Şairlerin tozlu barış bildirisi

Tarihte savaşın, kimsenin evine bir ekmek daha fazla götürmesini sağladığı görülmediğini yineler şiirler. Savaşların her daim kıyım, yıkım, kan ve gözyaşından başka sonucu olmadığına tanıklık etmiştir. Şairlerin kulaklarını tıkayamayacakları vicdanlarının sesi ve sıkı sıkıya bağlı oldukları ahlaki değerleri vardır… Toplumsal duyarlılıkları ve sorumlulukları her çağda yüksek olmuştur

Abone ol

DUVAR - Bazı zamanlar konuşmak, duygularını, düşüncelerini yüksek sesle dile getirmek, toplumla paylaşmak zor olsa da, eleştirel olmak imkânsızlaşsa da şair olmanın gereğidir yaşananın sorgulanması. Deyim yerindeyse şairin eli dursa, dili durmaz. Böylesi zor zamanda konuşma sorumluğunu büyük ölçüde şairler, aydınlar, yazarlar, sanatçılar yüklenir. Düşünce ışığını hayata, dünyaya eleştirel yaklaşımdan alıyorsa bir anlam taşır… Biliyoruz ki Homeros’tan bu yana şair, şair olarak savaş sözcüğünü, ancak karşıtı barış olduğu için anmıştır ve anar…

Tarihte savaşın, kimsenin evine bir ekmek daha fazla götürmesini sağladığı görülmediğini yineler şiirler. Savaşların her daim kıyım, yıkım, kan ve gözyaşından başka sonucu olmadığına tanıklık etmiştir. Şairlerin kulaklarını tıkayamayacakları vicdanlarının sesi ve sıkı sıkıya bağlı oldukları ahlaki değerleri vardır… Toplumsal duyarlılıkları ve sorumlulukları her çağda yüksek olmuştur. Ne zaman savaş tamtamları çalınsa ilk tepki gösterenlerin, itiraz edenlerin arasında yer almıştır şairler. Şiirin her halükârda yaşama duyarlı ve yaşamı savunan, barış yanlısı dili de bunu gerektirmektedir. Birinci körfez savaşının gündemde olduğu dönemde ilk tepki gösterenler aydınlar ve sanatçılarla birlikte şairler olmuştu… Irak’ın 2003’teki işgali sırasında da savaşa ve işgale ilk karşı çıkanlar arasındaydı şairler. 1991’de bir araya gelen 81 şair barış için birer dizeyle katıldıkları bir şiir oluşturup kamuoyuyla paylaştı...

2003’te birçok ünlü ve usta şairin hazırlayıp imzaladığı savaşa ve Irak’ın işgaline karşı çıkan bildiri yayımlandı. Bugünse, 2018’in Türkiyesinde bu yönde şairlerin ve sanat, edebiyat çevrelerinin ve bağlı oldukları sivil toplum örgütlerinin sesiz kaldığını görüyoruz. Tarihin sayfalarını geriye çevirip 2003 yılına gidelim ve Amerika ve müttefiklerinin 2003 yılında Irak'ı işgale giriştiği dönemde Türkiye’de çeşitli toplumsal kesimlerle birlikte sesini yükselten ve “barışa evet” şairlerin sesine kulak verelim. O günlerde şairler savaş karşıtı tutumlarını bir bildiriyle dile getirirler. Savaşın ve işgalin lanetlendiği savaş karşıtı bildiri Türkiye şiirinin yaşayan usta şairlerinin de aralarında olduğu isimler tarafından hazırlanır ve 200’e yakın imzayla kamuoyuyla paylaşılır. 4 Nisan 2003’te şairler tarafından kaleme alınarak paylaşılan savaş karşıtı bildiri şöyledir:

“Yıllardır akıl almaz bir yanlış bilgilendirme ve propaganda saldırısıyla, zaman zaman da çeşitli sıcak çatışmalarla süren ve son bir yıl boyunca  da, iyiden iyiye artarak, 19 Mart 2003 günü, Bağdat’ın bombalanmasıyla utanç verici bir insanlık suçuna dönüşen Irak Savaşı’nın doğurduğu acı ve yaralar, biz Türk Şairlerini derinden etkilemektedir.

Bizler, televizyonlarda her gün izlediğimiz ateş altındaki şehirlerin genel görüntülerinin altında, medyanın ve onun etkilediği halk kitlelerinin göremediği bireysel ve toplumsal acıları görüyoruz.

