Sarı Yeleklilerin meselesi iklim meselesi

Sarı Yelekliler hareketi eşitsiz kapitalizmin eşitsizliği arttıran neo-liberal saldırısı üstüne devletlerin iklim değişikliği sorununu eşitsiz çözme politikaları ardından sokağa çıktı. Fransız devletinin eko-vergi dediği ama bizlerin Türkiye’de halkı vergilendirme politikası olarak çok iyi bildiğimiz bir şeyi uyguladığı için insanlar ayaklandı.

Önder Algedik oalgedik@gazeteduvar.com.tr

Akaryakıt zamlarına karşı Sarı Yelekliler hareketinin başlattığı mücadele önce zamların askıya alınmasını sağladı, şimdi ise 2019 zammını iptal ettirdi. Çok kısa bir sürede böylesi bir kazanım büyük başarı. Hareketin bundan sonra nasıl evrileceğini zaman ve mücadele edenler gösterecek. Ancak bu hareket Polonya’nın Katowice kentinde devam eden 24. Taraflar Konferansı COP24 ile birebir alakalı. Bu hareket Türkiye’deki vergilendirme ile de birebir alakalı. Bu hareket poşetleri dönüştürmek yerine Şehircilik Bakanlığı’na kaynak yaratan son torba yasa ile çok alakalı. Tek mesele bağlantıyı kurabilmemiz.

Sarı Yelekliler ve COP24 bağlantısını şimdilik kimse görmüyor ama egemenler için durum farklı. G-20 sonrası Erdoğan’ın “Sarı Yelekliler olayında ben neden endişeli olayım? Biz Gezi’de bedelini ödedik zaten." demesi de (1), bugünlerde Gezi’den isimlerin ifadeye çağrılması da Fransa’da başlayan hareket ile ilgisiz diyemeyiz. Zaten bir ilgiyi kurabildiğimiz anda arkası gelecektir. Mesela Fransızların ayaklandığı ve geçirmek istemediği politikanın Türkiye’de uzun bir süredir akaryakıtta uygulandığını, yakında da poşette uygulanacağını göreceksiniz.

KIRILMA NOKTASI İKLİM POLİTİKASI

Fransa karbondioksit emisyonlarını 1990 yılına göre 2030’da yüzde 40 azaltma hedefi koymuştu. 2040 yılında ise akaryakıt satışına son verecekti. Bugün konuşulan artışın arkasındaki politika bu aslında, iklim hedefleri için ek bir vergi. Bu vergi ile ilgili karar Macron’dan çok daha önce 2014 yılında Francois Hollande hükümeti zamanında alındı. Karara göre 2018 yılında petrolün bir varilinden 39 euro olarak alınan vergi 2019’da 47,5 euro’ya çıkartılmak isteniyordu. Macron aslında yıllardır konuşulan ve birkaç ay sonra başlayacak olan bir uygulamanın kurbanı oldu gibi. Burada kurban lafı kullansam da meselenin bu boyutu dışında pek bir kurbanlık durumu olmadığını, Macron’un eşitsizlik yaratan politikalarını unutmamak gerekiyor.

FRANSA'DA DA ZAM YOK FİYAT AYARLAMASI VAR

Ancak Macron’un günahı başka bir yerde. Petrol fiyatlarının artması ve bu arada doların euro karşısında değerlenmesi petrol fiyatlarına yansıdı. Ekim ayında 80 doları zorlayan petrol fiyatı ile gelen zamların üstüne eklenecek vergi durumu daha çekilmez hale getirecekti. Ancak petrol kasım başı 60 doların altına düştü ama bu akaryakıta yansımadı. Kasım ayında 50 dolar civarına çekilmesine rağmen akaryakıt fiyatına pek yansıtılmadı. 8 Ekim’de 1,59 euro olan benzin 12 Kasım’da 1,49 euro, şimdi ise sadece 1,45 euro'ya düştü (2). Yani Macron 2 ayda yüzde 35’e yakın petroldeki düşüşe sadece yüzde 10’luk bir indirim yaptı. Tıpkı bizdeki gibi.

Bizim politikacılar gibi anlatırsak, hükümet zam yapmadı, fiyat ayarlamasına gitti. Ama nedense Türkiye’deki gibi fiyat ayarlaması eksi yönde olmadı.

KARBON VERGİSİ Mİ, HALKI VERGİLENDİRME Mİ?

Artan petrol fiyatı ile artan, ama azalan fiyat ile pek azalmayan petrol fiyatı üstüne vergi ve bir de dizele gelen özel ayarlama sorunu üçe katladı. Bu süreçte devreye girecek olan verginin adı eko-vergi, yani karbon vergisi. Ama bildiğimiz karbon vergisi değil, halkı vergilendirme vergisi. Son kullanıcı ödüyor. Üreticiye pek dokunmuyor. Ayrıca karbondan çok halkı vergilendiren bir model tercih ediliyor.

KARBON VERGİSİNİ EN İYİ TÜRKİYE UYGULUYOR!

Karbon bahanesi ile halkı vergilendirme tezgahına Türkiye’de yaşayanlar Sarı Yelekliler’den daha iyi biliyor. Anlatayım.

