Covid-19 yasakları geride bir sersemlik bıraktı. Gündelik
hayatın önemli bir kısmı serbest kalırken, etkinliklerde,
izleyicide ilk günlerde hafiften bir tutukluk var. Tabii bu
tutukluk eğlence hayatı için geçerli değil. Asmalımescit uzun bir
aradan sonra ilk serbest cuma akşamı neredeyse tüm mekanlarda full
çekmişti ve kapanma saati 21.00’de hiç kimse kalkacak gibi
görünmüyordu; ne oldu bilmiyorum… Sanat ortamlarında ise galeriler,
müzeler geç açılıyor, açılmıyor ya da zaten çok tenha. Sanat
dünyamız nekahet döneminde gibi… Yavaş yavaş açılacak, bekliyoruz.
Anlaşılan herkes eylülü hedefliyor ve bu yeni normali temkinli
etkinliklerle karşılıyor. Eğer bu yaz planlandığı gibi esaslı bir
aşılama olursa, sonbaharda yine sil baştan yeni bir dalga yaşamaz,
planlandığı gibi dolu dolu bir sanat sezonuna girebiliriz.
SABANCI’DA KLASİK TÜRK RESMİ SEÇKİSİ
Geçen haftaya Sabancı Müzesi’nin Tanzimat'tan Cumhuriyet'e
Ressam Hocaların Ressam Öğrencileri sergisiyle başladık. Müze
Müdürü Dr. Nazan Ölçer ve Resim Koleksiyonu Sergiler Yöneticisi
Hüma Arslaner’in rehberliğinde gezme olanağı bulan küçük gruba
dahildim. Kuşaklar arası etkileşim ve değişimi göstermeyi
hedefleyen sergide, müze koleksiyonundan seçilmiş yüzden fazla
resim var. Bu klasik resimleri seyretmek her zaman çok zevklidir.
Sabancı Müzesi, farklı dönemlerde birbiriyle ilişkili sanatçılardan
bir seçki yapmış. Hoca Ali Rıza, Hikmet Onat, Ayvazovski, Avni
Lifij, İbrahim Çallı, Nazmi Ziya gibi Türk resim tarihini oluşturan
imzaların birbirinden güzel resimlerini bir arada görmek gerçekten
güzel bir tecrübe. Bunların içinde mesela Halil Paşa’nın hiç
bilinmeyen ‘nü’ karakalem çalışmaları gibi sürprizler bile var.
PERA MÜZESİNDE İLGİNÇ BİR YILDIZ
Pera Müzesi’nde geçen aylarda açılan iki sergiyi, ancak sokağa
çıkabildiğim ilk cumartesi günü gezebildim. ‘Zevk Meselesi’ kitsch
ile ilgilendiği için pek göz alıcı bir sergi. Benim gözdem ise
Hayırlı Evlat oldu. Bu sanatçı inisiyatifi yıllardır en mutlu şehir
seçilen Sinop’un bu mutluluğuyla biraz dalgasını geçen müziğiyle,
ritmiyle çok tatlı ve akılda kalıcı bir video yapmış. Pera
Müzesi’nde şu sıralar bir de yıldız sanatçı var: İmkânsız Eve Dönüş
adlı sergisiyle Etel Adnan. Yalın hatta nahif, güzel renkleriyle
göz alıcı resimlerin içerdiği yalnızlığa rağmen kendine özgü bir
neşesi de var. Günümüz sanatının pek çok yıldızı gibi Etel Adnan da
hikayesiyle büyüyen bir imza. Onunla ilgili neredeyse bütün
metinler ‘İzmirli bir Rum anne ile Osmanlı subayı Arap babanın kızı
olduğu’ bilgisiyle başlıyor. Şair, yazar, ressam Etel Adnan çok
kültürlülüğün, multidisipliner yaratıcılığın yaşayan simgelerinden
biri. Yani resimleri kadar hikayesi de çok ilginç.
MÜTEVAZİ BİR VEDA
Geçen hafta, her zamanki gibi Akbank ana sponsorluğunda açılan
Contemporary İstanbul fuarı (CI) ise fuarın on beş yıllık mekânı
Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’na mütevazi bir veda
niteliğindeydi. CI pandemiye rağmen kapılarını açma cesareti
gösterdi, ama yabancı galeriler olmadan. Türkiye’den ise aktif,
belli başlı galeriler katılmıştı fuara. İlk günkü VIP açılışa ise
eskisi gibi büyük bir kalabalık gelmemiş, ama konuştuğum hemen
hemen bütün galeri yöneticileri halinden memnundu. Yani fuar
gezmeye, sergi görmeye hasret kalmış ilgili bir kitle gelmiş, bol
bol da eser almış. Bu yılın esas fuarı eylül ayında açılacak gibi
görünüyor. 16. Contemporary İstanbul yeni yerinde gerçekleşecek:
Haliç Tersanesi’nde… Evet Haliç’te süren o devasa inşaat marina,
otel filan gibi ticarî tesisler yanı sıra müze ve fuar alanı gibi
kültürel mekanlar da içeriyor. Anlaşılan en azından fuar alanı
eylül ayına yetişecek ve sanat dünyasının ‘Covid’e veda eylül
şenlikleri’nin önemli sahnelerinden biri olacak.
Aynı sırada bir başka fuar da Yenikapı’da belediyenin sahibi
olduğu Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşti. Ankaralı
kuruluş Atis Fuarcılık, adeta Contemporary Istanbul’da temsil
edilmeyen ‘önceki modernler’ için alternatif bir fuar düzenlemiş
gibi görünüyor. Çok sayıda eserin sergilendiği fuar, seneye de
gerçekleşecek gibi görünüyor; yani şu Covid nekaheti içinde bile
yeni bir fuarımız oldu.
Müze ve galeriler böyle; ama konser tiyatro ve sinemaların hali
hâlâ belirsiz. Burada bir iyileşme olduğunu söylemek zor. Sinemalar
sanki yanlışlıkla açılmış gibi bir gün sonra tekrar kapandı. Bunda
sinema işletmecilerinin talebinin de rol oynadığı söyleniyor…
Şimdilik kimsede sinemaya gidecek cesaret yok ne de olsa.
Salonların 1 Temmuz’da açılması bekleniyor. Tiyatroların ne olacağı
ise tamamen belirsiz. Zaten kültürel alanı yok sayan ‘yeni
normalleşme’ kararları üstüne sosyal medyada haklı bir kampanya
başladı. Bunun da etkisiyle olacak devlet müzisyenlere de kuru
temizlemeciler, oto yıkamacılar gibi 3 bin lira hibe yardım
yapılacağını açıkladı. Ama hâlâ kültür merkezlerinin, konser
salonlarının ve tiyatroların ne olacağını bilmiyoruz.
Ülkenin kültürü ne zaman sesine kavuşacak? Her zaman olduğu gibi
yine kendi imkanlarıyla, kendi dinamikleriyle ayağa kalkacak;
dinleyicisi, izleyicisi, sanatçısıyla… Bu kesin. Umuyoruz
eylülde…