Savaş teknolojisi savaşın kaderini belirliyor
Birçok teknolojiyi savaşta kullanılacak yöntemlere çevirmeyi başarmışlar. Amaç tek hamlede çok fazla ve kolay insan öldürmek. Uluslararası sözleşmelerde bu kitle imha silahlarının kullanımı yasak.
Bahar Göçer*
Çocukken, savaşın sadece kitaplarda ve filmlerde olduğunu düşünürdüm. Hiçbir devlet yöneticisinin savaş çıkaracak kadar kötü olamayacağını, sorunları aklı selim, mantık çerçevesinde çözeceklerini sanırdım. Bana göre ülkeyi yöneten kocaman akıllı kişilerin insan ölümüne izin vermesi, imkânsızdı. Zaman ilerledikçe ve kapitalizmi tanıdıkça, durumun tam tersi olduğunu anladım. Canlı televizyon yayınında, insanların üzerine bombalar atıldığını gördüm. Üstelik öldürmenin öyle tek tek değil, bir hamlede mümkün olan en fazla insanı kapsayacak yöntemlerle gerçekleştirdiklerini gördüm.
Anladım ki her an dünyanın herhangi bir yerinde bir savaş çıkabilir ve toplu katliamlar yaşanabilirmiş. Gücü elinde tutan emperyalist ülke, gücü olmayana istediği gibi zorbalık uygulayabilirmiş. Bir ülke keyfi olarak güçsüz olanı hedefi haline getirebilir, ya da kendi halinde yaşayan iki ülke çok kolay birbirine düşman edilip yıllarca savaştırılabilirmiş. Meğer ülkelerin "savunma sanayisi" olarak adlandırdığı sektörlerin ve bütçelerin asıl amacı savunma değil saldırmak ve savaşmakmış. Dünyanın dengesi güce ve zenginliğe göre şekilleniyor ve uluslararası ilişkileri böyle belirleniyormuş. Ayrıca öldürmek ve yok etmek için her türlü teknolojiyi kullanmak mubahmış.
Geçen sene, Rusya-Ukrayna savaşı hayatımızın merkezine oturdu. Şimdilerde, İsrail-Filistin gündemi domino ediyor. Gün geçmiyor ki, yüreğimiz ağzımızda bir kriz, bir kaos takip etmek zorunda kalmayalım. Ülkemiz, krizler ve kaoslar konusunda en önde koşanlardan. Biz zaten ayrı bir kategoriyiz. Dünyaya baktığımızda ise, güç ve iktidarını korumak isteyen emperyalistler, her şeyi kendilerine hak görüp ne isterlerse yapıyorlar. Sayelerinde bütün dünyada yaşayan masum halklar elleri yüreklerinde olup bitenleri izliyorlar.
İsrail, yıllardır Filistinlilere karşı uyguladığı planını, şimdi kanlı saldırılarla tamamlamaya çalışıyor. Hedef, küçücük kalan son Filistin topraklarını da ele geçirmek gibi görünüyor. BM’ye göre Gazze'ye fosfor bombası atıldığı iddia edildi. Bu bir kitle imha silahı ve büyük yıkımlar yaratacak güce sahip. Beyaz Fosfor denilen kimyasal sanayide de kullanılır. Bu kimyasalın olduğu yerlerde özel önlemler alınır, solunması halinde solunum yollarında tahrişe ve akciğer hasarına neden olur. Çok yanıcı ve toksik bir maddedir. Havayla temas ettiğinde tutuşur ve yüksek dereceye kadar ısı üretir. Yüksek derece derken, metali ergitecek kadar yüksek sıcaklıklardan bahsediyorum. Yanmanın olduğu yerde her şeyi yakar ve yok eder. Savaşta kullanılma sebebi hedefi yakmak, aydınlatmak veya duman oluşturmak içinmiş. Savaş sektörü, işine gelen teknolojiyi kendi çıkarları için kullanmayı çok iyi öğrenmiş
İş güvenliğinde Beyaz Fosfor ile çalışılan yerlerde son derece dikkat edilir. Bu tür alanlarda olağanüstü güvenlik tedbirleri uygulanır. Çalışanlar, özel koruyucu giysiler, eldivenler, gözlük, maske ve solunum cihazları kullanmak zorundadır. Beyaz Fosfor, özel olarak tasarlanmış güvenli depolama alanlarında saklanır ve bu depolama alanları özenle korunur. Havadaki Beyaz Fosfor seviyeleri, bir metreküp başına 1 mikrogram (1 μg/m³) veya daha yüksek olduğunda tehlike oluşturur. Bu kadar düşük bir miktar bile insanların sağlığına ciddi zararlar verebilir. İddiaya göre böylesi bir kimyasal Gazze’de insanların üzerine atıldı. Bu tür kimyasallar sadece insanlara zarar vermekle kalmaz, aynı zamanda bitkilere ve hayvanlara da zarar verir
