Demirören Haber Ajansı’nın geçtiği haberde “Şarap Tanrısı” olarak tanınan Dionysos, “Doğa Tanrısı” olarak adlandırılıyordu. Birkaç yıl önce de bir TV dizisinde senaristler, iki sevgiliye şarap yerine “fermente üzüm suyu” içirmişlerdi! DHA’nın şarapsız ve üzümsüz Dionysos haberi de ona benziyor; siyasi iktidarın oluşturduğu muhafazakâr iklim TV dizilerindeki gibi haberciliği de kısırlaştırıyor.
“92 yıl boyunca depoda tutulan Dionysos’a ait heykel başının İzmir Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmeye başlandığı” haberini fark etmemiştim. Yaşar Tok adlı okur uyardı:
“Tüm dünyanın ‘Şarap Tanrısı’ olarak bildiği Dionysos için ‘Doğa Tanrısı’ ve ‘Anadolulu, meyve ağaçlarıyla ilişkili bir tanrı' gibi kifayetsiz yakıştırmanın bir arkeolog tarafından yapıldığından kuşkuluyum. Daha çok, haber içeriğini gazetenin muhafazakâr çizgisine taşımak için uydurulmuş benzetmeler gibi geliyor. Ne diyelim, bunları Dionysos ıslah etsin!”
Demirören Haber Ajansı’nın geçtiği haberde okurun da eleştirdiği gibi “Şarap Tanrısı” olarak tanınan Dionysos, “Doğa Tanrısı” olarak adlandırılıyordu. Ben mi yanlış biliyorum diye, hemen mitolojiye dayalı kitapları da olan yazar Ahmet Ümit’e de sordum, o da Dionysos’un “Şarap Tanrısı” olduğunu söyledi ve ekledi:
“Dionysos, diğer tanrılardan farklı. Asi ruhlu, sanatla ilişkisi de tutkuya dayalı, barışçı bir tanrı. Şarabı ve tiyatroyu hediye etti. Pergamon antik kentinde Dionysos tapınağının yanında tiyatro olması da bu yüzden. Dionysos’a ‘Doğa Tanrısı’ demek haksız bir genelleme olur, zaten doğa tanrısı var. Gaia. Toprak ana…”
Nitekim heykelin müzede sergilenmeye başlanmasını Anadolu Ajansı da haber yapmıştı ama orada Dionysos için “Şarap, eğlence ve tiyatro tanrısı” yazılmıştı. Sözcü de DHA’nın “Doğa Tanrısı” haberini “Şarap Tanrısı” diye düzelterek yayımlamıştı.
Zaten Hürriyet, Karar, Habertürk, T24, Sputnik, Medyatava, Posta, Yeni Asır gibi sitelerde yayımlanan DHA haberindeki tek yanlış Dionysos için “Doğa Tanrısı” denilmesi de değildi. Haberde bir kere bile “şarap” sözcüğü kullanılmamıştı; hatta üzümden de bahsedilmemişti.
Onun yerine müzenin uzmanı Elvan Tural Tercan’ın ağzından “Anadolulu, meyve ağaçlarıyla ilişkili bir tanrı” diye yazılmıştı. Ama habere ekli videoyu dinledim, öyle değildi:
“Dionysos, Helen mitolojisinde karşımıza çıkan bir tanrı. Çok kabul görmüş bir tanrı değil. Çünkü biraz Anadolu kökenli. Doğa tanrısı. Ölümden kurtulması için babası Zeus dağlara gönderiyor. Dionysos, burada şarabı buluyor. Şarap da tanrısallığa yakınlık için kullanılan bir araç olmakla beraber hem eğlencenin hem beraberinde tiyatronun, hoş ve barışın da temsili şeklinde vuku buluyor. Dionysos sadece üzümle değil incirle elmayla, çiftçinin meyve üreticisinin çok ululaştırdığı bir tanrıya da dönüşüyor.”
Özetlediğim bu cümlelerinden anlaşılacağı üzere müze uzmanı Tercan, “doğa tanrısı” derken Dionysos’un “doğa tanrılarından biri olduğunu” vurgulamış. Ayrıca Dionysos’un şarapla bütünleştiğini de anlatmış ve “meyve ağaçlarıyla ilişkili bir tanrı” diye bir söz sarfetmemiş! Anlaşılan DHA muhabiri, haberi yazarken üzüm ve şarap dememek için müze uzmanının sözlerini deforme etmiş. Haberi servise koyanlar ve yayımlayanlar da kontrol etme, Azra Erhat’ın mitoloji sözlüğüne bakma zahmetine bile katlanmamış!
Birkaç yıl önce de bir TV dizisinde senaristler, iki sevgiliye şarap yerine “fermente üzüm suyu” içirmişlerdi! DHA’nın şarapsız ve üzümsüz Dionysos haberi de ona benziyor; siyasi iktidarın oluşturduğu muhafazakâr iklim TV dizilerindeki gibi haberciliği de kısırlaştırıyor.
