Sancar: Hedefimiz Kürt halkını kendi kimliğiyle yönetime taşımak
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar Mardin'de konuştu: Hedefimiz sizlerle birlikte bu ülkenin yönetiminde yer almak. Biz halkımızı Türkiye’de yönetime taşımak istiyoruz. Kendi kimliğiyle, tercihleriyle Kürt halkını yönetime taşımak istiyoruz.
DUVAR - HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Mardin Kızıltepe’deki Buğday Pazarı'nda esnafları ziyaret etti.
Ziyaret öncesinde konuşan Sancar, şunları söyledi:
Buğday Pazarı, bu bölgenin kalbinin attığı yerdir. Ekonomide, özellikle tarım alanında. En iyi en geniş teknoloji ile çalışan bir örgütlenmeye sahip. Çok değerli bir kuruluş. Burada olmak bizleri her zaman çok memnun etti. Bizi ağırladığınız için teşekkür ederiz. Sizlerle bir arada olmak çok sevindirici. Esnafın büyük kısmını şahsen tanıyorum. Sorunlar belli.
DEDAŞ SORUNUNDAN DOLAYI ARAZİLERİN YÜZDE 40'I EKİLEMİYOR: Buğday Pazarı'na gelince konuşacağımız ilk mesele herhalde DEDAŞ’tır, elektriktir. Üretimde yaşanan büyük sıkıntıların nedenlerinden biridir. Dün bir köye taziyeye giderken baktım tarım arazilerinin önemli bir bölümü boş. Ben de acaba “Gönüllü nadas mı var diye sordum?” “Hayır” dediler. Çiftçinin önemli bir kısmı bu sene ekim yapmamış. Çünkü elektrik parası çok yüksek. Üretim giderlerini karşılamıyor. "Elektrik parası o kadar fazla ki o kadar çalışma boşa gidecek ve ürünlerin de geçime bir faydası olmayacak" dediler. Galiba tarım arazilerinin yüzde 40’ına yakını boş. İlk ekimde bile çok fazla boş tarla var. Bu da durumu vahametini gösteriyor.
ELEKTRİK KESİNTİLERİ ZULME DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA: Burası Türkiye’nin tahıl ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. DEDAŞ, o da zaten önümüze gelen bir konu ve gündeme getirdiğimiz büyük bir sorun. Hububat üretiminin yüzde 20’sini karşılayan bir bölgede yaşanan bu sorun basit bir sorun olarak ele alınamaz. Gerçekten zulme dönüşmüş durumda.
TARIM POLİTİKALARI ÇOK BÜYÜK MAĞDURİYETLER YARATIYOR: DEDAŞ’ın yaptıkları ve hükümetin tarım politikası Mardin bölgesinde özellikle Kızıltepe’de çok büyük mağduriyetler yaratıyor. Faturalarını ödeyemeyen çiftçiler artık tarımsal faaliyet yapamaz hale geldiler. DEDAŞ toplu cezalandırmaya gitmiştir. Birkaç çiftçinin faturayı ödememesinin karşılığını bütün köylere kesmiştir. Bazı kırsal kesimlerde, köylerde bütün elektriklerin kesildiği bir dönem başlamıştır. Yıllardır büyük bir mağduriyet ve eziyet haline gelen bir uygulamadır. Arkadaşlarımız soru önergeleri verdi, araştırma önergeleri verdi. Mehmet Şerif Başkan bizleri bilgilendirdi. Bizler de hükümetle, bakanlıklarla ve diğer yetkililerle görüşmeler yapmaya çalıştık, çözüm aradık. Maalesef bir çözüm bulunamadı. Zulüm devam ediyor.
BU BÖLGE BİLİNÇLİ BİR ŞEKİLDE MAĞDUR EDİLİYOR: Biz bunun basit bir elektrik faturası meselesi olmadığını biliyoruz. Bu bölge bilinçli bir şekilde mağdur ediliyor. Özellikle bu iktidarın ve bundan önce pek çok iktidarın bölgeye bakışında eşit yurttaş anlayışından uzak olmaları söz konusu. Eğer böyle olmasaydı bu sorunlar bu kadar kronik hale gelmezdi, bu kadar ağır tahribatlar doğmazdı. Buna rağmen çiftçimiz çalışkan ve üretim yapmaya çalışıyor. Sorunlar bununla da bitmiyor sulama konusunda da GAP meselesi var. Bugüne kadar çoktan sonuçlanması gerekirdi sulama programlarının ama bildiğimiz kadarıyla yüzde 40 civarında tamamlandı ve bölgenin hepsi sulama kanallarının devreye girmesini bekliyor. Sulu tarımı daha rahat yapmak istiyorlar.
