Hayır Murakami’nin ünlü romanı değil mevzu. Açıkçası bu yaz,
sahilde Kafka okuyana da rastlamadım. Ama sahilde bir şeyler
okumak, hala taraftarı olan bir alışkanlık. Gerçi herkesin iyi
birer kitap okuru olacağını sandığım o tatil yerinde, benden başka
kitap okuyan da pek yoktu. Çünkü herkesin şezlongda vakit geçirmek
için ya muhabbet edecek bir arkadaşı ya da mutlaka bir smart
phone’u vardı. Her sabah özenle gelip yer tutan John Grisham okuru
Avustralyalı kızı ve elindeki o koca Paul Auster ile takdiri hak
eden tek başına tatil yapan kadını, birer istisna olsalar da anmam
gerek. Onların da işi fazla sıkı tuttuklarını söyleyemem, çünkü o
kitaplar bitmedi gitti...
Benim kitabı elime alışımla, şezlong komşularımınki farklı
sebeplere dayanıyor gibi. Bana öyle geliyor ki tatil hiç başka
şeyle rahatsız edilmeden kitap okumak için harika bir fırsat. Yani
o gölgede oturuyor olmamamın amacı, elimdeki kitaba dalıp gitmek.
Çoğunluk ise güneşten azami faydayı sağlamak üzere yerinden
kımıldamadan geçirdikleri o uzun vakitte sıkılmamak için
kitaplardan medet umuyor. Amaç sahilde olmak, dolayısıyla
sıkılmamak için kitaplara gömülüyorlar. O zaman kitap tercihleri de
mümkün mertebe ‘en eğlenceli’ ya da ‘en moda’ başlıklar etrafında
dönebiliyor. Hani, bazı yazarların, eleştirmenlerin sinir oldukları
ama ayıp olmasın diye yine de cevap verdikleri o ‘tatil kitapları’
listeleri var ya, onların ruhunu da genelde bu vakit geçirme
önceliği oluşturur.
Gazete ve dergilerin asla vazgeçmedikleri alışkanlık, tatil
kitapları listesi hazırlamak. Ramazan sayfası yapmak gibi bir şey.
Gerçi bu yıl, seçim filan derken Türkiye bu tür rahatlatıcı
listeler hazırlamaya pek girişemedi. Seçim sürecinde karambole
gelmesin diye, biraz da kriz beklentisiyle yayıncılar da önceki
yıllardaki kadar çok çeşit sunmadılar okura. Fakat yine de çok
satan listelerinde kendini gösteren romanlar, deneme ve kişisel
gelişim kitapları sahilde yerlerini buldu.
İnsan tatili, sadece sevdiği şeyleri yapacağı bir boş zaman,
olarak görürse merak ettiği kitaplar ve sevdiği yazarlarla baş başa
kalmayı tercih eder. Ve neticede herkesin yaz okuması kişisel bir
listeye dönüşür. Esaslı kitap okurları, bunu bildikleri için tatil
kitapları listelerini manasız bulurlar. Herkesin okuma listesi
kendi zevkine, okuma serüvenine göre değişir.
Hedefi kitap okumak olan sıkıcı anne-babalar, ya da sevgilileri
sahilden çok uzaktaki gölgelikte ya da ‘gazinoda’ masanın başından
kalkmamasından hemen tanıyabilirsiniz. Onlar kendini kaptırmış
kitaplarını okur, hırsla eldeki kitabı bitirip bir sonrakine
geçmeye çalışırken denize girmeyi bile unuturlar.
Ben de tatil okumasını, romanların ya da anlatıların dünyasında
kaybolup gideceğim, kendimi roman kahramanlarının kurgulanmış
hayatlarına kaptıracağım bir faaliyet olarak görüyor ve bu işe
bayılıyorum. Hele bu iş için doğru seçimler yaptığınızı anlarsanız,
işte o zaman tatil tam da kıvamını buluyor. Galiba bu sene de öyle
oldu. Geçen hafta harika kitaplar okudum. Kısaca onları anlatmak
istiyorum. Tatilde ya da değil, kendi okuma listesini yapanlara da
belki yardımcı olur diye…
BENİM TATİL KİTAPLARIM
1- Antilop ve Flurya, Margaret Atwood, Çev: Dost Körpe, Doğan
Kitap.
