Saruhan Oluç: Bu ülkede siyasetçiler Gezi'yi anlayamadılar
Saruhan Oluç: İnsan belki der ki, 'keşke organize etmiş olsaydım, bu kadar büyük bir direnişi'. O direniş yüzbinlerin ortak organizasyonu, inisiyatifi, iradesi ile gerçekleşti ve Türkiye tarihine çok önemli bir not olarak düşüldü.
DUVAR - HDP Sözcüsü Saruhan Oluç Anadolu Kültür Derneği'ne yönelik gözaltılarla ilgili yaptığı açıklamada Betül Tanbay, Turgut Tarhanlı, Çiğdem Mater gibi isimlerin hukuksuz bir şekilde gözaltına alındığını söyledi. Saruhan Oluç partisinin İstanbul İl Merkezi'nde yaptığı basın toplantısında şunları söyledi:
GÜLSEK Mİ AĞLASAK MI BİLEMİYORUZ: Bu sabah saat 6'da İstanbul’da gene hukuk dışı bir operasyon gerçekleşti. Aralarında Profesör Betül Tanbay’ın, Profesör Turgut Tarhanlı’nın, Çiğdem Mater’in de bulunduğu 13 kişi, akademisyenler ve kültür alanında çalışan çeşitli insanlar gözaltına alındı. Betül Tanbay uluslararası bir matematik profesörüdür. Yıllardan beri çok önemli araştırmalara imza atmıştır. Turgut Tarhanlı, hepimizin bildiği ve tanıdığı Türkiye’nin en önemli insan hakları hukukçularındandır. İnsan Hakları Vakfı'nun kurucularındandır. Bilgi Üniversitesi'nde dekanlık yapmıştır. Türkiye’de insan hakları hukuku, anayasa, hukuk dendiği zaman başvurulan hocalarımızdan biridir. Bu arkadaşlarımız son derece hukuksuz şekilde gözaltına alındılar. Savcılığın yaptığı açıklama da hukuk adına, insan hakları adına, adalet adına insan gülsün mü ağlasın mı bilemeyeceği bir durum oluşturuyor. Bu ülkede siyasetçiler Gezi Direnişi'ni hiç bir zaman anlayamadı.
GEZİ DİRENİŞİ EN ÖNEMLİ YEREL DEMOKRASİ MESAJLARINDAN BİRİYDİ: Gezi Direnişi, yüz binlerce insanın yerel demokrasi konusunda verdiği en önemli mesajlardan biriydi. İnsanlar, 'Bana sormadan benim parkımı yıkamazsın, benim yerelim hakkında ben karar veririm, ben karar vermek istiyorum' dediler. Yüz binlerce insan Gezi'de bir direniş gerçekleştirdiler. Türkiye ve dünya mücadeleler tarihine çok önemli bir mücadele armağan edilmiş oldu. Böyle bir direnişi Turgut Tarhanlı’nın, Betül Tanbay’ın ya da Osman Kavala’nın organize ettiğini düşünmek... İnsan belki der ki, 'keşke organize etmiş olsaydım, bu kadar büyük bir direnişi'. O direniş yüzbinlerin ortak organizasyonu, inisiyatifi, iradesi ile gerçekleşti ve Türkiye tarihine çok önemli bir not olarak düşüldü. Umarız bugün gözaltına alınan arkadaşlarımız ve 1 yıldır tutuklu bulunan Osman Kavala, bir an evvel serbest bırakılırlar. Büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Uluslararası alanda da bunun çok büyük bir ses getireceğini bir kez daha söylemiş olalım.
İÇİŞLERİ BAKANLIĞI GÖRÜŞMELERİ PROVOKE ETTİ: (Plan Bütçe Komisyonu'nda İçişleri Bakanlığı'nın bütçesi konuşulurken çıkan kavga) Zaman zaman gerilimli tartışmalar olsa da 9 bakanlığın bütçesi siyasi kriterlere uygun bir şekilde değerlendirildi, ta ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu Meclis'e gelene kadar. Tablo tamamen değişti. İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşmeleri bu bakan tarafından büyük ölçüde provoke edildi, gerçek görüşmeler yapılamaz hale getirildi.
SOYLU NEDEN KORKUYOR DA MECLİS’E YÜZLERCE KORUMAYLA GELİYOR? İçişleri Bakanı yüzlerce korumasıyla Meclis’e geldi. Kimden korkuyor bu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu? Yüzlerce korumasıyla gelerek Meclis ortamını terörize ediyor, şov yapıyor? Neden insanların, vekillerin arasına rahatça giremiyor? Demek ki, yaptıklarını rahatça savunabileceğini, insanların gözüne bakarak savunabileceğini düşünmüyor, bu yüzden bu önlemleri alıyor. Bu kişi AKP geleneksel kadrolarından, kademelerinden gelen bir kişi değildir. Bu kişi devletin geleneksel kadrolarından, kademelerinden gelen bir kişi de değildir. Süleyman Soylu, siyaseten köksüz bir kişidir. İngilizce deyimiyle “embedded”, yani iktidara iliştirilmiş bir kişidir. Böyle bir kişinin gelip de Milletin Meclisi'nde, halkın vekillerine tehditler savurması, Plan Bütçe Komisyonu'ndaki toplantıyı provoke etmesi asla kabul edilemez. Bu kişi yaptığı çalışmalarla adeta devlet içinde devlet haline gelmiştir. Geçmişin derin devlet kadrolarınca büyük bir heyecanla desteklenen, ayakta tutulan bir kişidir. Devlet içinde devlet haline gelmesi, onu bu göreve getirenler için de önümüzdeki günlerde büyük bir sorun teşkil edecektir, söylemiş olalım. Bu kişi hukuk takmaz, insan haklarını bilmez. Bu kişi uluslararası demokratik sözleşmeleri anlamaz. Öyle bir kişidir. Yaptığı açıklamalara, konuştuğu sözlere bakın, 3 cümleyi bir araya getiremez, ama toplantıları terörize etmekte, provoke etmekte üstüne yoktur.
