Saraybosna Erdoğan'ın rehabilitasyon merkezi mi?

İki hafta önce Erdoğan Balkanlar’a üç günlük bir gezi gerçekleştirdi. Bosna, dış ve iç politikada sıkıştığı zaman Erdoğan’a nefes aldıran bir yer. Ama bu daha ne kadar böyle devam edecek?

Abone ol

Özgür Dirim Özkan

İki hafta önce Erdoğan kalabalık bir heyetle Balkanlar’a üç günlük bir gezi gerçekleştirdi. Sırasıyla Bosna-Hersek, Sırbistan ve Hırvatistan’ı ziyaret eden Erdoğan’ın özellikle Bosna’da gördüğü ilgi ve itibardan son derece mutlu olduğu fotoğraf karelerine de yansıyor. Bosna, dış ve iç politikada sıkıştığı zaman Erdoğan’a nefes aldıran bir yer. Ama bu daha ne kadar böyle devam edecek?

Her alanda ama özellikle de dış politikada sorunlarla boğuşan Erdoğan’ın belki de hâlâ tek ciddiye alındığı coğrafya Balkanlar. Özellikle de Bosna-Hersek. Bu nedenden ötürü Bosna-Hersek Erdoğan için adeta bir rehabilitasyon merkezi işlevi görüyor. Avrupa’nın en yoksul ve en yolsuz ülkelerinden olan, etno-politikaya mahkûm olmuş, iktisadî olarak bitik Bosna, Erdoğan’ın eller üzerinde karşılandığı nadir ülkelerden.

Türkiye-Bosna diplomatik ilişkilerinin başlangıcının 30. yıldönümüne denk gelen ziyarette Erdoğan önümüzdeki ay yapılacak Bosna seçimlerinde Bakir İzzetbegoviç ve partisi SDA’ya (Demokratik Eylem Partisi) desteğini açık açık gösterdi. Zaten bu pek de sürpriz değil. Erdoğan bunu hep yapıyor. Bunu Bosnalılar da çok iyi biliyor. Bakir İzzetbegoviç’in en önemli siyasî rakiplerinden biri olan, Bosna’nın Berlusconisi (ya da Cem Uzan’ı) olarak da bilinen Fahrudin Radonçiç geçtiğimiz yıllarda bir seçimi kaybettikten sonra şunu demişti: “Ben bu seçimde sadece İzzetbegoviç’e değil, Recep Tayyip Erdoğan’a karşı da mücadele ettim.”

BOSNALILARIN ERDOĞAN SEVGİSİ BUZDAĞININ GÖRÜNEN YÜZÜ

Erdoğan’ın Bosna ziyareti ile ilgili hem Türk hem de Bosna gazetelerinde Boşnaklarla yapılan röportajlar yayınlandı. Havuz medyasına yansıdığı kadarıyla Bosnalılar Erdoğan’ın ziyaretini çok önemli buluyormuş. Röportajlara bakarsak Erdoğan sevgisi Bosna’da had safhada. Yalan da değil. Filistin ve Pakistan’la beraber Erdoğan sempatisinin en yüksek olduğu ülkelerden biri Bosna-Hersek.

Fakat bu buzdağının görünen yüzü. Bosna imgesi Saraybosna’nın Başçarşısından, Mostar’daki eski köprüden ya da Blagaj’daki Tekke’den ibaret olanlar, Erdoğan’a ve Türkiye’ye karşı bir süredir dipten bir antipatinin oluştuğunu fark edemiyor. Ya da bilerek görmezden geliyor. Erdoğan’ın sürekli olarak Bosna’nın iç siyasetine müdahale etmesi, Bosnalı siyasetçilerin Türkiye’deki siyasî iklimde taraf olması zaten hali hazırda siyasî sorunlarla boğuşan Bosna için kaldırılabilecek bir yük değil. Dahası Bosna-Türkiye ilişkilerinin sadece siyasî söylemde kalması ama ticari ilişkilere yansımaması da bu antipatinin diğer önemli nedeni.

Erdoğan’ın dış politikadaki hamasi söylemi Bosna’da da senelerce alıcı buldu. Yirmi yıl boyunca bütün olumsuz göstergelere rağmen, artan eşitsizliklere, yolsuzluklara ve yoksulluğa rağmen Türkiye ekonomisinin büyümeye devam etmesi de Bosna’da pozitif bir Erdoğan ve AKP algısını destekliyordu. Fakat tabii ki Bosnalıları asıl büyüleyen, başta Erdoğan olmak üzere AKP’nin Bosna’ya olan sevgi ve hürmetiydi.

