Bu hafta sarı-kırmızı renklere sahip bütün takımlar kaybetti. Malatyaspor, Başakşehir'e, Kayserispor Trabzonspor'a, Göztepe Beşiktaş'a ve son olarak Galatasaray da Gençlerbirliği'ne. Sarı-kırmızılı takımların adeta lanetlendikleri bir hafta yaşadık!
Onun ötesinde, bu sezon Süper Lig daha önce görmeye alışık olmadığımız bir şekilde ilerliyor. Ligi domine eden, sürükleyen, performansıyla mest eden bir takım yok. O yüzden herkesin kafası her hafta karışıyor. Bir hafta "kesin şampiyon" denilen takım, diğer hafta tanınmayacak halde oluyor. Bu konuda kafaları en çok karıştıran takımsa hiç şüphesiz Galatasaray.
SEZON BOYU TEDİRGİN BİR TAKIM: GALATASARAY
Sarı-kırmızılıların kendi evindeki ve deplasmandaki görüntüsü arasında devasa bir fark var. Aslında bunun nedeni sezon başında yaşanan olaylar. Östersunds maçındaki travma halinin sükseli transferlerle çözülmeye çalışılması, Tudor'un sürekli kovulma tehdidiyle takımı yönetmesi, Dursun Özbek'in tartışmalı başkanlık dönemi, Fatih Terim'in yeniden kulübeye dönmesi, seçimlerde kimsenin beklemediği Mustafa Cengiz'in seçilmesi derken, hep bir kriz tedirginliğiyle geçti sezon Galatasaray camiası için.
Tüm bunlar olurken takım kendini en çok evinde rahat hissetti. Lige iyi başladı. Ama hatırlayın, her şey fazlasıyla iyi giderken alınan 2 kötü sonuçla tepetaklak oldu sarı-kırmızılılar. O nedenle dış sahada oyuncular özgüvenli değiller. Deplasmanda öncelik, bir kazaya uğramamak. Oyuncular bu tedirginlikle oynuyorlar çoğu kez. Bunu aşmalarına yardımcı olan 50 bin insanın anlık desteğinden yoksun. Ve genellikle korkulan başa gelir ya, Galatasaray tam 7 kez mağlup oldu deplasmanlarda.
KUCKA'NIN GOLÜYLE BOZULAN BÜYÜ
Gençlerbirliği maçı öncesi içeride mutlu mesut Trabzonspor'u mağlup etmek üzereyken Kucka'nın attığı golle büyük bir moral bozukluğu yaşayan ve güven sarsıntısı geçiren Muslera görüntüsü, Ankara'da olacakların habercisiydi belki de. Çünkü Muslera "bir zamanlar fırtınalar estirirdi, eskisi gibi değil, şimdi değişti." Ondaki bu moral bozukluğu ve tedirginlik halinin takım arkadaşlarını etkilememesi düşünülemez; tıpkı iyi olduğu dönemde aynı arkadaşlarına "kalede Muslera var, gol yemeyiz" güvenini verdiği gibi.
Galatasaray şu an çok kritik bir eşikte. Eğer haftaya Başakşehir karşısında da herhangi bir kayıp yaşanırsa lig o dakika sarı-kırmızılılar için bitebilir.
GENÇLERBİRLİĞİ KAZANDI; AMA HAFTAYA NE YAPAR BELLİ DEĞİL
Gençlerbirliği ise takip etmeyenlere anlatılamayacak kadar fazla malzeme barındıran bir kulüp oldu bu sezon. Ve hem iyi hem de kötü anlamda Ümit Özat'ın damga vurduğu, sadece onun takımın kaderini belirleyeceği bir durumda. Bir Gençlerbirliği taraftarı olarak Galatasaray maçı öncesi rahattım; daha önce Ankara'da Beşiktaş'ı, Başakşehir'i yenmişliğimiz var. Fakat haftaya düşüşte olan Kayseri karşısında puan alır mıyız, emin değilim. Ve puan almamamız beni şaşırtmayacak. Gençler'de durum kısaca bu şekilde.
