İstiklal Caddesi 211 numarada bulunan Meymenet Han 2010 yılından bu yana Vehbi Koç Vakfı tarafından Arter olarak işlevlendirilmişti. Arter’in çağdaş sanat müzesi işlevi gören yeni mekanı açıklandığında Meymenet Han’ın akıbeti de merak konusu olmuştu. Neyse ki bina yine VKV’ye bağlı olan yeni bir sanat mekanı olarak kapılarını açtı. Meşher, Bahattin Öztuncay direktörlüğünde Kalıpları Aşınca: Mit, Efsane ve Masallarla Avrupa’dan Çağdaş Seramik sergisiyle açıldı. Sergiyle birlikte bu yeni kurumun nasıl bir görüntü çizdiğine bakalım.
Biraz eski Arter’den başlayarak gidelim. Vehbi Koç Vakfı’nın çağdaş sanat alanındaki en büyük atılımlarından biri olarak Arter hem üretim desteği verme, hem de sergileme metoduyla Türkiye’de pek görülmeyen bir kurum politikası oluşturmuştu. 8 yıl içinde 35 sergi sunup, her sergi için hazırladıkları derinlikli katalog kitaplarıyla da önemli bir külliyat oluşturdu. Bir yandan da (halen başımızın belası olan) ziyaretçiler çağdaş sanatı neden sevmiyor sorunuyla da incelikli bir şekilde boğuştu. Mekanın vitrinine koyduğu “catchy” işler önemli bir ziyaretçi rakamı oluşturdu. Pek çok kişinin anlayacağı dilde yazılmış sergi broşürleriyle de ziyaretçi-sergi ilişkisinde aşama kaydetti. 2014 yılında 3 sergiyle birlikte açılan Bahane isimli programı gibi ara sıra çizginin dışına çıktı.
Şimdi Meşher’e dönelim. Meşher kurumsal web sitesinde şöyle tanımlanıyor: “Bir Vehbi Koç Vakfı (VKV) kuruluşu olarak Eylül 2019’da açılan Meşher, geniş bir disiplin yelpazesinden seçkilere yer veren bir sergi alanıdır. Çeşitlilik arz eden programlamasına özel olarak kurgulanmış bir altyapı sağlayarak kültür sanat alanındaki ihtiyacı karşılamayı amaçlar.
Meşher, kapsamlı disiplinlerarası yaklaşımı ile yalnızca sergiler değil; yayın, atölye ve konferans gibi geniş çaplı paralel etkinlikler serisiyle de zamanlar ve kültürler arasında yeni diyalogların yaratılmasını destekler.”
Açıkçası bu metinden nasıl bir sanat kurumuyla karşı karşıya olacağımızı pek anlamadım. O halde açılış sergisi olan Kalıpları Aşınca: Mit, Efsane ve Masallarla Avrupa’dan Çağdaş Seramik sergisine bakalım. Arter’deki sergi isimlerini hatırlayınca kulağa tuhaf gelecek kadar düz bir sergi ismi. Çoğunluğu Kuzey Avrupalı sanatçıların, seramik sanatını günümüz dinamikleriyle yorumladığı, aynı zamanda Avrupa mitleri başta olmak üzere mitolojinin izlerini süren bir sergi. Kalıpları Aşınca bir yandan da genel ziyaretçi kitlesinin hemen dahil olabileceğini bir sergi. Hayranlık verici el emeği ve sembollere yaslanan dilleriyle işler kavramsal sanatın yer aldığı sergilerden bunalan ziyaretçiler için ferah bir teşhir alanı gibi. Tabii Meşher’in meselesi de asıl burada başlıyor.
Kalıpları Aşınca İngiltere merkezli Messums Willtshire isimli sanat kurumu işbirliğiyle gerçekleştirilmiş. Kurumun direktörü Johnny Messum da serginin kataloğuna yazdığı yazıda bu meseleyi çıtlatarak başlıyor. “Güncel sanatın egemenliğinde seramik, uzun zaman boyunca ikincil derecede önemli bir sanat biçimi, hatta zanaat kabul edildi” diyor Messum. Ve sergiyle ziyaretçiler arasındaki ilişkiye dair doneleri de sunuyor. “Bu sergide apaçık şekilde görülebilen teknik beceriyi, elin maharetini izlemek büyük bir zevk. Bu kalıp nasıl şekillendirildi, o renk nasıl elde edildi? Bu kil parçası nasıl pişirildi?”
Serginin küratörü Catherine Milner’ın katalog yazısına baktığımızda meseleyi biraz daha geriye götürdüğünü görüyoruz. “Geçtiğimiz 50 yılda, duygusal zekadan ziyade kesin gerçeklere dayanan entelektüel araştırma ve mantıksallığa koşut bir akıl çağı yaşadık” diyor Milner. Bu noktada kavramsal sanatın da ağırlık koymasını ekleyebiliriz tabii ki. Milner devamında şunu ekliyor. “Ancak şimdilerde yeni bir sanat türü beliriyor; cüretkar, oyuncu, güzel, radikal bu sanatı doğuran, malzemelerin en temel, en kadim olanı; kil.” Sonrasında da iki yıl önce Google arama motorunda en çok girilen sorunun “Slime oyun hamuru nasıl yapılır?” olduğunu vurgulayarak dokunma, hissetme ve biçimlendirme ihtiyacına vurgu yapıyor.
Tekrar Meşher’e dönelim. 30 yıla yaklaşan İstanbul Bienali geçmişi, kavramsal sanata yer veren onlarca kurum ve galeri olmasına rağmen ziyaretçiler halen el emeğiyle işlenmiş, kavramdan çok semboller üzerinden anlatı kuran bir sanat anlayışının peşinde. Meşher’de mutlu yüzlerle gezen insanları görünce bunu kolayca anlayabiliyoruz. Sanatta Modernist bir geri dönüş arzusunun mekanı olabilir mi burası?
Ancak yine de eski Arter’in ruhu Meşher’in içinde bir hayalet gibi dolaşıyor sanki.