İngilizce edebiyatın distopya kraliçesinden harika bir roman.
MaddAddam (Deliadem) üçlemesinin ilk kitabı nihayet uzun zaman
sonra tekrar Türkçe’de çıktı. Ben de Doğan Kitap’ın yayın sırasıyla
önce Tufan Zamanı’nı okumuş, ve bir kez daha Atwood’un düş gücüne,
öngörüsüne hayran kalmıştım. Serinin ilk kitabı Antilop ve
Flurya’nın bu yeni baskısını hemen okumaya başladım ve aynı tadı
aldım. Atwood, uluslararası firmaların sıkı bir rekabet içinde
yönettiği sefil dünyamıza genetiği ile oynanmış organizmaların
nasıl bir felaket getirebileceğini tahayyül ediyor. Son insan Kar
Adamı’nın bir köşesi olduğu o aşk üçgeni, ideallerin insanlığın
felaketine dönüştüğü bir dünyada tabii ki sadece buruk bir hatıra
olarak kalıyor. Antilop ve Flurya ile Tufan Zamanı’nı birleştiren
son kitap MaddAddam da pek yakında çıkacak, vesileyle
duyurayım…
2- Söyle Hayalet Şarkını Söyle, Jesmyn Ward, Çev: Begüm
Kovulmaz, Doğan Kitap
Geçen yıl Amerika’daki yılın kitapları listelerinin gediklisi
bir roman. Ülkesi ABD’de Ulusal Kitap Ödülü aldı, çok satanlara
girdi. İşin ilginci genç yazar Jesmyn Ward’ın bundan önceki ilk
romanı da aynı ödüle değer bulunmuştu. Yani Amerika, kendi ruhuna
işlemiş ayrımcılığı, adaletsizliği yepyeni bir dille anlatan bu
siyah yazarı çok seviyor. Kitap, Amerika’nın güneyinde bir aile
hikayesi. Büyümekte olan kahramanımız, otacı anneannesi, kendi
sırlarıyla bilgeye dönüşmüş dedesi, uyuşturucu bağımlısı annesi ile
bir çiftlikte yaşıyor. Kahramanların küçük yolculukları, sırların
ve kabahatlerin üstündeki örtüyü hayaletlerin kaldırdığı bir sonla
tamamlanıyor. Mistik yanlarıyla Murakamivari ama karakterleri,
hikayesi ve meseleleriyle Steinbeck, Harper Lee, Faulkner gibi
yazarlarla akraba bir çağdaş yazar Jesmyn Ward. Takibe alın
derim.
3- O Sesler, Nurcan Baysal, Dipnot Yayınları
Türkiye’nin kolay kolay unutamayacağı korkunç bir dönemin
kaydını tutan, çok önemli bir kitap. Birçok Kürt kentinde sayısız
insanın hayatını kaybettiği hendek savaşlarını Diyarbakır Sur’a
odaklanarak anlatıyor Nurcan Baysal. Girenin çıkamadığı, çıkanın
giremediği, tek kuralın amansız bir şiddet olduğu o ablukaları
dışarıdan duydukları bomba sesleriyle takip edebilen
Diyarbakırlılar, kimliklerinin bir parçasını nasıl yitirdiklerini,
içlerinde kalan derin yara izini anlatıyorlar. Devletin kendi
vatandaşlarına uyguladığı amansız şiddeti aktarıyorlar. Kitabın çok
önemli bir özelliği dürüstlüğü. Herkese, her tarafa karşı dürüst.