BEŞİKTAŞ ALDIĞI SKOR KADAR GÜÇLÜ GÖRÜNMEDİ
Sezon başından beri şampiyonlukta en avantajlı gördüğüm ve birkaç maçı hariç seyir zevki devamlılığı olan, hem deplasmanda hem de iç sahada oyuna hükmetmeyi becerebilen Beşiktaş için Galatasaray'ın aldığı bu "sürpriz" mağlubiyet büyük bir moral oldu. Kaldı ki siyah-beyazlılar bu hafta Göztepe karşısında beklenmedik derecede rahat kazandılar. Medel'in takıma girdiğinden ve orta sahada oynadığı her maçta yaptığı eveleyip gevelemeden topu aktarması maçı tribünde takip eden Oğuzhan, Tolgay ve Türkiye'deki tüm orta saha oyuncularına ders olmalı. Oyun hızını artırmada en kritik nokta buydu. Şilili oyuncu Türkiye'deki ilk golünü atarak bu oyununu taçlandırdı.
Yine de skor kadar güven veren bir galibiyet olmadı bu. Oyun 0-0'ken Göztepeli Halil'in ofsaytla kesilen ama geriden çıktığı bir pozisyon ve ikinci yarıda orta sahada rakibini faulle durduran Göztepeli Rotman'ın pozisyonunda hakemin avantajı oynatmaması üzerine Rotman'ın anlık bir sinirle atılması -oyun devam etse Rotman hakeme o müdahaleyi yapacak durumda olmayacaktı-, Beşiktaş'ın galibiyetine yardım eden çok önemli olaylar oldu.
Beşiktaş'ta ligde ilk kez forma şansı bulan Larin'in bulduğu gol, Şenol Güneş'in başarılı olduğu kadar değişime ya da farklı bakış açılarına fazlasıyla kapalı olduğunun bir göstergesi değil mi?
BAŞAKŞEHİR'DEN SIKILDIM
Başakşehir, son derece sıkıcı bir maç sonunda Yeni Malatyaspor'u 1-0 mağlup ederek maç fazlasıyla oturduğu liderlik koltuğunda kaldı bu hafta. Büyük maçlardaki performanslarına bakarak, sonraki hafta Galatasaray maçında bu görüntüsünden fersah fersah uzak olacakları malum. Bu maçta bir avantajları da, Galatasaray'a galibiyetten başka bir sonucun yaramaması. Eğer Başakşehir bu maçta ilk golü bulursa rakibinin bahsettiğimiz tedirginliği had safhaya erişecektir.
KARABÜK'TEN SONRA DÜŞMEYE EN YAKIN OSMANLI
Gençlerbirliği'nin Galatasaray'ı yenmesiyle Karabükspor lige veda eden ilk takım oldu. Alt tarafta 11'inci Akhisar'dan 17'nci Osmanlıspor'a uzanan bir düşmeme mücadelesi var. Antalyaspor son 3 maçını kazanarak alt sıralardan müthiş bir hızla uzaklaştı. Konyaspor da Sergen Yalçın'la son 3 maçta kaybetmeyerek rakipleriyle arasındaki farkı kapattı.
Uzun süredir kötü giden Bursaspor sürpriz şekilde küme düşme adayları arasına girdi. Kalan maçları içerisinde Karabük hariç zor maçlar onları bekliyor. Bu sezon geçen yıl kadar şanslı olamayabilirler. Aynı şekilde, Osmanlıspor'u da çok zor maçlar bekliyor. Karabük'ten sonra onların da ligden düşmesi kuvvetle muhtemel. Maalesef Gençlerbirliği'nin de işi kolay değil. Kırmızı-siyahlıların en büyük avantajı iç sahada doğrudan rakipleri olan Osmanlı, Antalya ve Bursa ile oynayacak olmaları. Öyle olabilir ki, son hafta Gençlerbirliği ile Bursaspor, Ankara'da kaybedenini düşeceği bir maça çıkabilirler.
Şu an işler iyi gitse de hem Konyaspor'un hem de Antalyaspor'un önünde zorlu bir trafik var. Mesela haftaya bu iki takım birbiriyle oynuyor. Bu maçı kayıpla geçen takım küme düşecek 3'üncü takım olma yolunda Gençlerbirliği ve Bursaspor'la yarışacak gibi.