ABD, Fransa ve İngiltere’nin oluşturduğu koalisyon güçleri
Suriye’yi füzelerle vurdu. Saldırının sebebi olarak Esat’a bağlı
Suriye rejim güçlerinin Doğu Guta’da sivillere karşı kimyasal silah
kullanması gösterildi.
ABD önderliğinde koalisyonun Suriye’ye saldırısı Türkiye
kamuoyunda ayrışmaya yol açtı. Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi
sonrası her taşın altında “Amerika şeytanını” arayarak İran ve
Rusya ile yeni bir hat oluşturma çabası içine giren Erdoğan kliği
saldırıya açık destek verdi.
Erdoğan kliğinin aksine referandumun Hayır cephesi çeşitli
tonlarda Suriye’ye yapılan emperyalist saldırıya karşı durdu.
Muhaliflerin karşı duruşunda en önemli dayanağı daha önce Irak’a
yapılan saldırıda kullanılan tezlerin aynı failler tarafından
Suriye’de de kullanıyor olmasıydı.
Muhaliflerin pozisyonunu anlamak için Irak’ta olanları
hatırlamamız gerekiyor. Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin ABD ve
müttefiklerinin desteğiyle uzun yıllar İran’a karşı savaşmıştı. Bu
savaş sırasında “Kimyasal Ali” lakaplı Saddam’ın yeğeni Ali Hasan
el Mecid Halepçe’de kimyasal silah kullanmış ve binlerce Kürt’ün
ölümüne yol açmıştı. Kimyasal Ali'nin insanlığa karşı suç işleyerek
binlerce Kürt'ü öldürmesine ABD ve müttefikleri sessiz kalmıştı.
Çünkü bu suç işlendiği sıralarda ABD ve Saddam stratejik ortaktı.
Yani ABD müttefiklerinin kimyasal silah kullanması zımnen
serbestti.
Aradan yıllar geçti ve savaş dönemi borca batan Saddam ile
ABD’nin arası açıldı. 1990’da Saddam yüklü miktarda borçlu olduğu
Kuveyt’i işgal etmeye kalktı ve ABD ve 28 müttefiki Irak’a savaş
açtı ve bu şekilde Birinci Körfez Savaşı çıktı. Irak ordusu
yenildi. Yüz binin üzerinde asker ve sivil Iraklı bu savaşta can
verdi. Afganistan ve Irak savaşında yaşanan insanlık suçları İslam
coğrafyasında El Kaide tarzı radikal İslamcı terör örgütlerinin
beslenmesine yol açtı.
11 Eylül 2001 tarihinde El Kaide Amerikan topraklarında tarihin
en büyük terör katliamını gerçekleştirdi. 11 Eylül saldırıları
sonrası çılgına dönem ABD 2003 yılında Saddam yönetimi kitle
imha silahları ürettiği gerekçesi ile Irak’a tekrar saldırdı. Bu
savaşta da yüz binlerce Iraklı hayatını kaybetti. Savaştan yıllar
sonra saldırının başını çeken İngiliz Başbakanı Tony Blair ve
dönemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell Irak’ta kitle imha silahı
bulunmadığını ve yalan söylediklerini kabul ederek kamuoyunu
aldattıkları için özür dilediler.
En son aldatıldığımız İkinci Körfez Savaşı’nın üzerinden 16 yıl
geçti ve aynı aktörler bu defa Suriye rejiminin Doğu Guta’da
sivillere karşı kimyasal silah kullandığını iddia ederek Suriye’ye
saldırıyorlar.
Bu arada Suriye’de bulunan Rusların ifadeleri Doğu Guta’da
kimyasal silah kullanıldığına ilişkin görüntülerin kurgu olduğunu
dünyaya duyuruyor.
Savaş insanlık suçudur. Hele savaşta sivillere karşı kimyasal
silah kullanmak aşağılık bir durumdur. Ancak savaş çıkarmak ve
saldırıya zemin hazırlamak amacıyla iftira atmak bu suçların en
ağırı ve en yüz kızartıcı olanıdır.
Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığını iddia edenler
geçmişte bizleri kandırarak yüz binlerce masum Iraklının hayatına
kıyan katillerdir.
Ortadoğu’nun kirli savaşında temiz taraf aramak durumunda
değiliz. Savaş her zaman kirlidir ve ardında derin yaralar bırakır.
Ancak Ortadoğu’nun bu eril savaşının ve kapitalizmin kirli
erilliğinin en masum kurbanları yine kadınlar ve çocuklar…
Irak’ta ve Suriye’de yüz binlerce kadın ve çocuk emperyalist
savaş makineleri tarafından öldürüldü, milyonlarca kadına türlü
işkenceyle tecavüz edildi…
Her savaş bir katliam, her katliam yüz binlerce travma ve kayıp
hayat demek…
Acımasızca vurduğunuz yerler yalnız toprak parçaları değil, yüz
binlerce hafıza, yüz binlerce çocuğun geleceği aynı zamanda…
Tam da bu sebeplerden, siz sesimizi duymak istemeseniz de,
tarihin en dip noktalarından beri bilmem kaçıncı kez haykırıyoruz:
SAVAŞA HAYIR!