Gezi Direnişi bu büyüyü biraz sarstı. Milyonlarca insan Sultan’a karşı niye ayaklanıyordu acaba?

Sekiz sene önce Saraybosna’daki düşünce kuruluşu “Populari” yayınladığı bir raporla “Kral Çıplak” dedi. Bosna’da hemen her TV kanalında görülen Türk dizilerine referansla “Siyasî bir Pembe Dizi: Türkiye Bosna-Hersek İlişkileri” başlığını taşıyan rapor, Bosna-Türkiye ilişkilerinin sadece sözde kaldığını yazdı. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin kalibresinin şatafatlı siyasî retoriğin gölgesinde güdük kaldığını rakamlarla gösterdi.

BOSNA TÜRK YATIRIMCILARA GÜVENMİYOR 

Her fırsatta Bosna’nın hamiliğine soyunduğundan dem vuran Türkiye’nin dış ticaret hacmine baktığımızda, Fransa, Almanya gibi ülkeleri geçtik, 2 milyon nüfuslu Slovenya’nın bile gerisinde kaldığı görülüyor. Bosna’da var olan Türk yatırımların ise yeni istihdam alanı yaratmaktan ziyade, perakende ticarete yöneldiği ya da hali hazırda çalışan işletmeleri satın alma şeklinde olduğu biliniyor. Erdoğan da bunun farkında ve son gezisinde Türk iş insanlarını Bosna’da yatırıma davet etti. Ama belli ki Bosnalıların Türk yatırımlarına şüpheyle baktığını kimse şahsına söylemiyor. THY’nin Bosna Havayolları’na ortak olduktan sonra, Bosna’nın biricik havayolu şirketinin batmasına yol açması hafızalardan silinmedi. Bosna’ya bir hevesle yatırım yapıp, ardında ödenmemiş borçlar, hakları yenmiş çalışanlar bırakarak giden şirketlerin ünü ise Bosna’da herkesin malumu.

Bu koşullarda Erdoğan’ın Türk iş insanlarına Bosna’ya yatırım çağrısında bulunmasının rasyonel bir karşılığı yok. Ne o tarafta, ne de bu tarafta…

Siyasette ve ticarette hamasi söylemlerin ötesine geçemeyen Türkiye-Bosna ilişkileri her iki tarafta da hâlâ “pozitif” bir alıcı kitlesine ulaşabiliyor ama bu “pembe dizi”ye en azından aydınlar pek itibar etmiyor.

'BOĞAZ'IN PUTİNİ'

İzzetbegoviç’in siyasî rakibi Radonçiç’in güçlü olduğu konvansiyonel medyada Erdoğan’ın aleyhine yazıların çıkması artık kanıksanır oldu. Ama daha “tarafsız” hatta bağımsız medya organları ve yazarlar da Erdoğan eleştirilerini gün be gün arttırıyor. Örneğin, Nejat Latiç “Sarajevo Times”da Erdoğan’ın Bosna ziyaretinin iki ülkeye de bir fayda sağlamadığını, tek hedefin Bakir İzzetbegoviç’e seçim desteği vermek olduğunu belirtti. Daha da ötesi, Latiç Erdoğan’ın Türk seçmeni konsolide etmek için bir araç olarak Bosna’yı kullandığına da dikkat çekiyor.

Çevrimiçi Nomad portalından Edin Zupçeviç de Erdoğan’ın Bosna’yı da aynı Filistin sorunu gibi iç politika malzemesi olarak kullanmaktaki ustalığının farkında. Zupçeviç daha sert bir dille Erdoğan’ı diktatör olarak tanımlıyor. Hatta “Boğaz’ın Putini olarak adlandırıp, Bosna’nın İslamizasyonuna önemli katkı sunduğundan şikâyetçi. Ozren Kobe Analizaraj portalında Bosna’nın İslamizasyonunda ayrılıkçı/milliyetçi (ve ayrıca savaş suçlusu Radovan  Karadziç’in öğrencisi) Bosnalı Sırp lider Milorad Dodik’le Erdoğan’ın söylemsel düzeyde nasıl da ortaklaştığını yazdı. Kobe Erdoğan’ın Sırbistan’la yaptığı İHA anlaşmasına da şu ifadelerle dikkat çekiyor: “Vuçiç’e İHA ve yatırım sözü, bize de diziler, magazin gazeteleri ve Batı karşıtı retorik düştü.”