Bizler,Türk Şairleri, bu savaşın, tüm dünya basınında da yer aldığı gibi, esaret altındaki bir halkın özgürleştirilmesi ve zulümden kurtarılması savaşı olmadığını bilmekteyiz. Bu savaşın asıl amacı, bölgenin yer altı ve yerüstü zenginliklerine ve zengin petrol kaynaklarına el koymak ve bölgede hakim güç olmaktan başka bir şey değildir.

Soruyoruz: Dün Afganistan, bugün Irak, yarın sıra kimdedir?..

Bizler, Türk Şairleri, hangi dilde olursa olsun, sözcüklerin içeriklerinden arındırılmak yoluyla anlamlarından soyularak, insanların ve toplumların zihinleriyle böylesine alçakça oynanmasını; ‘dil’in ortak düşünce ve iletişim ortamı olmaktan çıkarılarak, tek yönlü ve tek boyutlu bir dikte etme aracı haline getirilmek suretiyle, bu biçimde siyasallaştırılmasını ve kısır bir tartışma aracı haline getirilmesini şiddetle reddediyoruz. Zira bu durumun, dünyayı yeniden biçimlendirmeyi amaçlayan “Büyük Birader”in diktatörlüğünün yollarını döşediğini ve dünyanın geri kalanını onun yönetimi altına doğru hızla sürüklediğini görmekteyiz.

Tarih kendinde tanrısal güçler bulunduğunu, toplumları ve insanlık için neyin doğru olduğunu kendilerinden başka hiç kimsenin bilmeyeceğini düşünen yönetici, asla yıkılmayacağı sanılan düzen ve  imparatorluk örnekleriyle doludur. Ancak bunların söylemlerinin ve kurmuş oldukları sistemlerin çatırdadıkları ve çöktükleri, bunun acısını da toplumların ve insanlığın çektiği görüle gelmiştir. Saddam Hüseyin ve George W. Bush bunların ne ilkleri ne de sonuncuları olacaktır.

Dünya tarihinde tanık olunmamış ölçüde büyük bir askeri gücün, on iki yıldır kesintisiz bir biçimde süren akıl almaz baskılar ve ambargolarla, en temel haklarından bile yoksun bırakılarak, zaafa uğratılmış bir halkın üzerine çullanmasının da, hiçbir insani ölçüye ve ölçüte sığmamakta olduğunu teslim etmeyen bir kişinin bile çıkmayacağını iyi bilmekteyiz. Yine bilmekteyiz ki, savaşların muzafferleri olmaz, savaşların sadece kurbanları vardır.

Bizler, Türk Şairleri, sınırlarımızın yanı başında sürmekte olan bu ahlaksız istilayı hiçbir biçimde onaylamadığımızı ve bu saldırıya gerek moral gerekse etik açıdan tümüyle karşı olduğumuzu ülkemiz ve dünya kamuoyuna bildirmeyi görev addediyoruz. Bilinmelidir ki, hiçbir silah dünyayı egemenliği altında tutamaz,eninde sonunda insanlığa yenilir. Ve saldırganlara kendilerinin de çok iyi bildiği şu dizeleri hatırlatmakta yarar görüyoruz:

“Çan kimin için çalıyor” diye sorma

O senin için çalmakta

Toplumsal bellekte savaşın acısının ve yasının kolay kolay silinmediğini gösteren ne çok şiir vardır. Bu konuda destanlar ve ağıtlarsa en iyi örneklerdir. Destanlar ve ağıtlar savaşın yıkımına dikkat çekmek ve barışın değerini dile getirmek yönünden son derece etkilidir. Ağıtların bir yandan acının dışa vurulması bir yandan da yaşamı ölüme üstün tutan söylemi de ayrıca önemlidir. Ağıtların bir özelliği de hatırayı hafızaya taşıması ve kaydetmesidir. Bu bağlamda Ülkü Tamer’in “Üşür Ölüm Bile” adlı şiirini hem bir ağıt hem de hatırayı hafızaya taşıyan bir barış şiiri olarak okuyup yorumlayabiliriz. Şiirin tamamını paylaşıyorum:

Bir ormanda tutup onu

Bağladılar ağaca

Yumdu sanki uyur gibi

Gözlerini usulca

Bir soğuk yel eser

Üşür ölüm bile

Anlatır akan kanı

Beyaz sesiyle

Diz çöktüler karşısında

Sonra ateş ettiler

Parçalanan yüreğine

Yuva kurdu mermiler

Bir soğuk yel eser

Üşür ölüm bile

Anlatır akan kanı

Beyaz sesiyle

Gelip kondu bir güvercin

Ellerine o gece

Kırmızı bir çelenk oldu

Bileğinde kelepçe

Bir soğuk yel eser

Üşür ölüm bile

Anlatır akan kanı

Beyaz sesiyle

BU AYIN DERGİLERİ

Bugünlerde sanırım birçoğumuzun duygu ve düşünce durumu Edip Cansever’in “Mendilimde Kan Sesleri” şiirinde tanımladığı gibidir. Yani “Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile/Gelse de/Öyle sürekli değil/Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün/O kadar çabuk/O kadar kısa/İşte o kadar.” Ancak yine de umudumuz ve günlük avuntularımız, özlemlerimiz, hayallerimiz var… Küçücük sevinçlerden büyük umutlar oluşturmaya çalışıyoruz. Yaşamı ve yaşatmayı seviyoruz çünkü… Şiirle ilgili adımları takip ederken bize ulaşan her yayını, her şiir kitabını değerlendirmeye kaydetmeye çabalıyoruz. Bugünün enkazından yarına, geleceğe kalacak “iyi” şeylerin çıkarılmasına katkıda bulunmayı önemsiyoruz…

Yeni e’nin yeni sayısı

Her ay okuruyla düzenli olarak buluşan Yeni e dergisini tekrar tekrar tanımlamaya gerek yok aslında ama… Yine de her sayının, okuruyla ilk defa buluşuyormuş gibi heyecan uyandıran nitelikte olduğunu belirtelim. Derginin Şubat 2018 tarihli 16. sayısında şiirleriyle şu isimler yer alıyor: Mahmut Temizyürek, Enver Ercan, Sadık Aytekin, Enver Topaloğlu, Elçin Sevgi Suçin, Arsen Everekliyan, Mehmet Hameş, Âba Müslim Çelik, İbrahim Tığ, Zekine Dündar, Mualla Kâtip ve Mesut Aşkın.

Varlık Dergisi…

Aylık olarak yayımlanan ve en eski edebiyat dergisi olma niteliğini taşıyan varlık dergisi kısa bir süre önce genel yayın yönetmeni Enver ercan’ın yaşamını yitirmesiyle büyük acı yaşadı. Ercan’ın vakitsiz vedası şiir ve edebiyat çevrelerinde de büyük üzüntü yarattı. Biz de buradan varlık dergisi ailesine, okurlarına edebiyat ve şii camiasına baş sağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Derginin şubat 2018 tarihli sayısında Sina Akyol, Deniz Durukan, Emel İrtem, Alper Beşe, Hakan Erdal, Egemen Tuğluay ve Zülal Demir şiirlerine yer verilen isimler…

Yasak Meyve sayı 90

Kurumsallaşan ve yayınını uzun süredir devam ettiren bir şiir dergisi Yasak Meyve… Yasak Meyve denildiğinde adı ilk akla gelen şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da amansız bir hastalık sonucu yaşamını yitiren Enver Ercan olacaktır. Yayıncı, editör, yayın yönetmeni olmanın yanı sıra şair de olan Ercan arkasında unutulmaz izler bırakarak ayrıldı aramızdan… yasak meyve de onun adının özleştiği bir dergi olmuştu. Derginin okurla buluşan 90. sayısında şiirlerine yer verilen isimler şunlar:

Suje’nin 26. sayısı yayında

Dijital ortamda yayımlanan Suje dergisinin yeni sayısı okurlarıyla buluştu. Derginin bu sayısında şiirlerine yer verilen isimler şunlar: A. Y. Borke, Berivan Kaya, Ayşen Deniz N, Hakan Çapık, Payanda, Çiğdem Baydar, İbrahim Şah, Serkan Atay, Meral Şimşek, Hüseyin Kurnaz ve Kıvılcım Vafi.

ŞİİR UNUTTURMAZ…

Modern Türkçe şiirin bugüne kadar geçen süreçte şairin kendi kişisel yaşantısının kaydı olmasının yanı sıra tarihin önemli olaylarını, kişilerini, büyük dönüşümlerin yaşandığı anları da toplumsal belleğe taşımak gibi önemli bir işlevi yerine getirdiğini görüyoruz. Bu açıdan hiç kuşkusuz ilk akla gelen Nâzım Hikmet ve onun şiiridir… Tarih ve şiir anlayışının bir yansıması olarak birçok olayı şiire aktararak toplumsal belleğe kaydını sağlamıştır. Anadolu’daki komünist hareketin gelecekteki lideri olarak görülen Mustafa Suphi ve 14 yoldaşı, 1921 yılında ocak ayının 28’ini 29’una bağlayan gece Trabzon’dan Sovyetler’e gitmek için bindirildikleri teknede kayıkçılar kahyası Yahya Kahya tarafından katledilir. Nâzım Hikmet’in bu olayı konu alan şiirler yazarak katliamı toplumsal belleğe kaydeder. Nâzım Hikmet’in Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katliyle ilgili duygu ve düşüncelerini dile getirdiği şiirlerden biri de “Onbeşlerin Kitabesi” başlığını taşır… Birlikte okuyalım:

Kazıdık onbeşlerin ismini,

kanlı kızıl bir mermere!