Gücü elinde tutanlar silah yapmak konusunda inanılmaz yaratıcılar. Sanki bütün teknolojik bilgiler silah sanayine hizmet ediyor gibi geliyor insana. Birçok teknolojiyi savaşta kullanılacak yöntemlere çevirmeyi başarmışlar. Amaç tek hamlede çok fazla ve kolay insan öldürmek. Bu mantıkla yaratılan silahlara kitle imha silahı deniyor. Uluslararası sözleşmelerde bu kitle imha silahlarının kullanımı yasak. Bunu yapan ve kullanan devletler tek tek bunların kullanımının yasak olduğu mevzuatları imzalayıp kabul etmişler, ancak bu yasağı çiğnemekten hiç imtina etmiyorlar. Çünkü bu emperyalist güç seviciler için ilkesel ve ahlaki değerler diye bir şey yok. Canlarının istediğine ya kılıf uyduruyorlar veya hiç umursamadan kuralları çiğniyorlar, sanki kendileri imza atmamış gibi davranıyorlar.
HİTLER ZAMANINDA ZYKLON B KULLANILDI
Hitler zamanında bütün bilgi birikimi ve kaynaklarının çoğunu savaşa harcamış. Elinde hem maddi gücü hem de insan öldürmek için gerekli teknolojisi varmış. Zaten o maddi ve teknolojik gücü olmasa bu kadar katliam yapamazdı. Mesela insanları odalara koyup Zyklon B gazını vererek öldürmüşler. Zyklon B, böcek öldürmek için yapılmış, ancak 1. Dünya Savaşı'nda da insan öldürmek için kullanıldığı söyleniyor. Bu toplu katliamlardan sonra dünya Hitler'in soykırım yaptığını kabul etmiş ve kınamış. Ancak bunu kınayanlar ve kabul edenler şimdi başkalarına aynı soykırımları yapıyorlar.
İnsanlık tarihi boyunca savaşırken, sürekli olarak teknolojiyi kullanmıştır. Top ve tüfek icat edilmeden önce, metal malzemeleri ısıtıp günlerce ellerinde döverek kılıç yaparlarmış. Tarihteki hikâyelere bakıldığında, o kılıcı yapmak için harcadığı zamanı başka hiçbir alet edevat için harcamadığı aşikâr. Bir sürü efsaneleşmiş kılıçlar ve hikayeleri var. İşlevine bakıldığında ise insan öldürüyor.
Sonrasında ateşli silahların icadı, insanlık adına kanlı bir dönüm noktası oldu. Bu icat, savaşın doğasını değiştirdi ve dünyayı daha şiddetli bir yer haline getirdi. Ateşli silahlar en yaygın 16. yüzyılda kullanılmaya başlandı. Bu silahlar sayesinde savaşlar daha kanlı ve daha ölümcül hale geldi. Bazı tarihçilere göre, 16. yüzyılda bir milyondan fazla insan ateşli silahlarla öldürüldü. Bu ateşli silahlarla birlikte her şey kötü bir noktaya evrildi. Köroğlu da zamanında "Delikli boru icat oldu, mertlik bozuldu" demiş ya. Savaşarak birbirini öldüren insanlık, bu süreçten sonra silahla kolay ve toplu ölümler yaratmaya başlamış ve silah sanayinde sürekli yeni teknolojiler üretilmiş.
HER İCAT, SAVAŞ TEKNOLOJİSİ İÇİN BİR FIRSATA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ
Her icat, savaş teknolojisi için bir fırsata dönüştürülmüştür. Albert Einstein, atomun parçalanabileceği fikrini ortaya atmış ve bu deneyin uranyum ile yapılabileceğini öngörmüştür. 1939 yılında, Einstein, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Franklin D. Roosevelt'e bir mektup yazarak, Nazi Almanya’sının atom bombası geliştirmeye çalıştığını ve Amerika Birleşik Devletleri'nin de bu silahı geliştirmesi gerektiğini belirtmiştir. Einstein, o zamanlar muhtemelen önerdiği şeyin büyüklüğünden habersizdi. 1945'te, Amerika Birleşik Devletleri'nin Japonya'ya atom bombası atması üzerine, Einstein bu olayı "büyük bir trajedi" olarak tanımlamış.
