İlk yarının golsüz tamamlanmasının nedeni İki teknik adamın gol atma kurgusundan kaynaklandı. Hans Flick, Lewandowski'den başlayan amansız bir pres sonrası üretilecek final vuruşu peşindeydi. Thomas Tuchel ise Mbappe’nin ani patlamalarına bağlı olarak, Neymar’ın katkısıyla şok kontra planı gol vuruşu planı yerine ikame etmişti. Anı kollayan bu iki plan her iki takım oyuncuları üstünde fazladan baskı yaratıyordu. Nitekim paslardaki isabetsizlik ve pasın şiddetini ayarlayamama durumu, ancak bu haleti ruhiye ile açıklanabilir. İki takımda geleneksel olgun atak stratejisini terk edip, bu maçın taleplerine taktik düşüncelerle cevap vermek üzere sahaya sürülmüştü. Maç, kelimenin tam anlamıyla bir taktik düşünceler kapışmasıydı.
Bayern geriden geniş alan bırakmadan şimşek hızıyla pres yapıyordu; öyle ki kimi anlarda ve pozisyonlarda pres yapan oyuncu sayısı doğrudan doğruya 6’yı buluyordu. Ama en temel özellik, pozisyon ve topun durumu ne olursa olsun, bir Bayern’li futbolcu ok gibi fırlayarak, rakibe ilk baskıyı yaparak işaret fişeğini yakıyordu.
PSG ise her durum ve pozisyonda, Mbappe’yi rakibin arkasına sarkıtacak, oyun boşluklarını kolluyordu. Nitekim birkaç pozisyonda bunu başardılar. Ama her iki takım kanat koridorlarını o kadar sıkı biçimde, bir ağ gibi kademeli korudukları için, buralardan sızmak neredeyse mucizeyle eşdeğerdi. Normal de 4-2-3-1 dizilişine sahip olan Bayern, top kanata geçtiğinde, savunma setini dört kişiden oluşan iki set haline getiriyordu. Her oyuncu yekdiğerinin kademesine şaşmaz biçimde giriyordu.
4-3-3 dizilişiyle sahaya çıkan PSG de, Bayern topu kanatlara taşıdığında 8-2 olarak rakibi karşılıyordu. Buna savunma tedbirine ek olarak, T.Tuchel, Hem Gnabry ve hem David için, oyuncularına markaj görevi de vermişti. Nitekim bu tedbirler hem Gnabry’i hem de genç Davis’i pasifize etmeye yetmişti.
Aslında bu kadar savunma tedbirleriyle sahaya çıkıp, olgun bir hücum oyunu oynamak çok zordu. Dolayısıyla stratejik olarak her iki takım da defansifti. İki takım gol planı kontratak üstüne kurgulanmıştı. Kontra oyununu en iyi beceren takım, maça damgasını vuracak ve şampiyonluk kupasını kaldıracaktı.
Bu maçın en değerli yanı, topları uzatmak amacıyla hiç kimsenin kör vuruşlara itibar etmemesiydi. Kontra taktiğe rağmen topa sahip olmak yine merkezi önemdeydi. İkinci olarak çok değerli bulduğum davranış kalıbı, hiçbir oyuncunun, pozisyon dışı boş oyuncuya top atmayı düşünmemesiydi. Çok doğru bir düşünce, belki değeri çok sonra fark edilecek. Pozisyon dışı boş oyuncu aslında oyun dışı boş oyuncudur. Uzaklaştırmak amacıyla yapılan kör vuruşlar ile pozisyon dışı boş oyuncuya pas atmak, aynı şeydir. Oyunu ve pozisyonu terk etmektir.
PSG yetenekli olan takımdı ama Bayern fiziksel üstünlüğü maçın taleplerine daha çok cevap oluşturuyordu. Özellikle ikili temaslarda Bayern açık ara PSG’ye fark atıyodu. Neymar, Mbappe ve Di Maria'nın yetenek potansiyeli, yetenek gerektirmeyen işler karşısında işlevsizleşip kar gibi eriyordu. Thomas Tuchel, adını saydığım üçlü dışında kalan bütün oyunculara yeni Alman oyun mantelitesini aşılamış, ama anlaşılan o ki, bu üçlü, bu anlayıştan fazla da etkilenmemiş. Çünkü PSG oyununda en az katkılı oyuncular yine bu üçlüydü. Sadece hücumu düşündüler, savunmada hiç sorumluluk üstlenmediler.