Sarı Yelekliler ve sınıf savaşının 100 yılı
Bütün filozoflar ve düşünürler, aktivistler ve siyasetçiler başarısızlığa uğrarken, İnsanlığın Sosyal Kütlesi, bizi doğru istikamete sokan bir bilgeliğe, bir gerçeklik algısına sahip olduğunu kanıtlıyor. Ya da daha basitçesi – sıradan vatandaşın uygun aklı ve onun durdurulamayan ahlakî eylem zorunluluğu. Bunları takip etmemiz halinde, siyasetçilere ve siyasete daha fazla ihtiyacımız kalmayacaktır. Bugün Gilets Jaunes [Sarı Yelekliler]’in bize öğretmekte olduğu ders budur!
Florin E. Platon*
7 Aralık’ta Noam Chomsky’nin 90. yaşını kutladık. Sanırım o, “Gilets Jaunes” [Sarı Yelekliler] protestolarından daha güzel bir hediye bekleyemezdi.
7 Aralık 1928’de Philadelphia’da doğan Noam Chomsky, adaletsizliklere ve gerçekliğimizin mistifikasyonuna karşı savaşan en asi düşünürlerden biridir. Yaklaşık 40 yıl önce, bir kitap incelemesinde, New York Times onu “muhtemelen bugün yaşayan en önemli entelektüel” olarak tasvir etmişti. Onun en ünlü teorilerinden biri “Rızanın Üretilmesi”dir.[i] Şayet kitlesel üretim süreçlerine geçiş, Sanayi Devriminin başlangıcı olmuşsa, bugünkü ‘Devrim’imizin rızanın kitlesel üretimi ile meydana getirildiğini söyleyebiliriz.
Chomsky, süreci, George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” için yazdığı sansürlü önsöz ile tasvir ediyor:
“Giriş ilginç – Temel olarak bildiğiniz şeyi söylüyor: kitabın, totaliter düşmanın eleştirel ve hicivli tahlili olduğunu. Fakat sonra, özgür İngiltere halkına hitap eder; der ki: Kendinizi öyle çok haklı hissetmemelisiniz. İngiltere’de, özgür bir ülkede -hemen hemen olduğu gibi naklediyorum- popüler olmayan fikirler, güç kullanmaksızın bastırılabilirler. Ve bazı örnekler ve gerçekten meseleyle bağlantılı aklı selim birkaç açıklama vermeye yönelir. Der ki, bir neden: Basın, belirli fikirlerin ifade edilmesini istememek için her türlü gerekçeye sahip zengin adamların elindedir. Ve, belirtir ki, diğer neden, esas olarak, ‘iyi’ eğitimdir.”
Chomsky şöyle açıklar: “Şayet ‘iyi’ bir eğitiminiz varsa, en iyi okullara gitmişsinizdir, bazı şeylerin söylenmemesi -ve bence şunu da ekleyebiliriz- düşünülmemesi gerektiği şeklinde bir anlayışı içselleştirmişsinizdir. Ve bu, çok etkili bir mekanizmadır. Dolayısıyla, düşünülmemesi ve söylenmemesi gereken bazı şeyler vardır.”[ii]
Yukarıdaki anlamıyla “iyi eğitim”in ne olduğunu şimdi sorabiliriz. Bunun, bu günlerde “Gilets Jaunes”un şu an yapmakta olduğu şey olmadığı kesin. Fakat daha büyük sorun şu ki, siyasal güçlerimizden hiçbiri bu tarz bir “kötü eğitim” görevini başaracak nitelikte değil henüz. Dahası, “Gilets Jaunes”in gösterdiği şu ki, siyasal güçlerimizin hiçbiri onları temsil etmiyor, fakat esasen, az ya da çok, bütün bu siyasal güçler sorunun önemli parçası -Onlar “iyi eğitim”i oluşturuyor.
Bu yıl Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 100. yılını, esas olarak da, bütün Avrupa'da “İşçi Sınıfı Devrimi”nin başlangıcının 100. yılını kutladığımızdan, “Gilets Jaunes” bundan daha iyi bir anda olamazdı.[iii] İlk olarak Rusya’da alevlenen Şubat 1917 Devrimi[iv] bugünün “Gilets Jaunes”una çok benziyor. Aslında, Avrupa halkını elitleri tarafından, sıradan insanların yaşamlarını ve refahını hiçe sayarak ve umursamayarak, yoksulluğa ve kıtlığa sürükleyen şey savaş olgusuydu.
“İyi eğitim”in bize, askerlerin cesaret ve yurtseverliği sayesinde Birinci Dünya Savaşı’nın sonu olarak öğrettiği şey, aslında, bütün Avrupa’da halk devrimlerinin dayattığı onun ani bitişi ve sıradan vatandaşların hakları ve özgürlükleri için elitlerin hükümranlığına ve sömürüsüne karşı yürüttükleri 100 yıllık mücadelelerin ve kavgaların başlangıcıydı.