Bir çelik aynadır gözlerimiz

Onbeşlerin resmini

Görmek isteyenlere.

Ahmet Telli şiir Metin Celâl edebiyat hilmi yavuz yasak meyve Enver Ercan Haydar Ergülen Tuğrul Tanyol Enver Topaloğlu ilhan berk Ahmet Erhan suna aras Gülten Akın ataol behramoğlu Şeref Bilsel Orhan Alkaya Şükrü Erbaş Nihat Behram Sina Akyol Altay Öktem eren aysan Refik Durbaş Birhan Keskin varlık Erdal Doğan İsmail Kılıçarslan Yılmaz Odabaşı mahmut temizyürek ahmet oktay Seyhan Erözçelik Egemen Berköz derya önder veysi erdoğan Cevat Çapan Turgay Fişekçi halim şafak Mehmet Ocaktan cenk koyuncu Mustafa Köz Adnan Satıcı zeynep köylü neşe yaşın İbrahim Halil Baran ülkü tamer mehmet yaşın Tuğrul Keskin Perihan Mağden Nilay Özer Efe Duyan Yılmaz Arslan Tarık Günersel Lâle Müldür Oya Uysal Orhan Kahyaoğlu Muzaffer İlhan Erdost Mesut Aşkın çiğdem sezer Ahmet Özer Salih Bolat Mehmet Başaran Mazhar Candan Şükran Kurdakul Fergun Özelli Engin Turgut Sedat Umran Hüseyin Ferhat Celal Soycan Vural Bahadır Bayrıl Abdülkadir Budak Hilmi Haşal Cahit Koytak İlhami Atmaca Nafer Ermiş Oğuz Özdem Seval Esaslı Leyla Şahin Ahmet Necdet Ahmet Ada Hüseyin Alemdar Mithat Çelik Veysel Erol Sadık Yaşar Arife Kalander Ersin Tezcan Mehmet Zaman Saçlıoğlu İrfan Yıldız Azer Yaran Osman Çakmakçı Serdar Koçak Nuri Taner İdris Özyol H. Cahit Kerse Fikret Demirağ Fayize Demirciler Zeki Ali Tamer Öncül Filiz Naldöven Neriman Cahit Hasan Kahvecioğlu Gürgenç Korkmazel Nilgün Güney Mehmet Kansu Aşık Mene Özden Selenge Fatma Azgın Salih Aydemir Tekin Gönenç Mustafa İba Korkmaz Engin Korelli Metin Şimşek Özcan Erdoğan Cesim Taş Reha Yurdakul Orhan Tüleylioğlu İbrahim Baştuğ Alper Özbek Gazanfer Eryüksel Namık Kuyumcu Ünal Ersözlü Yücelay Sal Yusuf Alper Sedat Şanver Mansur Balcı Asuman Susan İmam Demir Bünyamin Hazar Celal Gür Cuma Duymaz Ersun Çıplak Tuba Pınar Can Murat Batmankaya Turgay Nar Turgut Toygar Metin Kaygalak Alper Çeker Abdülkadir Paksoy Özlem Sezer Mehmet Kıyat Kemal Gündüzalp Gökhan Cengizhan Arif Berberoğlu Aydın Şimşek Kenan Sarıalioğlu Bilal Kolbüken Ahmet Uysal Ali Hikmet Ahmet Antmen Mahmut Turgut Serdar Aydın Pınar Hisar Veli Yılmaz Mehmet S. Fidancı Ömer Faruk Hatipoğlu Maria Şatıroğlu Can Sinanoğlu Angelika Arman İbrahim İspir Zeynep Derya Kasar M. Can Doğan İbrahim Tenekeci Ahmet Murat Ali Emre Süavi Kemal Yazgıç Muhammet Eroğlu Ali Barskanmay Ali Haydar Aksal Ahmet Edip Başaran Adem Turan Hasan Hasip Bingöl Seyfettin Ünlü Mustafa Celep Can H. Türker Ali Büyükçapar İhsan Deniz Adem Konan Ali Akbaş Ali Sali Cengizhan Orakçı Gökhan Özcan İbrahim Eryiğit Hüseyin Köse Ömer Erdem Mehmet Şah Erincik suje