Sakine Can: Çocuklarının peşinde bir ömür

Celalettin Can, hayatını kaybeden annesini, "bugün vazgeçmiyorsak onun sayesinde, onun mücadelesi sayesinde. Çok bedel ödedi, çığlık çığlığa yaşadı, şimdi bir çığlık sustu” diye anlattı.

Abone ol

DUVAR - 78’liler Girişimi sözcüsü, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Meclisi üyesi Celalettin Can'ın annesi Sakine Can, 8 Temmuz'da, tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Sakine Can'ın cenaze töreni bugün Gazi Cemevi'nde saat 15.00'te düzenlenecek.

Celalettin Can, Dersim Katliamı'nda en yakınları gözlerinin önünde kurşuna dizilen, 70'lerde iki çocuğu katledilen 12 Eylül'den sonra 19 yıl hapis yatan oğlu Celalettin Can için cezaevinde direnen annesi Sakine Can'ı bianet'ten Ayça Söylemez'e anlattı.

Can, yıllar önce ölüm orucunu bırakması için annesini yanına getirdiklerinde annesinin "Bizi bunlara karşı rezil etme, sakın bırakma" dediğini, bunu duyan cezaevi müdürünün, ‘Hani ikna etmeye gelecektin’ demesi üzerine ‘Onurlu olsun diye ikna etmeye geldim’ diye cevap verdiğini söyledi.

"Sakine Can’ın çığlığı sustu"

"Yıl 1938…

Annemin dedesi Molla Ahmet tanınan, sevilen biri. 38’de aşiretleri silahlı çatışmalara katılmıyor, devletle de bir arada olmuyor. Ancak aşiretlerinin tarafsız olmasına rağmen, Koçgiri gibi devletle çatışma halinde olan aşiretlere yiyecek gibi yardım sunduğunu, devlete karşı onları kolladığını öğreniyorlar.

Gözeler tarafında bir meydan vardır. Alptekin adlı bir komutan var, annemin babasını ve 10 amcasını, dedesi Molla Ahmet’in ve hepsinin gözü önünde kurşuna diziyor.

Annem o panikle ormana kaçıyor. Günlerce ormanda panik halinde, çığlık çığlığa koşmuş. Ormanda cesetlere rastlamış.

Annem gibi ormanlara sığınan bir aile annemi görüp yanlarına alıyor, sonraları ailesine teslim ediyorlar.

Sakine Can bu travmayla bütün ömrü boyunca çığlık çığlığa yaşadı.

1975 ve 1980…

Ben '75'te, kardeşim Adil 78'de İstanbul’a geldik, öğrenci hareketleri içindeydik.

Elazığ'da kapımız işaretlenmişti, kardeşim Mehmet Can da 1975’te, Elazığ’da bunu bir parçası olarak öldürüldü.

Kardeşim Adil Can’a, 12 Eylül darbesinden hemen önce, bir etkinlikten dönerken asker saldırıyor. Yaralı yakalanıyor. Kardeşimin yanındaki üç kişi kaçıyor kardeşim dikkati üzerine çekmek için kaçmıyor. ‘Arkadaşlarının yerini söylersen seni tedavi ettiririz’ diyorlar. Kardeşim konuşmuyor. İşkencede öldürüldü.

12 Eylül…

Ben 80’de yakalandım, Malatya’da işkencede kaldım. Malatya Eski Askeri Havaalanı'nda ağır işkence gördüm. Ben işkencedeyken annemin dışarıda yaptıklarını anlatıyordular; başvurmadık kapı bırakmamış.

Elazığ Cezaevi'ne nakledildik, yine ağır işkence devam etti. Annem başta ben olmak üzere bütün tutuklulara sahip çıktı.

Annemin direnişçi tavrı, duruşu, sıkıyönetim komutanının da dikkatini çekiyor. Annemi merak ediyor, ‘Getirin bunu’ diyor. Annemi makamında oturtuyor, kendisi de odada dolaşarak anneme nasihat ediyor. Annem de ‘Sabri bey biraz da sen otur ben konuşayım’ deyince komutan oturuyor. Annem, ‘Milleti, halkı siz birbirine düşürmüşsünüz, bu işin başı sizmişsiniz, darbecilermiş’ diyor.

Cezaevi müdürlerinin yakasına yapışırdı. Beni her yerde aradı, sorgularda, işkencelerde hapishanelerde aradı. Sadece bana değil, bütün tutsaklarda sahip çıkmaya çalıştı.

Kendisine de işkence yapıldı, ben sorgudayken annemi getirip gözlerimin önünde anneme işkence yaptılar. Bana da annemin önünde işkence yaptılar.

Elazığ 3 Nolu Özel Bölüm'de görüşte bana bir kavramı kullanmamamı söylediler, ben de o kavramı özellikle kullanınca annemin önünde falakaya yatırdılar. Annem hem kafasını duvarlara vuruyor hem ‘faşistler’ diye bağırıyordu.

2018…

Ben tutuklandığımda, ‘İki evladımı kaybettim, birini de cezaevinde çürüteceklerdi. Onu oradan kurtardım ama koruyamadım, yine aldılar. Çok yaşlandım, son kez göremeyeceğim. Gücüm yetmiyor onu almaya, evlatlarım size emanet’ demiş.

Emboli sebebiyle bilinci kapalıydı hastanede, yoğun bakıma götürecektik, sarıldım, ‘Anne ben geldim, sen yıllarca peşimden koştun ben geldim, duyuyor musun’ dedim. Gözleri açıldı, gözlerinden yaş aktı. Doktorlar şaşırdı çünkü bilinci kapalıydı. Daha sonra doktoru, ‘Ardında bıraktıklarıyla derin kaygısı olan anneler bunu yapar’ dedi.

Anneler 12 Eylül direnişinin motoru oldular, hayatta kalmamızı sağladılar, devlet kapılarında dolaştılar. Bizi korudular, onlar olmasaydı ben belki hayatta olmazdım, birçok arkadaşım da öyle…

Sakine Can bizim başımıza bir şey gelmesin diye hep yanımızdaydı, bütün çocuklarını okuttu.

Hayatı boyunca hep o ormanda tek başına kalmış çocuk gibi yaşadı, çığlık çığlığa. Çocuklarını korumak için çığlık çığlığa yaşadı. Bir çığlık sustu.

Anılarını yaşatacağız, adları insanlık tarihine yazılacak.”