Özellikle de tanıklıklarını aktardığı Diyarbakırlılara karşı…
Gününün tanığı… mutlaka okunması gereken bir kitap.
4- Bir Zavallı Sarı At, Salah Birsel, Sel Yayınları
Salah Birsel’in yabancı edebiyatçılar ve müzisyenler hakkındaki
uzun yazılarından oluşan kelimenin tam anlamıyla lezzetli bir
kitap. ‘Üslup sahibi olmak’, ‘Türkçe'yi iyi kullanmak’, ‘zengin bir
dil’ gibi bol keseden kullanılan kavramların aslında ne anlama
geldiğini Salah Birsel okurken anlıyorsunuz. Deneme türünün
Türkçe’deki zirvesi, başka yazarları, hayatları, yazdıklarını tatlı
tatlı anlatıyor. Kitabın açılışındaki Charlie Parker denemesi, uzun
zamandır okumadığım güzellikte bir caz yazısı niteliğindeydi. İnsan
Salah Birsel’in müptelası olabilir. Yarım yamalak okuduğum Salah
Bey Tarihi başlığı altındaki kitapları yeniden edinmeye karar
verdim.
5- Hayat Sil Baştan, Kate Atkinson, Çev: Duygu Akın, Yapı Kredi
Yayınları
Günümüz İngiliz yazarlarının sakin anlatımlarını her zaman
etkileyici bulmuşumdur. Hikayelerini dümdüz anlatır, söylemek
istediğini o hikayenin bütününe ustaca yerleştirirler. Ian McEwan
da Kazuo Ishiguro da böyle yazarlardır. Şimdi onlara Kate
Atkinson’ı da ekliyorum. Son yıllarda uluslararası fuarlarda
dikkatimi çeken, günümüz İngiliz edebiyatının bu en önemli
kalemlerinden biriyle ancak bu yaz tanışabildim. Hayat, Sil Baştan
(Life After Life) yazarın 2013 yılında çıkan görece yeni bir
romanı. 1910 yılında Ursula’nın tipik orta sınıf bir İngiliz aileye
doğmasıyla başlıyor. Londra kırsalında sakin bir evde yaşayan bu
kalabalık aile, iki dünya savaşı görecek, her tür yıkımı bizzat
yaşayacaktır. Ama aşk, dostluk, bağlılık, sevgi gibi en temel
duygularla birlikte. 1930’ların 40’ların İngilteresi’ni anlatan,
bütün o dönem romanlarına benzeyen bir kitap. Ama çok önemli bir
farkı var. Ursula, her defasında ölüp hikayesine başka bir yerden
devam ediyor. Bir Latin Amerikalı yazarda büyülü gerçekliğe
dönüşebilecek, anlatıcının mutlaka süsleyip parlatacağı bu hayata
sil baştan başlama anları, Kate Atkinson’ın romanında basit bir ana
dönüşüyor. Ursula karanlığa teslim olduğu her anın ardından
hayatına başka bir yönde devam ediyor ki bu bize hayatın
ihtimallerini gösteriyor, yaşanmamış her tür duygu ve zamanı tek
bir karakterle ziyaret edebilme olanağı veriyor. Ursula’nın Londra
yıkıntıları altında geçirdiği anlar bence romanın zirvesi. Tıpkı
mutsuz bir Alman ev kadınına dönüşmüşken Hitler’in karargahında,
Eva Braun tarafından misafir edildiği bölüm gibi… Savaş ama en çok
insanların kendi aralarındaki savaş hakkında bir roman bu. Kendi
yolunu çizmeye, kendisi olmaya çalışan bir kadının hikayesi.
Gaddarlığın ve sevginin birlikte varlık gösterdiği insanlık
tarihinde, ikinciden yana ağırlığını koyan bir anlatı. Benim için
müthiş bir tanışma oldu. Şimdi Türkçe'ye çevrilmiş diğer yedi
kitabını edinmek gerekecek, ama ne yapalım, kalıcı dostluklar emek
ister…