Sakarya’da yarım asırlık bir Bektaşi geleneği sürdürücüsü: Ayaküstü
Ayaküstü’nde her hafta çarşamba günü öğle saatlerinde kuru fasulye, pilav ve salata menüsü ücretsiz olarak servis ediliyor.
Tezcan Karakuş Candan
Ankara’ya gelip de Sakarya Caddesi’ni ve onu kesen sokaklardaki barları bilmeyen, bira yudumlamayan neredeyse yoktur. Ankara’nın başkent olması ile birlikte Çankaya’ya doğru büyüyen Yenişehir, hem kültür sanat hem de idari merkez olan başkentte bürokratların, sanatçıların, ikamet ettiği alanlar oldu. Kızılay kent merkezi, Atatürk Bulvarı ve Sakarya Caddesi Cumhuriyet’in modern yaşantısının vazgeçilmez parçası haline geldi.
1980 askeri darbesi ve neoliberal politikalarla birlikte Ankara’da kent merkezlerinin çöküntü haline geldiği ve çoraklaştığı bu günlerde, Kızılay kent merkezinin canlanmasında önemli bir işleve sahip olacak Sakarya bölgesi ve meydanların bir bütün olarak ele alınması kaçınılmaz. Bölgenin Ankara’nın entelektüel, kültürel, sosyal ve siyasal yaşamının canlı bir parçası haline gelmesine katkı sağlamak, üniversite öğrencisi iken, çayını, birasını, turşu suyunu içtiğimiz, sandviçlerini yemeklerini yediğimiz, konserler dinlediğimiz, eylemler yaptığımız, eylem sonrası soluklandığımız, masalarında ülkenin en güzel geleceklerini konuştuğumuz, anılar biriktirdiğimiz mekânlara karşı borcumuz.
Bu yazıyı yazmama ortam hazırlayan ise neredeyse yarım asırdır haftanın her çarşamba günü ücretsiz öğlen yemeği servisini devam ettiren, Sakarya’da İnkılâp Sokak’ta bulunan 'Ayaküstü' oldu. Her şeyin akşamdan sabaha değiştiği bir dönemde bir geleneği sürdürmek, kentsel bellek için ne kadar kıymetli anlatılmaz. Ayaküstü’nde her hafta çarşamba günü öğle saatlerinde kuru fasulye, pilav ve salata menüsü ücretsiz olarak servis ediliyor. İhtiyaç sahiplerine, yoksullara, dostlara servis etmekle başlayan bu gelenek 50. yıla yaklaşıyor. Alevi Bektaşi geleneğinin bir parçası olduğunu ifade eden, Metin Özat “kapımız açık” diyor. Öğrenciyken, Murat Karayalçın’ın belediye başkanlığında kentin merkezinde ücretsiz yemek yemişliğimiz varken, “Lokma” kültüründen gelen Alevi Bektaşi geleneğini, Ayaküstü Piknik'in yarım asra yakın kesintisiz şekilde devam ettirdiğini yeni öğrendim. Benim gibi birçok Ankaralının bilmediğini öğrenince, kentsel mekânda bu bellek mekân ve hikâyesini, Sakarya bölgesinin yeniden hayatımızda hak ettiği yerini alması gerektiğini yazmasam olmazdı.
Ayaküstü’nün sahibi Metin Özat yaşamını yeniden kurmak üzere 1965'de Divriği’den Ankara’ya göç ediyor. Birçok işte çalıştıktan sonra, 1973 yılında Şen Piknik'i devralıyor. 'Piknik' kavramının Ankara’da 1953'de kurulan Piknik Lokantası’nın sonrasında başlayan 'pikniklere' ilham kaynağı olduğu ise çok açık. İş çıkışı ayaküstü uğramanın yaygın olduğu, oturacak yer bile olmadığı için ayaküstü atıştırılan bu küçük mekânın devralındıktan sonra ismi, 70’li yıllarda Metin Özat’ın yakın dostu, TRT’de çalışan radyo televizyoncu Hüseyin Akgül tarafından 'Ayaküstü' olarak öneriliyor. Ve Ayaküstü 48 yıldır aynı mekânda ve 48 yıldır her çarşamba ücretsiz öğlen menüsü değişmiyor. İlk yıllarda döner, köfte ve piyaz menüsü ile Sakarya bölgesinde oturanlara hizmet veren Ayaküstü'nde, Tekel Bira Fabrikası Müdürü Osman Bey’in uğradığı günlerden birinde 'size de bira verelim' teklifi sonrasında bira satışına da başlıyor ve menü diğer alkollü içeceklerle birlikte gelişiyor.