Atom bombasının atıldığı bölgede, patlamanın yarattığı şok dalgası ve radyasyon nedeniyle çok sayıda insan ölmüş. Binalar, köprüler, yollar ve diğer altyapılar tahrip olmuş. Bölgede, yıllarca radyasyon kirliliği yaşanmış. Bu kirlilik, insanlarda ve hayvanlarda kanser ve diğer sağlık sorunlarına neden olmuş. Doğrudan ve dolaylı olarak ölen insan sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte, yaklaşık 200.000 kişi olduğu söylenmiş. Patlamanın doğrudan etkisiyle yaklaşık 80.000 ağaç yok olmuş. Nagazaki'de ise, patlamanın doğrudan etkisiyle yaklaşık 40.000 ağaç yok olmuş. Atom bombasının patlamasından sonra, Hiroşima ve Nagazaki'de bitki ve hayvanlarda büyüme ve gelişmede sorunlar görülmeye başlanmış.
Atom parçalandığında çok büyük bir enerji açığa çıkar. Bu, insanlık için büyük bir buluştur. Dünya bu buluşu bugün için enerji üretimi ve sağlık sektöründe kullanıyor. Ancak, atomu parçalama esnasında çok büyük radyasyon açığa çıktığından, nükleer enerji santrallerine iyi bakılmıyor. Çünkü olası bir tehlikede radyasyon sızıntısı olabilir. Bu, Çernobil felaketine bir örnektir. İnsanlık, enerji için kullanmadığı atom parçalama işini bomba olarak kullanmış. Paralel bir anlayışla, günümüzde nükleer başlık taşıyan füzeler de mevcuttur.
HALEPÇE’YE HARDAL GAZI ATILMIŞ
Birinci Dünya Savaşı'nda Alman ordusu, Belçika'nın Ypres kentine tonlarca hardal gazı kullanmış. Bu, yaklaşık 5.000 kişinin ölmesine veya yaralanmasına neden olmuş. Hardal gazı, I. Dünya Savaşı'nda en yaygın kullanılan kimyasal silahlardan biriymiş. Halepçe Katliamını bilirsiniz, Saddam Hüseyin de şehre hardal gazı atmıştı. Bu katliam, insanlığın tarihindeki en büyük kimyasal silah saldırısı olarak kabul edilir. Hardal gazı, ciltte, solunum yollarında ve gözlerde yanıklara neden olan kimyasal bir silahtır. Bu yanıklar genellikle ağrılı ve kalıcıdır. Hardal gazı ayrıca solunum yollarında ve gözlerde iltihaplanmaya neden olur. Bu iltihaplanma ölüme yol açar. Hardal gazı, sanayide böcek öldürmek için kullanılır. Sanayide kullanımında iş güvenliği için aşağıdaki tedbirler alınır: Hardal gazına maruz kalan kişiler, acil tıbbi yardım almalıdır. Havadaki oranı 1 metreküpte 5 * 10^-12 gram kadar olduğunda bile tehlikelidir. Yani eser miktarda olması bile tehlikelidir. Özel depolarda saklanır. Uygun solunum koruyucu, vücut koruyucu giysiler ve cilt ve göz koruyucuları kullanılır.
Diğer kitle imha silahları şunlardır: Sinir gazları, sinir sistemini felç ederek ölüme neden olurlar. Kan zehirleyiciler, kan hücrelerini ve dokuları tahrip ederek ölüme neden olurlar. Biyolojik silahlar, zehirli bitki, hayvan ve mikroorganizmaları içeren silahlardır. Bu silahların kullanımı yasaktır. İnsan bunları düşündüğünde kanı donuyor. Bu zehirler, masum sivillerin üzerinde de kullanılıyor. Savaşın her türlüsüne karşıyım. Askerlerin üzerine de atılsalar kabul edilebilir bir yanı yok.