'DİYARBAKIR ANNESİ'NİN TRAJEDİSİNDEN FAYDA
HDP İl Binası önünde bekleyen “Diyarbakır Annesi” Ayten Elhaman’ın dramını üç ay önce de yazmıştım. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 10-14 Şubat 2021’de Gara’ya düzenlediği operasyondan sonra açıklama yapan PKK, Bayram Elhaman’ın öldürüldüğünü duyurmuştu ama o oğlunun öldüğüne inanmamıştı.
HDP önündeki eylemin, 4. yılını doldurması nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da katıldığı etkinliklerde Ayten Elhaman da vardı. Hâlâ bekleyişini sürdürüyor. Yeni Şafak’taki haberde onunla da konuşulmuştu; yine “Evladımın öldüğüne inanmıyorum. Bizim devletimiz çok güçlüdür. Allah’ın izniyle evlatlarımızı getirecektir” diyordu.
Anne olarak evladının öldüğüne inanmak istememesi doğal. Ancak oğlunun öldüğü haberlerinin üzerinden 1.5 yılı aşkın bir zaman geçti, hiçbir hayat belirtisi de olmadı.
Oğlu ölmüş bir annenin bekleyişine seyirci kalmak hoş bir durum değil. Medya annenin eyleme devam ettiğini aktarmakla kalmamalı. Ama elbette en büyük görev polise, askere ve istihbarat birimlerine düşüyor. Habire yurtdışı operasyonlar açıklayan MİT için bu bilgiye ulaşmak çok zor olmasa gerek. Bunca zaman içinde Bayram Elhaman’ın durumunu açıklığa kavuşturup anneye bilgi vermeliydiler. Oğlunun ölümünü öğrenmek yerine annenin trajedisinden bile politik fayda çıkarılmaya çalışılması çok acı…
Tek cümleyle:
Tıp etiğine aykırı olarak Sözcü’de “Prof. Dr. George Lexington” diye hayali isim taşıyan sağlık köşesinde yoğurt, tere ya da pazı vb üzerinden sağlık tavsiyelerinde bulunuluyor.
“Sevgili kılığı” diye özel giysi varmış gibi Hürriyet, bir hırsızlık haberine “Sevgili kılığında soydular” başlığı attı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in hazırladığı “Basın Özgürlüğü Endeksi”nde Türkiye’nin 149. olduğunu görmeyen Yeni Şafak, Der Spiegel’den aktardığı “Miçotakis diktatörlük kuruyor” haberinde Yunanistan’ın bu endekste Avrupa ülkeleri arasında en sonda olduğunu yazdı.
Sabah, İzmir’in kurtuluşu törenlerini bir kez bile Belediye Başkanı Tunç Soyer ya da CHP’yi anmadan törene sadece bürokratlar, AKP ve MHP yöneticileri katılmış gibi haber yaptı.
Türkiye’deki hastanelerdeki randevu alma sıkıntısını haber yapmayan A Haber, Akşam ve Yeni Şafak “Fransızlar doktor için kuyruğa girdi” haberi yayımladı.
İBB’de işten atılanların oluşturduğu sosyal medya hesabında “Emekten yana tutum almalarıyla bilinen kurumların, haksızlığın öznesi @istanbulbld olunca haber değeri taşıyan konuyu görmezden gelmelerini kabul etmiyor; hesaplı yayın politikalarını kınıyoruz” denildi.
Türkiye, başlıkta “Dağdan indi pasaportta yakalandı” diye yazdı ama yakalanan PKK/YPG’li kadın, İstanbul’dan Adana’ya uçacaktı; doğal olarak pasaport kontrolü yapılmıyordu!
TGRT Ana Haber programında, Levent Göktaş’ın Bulgaristan’da yakalandığı anlatılırken, konuyla ilgisi olmadığı halde bu kişinin “Çerkes kökenli” olduğu vurgulandı.
Sabah gazetesi, “6-7 Eylül’ün faturasını hükümete yıkmak istediler” haberinde Demokrat Parti iktidarının bu pogromdaki sorumluluğunu yok saydı, Menderes hükümetini akladı.
Karar, İyi Parti Genel Başkanı Akşener’in “1 Eylül 2026’da tüm Suriyelileri memleketlerine kavuşturmuş olacağız” sözlerini aktarırken başlıkta yanlışlıkla “1 Ekim 2016” tarihini verdi.
Hürriyet, “Adnan Oktar’dan yine yeni imaj” haberinde sanıkların oturma düzenini aktarırken “haremlik” diye bir yer olurmuş gibi “haremlik-selamlık” yazdı.
Yeni Şafak, “Aileler LGBT’ye karşı birlik oldu” haberinde LGBT bireyleri “aile kültürüne saldıran, nesli dejenere etmeye çalışan şer güçler” diye düşmanlaştırdı ve hedef gösterdi.
Karar, internette Nazlı Çelik’in küçük kızı için “Güzelliğine doyulmuyor. Anasına bak kızını al” başlığını tepkilerin ardından “Güzelliği dillere destan ‘Genleri güzel” olarak değiştirdi.
Akşam, şarkıcı Göksel hakkındaki haberde “Cep telefonu konsantremi bozuyor” başlığında “konsantrasyon” (dikkat toplama) yerine “konsantre” (yoğunluk) kullandı.