Parlamenter demokrasinin olduğu geçen yıl Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek “Karbon salımını kontrol etmek için ilave vergiler getirmemiz lazım. “ demişti (3). Konuşmasının devamında ise “Belki sokaktaki vatandaş haklı olarak şikayet ediyor ama biz özellikle fosil yakıtları ve taşıtları çok yüksek vergilendiriyoruz. Dünyada bu anlamda da ön plandayız" diyerek noktayı koymuştu.

Yani Sarı Yeleklilerin isyan ettikleri şey Türkiye’de yıllardır uygulanan halkı vergilendirme modeli, iklim vergisi filan değil.

Şunu da es geçemeyelim, karbon vergisi iyi bir şeydir, her ne kadar iktidarlar bunu halkı vergilendirme şekli ile kullansa bile bunun bir suistimal olduğunu kabul edelim.

SARI YELEKLİLER COP24'DE

Fransa Polonya’da devam eden COP24 iklim zirvesi sırasında ülkesinden bir gol yemiş olarak müzakereleri sürdürecek. Bu durumu gerek Fransız hükümeti gerekse diğer iktidarlar bir fırsat olarak görebilir. Ancak, diğer yandan da bu süreçte fosil yakıtların değil fakirlerin vergilendirildiği anlatılabilir. Hatırlayın, geçen hafta iktidar poşet paralı oluyor diye toplumu trolledi ve pek çok insan poşetten toplanan paraların geri dönüşüme harcanmayacağını, bilakis Şehircilik ve Çevre Bakanlığı’na gelir olacağını fark etmedi. Bu bile aslında Sarı Yeleklilerin ayaklanma gerekçesi ile aynı. Düşünsenize, bu durumda Sarı Yelekliler “ Para verdiğim poşetler doğaya değil müteahhitte gidecek” diyebilirdi.

Sonuçta COP24’de kimse Sarı Yelekliler’i konuşmasa mesele olmaz, konuşursa kimin konuştuğuna göre bir mesele haline gelecektir.

SARI YELEKLİLER VE İKLİM

Sarı Yelekliler iktidar tarafından şiddet kullanmakla suçlanırken, elitist sol ise hareketi hor görülüyor (4). Ancak sadece yaptıklarına bakınca ne şiddet yanlısı, ne de hor görülecek bir kitle değiller, bilakis çok eğlenceliler. Büyük kamyonlarla işlek kavşakları tıkamak, aşırı yavaş araba konvoyları ile trafik sıkışıklığı yaratmak, özelleştirilen otobanların bariyerlerini kaldırarak bedava geçiş sağlamak, sabahın erken saatlerinde Disneyland Paris’e “baskın” düzenleyip gün boyunca girişlerin bedava olmasını sağlamak gibi eylemler barışçıl ve siyasetin sahip olmadığı çözüm üretme kapasitesine sahip olduğu gösteriyor.

İklim değişikliği konusunda da aynı durum söz konusu. Geçen hafta Sarı Yeleklilerin 42 talebi yayınlandı (5). Sadece bu taleplerden dördü bile iklim konusunda kafalarının daha net olduğunu ortaya koyuyor. Mesela altıncı maddede konutlarda büyük bir ısı yalıtımı projesi ile enerji verimliliği talep ediyorlar. Madde 30’da küçük yerleşimlerde demiryollarının kapatılmamasını, madde 38’de de ticari malların demiryolları ile taşınması ile ulaşımda enerji verimliliği istiyorlar. Madde 42’de ise uçak ve gemi yakıtlarına vergi getirilerek karbon kaçağına cevap üretiyor, karbon vergisinde adaleti savunuyorlar. Sarı Yelekliler 42 talebi içinde sadece bu dört madde ile COP24’de 190 ülkeden binlerce temsilciden daha fazla ilerleme taahhüt ediyor.

Sarı Yelekliler hareketi eşitsiz kapitalizmin eşitsizliği arttıran neo-liberal saldırısı üstüne devletlerin iklim değişikliği sorununu eşitsiz çözme politikaları ardından sokağa çıktı. Fransız devletinin eko-vergi dediği ama bizlerin Türkiye’de halkı vergilendirme politikası olarak çok iyi bildiğimiz bir şeyi uyguladığı için insanlar ayaklandı. Ne kadar yüz verilmek istenmese de hareket Paris İklim Anlaşması'ndan çok daha kısa sürede çok daha değerli adımlar öneriyor. Sarı Yeleklilerin bu boyutu COP24’e nüfuz ederse ayrı, BM ve devletler buna izin vermezse ayrı durumlar söz konusu. Ama her iki durumun olma ihtimali bile bizlere farklı siyasi tartışma getirecektir.

Sarı Yelekliler’in meselesi iklimi değiştirenlerin vergilendirilmeyip halkın vergilendirilmesi meselesi. Sarı Yelekliler’in meselesi sistem, kapitalizm ve sömürü yanında aynı zamanda bir iklim değişikliği tartışması.

(1) https://www.mynet.com/cumhurbaskani-erdogan-dan-sari-yelekliler-aciklamasi-110104583315

(2) https://www.globalpetrolprices.com/France/gasoline_prices/

(3) 30 Eylül 2017 tarihli Cumhuriyet gazetesi haberi 

(4) Konuya dair son tartışmalar: https://birartibir.org/siyaset/190-bu-fransa-hangi-fransa

(5) https://birartibir.org/siyaset/194-42-talep

Tüm yazılarını göster