Sakıın, sakıın! Hamal geliyor...

Mardin’deki dar sokakları dolaşırken “Sakıınnn” diye bir ses duyarsanız bilin ki bir hamal geliyordur. Hamallık Mardin’deki en eski mesleklerden biridir. Dar sokaklar hamala ihtiyaç duyduğu için de hiç bitmeyecek mesleklerin başında gelir...

Abone ol

MARDİN - Mardin’i görenler bilir, dağın tepesindeki şehrin sokakları, bir arabanın geçemeyeceği kadar dardır. Bu dar sokaklarda yukarı çıkarsınız, aşağı inersiniz, sokakların sizi götüreceği yere biraz bilinçsizce gidersiniz. Yorulduğunuzu çok sonra, belki bir çay içmek için oturduğunuz bir kahvede fark edersiniz ve bunu çok da önemsemezsiniz. Çünkü baktığınız her yerde taşın sanat eserine dönüştüğünü görürsünüz. Mezopotamya ovasının her mevsim güzelliği başınızı döndürür.

Sonra birden bir hamal çıkar karşınıza. Koca bir buzdolabı yüklenmiş, dikkatli adımlarla dar sokaklardan yukarıya tırmanıyordur. Ona bakarken buzdolabının ağırlığını omuzlarınızda hissedersiniz ve işte asıl o zaman bir yorgunluk çöker üstünüze. Biraz hayretle, “Sakıınn, sakıınn” diyerek sırtındaki yükle yukarıya tırmanan hamala bakarsınız. Az sonra o kıvrıntılı sokaklardan birinde gözden kaybolacaktır. Sesi kulaklarınızda, iki büklüm yürüyüşü gözlerinizin önünde kalacaktır.

Mardin’de eskiden daha çok rastlanırdı hamallara. Şimdi sayıları azaldı sanki, her sokakta karşınıza çıkmıyorlar. Şehir olduğu gibi yerinde duruyorsa, hamallar nereye gitti?

MARDİN’İN HAMALLARI NEREYE GİTTİ?

Antika halılar satan bir dükkanın önünde gördüğüm hamal Abdulhaluk Er, Mardin’de hamal sayısının azaldığını doğruluyor. “Eskiden” diyor, “400 kadar hamal vardı. Şimdi 20-30 kişi ancak var.”

Abdulhaluk Er, iki nedene bağlıyor bu büyük azalmayı: Birincisi, artık Yenişehir olarak bilinen, Diyarbakır yolu üzerinde yeni bir Mardin inşa edildi. İş yerleri ile birlikte birçok insan o tarafa taşındı. Yeni şehirde caddeler ve sokaklar daha geniş ve eski Mardin hamallarına ihtiyaç duyulmuyor burada. “İkincisi” diyor Er, “Hamallık ağır bir iştir. Yaşlanan hamallar bıraktı, onların yerini de kimse almadı.”

Abdulhaluk Er 1968 doğumlu. Bir zamanlar inşaatlarda çalışmak üzere büyük şehirlere gitmişliği de var ama 20 yıldan uzun bir süredir Mardin’de hamallık yaparak geçinmeye çalışıyor. Üç çocuğu var... Kızı evlendirmiş, büyük oğlu askerden geldikten sonra Bismil’de bir kafede çalışmaya başlamış. Küçük oğlu lisede okuyor. Küçük oğlunu anlatırken, “Dersleri iyi, öğretmenleri de memnun ondan. Okusun, kendini kurtarsın istiyorum. Benim gibi hamal olmasın” diyor...

Abdulhaluk Er 20 yıldır Mardin'de yük taşıyor...

DAMARA GİDEN HELAL LOKMA

“Bir buzdolabını kaça taşıyorsun?” diye soruyorum Er’e. “Duruma göre değişiyor” diye cevap veriyor. Akrabaysa, arkadaşsa elbette daha ucuza taşıyacak buzdolabını. Ama yine de en az 100 liraya taşıyor. Hamallığın ağır bir iş olduğuna dikkat çeken Er, kimi müşterilerle yaşadıklarını ise şöyle anlatıyor: “Şimdi çift kapılı buzdolapları var. Bunları taşımak kolay değil ama ekmek parası için taşıyoruz. Bazıları pazarlık yapıyor tabii, hiç demiyorlar ki, ‘Bu adam bu yükü nasıl taşıyacak’. Kaç bin lira para veriyor buzdolabına, gözüne gelmiyor. Ama hamalla 50 liranın, 25 liranın pazarlığını yapıyor.”

Her sözünü, “Çok şükür” diyerek bağlayan Er, “Kazandığım para çocuklarımın damarlarına gidecek, helal de olsa haram da olsa. Başka işler de yapabilirim ama ben çocuklarımın damarlarına haram bir şey girsin istemiyorum. Hamallık yapıyorum, helal para kazanıyorum. Az olsun çok olsun önemli değil, yeter ki helal olsun.”

‘ÇENKAL’ İLE EKMEK PARASI

Abdulhaluk Er’in sigortası yok ve o da daha ne kadar hamallık yapabileceğini bilmiyor. “Eve gidince yıkanıyorum ve hemen yatıyorum. O kadar yoruluyorum ki dayanamıyorum. Ama bel ağrısından uyuyamıyorum. İnsan biraz dinlenmek istiyor, rahat yaşamak istiyor.”

Biraz daha rahat yaşayabilmek için İş-Kur’a başvurmuş. İlk kez yazdırmış adını. Belki çağırıp hamallıktan daha kolay bir iş verecekler ona. Ama kuşkularını da şöyle dile getiriyor: “Torpil oluyormuş. Eğer torpille işe alıyorlarsa, beni almayacaklar demektir çünkü benim hiç torpilim yok.”

“Sana karışan oluyor mu? Örneğin vergi istiyorlar mı?” diye soruyorum Er’e. Gülerek, “Ben sırtımda yük taşıyarak ekmek parasını çıkarıyorum. Bazen iş oluyor, bazen tek kuruş kazanmadan eve gidiyorum. Bana maaş versinler önce, sonra vergi istesinler. Maaş vermedikleri adamdan nasıl vergi istesinler? Kimseyi de dolandırmıyorum, kaçak iş yapmıyorum, alnımın teriyle, bu ‘çenkal’ ile nafakamı çıkarıyorum.”

“Çenkal” derken beline sardığı urganın ucundaki kancayı gösteriyor Er. Dikkatli baktığımı görünce açıklıyor: "Biz buna 'çenkal' diyoruz..."

Bir çok meslek bitti, bitiyor. Ama Mardin’de hamallık mesleği azalsa da şehir ve dar sokakları yerinde durduğu sürece tamamen bitmeyecek... Dar sokaklarda, “yol verin”, “kendinizi koruyun” anlamına gelen “sakıınn, sakıınn” nidasını daha çok duyacağız...