GAP’A GİTMESİ GEREKEN KAYNAKLAR YOLSUZLUĞA VE YANDAŞA GİTTİ: Bu da gerçekleşmedi. GAP Türkiye’nin en prestij projesi olarak gündeme getirilmiştir. Yıllardır büyük kaynaklar da aktarıldı. Bu kaynakların nereye aktarıldığını şimdi araştırırsanız Türkiye’nin kronik hastalıklarından biri olan yolsuzlukla, rantla, yandaşları kayırma gerçeğiyle karşılaşırsınız. O nedenle çiftçinin umutla beklediği sulama projeleri tamamlanamıyor. Eğer tamamlanmış olsaydı DEDAŞ kaynaklı elektrik meselesi de yaşanmayacaktı.
MAYINLI ARAZİLERİN TEMİZLENMESİ 2022'YE DE YETİŞMEYECEK: Benim Mardin’e seçim çalışmaları nedeniyle ilk gelişim 2014 Mart ayıydı. Ticaret odasından insanlarımızla konuşuyorduk. Burada büyük imkanlar var ama izlenen politikalar; hem Kürt sorununda hem de Ortadoğu’da izlenen politikalar nedeniyle bu büyük potansiyel değerlendirilemiyor. Kastettiğim mayınlı arazilerdir. 510 kilometrelik bir alan 350 metre genişliğinde. Yıllardır mayından temizlenecek deniliyor, bu bir mecburiyet. Uluslararası OTTAWA Sözleşmesi, mayınların temizlenmesine ilişkin bir sözleşme, Türkiye de imza attı ve taraf oldu. 2014 yılına kadar mayınların temizlenmesi gerekiyordu ama yetişemedi. Mayınların temizlenmesinin 8 yıl daha süreceği söylendi. 2022 yılında bu süre de dolacak ama bu uluslararası sözleşmeyi uygulamak ve izlemekle yetkili kuruluşun açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla 2022’de de bu mümkün olmayacak.
VERİMLİ TOPRAKLAR 45 YILDIR KULLANILAMIYOR: Niye gündeme getirdim mayınlı arazileri. 1959’dan beri sınır bölgesi hiçbir şekilde kullanılmadı. Yani kimyasal yok. Son derece verimli topraklar ve dünyada organik tarıma en elverişli topraklar arasında. 2010 -2011’de mayın temizleme konusu tartışılırken, AKP hükümeti bunu bir uluslararası şirkete verip temizletmeyi gündeme getirdi. Temizletecekti ama bütün topraklar, 45 yıl boyunca temizleyecek şirkete verilecekti. Bütün toprakları onlar işleyecekti. Bir İsrail firmasıyla ön anlaşma yapılmıştı. Büyük tepki gelince o anlaşma bozuldu. Türkiye’nin teknik imkanları, mayınları tek başına temizlemeye yetmiyor. Eğer bu bölge mayından arındırılırsa ve doğru bir tahsis politikası izlenirse, bugün bölgeye çok büyük katkısı olacak bir tarımsal üretim alanına dönüşecekti. Niye olmuyor? Çünkü bu iktidar bu iki bölge arasındaki kardeşliği bile kabul etmiyor. Yani Suriye’nin öbür tarafı, Kuzeydoğu Suriye ile burası aslında bir bütündür. Yani Qamişlo ile Nusaybin birbirini tamamlardı. Aynı şehirlerin sınırları bölünmüş, iki yarıda kalmış kesimleri.
