Sanat, yalnızca hissel bir mevzu değildir: 'Deneyim Olarak Sanat'
John Dewey'in 'Deneyim Olarak Sanat' kitabı VakıfBank Kültür Yayınları tarafından Nur Küçük çevirisiyle yayımlandı.
Yirminci yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olan John Dewey, deneyim metafiziği olarak nitelenen felsefi anlayışı üzerine yeni teoriler ortaya atan ve bu anlayış ile farklı disiplinleri karşılaştırıp bir araya getirerek yeni bir anlam yaratmaya gayret eden bir yazar olarak dikkati çekiyor. Şu günlerde Vakıf Bank Kültür Yayınları’ndan çıkan son çalışması 'Deneyim Olarak Sanat' isimli kitabında, deneyim olgusunu bir estetik bakış açısı üzerinden yorumlayan ve sanatın, bu yoğunlaşma süreci sonunda yepyeni bir çerçeve içinde var olduğunu söyleyen yazar, temel bir etkenden yola çıkarak teorisini sunar.
Dewey’e göre deneyim, insanın yalnızca doğayla (çevreyle) kurduğu ilişkiden hareketle açıklanamaz. Bu ilişkiye kültürü de katmak gerekir. Neticede insan, içinde doğduğu kültür üzerinden bir anlam yaratır ve bu anlam, nitelenebilen bir deneyim üzerinden bütünlüğe kavuşur. Bu noktada ise sanat ortaya çıkar. Hâlihazırdaki –belirli- deneyimin yeniden ve özgün bir biçimde ortaya çıkmasına sebep olur. Dewey, bahse konu olan çalışmasında, bu düşüncesini kanıtlamaya uğraşıyor.
Dewey’in bu çalışması, 1931 yılında Harvard Üniversitesi’nden davet alması ve toplamda on konuşmalık bir konferans dizisi vermesi üzerine ortaya çıkıyor. Sanat felsefesi üzerine bir içerik oluşturması istenen Dewey, bu konuşmalarda uzun yıllar üzerine çalıştığı deneyim olgusunu, sanat kavramı ile bağıntı kurarak açıklamaya girişiyor.
Organik varlığın ontolojisi, maddi ve manevi ilişkisinden hareketle düşünmeye başlayan yazar, deneyim sahibi olmanın özelliklerinden bahsediyor. İfadenin biçimi, formun niteliği ve sanatın şekil alması sonrası felsefenin dehlizlerine uzanan Dewey, kültürün gücünü de su yüzüne çıkarıyor. Totalde, deneyimin insanın varoluşu ve biçimlenişinden ziyade, kültür etkisi altında bir niteliğe kavuştuğunu düşünen yazar, sanatın bu bağlamlarla ilişkisini mercek altına alıyor.
Dewey’in eseri, teorik bağlamda düşünüldüğünde, kapsamlı ve derin bir düşüncenin ürünü olma özelliği taşıyor. Zira yazar, sık sık bilincin öneminden ve bu özelliğin insan yaşamına olan etkisinden söz ediyor. Yaşamın, insan bilinciyle olan ilişkisi, yazar için berrak bir konu. Dolayısıyla bunun ilk etapta tanımlanması ve yeni bir düşünce şeklinde –en azından insanın kendisine- ifade edilmesi gerekir. “Kendilerini meydana getiren toprak, hava, nem ve tohum etkileşimleri hakkında hiçbir şey bilmeden de çiçeklerden zevk alınabilir. Fakat bu etkileşimler hesaba katılmadan çiçekler anlaşılamaz, oysa kuram bir anlama meselesidir” diyen yazar, bu anlama biçiminin sanatla doğrudan ilişkili olduğunu söyler. Ona göre sanat, -yalnızca- hissel bir mevzu değildir. Alıcı, eseri “deneyimleyebilmek” için estetiğe dair fikir sahibi olmalıdır.
Dewey, sanatı alımlama konusunda bireyin estetik algısının yüksekliğini savunurken, deneyimin niteliğiyle benzerlikler kurar. Deneyim olgusunu, “artmış canlılık” olarak tanımlayan yazar, kişinin kendisini duyguya yahut tümden bireysel olana değil, dışarıya, çevresel olana teslim etmesini iddia eder. Ona göre deneyim, bir alışveriş meselesidir. Tıpkı estetik bilgisi gibi deneyim de süreç içinde ve gerek nesneler gerekse de olaylar dünyasına girişken bir şekilde öğrenilir. “Deneyim, organizmanın ‘şeyler dünyası’nda mücadele ve başarılarıyla tatmin olması demektir. Bu bağlamda tohum halindeki sanattır. İlkel formlarında bile, estetik deneyim dediğimiz o nefis algının yaşanacağı vaadini taşır” diyen yazar, deneyimin ritmik ve organik yanını işaret eder.
Yazar, bir bireyin yaşamda insan deneyimlerine odaklandığı rahat bir şekilde sanatın kaynaklarını görebileceğini iddia eder. Ona göre, bir futbolcunun sahada zarif bir çalım atmasını izleyen kalabalıklar yahut bir bitkiyi keyifle eken/sulayan bir kadını izleyen kocasının bakışları, fırlayan alevleri gören bir çift göz sanatın kaynaklarıyla insan deneyimleri arasındaki doğrudan ilişkiyi öğrenmek isteyen bir kişi için biçilmiş kaftandır. Ancak yalnızca “gözlem” yetmez. Bu düşüncesini, Parthenon’un büyük bir sanat eseri olması düşüncesinden hareketle açıklar. Yazara göre, eser büyük bir çalışmadır fakat yalnızca “bir insanın deneyimi haline geldiğinde estetik durum kazanır.”
Dewey’in, 'Deneyim Olarak Sanat' kitabı, katmanlı ve derin bir metin… Üzerine düşünülmesi, tekrar tekrar okunması ve doğru kavrama biçimleri üzerine uğraş verilmesi gereken bir kitap… İlerleyen zaman farklı okumaları da peşinden getireceğe benziyor.