Milli takımlar arasında Almanya'nın Arjantin'le oynayacağını öğrenir öğrenmez maç bileti almak için hemen adımlarımı attım. Herhangi bir bankaya giderek Milli Takımlar Passolig Kartı almak için başvurmadım. Maça girmemi sağlayacak bir kartın evime gelmesini beklemedim. Sadece futbol federasyonunun sitesine girdim. Maç biletleri bölümüne tıkladım ve gitmek istediğim maçı seçtim. Çünkü siteden kadın milli takım maçına da, genç milli takımların maçlarına da bilet almak mümkün. Bilet fiyatları yanılmıyorsam en yükseği 65 Euro'dan başlayıp 25 Euro'ya kadar değişiyordu. Tabii ki en ucuzunu seçtim. Bileti almak için tek gerekli ekstra işlem e-mail adresinizle federasyonun sitesine kayıt olmak. Size doğum gününüzde mail atıyorlar ya da maçlardan önce mailinize bilgilendirmeler geliyor ve milli takım takvimini takip edebiliyorsunuz böylece. Sonrasında ödeme yöntemlerinden kredi kartını seçtim ve biletimin evime kadar gönderilmesi talebimi de seçip biletimi beklemeye koyuldum.
EVDEN EVE NAKLİYAT
Maçtan iki gün önce bilet elime ulaştı. Müsabaka Dortmund'daydı. Ben ise Köln'deyim. Aradaki mesafenin 100 kilometre olduğunu daha önceki yolculuklarımdan biliyordum. Ancak Dortmund'a gidişin trenle bir buçuk saat olduğunu da bildiğim için bu beni bilet almaktan geri koymadı. Çünkü öğlen dörtteki en ucuz trene, 5 Euro'luk trene, atlayarak bir buçuk saatlik mesafeyi alabileceğimi de biliyordum. Maç günü evimden 15:30 civarı yola çıktım. Hemen trene atladım ve istikamet Dortmund. Ayağımın dibindeki trene binerek stadyumun kapısına kadar varacak yolculuk başladı. Gel de bu ülkeye Euro 2024'ü verme!
BATIK MÜZE
Müsabakaya biraz erkenden gitmek huyumdur. Öncesinde etrafı kol açan etmek, gittiğim yeri tanımak, gittiğim yerle bağımı arttırmak, maç günü hikayemi dolu dolu tutmak her zaman hoşuma gitmiştir. Dortmund'da büyük garda iner inmez sizi Futbol Müzesi karşılıyor. Müzenin sahipleri yarı yarıya Dortmund şehri ve Futbol Federasyonu. Kuruluşunda Adidas ve Daimler şirketleri de 10 milyon Euro yatırımda bulunmuşlar. Ancak 2015'te açılan müze çoktan milyon Euro'ya varması beklenen bir borç batağında. Müzenin akıbeti 7 Kasım'daki toplantıda açıklanacakmış.
SPOR VE ÇOCUK KİTAPLARI
Kapanış saatine kısa süre kala vardığım müzenin ancak hediyelik eşya alanını gezebildim. Hediyelik eşyalar her ne kadar para tuzağı gibi görünseler ve her ne kadar günlük yaşantımızdaki varlıkları bazen sorgulansa da, bir yandan da bir kültür yaratma yöntemi. Çocuklara yönelik futbol ürünlerinin çeşitliliği mesela bu oyunun küçük yaşlardan itibaren hayran toplamasında bir etken olabilir. Bu yüzden 2014 yılındaki Dünya Kupası finalini Almanya'ya kazandıran golü atan Mario Götze'yi hatırlatan Mario'nun Rüyası isimli çocuk kitabı çok değerli. Çocuklara bir gün Dünya Kupası'nı kazanabilecekleri hayalini kurdurmak oyunla olan bağlarını kuvvetlendirebilir.
Bu yüzden milli voleybolcu Naz Aydemir Akyol'un çocuklara voleybolu sevdirmek amacıyla başlattığı, Sadi Güran'ın harika kalemiyle oluşturduğu Naz karakterinin başrolde yer aldığı Naz'dan Spora Pas kitap serisi de çok kıymetli. Sayısının daha da artması gerekli. Kadın futbolunu sevmek için bir neden bile bulamayanlara 111 neden sunan Kadın Futbolunu Sevmek için 111 neden isimli kitap da bu oyun hakkında bilgi edinmek isteyenlere sunduğu doyurucu bilgilerin ışığında futboldaki egemen cinsiyet algılarını kırmaya yardımcı olmak için birebir. Ve daha bir sürü şey... Bu alanda daha fazla durmayıp akıl sağlığımı bozmamaya karar veriyorum.
ALKIŞLARLA YAŞIYORUM
Tek bir durak sonra Signal Iduna Park'a varıp stadyumdaki yerimi aldım, yalnız değildim, futbol tutkunu edebiyatçı akademisyen bir ağabeyim de benimleydi. Aldığımız biletin BVB Dortmund'un o ünlü taraftar grubu 'Die Gelbe Wand - 'Sarı Duvar'ın bulunduğu bölgeden olması maç öncesi çalınan şarkılara rağmen içimizi ısıttı. Maçın oynandığı gün Almanya'nın Halle kentinde çarşamba günü bir silahlı saldırıda iki kişi hayatını kaybetmişti. Futbolcular seremoniye çıkıp orta yuvarlakta karşılıklı olarak toplandıktan sonra hayatını kaybedenler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Almanya'daki her maçta olduğu gibi, stadyumda bir dakika boyunca yaşanacak 110 metre ötedeki taraftarının normal konuşma tonunu duyabileceğiniz sessizliği beklerken bir anda beklenmedik bir şey oldu.
Bizim bölümün önlerinden bir taraftar ne dediği önemli olmayan bir şeyler söylemeye başladı. Yine bizim bölümün sol tarafında bulunan bir başka taraftarsa bağıran kişiyi susturmak için, belki uzakta bulunmasının da rahatlığıyla çok da geçmeden bu saygısızlığı bitirmek için "Kapa çeneni!" diye bağırdı. Fırçayı yiyenin hemen susmasıyla birlikte sessizliğin devam edeceğine dair düşüncemde yanıldım. Bir anda alkışlar yükselmeye başladı. Her ne kadar bir saygı duruşunda ne olursa olsun sessizliği bozmak da saygısızlık olarak görülebilirse de, alkışlar saygısızlık yapanı bitirmek için adım atan çığlıktaki cesareteydi. Eğer bir yerde böyle bir saygısızlık yapılıyorsa, bu hadsize "Kes sesini" demek çok da zor olmamalı.