O dönemlerde Sakarya entelektüel açıdan eğlence açısından gözde mekânlardandı. Yeni Sahne’den, Mithatpaşa Gösteri Merkezi’nden, Ankara Sanat Tiyatrosu’ndan çıkan sanatçılar, gazeteciler, yazarlar, şairler, Mithatpaşa’da bulunan TRT stüdyosundan çıkan TRT çalışanları ve devlet memurlarının sıkça uğradığı Ayaküstü, kullanıcıları ile bellek mekân olarak bir dönemin izlerini taşımaya devam ediyor. Cumhuriyet (Kızılay) Meydanı’nı besleyen, Zafer Meydanı, Millet (Ulus) Meydanı ve Sakarya Caddesi'nin ortasındaki Lozan Meydanı, bölgedeki sanat ve kültür mekânları, kamu kurumlarının varlığı mekânsal bütünlüğün bir parçası olarak, Ayaküstü’nün kullanıcılarını da belirlemiş. Bugün birçoğunun isimlerini saygıyla andığımız karakterler: Zafer Cilasun, Ersin İmer, Nezih Danyal, Çetin Öner, İlhami Soysal, Süleyman Ege, Erol Demiröz, Varlık Özmenek, Doğan Kasaroğlu, Kutluhan Çimbay, Ali Dinçer, Vedat Dalokay, Rüştü Asyalı, İstemi Betil, İbrahim Gündoğan, Hasan Fehmi Güneş, Abdülkadir Ateş, Necmi Ayanoğlu, Cem Karaca, o dönemde Yükseliş Mimarlık Fakültesi'nde öğrenci olan karikatürcü Metin Peker, Alevi Bektaşi müzik kültürünün büyük isimlerinden Feyzullah Çınar, Köyün Çocuğu Yayın Evi’nin sahibi ozan Nebi Dadaloğlu ve dönemin aydınları Ayaküstü’nün müdavimleri arasında yerini alıyor. Ayaküstü’nde çalışanlar emekli olana kadar çalışıyor, hatta emeklilikten sonra çalışanlar da var. Kurumsallaşmada ve kimlik oluşturmada önemli bir yer tutan çalışanların sürekliliği bir süre sonra sizde güven ortamı oluşturuyor ve güvenli mekan kavramını oluşturmaya başlıyor. O dönemlerde aynı bölgede hizmet veren, Körfez Lokantası ve Göksu Lokantası'nda da benzer bir geleneğin sürdürülmesi, dönemsel olarak sosyal yaşamın ortak izlerini taşıyor.
Ali Dinçer’in belediye başkanı olduğu yıllarda 1978 yılında pilot bölge olarak yayalaştırılan Sakarya Caddesi, İnkılâp Sokak, Bayındır Sokak ve Selanik Caddesi 1979 yılında tamamen yayalaştırılınca cadde ismini bölgeye veriyor ve “Sakarya“ olarak adlandırılmaya başlanıyor. Sakarya’da yayalaştırılmadan önce hizmete başlayan Ayaküstü o günleri ve açık trafiği düşündüğünüzde gerçekten ayaküstü! Sakarya’da Körfez Lokantası, Rumeli İşkembecisi, Göksu Lokantası, Turşucu Hüsmen Ağa, sanat ve kültür mekânları ile yayalaştırmayla birlikte üst üste barlar açılıyor. Şimdi Çankaya Belediyesi’ne ev sahipliği yapan SSK binasının üst katlarında barlar, alt katlarında gıda alışverişi yapılacak yerleri ile Sakarya öğrencilerin, gençlerin, entelektüel kesimin katıldığı Ankara’nın sosyal buluşma mekânı işlevini sürdürüyor. Bölgeye kimliğini veren Kurtuluş Savaşı’nın izlerinin isimlerle mekânda kurgulanması hem de yayalaştırılması ile birlikte kent hafızasında yer edinen bu sosyal buluşma mekânı olma varlığı idi. Selanik, İnkılap (devrim), Bayındır (imar etme, güzelleştirme) sokaklarını kesen, adını Sakarya Meydan Muharebesi'nden alan Sakarya Caddesi, Kolej'e kadar uzanır. Sakarya’ya es veren meydan Lozan Meydanı’dır. Mithatpaşa Caddesi ile birleştiği noktada iki yanda devam eden Lozan Meydanı’nı bugün maalesef hissedemiyoruz bile. Ortasında kocaman bir üst geçitle Lozan Meydanı'nın bağrına bir hançer saplanmış durumda.
1970'li yılların siyasi ortamının da sosyal buluşma mekânlarından olan Sakarya, 1980 askeri darbesinden etkileniyor. Kızılay kent merkezinin ve besleyen meydanların yok edilmesi, kapanan sinemalar, kitapevleri, Yeni Sahne’nin yıkılması, TRT’nin taşınması, Sakarya kullanıcılarını da zamanla değiştiriyor ve kültürel zenginliği eskisi gibi olmuyor.
Kentsel ölçekte yeniden geliştirilmesi ve bir bütün olarak ele alınması için, şimdi artık bir sosyal buluşma ortamı olarak kullanıcılara “Yeniden Sakarya” çağrısı yapmak elzem. Kızılay’daki en önemli yaya alanımız olan bu alana bütüncül olarak bakıp, tabelalarından, cephe yenilemelerine, üst örtülerine kadar bir tasarım getirmek, Sakarya Caddesi üzerindeki duvar rölyefini görünür kılmak Lozan Meydanı’nı açığa çıkartmak da yerel yönetimlere düşen sorumluluk. Kent merkezindeki bir dönemin sosyal yaşantısının önemli mekânı Sakarya’da kimlik ve kültür Ayaküstü’nün kesintisiz 48 yıldır sürdürdüğü Çarşamba geleneği gibi sürmeli. Her daim ve her zaman Yeniden Sakarya…