını anlatmaya çalışıyoruz. Bu illerde ya
da yeni depremlerin tehdit ettiği diğer bütün illerde yaşanan yeni
sarsıntılarda, ‘acaba artçı mı yoksa öncü mü’ diye endişe
ediyoruz.
Acaba?
Gerçekten endişe ediyor muyuz? Yoksa bir yandan öyle gibi
görünüp diğer yandan bildiğimizi okumaya devam mı ediyoruz?
24 yıl boyunca olduğu gibi...
***
Ferhat Yaşar’ın dün yayınlanan
haberi bir kez daha gösterdi ki, bildiğini okumaya devam
edenler hatta bu konuda yeni seviyelere ulaşanlar var.
Sözde bir depremin yıkıcılığı konusunda en çok endişe edilen
İstanbul’da, depreme karşı güçlendirme için yapılan duvara, iki
dükkanı birleştirmek için kapı açılmış!
İnşaat halindeyken gereken denetimlerin yapılmadığı, temelden
çürüdüğü halde hiçbir güçlendirmeye girişilmeyen, bütün
denetimlerden bir şekilde geçmiş ama deprem gelince yanındaki
binayı da yıkarak göçmüş, market yapılmak için kolonları kesilmiş
yüzlerce, binlerce bina…
O binaların canları da alıp giderek çöktüğünü yıllardır
defalarca gördükten sonra, depreme karşı güçlendirme için yapılan
duvara kapı açmak! Gerekçe ne? İki dükkanı birleştirmek!
Kapıyı açan açmış diyelim, mesele ortaya çıkınca gidip kapıyı
görüp tutanak tutmadan mahkemeye ‘genel bir yanıt’ vererek olayı
geçiştirmeye çalışan yerel yönetimin sorumluluğu peki?
“Bu olay 2015’te olmuş, o zaman daha Maraş depremleri olmamıştı”
mı diyecekler acaba? 6 Şubat depremleri Maraş’ta değil de
İstanbul’da olmuş olsa 11 ilde yaşananlardan eksik kalmayacağını
anlatmak mı gerekecek böyle bir cevaba karşı? Ya da 1999
depremlerinin neler yaptığını mı?
‘Hafızasızlık’ mı bu gerçekten?
***
Muhtemel yeni depremlerle ilgili her uyarısı büyük ilgiyle takip
edilen ve her seferinde, “depremin kaçınılmaz olduğunu, önemli
olanın önlem alınması olduğunu” söyleyen Naci Görür, son genel
seçim öncesinde oy kullanacaklara bir çağrı yapmıştı: “Senin, çoluk
çocuğunun, torunlarının ve neslinin bu topraklarda ilelebet
yaşamasını istiyorsan partizanlığı bırak ve sana deprem konusunda
ciddi vaatlerde bulunan, plan ve programı olan ve yaşam hakkını her
şeyin üzerinde tutan partiye oy ver...”
Yerel seçimlere 7 ay kadar bir süre kaldı. Ve biliyoruz ki,
yıkılan her evin arkasında yıllardır bu konuda çok şey söyleyen
ancak iş icraata gelince hiçbir şey yapmayan merkezi ve yerel
siyasetin payı büyük. Daha doğrusu ‘sistem’ zaten bu: İnşaat rantı,
siyaseti de, yerel yönetim anlayışını da, neyin önemsenip neyin
önemsenmeyeceğini de belirliyor. Bir tek seçimle bunun değişmesini
bekleyemeyiz, evet. Ancak artık bir adım atmak, ‘yeni bir siyaset’
vadederek ortaya çıkmak niyetinde olan varsa bu zaman işte o
zaman.
Aksi halde birileri depreme açılan kapılara yenilerini eklemeye
devam edecek.
‘Bir yolunu’ bulacak ve bildiğini okuyacak!
Asgari, işe ulaşılabilen
ücret!
28 Mayıs’ta ikinci tur seçimler için sandık başına gittik.
Oyumuzu kullandık, seçim bitti, sonuç belli oldu, 13 gün geçti ve
Trabzon’dan bir haber geldi: Kentte toplu taşıma ücretlerine yüzde
40'a yakın zam yapılmıştı.