Bosna ziyaretleri halen Erdoğan için rehabilitasyon işlevini sürdürmeye devam ediyor. Fakat şahsına olan ilgi gün geçtikçe azalıyor. Yukarıda yazdığımız gibi, Erdoğan’a gösterilen ve günden güne eriyen saygı gösterileri buzdağının görünen kısmı. Altında ise Boğaz’ın sultanının “hasta adam”a dönüştüğünün herkes farkında. Erdoğan’ın Bosna ziyaretini güzelleyen Türkiye’deki havuz medyasında Erdoğan’ı karşılayan cılız kitlenin resminin yer almaması şaşırtıcı değil.

Bosnalılar neyin gitmekte, neyin gelmekte olduğunun farkında ve Türkiye’deki siyasî iklimin değişmesini bekliyorlar. Üç sene önce İmamoğlu’nu karşılamayan eski Saraybosna Belediye Başkanı Abdulah Skaka Bosna’da büyük tepki toplamıştı. Geçtiğimiz ilkbaharda ise Saraybosna’nın genç ve yeni belediye başkanı Benjamina Kariç en üst düzeyde bir karşılama töreni tertipledi ve İmamoğlu’nun ciddi bir davetli kitlesine verdiği iftar yemeğinde iki belediye başkanı misafirleri birlikte karşıladı.

BOSNA EKİM'DE KRİTİK BİR SEÇİME GİDİYOR

Bosna-Hersek savaştan bu yana en büyük siyasî krizlerinden birini yaşıyor. Hem içerideki hem de dışarıdaki siyasî kriz bir türlü durmak bilmiyor. Kriz geçtiğimiz Aralık ayında zirveyi görmüştü. Hatta Balkanlar’da savaş çığırtkanlığı yapmaktan büyük keyif alan Batılı uzmanlar Bosna’da yeni bir savaşın “müjdesini” vermişti. Balkanlar’da savaş çığırtkanlığı yapmak Batılı Balkan uzmanlarının alamet-i farikası. Fakat gerçek şu: Aralık 2021’de zirve yapan Bosna krizi Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi ile daha da sıkıştı. Bosna-Hersek’in iki entitesinden biri olan Republika Srpska (Srpska Cumhuriyeti) lideri Milorad Dodik, Putin’in Balkanlar’daki en sadık müttefiki ve bu ittifakta karşılıklı bir çıkar söz konusu. Dodik önümüzdeki ay yapılacak seçimlerde sandığı kaybedecek gibi görünüyor ve bunun için elindeki bütün kozları oynuyor. Savaş retoriğini sürekli masaya sürüyor. Ama bu sefer AB sessiz değil. EUFOR Bosna’daki kuvvetini arttırdı ve yetmezmiş gibi ek ekipmanı Republika Srpska’nın kalbinden konvoy halinde geçirerek niyetini açıktan belli etti.

Belki Bosna’dan yeni bir savaş çıkmaz ama etno-politikanın manipüle ettiği siyasetin ülkeyi krizden çıkaramayacağı da kesin. İşte, 2 Ekim 2022’deki Bosna genel seçimleri bu bağlamda kritik öneme sahip. Belki de yıllar sonra Bosna milliyetçi partilerin domine ettiği bir siyasî ortamdan kurtulma şansına sahip olabilir. İki yıl önce 15 Kasım 2020’deki yerel seçimlerde bunun sinyalleri verilmişti. Birçok belediyede Bosna'lı şovenist partiler seçimi kaybetti. En önemlisi ise başkent Saraybosna’ydı. Burada İzzetbegoviç’in partisi SDA seçimi SDP’ye (Sosyal Demokrat Parti) kaybetti.

Şimdi ise SDP daha güçlü. Genç bir akademisyen olan Denis Beçireviç liderliğindeki SDP, on partinin de desteğini alarak seçime çok daha güçlü giriyor. Bosnalıların en büyük korkusu ise seçim sandıklarında oynanması muhtemel ali cengiz oyunları. Bosna bunu aşarsa bu bedbaht ülkede umutlar yeşerebilir. Bunun Bosna-Türkiye ilişkilerine yansımasını ise Türkiye’deki 2023 seçimleri belirleyecek.

Türkiye’de 2023 seçimlerinin galibi kim olursa olsun, Bosna Türkiye’den asla vazgeçmez. Ama sürekli içişlerine karışan, hamasi söylemlerden başka bir şey sunamayan bir Türkiye yerine, yeni ve daha çağdaş bir Türkiye’yi en az Türkiye’dekiler kadar umutla bekliyor gibi.