Türkiye ‘ana akım’ sinemasının temel sorunlarından birisi,
seyircinin ‘vasatını’ çok aşağılarda bir yerlerde konumlandırması.
Bu kabul de büyük oranda izleyicinin televizyon ile kurduğu hikaye
ve estetik ilişkisinin sinemada da geçerli olduğu öngörüsünden
geliyor. Yani, ister komik, ister acıklı olsun mümkün olduğunca
seyirciyi istismar etmek üzerine inşa edilmiş bir dil bu.
Hal böyle olunca kalıplaşmış senaryo yapılarının tekrar
edildiği, duygu ve heyecanın bir yükseltilip bir alçaltıldığı ama
adına ‘sinema’ demekten imtina edeceğimiz ‘filmler’ çıkıyor ortaya.
Üstüne, zaten vasatın altında inşa edilen estetik dilin çok da
maharetli yönetmenlere ihtiyaç duymaması, televizyon dizisi
işçiliğinin geçer akçe olarak kabul edilmesi eklendiğinde kısa
vadede yıl içinde birkaç film hatırı sayılır gişeler elde etse de
onlarcasının battığı gerçeğini de ekleyelim. Yani ne seyirci
yapabiliyorlar ne de sinema.
Kimi sıkıntılarına rağmen bu kısır döngünün şimdilik, Ahmet
Katıksız’ın Serkan Yörük ile kaleme aldığı senaryodan çektiği
“Şampiyon” ile kırıldığını gönül rahatlığıyla ifade edebiliriz.
İlerleyen satırlarda değineceğimiz yerleşik senaryo sıkıntıları bir
yana ortada ana akım sinemada görmeye pek de alışık olmadığımız bir
görsel dil ve işçilik çıktığını peşinen söyleyelim. Burada
kastettiğim, örneğin Cem Yılmaz filmlerindeki özenden daha öte bir
sinema duygusu. Açılış sahnesinden itibaren, her kadrajında özenli
bir yönetmenlik hissinin seyirciye de geçmesi. Zorlu at yarışı
sahnelerindeki teknik işçiliğin kalitesinin yanına bir yönetmen
gözünün de eklendiğini fark etmemiz.
“Şampiyon”, 90’lı yılların ikinci yarısına damga vuran yarış atı
Bold Pilot ile jokeyi Halis Karataş’ı merkeze alıyor asıl olarak.
Bilmeyenler için kısaca Bold Pilot’dan bahsetmek gerekirse 1996
yılı Gazi Koşusu’daki rekoru hala kırılamayan, Uluslararası
yarışları ve özelikle de her yarışı geriden gelerek kazanmasıyla
meşhur bu at bugün bile yarış dünyasının unutulmazları arasındaki
yerini koruyor. Yarış severler arasında kupon yaparken “Bold
Pilot’un yanına at yazılmaz” dedirtecek kadar prestiji olan bir
efsaneden bahsediyoruz. Ve tabii, Sivas’tan çıkıp dönemin önemli at
sahiplerinden Özdemir Atman’ın yanında çalışmaya başlayan ve bugün
hala Türkiye’nin en büyük jokeyi olarak kabul edilen Halis
Karataş’ı da bunun yanına eklemeyi unutmayalım. Bu muhteşem
ikiliye, Halis Karataş’ın patronunun kızı Begüm Atman ile yaşadığı
büyük aşk da eklendiğinde ortaya dört başı mamur bir sinema
malzemesi çıkıyor.
“Şampiyon”, ilk bölümde ağırlıklı olarak Halis Karataş ve Bold
Pilot arasındaki ilişkiye odaklanıyor. Karataş’ın Sivas’tan gelip
Atman Çiftliği’nde işe başlaması Bold Pilot ile tanışması, ikisinin
arasında karşılıklı güven ve saygı duygusunun inşa edilişindeki
iniş ve çıkışlar, ilk yarışlar, ilk zaferler. Bir süre sonra
Karataş ile Begüm Atman arasındaki duygusal yakınlık da hikayenin
parçası haline gelmeye başlıyor. Begüm Atman’ın kanserle mücadelesi
ile Bold Pilot’un zaferleri arasında kurgusal bir paralellik inşa
ediliyor ve bir anlamda üçlünün kaderi birleştiriliyor. Bu yapı bir
noktaya kadar gayet başarılı bir şekilde işliyor ancak özellikle
filmin ikinci yarısında film, Bold Pilot-Karataş ikilisini bir yana
bırakarak Begüm Atman’ın hastalıkla mücadele sürecine kaydırıyor
odağını ve seyircinin duygularına oynamaya başlıyor. Hiç kuşkusuz
bu mücadele önemli fakat filmin yapısını bozduğunu, Bold Pilot ve
Halis Karataş üzerine inşa edilen hikayeyi akamete uğrattığını
belirtmeden geçmeyelim. Üstelik kimi yerlerde açıkça seyircinin
duygularını istismar etmeye yönelik hamleler de seziliyor. Tabii
burada Begüm Atman’ın hayatını kaybetmiş olmasının, aile ve Halis
Karataş’ın hassasiyetlerinin, yapımcının seyirci kaygısıyla talep
ettiklerinin payı ne kadar bilinmez. Ama filmin sinematik gücünün
düştüğü bir gerçek.
Öte yandan Ahmet Katıksız, Halis Karataş’ın babasıyla kurduğu
ilişkiyi bir yan hikaye olarak ustaca filmin içine yedirmeyi
başarıyor. Aynı şekilde, Bold Pilot’un başarılarının toplumda
bulduğu karşılığı, geniş kitleler tarafından saygı duyulan ve
sevilen bir at haline gelmiş olmasına da filmin aralarına
serpiştirdiği yan hikayelerle besliyor. Burada belki, Bold Pilot’un
hep geriden gelerek yarış kazanmasının insanlarda yarattığı etkinin
nedenini Özdemir Atman’ın ağzından duymak yerine başka bir karakter
üzerinden anlamak daha etkili olabilirdi. Ama böyle bir tercih
belki filmi başka bir yere sürükleyebilirdi.
Türkiye ana akım sinemasında görmeye fazla alışık olmadığımız
bir özen ve görsel atmosferle inşa edilmiş yılın dikkat çekici
yapımlarından birisi olarak kayıtlara geçecektir kuşku yok ki
“Şampiyon”. Bitirirken, bir spor medyası klişesine başvuralım.
Futbol medyası şampiyonluğa oynayan takımlar bitime kısa bir süre
kala maç kazandığında “Şampi…” başlığı atmayı çok severler. Bu
şampiyonluğun çoğu geldi anlamına gelir. Bu klişeyi bozup film için
de “Şampi…” başlığını atabiliriz. ‘Şampiyonluk’ tam olarak gelmemiş
olsa da, çok önemli bir kısmının elde edildiği kesin!

YÖNETMEN: Ahmet Katıksız
OYUNCULAR: Ekin Koç, Farah Zeynep Abdullah,
Fikret Kuşkan, Serkan Ercan, Erdem Akaççe, Sibel Taşçıoğlu
YAPIM: 2018 Türkiye
SÜRE: 129 dk.