Haziran ayı başında 8 bin 500 lira asgari ücretle çalışan ve
şehrin merkezi bir semtinde, örneğin Beşirli'de oturan ve yine
merkezde, mesela Meydan’da çalışarak haftada 6 gün işe gidip gelen
bir Trabzonlunun maaşı içerisinde ulaşıma ayrılacak pay, (lükse
kaçıp hiç dolmuşa binmez, hep belediye otobüsü kullanırsa) 91 lira
2 kuruş artıverdi.
Neyse ki imdada asgari ücret zammı yetişti! Ama gel gör ki
asgari ücrete zam oranı yüzde 34’te kaldı. Sadece ulaşım için yaptığı harcama
yüzde 40 artan Trabzonluya aynı işi yapmaya devam ederken niye
maaşının yüzde 34 arttığını açıklayan olmadı.
Ve cuma günü Trabzon’da ulaşıma bir kez daha zam geldi. 14
Ağustos itibariyle uygulanmaya başlanan yeni fiyatlar yüzde 56’ya
varan oranlarda yeniden artırılmıştı...
Bir ay arayla yüzde 40 ve yüzde 56 zamlanan ulaşım masraflarına
asgari ücretlinin yüzde 34’lük zamla karşılık vermesi
bekleniyordu…
***
Trabzon’la aynı gün yani yine seçimden 13 gün sonra Mardin’den de haber geldi: Şehir
içi ulaşımda yüzde 33 ile yüzde 45, ilçeler arası ulaşımda yüzde 25
ile yüzde 42 oranında zam yapılmıştı!
Evi Kızıltepe’de olan, Artuklu’da çalışan ve haftada 6 gün işe
gidip gelen Mardinli bir asgari ücretlinin o ay aldığı 8 bin 500
liralık maaşta 576 lira olan ulaşım payı –toplu taşıma kartı
kullanıyorsa- 768 liraya yükseldi. İşe gidip gelmek için artık
aylık 192 lira daha fazla vermesi gereken Mardinli asgari ücretliye
de 1 Temmuz’da asgari ücret ‘müjdesi’ geldi: Onun aylık geliri de
Trabzonlu asgari ücretli gibi 11 bin 400 liraya çıkmıştı.
Ancak mesele burada bitmedi. 8 bin 500 liradan 11 bin 400 liraya
çıkan asgari ücreti gören karar vericiler, ‘artık ulaşıma daha çok
harcayabilir’ diye düşündü herhalde ve henüz ikinci zamlı maaşını
alabilen Mardinliye yine ulaşım zammı
haberi geldi!
Kızıltepe-Artuklu tek gidiş 16 liradan 23 liraya çıktı. İki
ulaşım zammı arasında 60 gün vardı. Haziran başında sadece işe
gidiş geliş için 8 bin 500 liralık maaşının 576 lirasını yani
yaklaşık yüzde 7’sini harcamak durumunda olan Mardinli asgari
ücretli, Eylül ayından itibaren 11 bin 400 liralık asgari ücretinin
1104 lirasını, yani yaklaşık yüzde 9.5’ini işe gidip gelmek için
harcayacak.
***
Trabzon ve Mardin’de Haziran’dan Ağustos'a iki kere zamlanan
toplu ulaşım, diğer illerde de yerinde saymadı. Mersin’de, Van’da, Diyarbakır’da, Konya’da, Ankara’da, İzmir’de, Adana’da zamlar yapıldı…
Mardin ve Trabzon’dan anlaşılacağı üzere yeni zamlar da
yapılmaya devam edecek gibi görünüyor.
***
Ve İstanbul… ‘Megakent’ de asgari ücrete zammın ikinci ayının
10. gününde ulaşım zamlarıyla tanıştı: Yüzde 51,52!
İstanbul’da otobüs-minibüs dışında metrobüs var, metro var,
Marmaray var… Hepsinde türlü çeşit fiyat var… Asgari ücretlinin
ödeyeceği pay, mesafeye ve kullanılan araca göre çok değişiyor.
Mardin ya da Trabzon kadar kolay hesaplanır değil!
Ama görünen şu: Asgari ücret civarında kümelendirilen,
hayatlarını buna göre devam ettirmeleri beklenen şehir
yoksullarının barınma, gıda, eğitim, sağlık gibi en temel
ihtiyaçlarını karşılamak için gidecekleri ‘iş’e ulaşmaları bile
giderek zorlaşıyor!
Asgari ücretliler iyi zam aldı ama emekliler geride kaldı, onlar
da yılbaşında düzeltilir deniyor ya hani. Emekli eve hapsolurken,
işe giden asgari ücretlinin hali de bu işte…