Nazan Ölçer, Sakıp Sabancı Müzesi’nin müdürü. Daha önce de Türk ve İslam Eserleri Müzesi’ni yönetiyordu; 1978’den beri büyük müzelerin başında, uluslararası müzecilik dünyasının içinde bir isim. İstanbul 74’ün podcast dizisi için yaptığımız konuşmada “Hiç olmadığı kadar büyük bir sarsıntı geçiriyoruz müzeler olarak” dedi. Nazan Ölçer, dünya çapındaki müzelerinin kapılarını kapattıkları süre boyunca büyük maddi kayıplara uğradıklarını, önümüzdeki dönemde gişelerden, ziyaretçi kabulüne kadar dünya müzelerinde fiziksel bazı değişimlerin yaşanacağını, çok ziyaretçi çekmeye dönük ‘blockbuster’ sergilerin bir süre yapılamayacağını anlattı. Bundan sonra bir içe dönüş süreci yaşanacak gibi görünüyor Nazan Hanım’a göre: “Galiba biraz tempoyu yavaşlatacağız. Elimizdeki malzemelerle yetineceğiz, kendi koleksiyonlarımıza değer vererek onları öne çıkartacağız. İçimize döneceğiz belki bir süre. Ama tabii anlaştığımız, bağlantıda olduğumuz yeni sergi projeleri için çalışacağız yine…”
Korona virüsü salgını biraz hız kesmiş gibi görünse de hala devam ediyor ve ne zaman biteceği belli değil. Ulusal ve küresel ekonomiler görülmemiş bir krize doğru sürüklendiği için hükümetler çarkların bir an önce dönmeye başlamasını istiyor. İnsani maliyetleri ödemek pahasına… AVM’leri açmak zorunda olduğunu düşünenler neyse ki konser salonları ve müzeler için aynı baskıyı hissetmiyor üstünde. Dolayısıyla kültür sanat hayatının tekrar canlanması bir yana, yavaş yavaş işlemeye başlaması için bile daha bir süre bekleyeceğiz gibi görünüyor. Ama bunun da kültürel bir bedeli olacak…
Hafta sonu Festtogether Evde yayını için Yekta Kopan’ın sorularını yanıtlayan Fazıl Say, 60 gündür hiçbir yere gitmeden evde olduğunu söyledi. "Belki de 30 yıldır böyle bir şey ilk kez oluyor bana" diyen Fazıl Say’ın çok sayıda konseri gelecek yıllara ertelenmiş. En iyi ihtimalle Eylül-Ekim ayına kadar sürecek gibi görünen bu durumu Fazıl Say yeni besteler yaparak değerlendiriyor ve yeni sezona hazırlanıyor… İyi ama sonbaharda konser salonları gerçekten tekrar açılacak mı?
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, ilk olarak konser salonlarını açtığı rivayet olunan Avrupa’nın bir kimlik meselesi olarak kültür sanat etkinliklerine de en az ekonomi kadar önem vereceğini ve kapıları açmanın yollarını arayacağını tahmin etmek güç değil. Ama buna çözüm üretmek de kolay değil.
Mesela Türkiye’deki ödenekli tiyatrolar, çok sayıda salonları, yüzlerce sanatçısıyla beklemede. Hem sanatçıların hem seyircilerin sağlığını tehlikeye atmadan tekrar perde açmanın yollarını düşünüyorlar. Ama prova süreçleri, sahne önü ve arkasında çalışanlar kadar salonu dolduracak izleyicinin de kendisini güvende hissetmesi şart. Belki bunu satılan koltuk sayısını seyrelterek yapabilirsiniz Devlet Tiyatroları’nda. Ama zaten 50-100 kişinin neredeyse dip dibe sıkışarak doldurduğu küçük özel sahnelerin salonlarında bu iş neredeyse imkansız. Bu nedenle özel tiyatrolar, özellikle Türkiye’de daha uzun süre sıkıntı çekecek gibi görünüyor. Bu sıkıntının etkilerinin azaltılması ise bir takım destek mekanizmalarıyla mümkün. Pandemi Sırasında Kültür Sanatın Birleştirici Gücü ve Alanın İhtiyaçları başlıklı bir araştırma yayınlayan İKSV’ye göre bu mekanizmalar geri dönülemez zararlar ortaya çıkmadan harekete geçirilmeli. Çalışmayı yapan İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları Direktörü Özlem Ece Aydınlık durumu şöyle özetliyor: Türkiye’de de oldukça kırılgan bir yapıya sahip olan sanat dünyasının geri dönülemez bir yara almadan faaliyetlerine devam edebilmesi için kamu, sivil toplum ve özel sektörün el ele vererek geliştireceği, kapsamlı ve uzun vadeli bir destek modelinin hızla hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Alana özgü ihtiyaçları gözeten, odaklı ve tüm disiplinleri kapsayıcı bir destek mekanizması oluşturulmasının, kültür-sanatın sağaltıcı, kapsayıcı ve dönüştürücü gücünü görünür kılmada ve geniş kitlelere ulaştırmada büyük bir etkisi olacaktır.”
ULUSLARARASI FUARLARIN GELECEĞİ BELİRSİZ
Korona virüsünün en büyük darbeyi küreselleşmeye vuracağı daha en baştan belli olmuştu. Nitekim sanat alanında da uluslararası çaptaki etkinliklerin sadece yakın değil, uzak geleceği de belirsiz. Dünyanın en büyük koleksiyoncularını, galeri, müze yöneticilerini sanatçılar ve eserleriyle buluşturan Basel, Miami, Maastricht gibi kentlerdeki sanat fuarları sonbahara ertelendi. Ama o zaman da gerçekleşebilecekler mi, herkes gayet şüpheli. Çünkü en başta büyük koleksiyoncular, özel jetleri bile olsa, riskler tamamen kalkmadan uzun yolculuklara çıkmak istemiyor.
Dünya yayıncılığının buluşma yeri Frankfurt Kitap Fuarı için de benzer zorluklar söz konusu. Yayıncılar özel jetleriyle gitmiyor, hatta tam tersi olanaklarını zorlayarak Frankfurt’ta olmaya çalışıyor. Fuar Direktörü Juergen Boos, bu yıl fuarı mutlaka yapacaklarını ancak ‘tamamen farklı bir deneyim’ olacağını açıkladı. Dünyanın değiştiğini ve artık asla eskisi gibi olmayacağını belirten Direktör, ‘farklı bir deneyim’den ne kastediyor şimdilik bilmiyoruz. Yeni düzenlemeleri birkaç haftaya kadar açıklayacaklar. Ama şu kadarını biliyoruz ki fuar alanını ‘sosyal mesafe gerekliliklerini karşılayabilecek’ şekilde yeniden organize edecekler…
Son bir söz de küçük sanat galerileri için. Hürriyet’in internet sitesinde okuduğum Sabiha Kurtulmuş imzalı haberde konuşan galericiler iki şeye dikkat çekiyor. Birincisi koleksiyoncuların önümüzdeki dönemde ister istemez buralı sanatçılara yönelecekleri. Diğeri ise yakında iflas ve kapatmaların olabileceği. Bir iyi, bir kötü öngörü diyelim…
Link: https://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/yeni-normalimiz-paylasma-ve-dayanisma-41512479