VESAYET REJİMLERİNDE ATANMIŞLAR SEÇİLMİŞLERİ TEHDİT EDER: Biz Süleyman Soylu’nun tehditlerine pabuç bırakacak bir parti, milletvekilleri, parti yöneticileri değiliz. Bizim milletvekilimiz Ebru Günay’a “görürsün sen” dedi. Neyi göstereceksiniz? Siz atanmış bir bakan olarak seçilmiş bir vekili nasıl tehdit edersiniz? Biz bu tarzı biliyoruz. Vesayet rejimlerinde atanmışlar, seçilmişleri tehdit eder. Şimdi gene bir vesayet rejimi yaşanıyor, atanmış bakan, seçilmiş vekilimizi tehdit ediyor.
EŞ GENEL BAŞKANLARIMIZA, VEKİLLERİMİZE DÖNÜK HERHANGİ BİR OLUMSUZLUĞUN SORUMLUSU SOYLU’DUR: Ne göstereceksiniz vekilimize? Eş Genel Başkanlarımızı, milletvekillerimizi, belediye eş başkanlarımızı, yöneticilerimizi tutukladınız. Yargılıyorsunuz, fezlekeler düzenliyorsunuz... Hukuksuz gözaltı, tutuklamalar yapıyorsunuz. Biz bunların hepsini gördük, daha ne göstereceksiniz? Bakın, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Bugün itibariyle Eş Genel Başkanlarımıza, milletvekillerimize, parti yöneticilerimize dönük yaşanacak herhangi bir olumsuzluğun müsebibi İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dur. Kendisini destekleyen, çeşitli organize işlerde kullanılan devlet kadrosu dışındaki insanları harekete geçirme kapasitesine sahiptir. Bugün itibariyle herhangi bir vekilimize, Eş Genel Başkanlarımıza, parti yöneticilerimize yönelecek herhangi bir olumsuzluğun sorumlusu siyasi olarak da hukuki olarak da Süleyman Soylu’dur.
İNSAN HAKLARI İHLALLERİNİ TARTIŞMAYALIM DİYE PROVOKE EDİLDİ: Soylu, Plan Bütçe Komisyonu'ndaki olayı neden çıkardı? Birinci konu hak ihlalleri, insan hakları ihlallerinin tartışılmasını engellemek için çıkardı. İHD Diyarbakır Şubesi'nin son raporlarına baktığımızda, 2018 yılında 5891 insan hakkı ihlali olduğu görülüyor. Kürt illerinde. Ağırlıklı olarak düşünce, ifade, örgütlenme özgürlüğü ihlalleri. Bu kadar kısa bir sürede. 2018’in ilk 6 ayında. Geriye gitmiyoruz. Bu insan hakları ihlallerini layıkıyla tartışmayalım diye o toplantı provoke edildi. Sadece bu değil, bakanlık bütçesi büyük oranda artırıldı. Örneğin öğrenci bursları yüzde 6, İçişleri Bakanlığı bütçesi yüzde 21 buçuk artırıldı. Tarım destekleme oranları yüzde 16, İçişleri Bakanlığı bütçesi yüzde 21 buçuk artırıldı. Türkiye sosyal alanlarda değil güvenlik alanlarında, silahlanma, savaş alanında bütçe artırıyor. Bu bütçenin bu oranlarda artırılması, iktidarın savaş harcamalarını artırarak ülkeyi yönetmek istediğinin net işaretidir.
CUMARTESİ ANNELERİNE SALDIRILAR TARTIŞILMASIN DİYE PROVOKE ETTİ: Böyle bir bütçeyi yöneten bir İçişleri Bakanı ile karşı karşıyayız. İnsan haklarını önceleyen, ihlallerin üzerine giden bir İçişleri Bakanı yok. Cumartesi Anneleri ortada. Yıllardır barışçıl bir eylem sürdüren anneleri Galatasaray Meydanı’na sokmayan, binlerce polisi harekete geçiren bir İçişleri Bakanı bu. Cumartesi Anneleri adalet arıyor; Cumartesi Anneleri bir vicdan hareketidir. Onlar yakınlarının kemiklerini arıyor, “nasıl oldu da gözaltında kaybedildiler” diye soruyorlar. Siz bunu soran insanlara şiddet uyguluyorsunuz. Bunları tartışmamak için Plan Bütçe Komisyonu'nu provoke etti. (HABER MERKEZİ)