BÖLGEDEKİ EKONOMİK ÇÖKÜŞ KADER DEĞİL: Eğer Türkiye’de bu iktidar Suriye Kürtlerine, Suriye'deki Kürtlerin hak mücadelesine düşmanca yaklaşmasaydı, orayı etnik bir tehlike olarak algılamasaydı ve sunmasaydı şimdiye kadar sınırın iki yakası arasında çok daha iyi işler yapılmış olurdu. Hem siyasi anlamda hem de ekonomik anlamda. Zaten Suriye iç savaşı başladığından beri ticaret durdu. Nakliyecilik de büyük bir sorun yaşıyor. Çünkü Mardin bölgesinde tarımdan sonra en büyük sektör bildiğim kadarıyla nakliyecilik. Son 7-8 yıldır bölgede yaşanan ekonomik çöküş gerçekten dramatik. Ve bu bir kader değil, bir mecburiyet değil. Bu tamamen siyasal ve ekonomik tercihlerin bir sonucu.
GERÇEK BİR GÜÇ OLMAMIZ GEREKİYOR: Benim o zamanlar önerdiğim bir yöntem vardı. Mardin’de STK’lar geniş bir konsorsiyum kursun, mayınlı arazilerin temizlenmesi ihalesi kendisine verilsin ve alanlar temizlendikten sonra bölge insanına dağıtılsın. Bölge insanı burada organik tarım yapsın. Hem ülke ekonomisine katkı sunacaktı hem de bölge ekonomisine ve Mardin’in yaşamına çok değerli katkıları olacaktı.
Bu sorunların çözülmesi için gerçekten bir güç olmamız gerekiyor. Mardin halkının HDP’ye, bizlere desteği büyüktür. Her zaman bunu büyük şükranla dile getiriyoruz. Kendimizin sorunlarını ancak içimizden çıkanlarla çözebiliriz. Bu konuda eksiklerimiz ve yetersizliklerimiz varsa eleştirilerinize ve uyarılarınıza açığız. Sizin partiniz, çocuklarınızın ve kardeşlerinizin partisi HDP. Bu parti ne kadar güçlü olursa, sorunların çözümünde de o kadar etkili olur.
HEDEFİMİZ BU ÜLKENİN YÖNETİMİNDE YER ALMAK: Biz iktidarlara elbette sesleneceğiz 'çözüm üretin' diye. Muhalefet partisi olarak elbette Meclis’te ve başka alanlarda sorunları dile getireceğiz, baskı kurmaya çalışacağız. Ama bunlarla sorunları çözmek konusunda mesafe almamız zor oluyor. Hedefimiz sizlerle birlikte bu ülkenin yönetiminde yer almak. Biz halkımızı Türkiye’de yönetime taşımak istiyoruz. Kendi kimliğiyle, tercihleriyle Kürt halkını yönetime taşımak istiyoruz. Kimse Kürtler adına hareket etmesin. Bizler partiniz olarak, sizler halkımız olarak bizatihi, yönetimi hedefliyoruz. Desteğinizle, duanızla partimizi büyütmeyi en önemli görev olarak koyduk önümüze. Sorunlarımızı biz çözeriz.
KÜRTLERİ ÖZNE OLARAK KABUL ETMEYEN HİÇBİR GİRİŞİM SORUN ÇÖZEMEZ: Yerel yönetimlerde bile buna imkan tanımayan çok gaddar bir zihniyet var biliyoruz. Ama bunun ötesine biz de gözümüzü diktik, hedefimizi bunun daha ötesine koyduk. Diyoruz ki biz HDP olarak Kürtlerin Türkiye yönetiminde doğrudan kendileri olarak yer almalarını sağlayacağız. Kürtleri özne olarak kabul etmeyen hiçbir girişim herhangi bir sorunu çözemez. Kalıcı bir şekilde çözüm üretmek için Kürtlerin bir özne olarak kabul edilmesi, temsilcilerinin de eşit aktör olarak görülmesi gerekir. Bunu başarırsak sorunlarımızı da hep birlikte daha kolay ve hızlı çözebileceğimize inanıyoruz.
Söylenecek çok şey var ama bütün bu pandemi şartlarının da etkisiyle ekonomik sorun çok ağırlaştı geçim sıkıntısı had safhaya ulaştı. Esnafın, çiftçinin, işçinin zaten yeterince ağır olan durumu pandemide insanlara iktidarın gerekli desteği vermemesinden dolayı daha da kötüleşti. Bunlara karşı dayanışmak, birbirimize yaslanarak yürümek zorundayız, bu sorunları da birbirimizle dayanışarak çözeceğiz. (HABER MERKEZİ)