İnsanlık tarihi boyunca hiç boş durmamış. Ateşli silahlardan sonra roketler üretmeye başlamış ve bomba atabilmek için hızlı uçan, radara yakalanmayan uçaklar icat etmiş. Sonrasında füze icat etmişler. Bir yerden fırlatılıp hop, istenilen noktaya gidiyorlar. Başlarda füzeyi yapıp ateşlediklerinde istedikleri noktaya ulaştıramıyorlarken, şimdilerde yaptıkları füzeleri istedikleri yere ulaştırabiliyor. Bu silahlar sadece insanlara zarar vermekle kalmayıp bütün canlılar için tehlikeli. Patlayan silahlar büyük bir şok dalgası ve ısı oluşturuyor. Bu nedenle, bitki ve hayvanlara da zarar veriyor. Ayrıca patlayınca yüksek dozda radyasyon yayıyor.
DÜNYADA 8-10 ÜLKEDE NÜKLEER BAŞLIK TAŞIYAN FÜZE BULUNUYOR
Normal koşullarda, Japonya'ya atılan atom bombalarından sonra nükleer başlık taşıyan füzelerin üretimi yasaklandı. Ancak, dünya devi ülkeler bir bahane bulup bu füzeleri üretmeye devam etti. Dünyada 8-10 ülkede nükleer başlık taşıyan füze bulunuyor. Bazılarının patladı an vereceği zarar 1 milyon ton TNT patlayıcının patlamasıyla aynı etkiye sahiptir. Bu, şehir büyüklüğünde bir alanı yok etmeye yetecek kadar büyük bir enerjidir. Patlamanın etkisiyle ne insan ne hayvan ne de bitki yaşayabilir. Bu arada, bu kadar büyük bir nükleer başlık taşıyan füze, bir kıtadan diğerine atıldığında çok az bir sapma ile hedefini bulabiliyormuş.
Kitle imha silahları, çok büyük miktarda yıkıma neden olur. İnsan, hayvan ve bitki ayırmaz. Nükleer silahlar, koca bir şehri yakıp parçalayıp yok edebilir. Kimyasal silahlar havaya karışınca uzak alanlara yayılarak hem insana hem de diğer canlılara zarar verir. Bu kimyasalların yayılmasının kontrolü mümkün değildir. Atıldığı bölgelerden uzak alanlara dağılarak, bazen eser miktarı dahi bir insan ve canlının ölümüne neden olabilirler.
Ülkeler, askeri araştırma ve geliştirme için her yıl milyarlarca dolar harcıyor. Bu, silah sanayii için harcanan bütçe, ülkelerin gıda için ayırdığı bütçeleriyle aynı miktarda. Bazen de savaş için ayırdıkları bütçe çok daha fazla. Sanki bütün dünya birbirine düşman olmuş, birbirini yok etmek için hazırda bekliyorlarmış gibi bir izlenim veriyor insana.
Edindiğim sayısal veriler, güçlü olanın zayıf olana nasıl hükmettiğini açıkça gösteriyor. 2022 yılı için Filistin'in savaş bütçesinin yaklaşık 1 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. İsrail'in 2022 yılı savunma bütçesi ise 23,4 milyar dolar olarak tahmin ediliyor. Filistin'in 1 milyar doları, İsrail'in 23,4 milyar doları yanında çok küçük kalıyor. Bu durum, savaşın sonucunu da önceden kestirmeyi kolaylaştırıyor. İsrail, Filistin'e karşı teknolojik ve askeri üstünlüğe sahip. Bu durum, Filistin'in maruz kaldığı eşitsizliği ve zulmü gözler önüne seriyor. Filistin, İsrail'in karşısında savunmasız durumda.
Büyük güçlerin elinde bulunan teknoloji, savaşın kaderini belirliyor. İHA'lar, robot teknolojileri, yapay zeka gibi teknolojilerle yapılan ölümcül araçlar, savaşların daha yıkıcı ve acımasız hale gelmesine neden oluyor. Bana kalırsa bu durumlar, dünyanın yok oluşuna doğru gidişi de hızlandırıyor. Güç ve para hırsı, dünyayı bir ölüm makinesine dönüştürüyor. Bu durumdan en çok zarar görenler ise çocuklar oluyor. Onlar, büyük insanların neden birbirlerini öldürmeye ve dünyayı yok etmeye çalıştığını asla anlayamayacaklar.
*A Sınıfı İş Güvenliği Uzmanı
KAYNAKLAR
- Wikipedia:
- Atom Bombası Araştırma Enstitüsü'nün (JAERI) verileri
- Kimyasal Silahlar Konvansiyonu
- Stockholm International Peace Research Institute (SIPRI): https://www.sipri.org/
- BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği