Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin temel kaygısı 911 kilometre sınırı boyunca terör örgütü ve onun uzantısı kabul ettiği bir oluşumun yerleşmesi. Bu yerleşikliğin daimi bir ulusal güvenlik tehdidine dönüşmesi. Ötesi, ülkemizin bölünmesine dek varabilecek bir tarihsel kırılmanın tetiğini sürekli içinde barındıracak olması. Katılalım, katılmayalım algı bu. Üzerine Ankara’nın söylediği, önceliklerimizin ne koalisyon ve NATO müttefikimiz ABD, ne Astana Troykası ortağımız Rusya (RF) tarafından dikkate, hatta ciddiye alınmadığı.
Dış siyaset sahnesi Çamlıca’ya cami yapar gibi kurulamıyor. Dalga geçmiyorum. Anlatmaya çalıştığım, arazi, kaynak, proje, süre bunlar Çamlıca’da belirli ve karar alıcının denetimi altında. Ama Suriye’de değil. Afrin, İdlib, Fırat Kalkanı, Fırat’ın doğusu, Beşar Esat denetimindeki alan: Hepsinin değişkenleri birbirinden farklı. Vekalet üzerinden güç mücadelesi yapan ABD, RF, İran, Türkiye: Her birinin ulusal çıkarları farklı. Cenevre ve Astana süreçleri birbirlerini tamamlamıyor, naksediyor. Mühlet açısından 2021’deki devlet başkanlığı seçimi dışında, süreçler açık uçlu.
Öyleyse, tüm bunları kendi gücümüz doğrultusunda, ulusal çıkarlarımızı optimal noktada çakıştıracak bir Suriye politikasına gereksinimimiz var. Afrin hamlemiz, henüz ne yöne evrileceği belli olmasa da, oyun kurucu olamasak da, kurulan oyunu bozabilme potansiyelimiz olduğunu diğer oyunculara ve oyun kuruculara gösterdi. Bunun üzerine itibarı barışı kurmakta arayan bir siyaset inşa edebiliriz. “Milli İttifak” ile girilen seçim kampanyası döneminde Suriye’den iç tüketim malzemesi çıkarmayı öncelemediğimiz takdirde.
Ankara, Şam ve beğenelim beğenmeyelim ana omurga olarak kendini PYD üzerinden temsil eden Suriye Kürtleri bölgenin kalıcı, yerli unsurları. İran’ın kalıcılığı ve kalışının niteliği, derinliği içerideki sorunlarının alacağı biçime bağlı. RF, Hmeymim hava ve Tartus deniz üslerini aldı, Suriye’yi askeri olarak kendine bağımlı kıldı. Ancak bu durum, Beşar Esat’ın Putin’in emir eri olduğu demek değil.
İran’ın Lübnan’dakine benzer şekilde Hizbullah üzerinden adeta bir “paralel devlet yapılanması” kurması güç. Hizbullah, Lübnan-Suriye sınırını güvenceye almakla yetineceğe benzer. İçindeki ekonomik sıkıntıya dayalı toplumsal huzursuzluk İran’ın güç projeksiyonunu da zorlayacak. Hizbullah ayrıca, İsrail’den de henüz bu yılın başındaki iki hava saldırısından görüleceği üzere darbe yiyor. İsrail-Hizbullah çatışmasının kontroldEn çıkmasını büyük ölçüde RF varlığı durduruyor.
Bölgemizden bakıldığında ABD’yi dikkati dağınık, ilgisiz ve bilgisiz bir başkan yönetiyor. ABD’nin münhasır bir Kürt Siyaseti yok. ABD’nin olabildiğince en küçük askeri ayak izine dayalı bir güvenlik siyaseti var ve bunun siyasi yansımalarını iyi kötü idare etme gayretinde. İran’ın Akdeniz’e kestirme karayolu bağlantısını önlemek için Fırat’ın doğusunu ve (Bağdat-Şam yolunun geçişi olması bağlamında) Tanf’ı en az iki yıl daha elinde tutacak.
Dilediğimiz her önlemi dilediğimiz zamanda hem Suriye’de hem Irak’ta tek taraflı ve tek başımıza almak bir strateji değil. Strateji olmadığı gibi mümkün ve bu iki ülkenin toprak bütünlüğünü korumak savımızla uyumlu da değil. Esat’ın derdi ABD mevcudiyetiyle. Esasen Ankara’nın derdi de farklı değil. ABD, yüz milyarlarca dolara mal olacak yeniden imar için kaynak ayırmayı, Esat sonrasına geçişle ilintilendiriyor. Kendi kalış süresini de önce IŞİD sonrası istikrara ama örtük biçimde Esat’ın gitmesine.
Bizim çelişkimiz Esat’ı oyun dışına itmede ABD, tehdit gördüğümüz YPG/YPJ’yi oyun dışına itmede Esat’ı yerinde tutmak için Suriye’de bulunan ve bunun için PYD’yi bir biçimde oyuna katmaya çalışan RF ile ortaklık kurmaya çalışmamızda. “Cenevre” 25-26 Ocak’ta Viyana’da, “Astana” ise 29-30 Ocak’ta Soçi’de yapılacak toplantılarla devam edecek. Soçi’deki Suriye Ulusal Diyalog Kongresi’ne Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu PYD’nin katılmayacağını, Ruslar ise Ankara’nın nihai listeye onayının beklendiğini açıkladı.
Çıkış stratejisi, amacı, tanımı, kapsamı belirsiz biçimde Fırat Kalkanı’nı Afrin Harekatı ile genişletmek ise Suriye’de istikrarın tesisine katkı sunmayacak. Cenevre’de, Astana’da varılmaya çalışılan siyasi çözüm ise bizim için zaten uçarı bir hülya olsa gerek. Komşumuz Suriye’de kalıcı istikrar hedefine kendi gücümüzle orantılı biçimde etkin katkı yapmamızın yolu yerli&milli, organik ve yöresel kanallardan geçiyor. Bunun anlamı da hem Şam hem PYD ile aracısız muhataplık kurmak. Etkin diplomasi için zaman ve zemin hazır.
(Ben bunları yazdıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanı Kütahya’dan "Afrin operasyonu sahada fiilen başlamıştır. Bunu Münbiç takip edecektir. Ardından kademe kademe Irak sınırına kadar ülkemizi kuşatmaya çalışan bu terör pisliğini temizleyeceğiz." açıklamasını yaptı.)
*Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası Ilişkiler Bölümü'nde hocam olarak üzerimde çok değerli emeği bulunan Sayın Prof.Dr. Günay Göksu Özdoğan'ın BAK davasında mahkemeye sunduğu açıklamasını okumanızı dilerim: http://m.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/193440-prof-ozdogan-in-beyani-sivil-halkin-siddetten-korunmasi-icin-imzaladim