Ve “Gilets Jaunes” şu anda bunu yapmakta!
3 Şubat 1918’de Sovyet hükümeti; Çar hükümeti, geçici hükümet, kurumlar, şirketler ya da şahıslar tarafından alınmış dış ve iç bütün borçları reddedip iptal etti. 3 Şubat 1918’den sonra hiç kimse kimseye herhangi bir şey borçlu olmadı. Sadece birkaç ay sonra, 14 ülke, Rusya’ya saldırmak üzere askerlerini gönderiyordu. 20 yıl sonra, başarısız bir işgal daha icra edilecekti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Soğuk Savaş başlayacaktı.
Noam Chomsky, Batı’nın 1917’den beri Rusya’ya neden düşman olduğunu açıklayan resmî görüşe bir kez daha hücum eder:
“[Batı’nın] büyük endişesi şuydu: Sovyetler Birliği kendisini tek bir kuşak içinde modernleşmenin bir modeli olarak takdim ediyordu. Ve bu, yalnızca Üçüncü Dünya’da değil, zengin ülkelerde de sorunlar doğuruyordu. Rus saldırganlığını umursamıyorlardı, Stalin’in terörü ve herhangi bir şeyi kimseyi ilgilendirmiyordu, aslında Truman, Stalin’e hayrandı […] Sorun şuydu, onları korkutan şey, özellikle Üçüncü Dünya’da oldukça etkileyici bulunan ekonomik büyümeydi. Aynısı Küba için de geçerlidir […] Castro ile ilgili sorun, o [Arthur Schlesinger] der ki, Castro’nun, çoğunluğu korkunç yoksulluk ve baskı içinde yaşayan ve daha uygun bir hayat bulma arayışında olan ve Küba modeliyle her türlü şeyi yapabilecek gibi görünen Latin Amerika halkı için büyük cazibesi olan, meseleleri kendi ellerinin arasına almak şeklindeki düşüncesinin yayılmasıdır […], diyor ki, Sovyetler Birliği’nin kendisini tek bir kuşak içinde modernleşmenin modeli olarak sunduğu zeminde, dolayısıyla biz [de] hükümeti devirmeliyiz.”[v]
Müesses nizamın, karşı konamaz egemenliğini gerçekleştirmek üzere verdiği 100 yıllık kavga, bugünün Küreselleşmeci Neoliberalizmine vücut verdi. Ve bunlar münferit bireyler veya şirketler değil, büyük tekeller ve dünya çapında şirketlerden hükümetlere, kurumlara, medya ve eğitime kadar, gücü elinde tutan ve kontrol eden Neoliberalizmin bütün ruhban sınıfıdır. Bu, bütün ömrü boyunca Noam Chomsky’nin aydınlatmak üzere mücadele ettiği şeydir.
“Kapitalist demokrasiniz olamaz! [Liberteryan] özgürlük, çalışan kişilerin işlerine, hayatlarına vb. hükmetme özgürlüğü değil, daha yüksek bir otorite tarafından hükmedilmek üzere kendilerini sunma özgürlüğüdür. Bu, Özgürlük olarak anılabilir, fakat Demokrasi değil!”[vi] [Noam Chomsky]
Fakat daha çok merak uyandıran husus, ömür boyu mücadelesine rağmen, Noam Chomsky ve birçok başkaları, halkın bilincini ve farkındalığını, acıyla maruz kaldıkları ve ezildikleri meselelere yöneltmek ve onları buna karşı yeterince harekete geçirmek ve başkaldırmak hususunda her nasılsa başarısız olmuş görünüyorlar. İronik biçimde, Chomsky de bunu öngörmüştü – Müesses nizamın kendi eleştirisinin taklidi, “Rızanın Üretilmesi”nin tam olarak bir parçası olduğu için.
Bizler Propaganda ile kullanılırken, Neoliberaller bir adım daha ileri giderek, kitle iletişim çağında bir bireyin dikkatinin güncel yelpazesinin onun için servis edilen ve düzenlenen bilgiye göre sınırlandığını ve çok seçici olduğunu anladılar. Klasik bir totaliter sistemde kontrol zor marifetiyle gerçekleşirken, totaliter Neoliberalizmde kontrol, terbiye edilmiş kitle-medyasınca hazır yapılmış seçici gerçeklik marifetiyle sağlanıyor. Dikkatiniz bir kez yakalandığında ve bu sahte eleştirinin sınırlı alanı ile meşgul edildiğinde, dikkatiniz başka herhangi bir şeye ve özellikle de sistemin gerçek eleştirisi olabilecek şeylere karşı kayıtsız hale gelecektir.
“Halkı pasif ve itaatkâr tutmanın akıllıca yolu, kabul edilebilir görüş yelpazesini katı bir şekilde sınırlamak, fakat çok canlı bir tartışmaya bu [sınırlanmış] yelpaze içinde izin vermektir.” Noam Chomsky, Kamu Yararı
Bu, Gilets Jaunes’in neden mevcut siyasal güçler arasında hiç temsilci ve hiç destek bulamadığını açıklıyor. Bu partilerin hiçbiri Gilets Jaunes’in talep ettiği şeylerin çağrısını yapmıyordu. Protestolardan günler sonra bile, bu partiler onların amacının, soldan, sağdan, yeşillerden veya başka bir yerden fark etmez, halkın iradesini harekete geçirmek olduğunu, kendi siyasal çerçeveleri içinde halkın kavgasını sağlamak olmadığını anlayamadılar.
Başkentteki uzun bir isyan gününden sonra, cumartesi gecesi bir Fransız medya temsilcisi ROAR’a “Gilets Jaunes, eski siyasal kategorileri berhava etti,” diye anlattı. “Onlar bütün siyasal liderleri, siyasal partileri ve siyasal arabuluculuğun herhangi bir şeklini reddediyorlar. Gerçekten kimse, bu harekete karşı nasıl gelineceğini veya bununla nasıl uğraşılacağını bilmiyor – ne medya, ne hükümet, ne de bir başka biri. Tanık olduğumuz şeyin Fransız tarihinde benzeri görülmemiş.”[vii]
İstemeyerek veya tersi, bu partilerin yaptığı şey, tam olarak sistemin kabul edilebilir eleştirisi. Böyle davranmak, bütün bu siyasal ihtilaf boyunca hiçbir şey değişmediği için mantıklı olabilir ve Gilets Jaunes’un kimsenin sağlamadığı değişiklikler için mücadele etmek zorunda kalmasının tam da nedeni bu.
İronik olarak, 90 yıl önce, Noam Chomsky’nin doğduğu 1928 yılında, Komünist Parti Kongresi’nde, Stalin, sosyalizme esas tehdidin sağdan değil, kendisinin “sosyal faşist” olarak tanımladığı, Marksist olmayan sosyalistlerden ve sosyal demokratlardan geldiğini ilan ediyordu. Bu, Engels’in zikrettiğinden farklı değildi, “Burjuva Sosyalistleri… onun ayrılmaz parçası olan fenalıklardan kurtulurken bu toplumu korumayı amaçladılar. Onlar, toplumu yeniden örgütleme kandırmacası altında aslında onu muhafaza etmeyi amaçlayan reform sistemleri öneriyorlar.”
Bu, Orwell’in sözünü ettiği “iyi eğitim”. Bu ilericiler, radikaller, veya kendilerini her ne şekilde anıyorlarsa, yalnızca “kabul edilebilir görüşlerin katı şekilde sınırlanmış yelpazesi” içinde düşünmeye programlanmış değiller, fakat aynı zamanda onlar, kendilerinin derin inancıyla çelişecek herhangi bir görüşe saldırmak, onu itibarsızlaştırmak ve sansürlemek üzere totaliter bir düşünce geliştirdiler. Bu, Frantz Fanon’un bilişsel uyumsuzluk hakkında konuşurken tasvir ettiği şeydir:
“Ve derin inancı korumak çok önemli olduğundan, kendi derin inançlarına uymayan herhangi bir şeyi rasyonalize edeceklerdir, ihmal edeceklerdir ve hatta inkâr edeceklerdir.” [Frantz Fanon]
Bütün filozoflar ve düşünürler, aktivistler ve siyasetçiler başarısızlığa uğrarken, İnsanlığın Sosyal Kütlesi, bizi doğru istikamete sokan bir bilgeliğe, bir gerçeklik algısına sahip olduğunu kanıtlıyor. Ya da daha basitçesi – sıradan vatandaşın uygun aklı ve onun durdurulamayan ahlakî eylem zorunluluğu. Bunları takip etmemiz halinde, siyasetçilere ve siyasete daha fazla ihtiyacımız kalmayacaktır.
Bugün Gilets Jaunes’in bize öğretmekte olduğu ders budur!
* İngilizce'den çeviren: Uğur Kara
Bu çeviri ilk olarak Özgür Üniversite'nin internet sitesinde yayınlanmıştır:
[i] Pour la réédition française corrigée par rapport à la première traduction défectueuse de ce livre écrit en fait par Edward Herman en auteur principal et Noam Chomsky comme spécialiste du langage, Edward Herman, Noam Chomsky, Fabrique un Consentement – La gestion politique des médias de masse, Bruxelles, Investig’Action, 2018
[ii] https://www.thenation.com/article/noam-chomsky-90th-birthday/
[iv] https://en.wikipedia.org/wiki/February_Revolution
[v] https://www.youtube.com/watch?v=dGP1a8-m5sU