Sanatı meta yapan 12 adam!

Sanatın alınıp satılabilen bir meta haline gelmesi kapitalizmin başlangıcı ile aynı döneme denk düşüyor: İtalyan Rönesansı. Sotheby's Sanat Enstitüsü'nden Paul Melton'ın seçkisiyle, sanatın ticarileşmesindeki dönüm noktaları...

Abone ol

DUVAR - Sanatın tarihiyle ekonominin tarihi birbirine sıkı sıkıya bağlıdır, hatta bazen iç içe geçer. Bugün bildiğimiz anlamıyla sanat, finansal sistemlerin başlangıcıyla aynı zamanda ve aynı yerde başladı: İtalyan Rönesansı döneminde. O zamandan beri sanat ile finansın yolları paralel biçimde gelişti ve ilginç şekilde kesişti.

1904: İLK SANAT FONU

İlk modern sanat fonu 1904'te Paris'te Andre Level tarafından oluşturuldu. Andre Level ile 11 arkadaşı, o dönemde 'çağdaş sanat' kabul edilen Empresyonist resimleri satın almak için ellerindeki kaynakları bir havuzda birleştirdiler. 'Varlıkları'nı 10 yıl boyunca ellerinde tuttuktan sonra Birinci Dünya Savaşı başlamak üzereyken açık artırma ile sattılar. Başkalarına da örnek olan bu yeni iş modeli, 20. yüzyılın devamında sanatla finansın kesişen yollarını biçimlendirdi: Sanat fonu, çağdaş sanata yönelik spekülatif ilgi ve sanatçının yeniden satış haklarının sorgulanması ile sanat piyasasının düzenlenmesi konusunda kalıcı endişeler.

1973: SCULL SATIŞI

Robert ve Ethel Scull, dönemin sanatçılarıyla yakın temasta olduklarından 1960'lı yıllardan beri çağdaş sanat eserleri topluyorlardı. Sonradan Sotheby's'e dönüşen Parke Benet'te 1973'te düzenlenen açık artırmada, Scull çifti ellerindeki yapıtları yüksek getiriyle sattılar. Birkaç yüz dolara aldıkları eserler, on binlerce dolara alıcı buldu.

Scull satışı, sadece sanat piyasası için değil popüler kültür açısından da büyük bir olaydı. Satışın yapıldığı binanın dışında protesto gösterileri yapıldı. Scull çiftinin şahsen tanıdığı Robert Rauschenberg ve Jasper Johns'un, bu satış konusunda farklı tavırlar takındıklarına dair bir hikaye yayıldı. Rivayete göre Johns, açık artırmanın sonuçlarını coşkuyla kutlarken Rauschenberg küplere binmişti.

1973 satışı, çağdaş sanatın spekülatif bir yatırım aracı olma potansiyeline olan ilgiyi artırdı ve sanatçıların yeniden satış hakkı konusundaki tartışmaları yeniden alevlendirdi. Sanatçıların yapıtlarının yeniden satışından kazanç elde etmiyor olması, protestoların başlıca sebebiydi.

1970'LER: İNGİLİZ DEMİRYOLLARI EMEKLİLİK FONU 

İngiliz Demiryolları Emeklilik Fonu, 1970'lerin ortalarında belirlediği yarım düzine alt kategoriye uyan, yaklaşık 2 bin sanat eserine yatırım yapmaya karar verdi. Bu kurumsal karar, sanatın varlık sınıfı olarak meşruiyet kazanmasında eşi benzeri görülmemiş bir etki yarattı. O zamandan beri varlıklarını sanata yatırım yaparak değerlendiren birçok şirket olmasına rağmen bu tarz bir kurumsal yatırımın, bugün bile benzeri yok.

İngiliz Demiryolları Emeklilik Fonu'nun sanata yatırımı başlangıçta, özellikle de 1980'lerde Japon emlak piyasası Empresyonist resim piyasasına yatırım yaptığında oldukça iyi gitti. İngiliz fonu elindeki son resmi 2000 yılında sattığında, koleksiyonun toplam getirisi aynı dönemin borsasının getirisinden yüksek değildi. Buna rağmen sanatın finansal bir yatırım olması konsepti açısından iyi bir kanıttı.

Young British Artist (Genç İngiliz Sanatçıları) grubunun, kötü şöhretli sanatçısı Damien Hirst, 2008'de tamamı yeni yapıtlarından oluşan yaklaşık 100 eserini iki gece boyunca devam eden bir açık artırmayla satışa çıkardı. Kaderin tuhaf bir cilvesiyle açık artırmanın ilk gecesi, yatırım firması Lehman Brothers'ın iflas ettiği ve Wall Street ile ötesinin krize girdiği günün akşamına denk geldi. New York finans piyasası çatırdarken Londra'daki açık artırmaya katılanlar öne geçmek için fiyat artırmaya devam ediyordu. Damien Hirst'in satışı oldukça iyi geçti ve finans piyasalarının sıkıntıda olduğu zamanlarda alternatif bir 'yatırım aracı' olarak sanata yönelmenin iyi bir fikir olarak kabul edilmesini sağladı. Damien Hirst'in cesur satışının bir diğer önemli özelliği, birincil ve ikincil piyasaları birleştirmesiydi. Sanatçının pazarlama gücü, sanat tacirlerininkini aşıyordu ve yaşayan bir sanatçının eserlerini satan diğer kurumsal mekanizmalara da meydan okuyordu. Damien Hirst piyasası ve değerini nasıl yükselttiği konusunda halen spekülasyonlar yapılır. Finans piyasası ve diğer yatırım araçlarıyla kıyaslandığında elde ettiği büyük gelir çok kayda değer olmasa da Hirst, hem elinde çok fazla eser olan hem de bu tarz bir analiz yapabilecek kadar ticari hacme sahip olan az sayıdaki sanatçıdan biriydi.

2017 sonbaharında Leonardo'nun "Salvator Mundi" adlı eseri, kökeni ve restorasyonu açısından tartışmalı olmasına rağmen rekor bir fiyata satıldı. Bu satışın sanat ve finans piyasasını nasıl etkileyeceği henüz belirsiz. Açık artırmayla yapıt alanlar açısından iyi bir yatırım olduğu şüphe götürmez. Ancak bu yapıta 450 milyon dolar ödeyen kişinin, yapıtı yeniden satarken bu parayı kurtarıp kurtaramayacağı halen belirsiz. Yapıtı satın alacak kişinin, şu anki sahibinin yüzde 1 kâr edebilmesi için ona en az 500 milyon dolar ödemesi gerekecek.

Bu satışın Christie's müzayede evine nasıl bir finans katkısı sağladığı da bilinmiyor. 53 milyon dolarlık alıcı payının ne kadarının temin edildiği belli değil çünkü alıcı payının müzayede evi ile garantör arasında bölüşüleceğine dair önceden bir garanti sunulmuş durumdaydı. Satışın pazarlanmasının masrafları da son derece kayda değer ve belirgin bir meblağ. Asıl ilginç olan, yapıtın gözlerimizi yuvalarından fırlatan fiyatı değil, sanat üzerine yapılan araştırmaların, pazarlamanın ve piyasanın nasıl bir araya geldiği. Pazarlama ve tanıtım; bir yapıtın kompozisyonu, durumu ve kökeni konusundaki sanat tarihi bağlamındaki endişelerin tarihsel olarak sanat piyasasına yön verebilme gücünün yerini almayı başarabiliyor. (Kaynak)