Savaşta galip, 'ulusal birlik'te mağlup: Kürtler
ABD'nin çekilmesi Irak, İran ve Suriye'deki Kürtler arasında bugüne kadar müttefiki saydıkları ABD'ye karşı büyük hayal kırıklığına sebep olacak, ABD güvenilmez müttefik olarak hafızalara yerleşecektir. Bu örnek başka grup ve halklar açısından ABD'yi zor durumda bırakacaktır. Kaba bir muhasebeyle kaybeden; demokrasi, barış ve ABD olurken, kazanan radikal İslam ve totaliter rejimler olacaktır.
Sharo I. Garip*-sgarip@uni-koeln.de
ABD’nin Suriye’den çekileceği son aylarda sıkça konuşuldu. Fakat son iki haftada, bazı askerlerin çekilmesi ile gene de çok somut olamamakla beraber ABD’nin tamamen çekileceğine dair bazı adımlar, çeşitli kaynaklar üzerinden duyuruldu. Peki, Suriye savaşında sona mı yaklaşıyoruz? Bu soruyu cevaplamak çok zor, çünkü 1. Dünya Savaşı’ndan sonra şimdiki sahnenin benzeri bir sahne mevcuttu. Batılı güçler Lozan Antlaşması'ndan sonra eski düşmanı Osmanlı İmparatorluğu (yeni Türkiye) ile en iyi dosta dönüşmüş ve Kürtler Türkiye, Suriye, Iran ve Irak’ta kurban edilmişlerdi. Ne var ki bu, Ortadoğu’da yaşanan istikrarsızlığı sonlandırmamış, dahası yüzyıllık bir sürece de yaymıştır. Bu krizin kolay kolay sona ermeyeceğini tahmin etmek de aslında çok zor değil. Çünkü meselenin aslı haksızca paylaşılmış Kürdistan’ın, üzerinde uzlaşmaya varılamıyor olması ve kırk milyondan fazla Kürt'ün itilip kakılıyor olmasıdır. İçinde bulunduğumuz durumu 1. Dünya Savaşı’ndan daha kötü kılan bir faktör ise Ortadoğu’da bu son dönemde kara veba IŞİD ya da Taliban, Haşdi Şabi gibi insanlığın (ve özellikle Batı'nın) düşmanı akımların, kitlesel düzeyde ortaya çıkmasıdır. IŞİD’in en vahşi ve veba gibi çoğalan şiddetiyle baş edebilmek tüm insanlık adına Kürtlere kalmıştı. Yüzyıl evvel olduğu gibi Ortadoğu’da Dery el Zor'da Ermenilere, Asurilere, Kürtlere karşı işlenen savaş ve işgal suçu karşısında dünya, özellikle Avrupa ülkelerinin çoğunluğu gene ketumdur ve bu suça eşlik etmişlerdir.
Son yüzyılın son çeyreğinde aslında bölgesel ve büyük güçler arasındaki çekişmeler birçok alanda vesayet savaşlarıyla geçti. Ama Suriye'deki savaş iki türlü bir risk barındırıyor. Bir yandan tüm radikal İslamcı örgütler güçlerini buraya yığarken öte yandan Ortadoğu'daki devletler ve Rusya, dünya barışını tehlikeye atan totaliter rejimlere evrildi. Enerji, su ve hegemonya savaşlarındaki kamplaşmalar çok karmaşıktı. Ama çok net olan kamplaşmalardan biri Rusya-Suriye, İran-Suriye ve Türkiye'nin içinde bulunduğu totaliter ülkeler ittifakıdır. Diğer taraftan ABD, Kürtler ve İsrail gibi demokratik ve seküler diyeceğimiz daha gevşek "ittifak" var. Bu ittifaklar arasındaki kararsız pozisyondaymış gibi görünen ama enerjiye muhtaç olan AB, özellikle Almanya totaliter ittifakın bilhassa Türkiye'nin gizli destekçisi durumunda. Bu saf tutmalar İstanbul'daki son Suriye zirvesinde ve sonrasında çok net okunabiliyordu. AB bir dünya gücü olmak için tüm büyük güçler arasında dizginleme ve denge stratejisi gütmektedir. ABD'nin eli ilk rauntta böylece zayıflatılmış ama tamamen bırakılmamıştır. İlerleyen dönemlerde AB'nin Rusya'yı dengeleyerek ABD ve Türkiye ile nasıl bir Ortadoğu ittifakı geliştireceği şimdilik belli değildir. Türkiye'nin ise öncelikli hedeflerinden biri her halükarda Ortadoğu'da Kürtlere muhtemel bir statüyü engellemek ama aynı zamanda bölge gücü olma arzusu. Rusya, AB ama öyle görünüyor ki ABD de Türkiye'nin bütün şantajlarına karşı Kürtlerin elini bırakmaya hazır görünüyorlar. Peki ya Kürtler! Birinci Dünya Savaşı'ndaki bilinen Kürtler savaşta galip ulusal birlikte mağlup. Sonuç dört parçada hezimetler serisi…
ABD Suriye'den tamamen çekilirse ve savaş bu haliyle biterse bu savaşın galipleri totaliter rejimler paktı İran, Rusya Türkiye ve Esad olacak. Öte yandan AB dünya genelinde demokrasi, insan hakları ve mülteciler konusundaki inandırıcılığını tamamen yitirecek ama enerji kaynaklarını ve Ortadoğu pazarındaki orta vadedeki konumunu sağlamlaştıracak gibi görünüyor; fakat ABD'nin desteğini almadan bir dünya gücü pozisyonuna erişemeyeceğini tahmin etmek zor değil. IŞİD büyük kayıplar vermiş keza prestiji yitirmiş ama tamamen yenilgiye uğratılmadan yeraltına çekilmiştir. Türkiye, İran ve diğer Arap ülkelerinin himaye ettikleri radikal İslami gruplar ve savaşçıları, Batı ve seküler demokratik toplumlar için potansiyel bir tehlike olarak varlığını korumaya devam ediyor. IŞİD her halükarda yeniden toparlanmaya çalışacaktır. Halihazırda ABD'nin çekilmesinde en büyük darbeyi başta Kürtler ve Suriye Demokratik Güçleri yiyecektir. Suriye'nin ve dolayısıyla Ortadoğu'da dönüşümün bir gücü olarak seküler ve demokrasiyi hedefleyen bu güçler pasifize edilip kısmen de bertaraf edilecektir. Ama bu savaşın büyük kaybeden taraflarından biri, yalnızca Kürtler değil İkinci Dünya Savaşı'ndan beridir dünyadaki yeni dünya düzeninin, "demokrasi" ve "siyasal istikrarın" öncülüğünü yapan ABD olacaktır. ABD'nin arkasına bakmadan sahneyi terk etmesi ABD'nin dünyadaki büyük güç imajını-prestijini önemli ölçüde zedeleyecektir. Bu sadece Ortadoğu'da değil Kuzey Kore'de, Latin Amerika ve birçok yerde ABD'nin güç kaybına yol açacak ve buradaki demokratik mücadelelerde ABD, güvenilmez partner olarak görülecektir. Bu ABD'nin dünya liderliğinde düşüşünün başlangıcı olabilir.
Peki ABD bu rizikoyu göze alabilir mi? Bekleyip göreceğiz! Ama AB'nin de desteğini alan bir totaliter rejimler ittifakı, Ortadoğu'ya barışı getirebilir ve bu kaosu durdurabilir mi? Birçok nedenden dolayı bu soruya evet demek çok zor. Tam tersine, daha çok şiddet ve karanlık getirecektir. En başta yeni oluşacak Suriye'de IŞİD’e karşı dünyayı koruyan büyük çoğunluğu Kürt kadın savaşçı bu duruma razı olmayacak çatışma potansiyeli olarak kalacaktır. IŞİD'in uyuyan hücrelerini ne zaman devreye sokacağı da bir başka sorudur. Ayrıca totaliter devletlerin himayesindeki Esad, rejimin kontrolündeki yeni Suriye'de eski devlet düzeni ne muhalifleri ne de Kürtleri ve bilhassa IŞİD'i tatmin etmeyecektir. Totaliter rejimin tamamen hakim olması durumunda Esad'ın bir pan Arab milliyetçisi olarak, Kürtlerle kolay kolay uzlaşan bir statüye razı olmayacağı öngörülebilir.
ABD'nin çekilmesi Irak, İran ve Suriye'deki Kürtler arasında bugüne kadar müttefiki saydıkları ABD'ye karşı büyük hayal kırıklığına sebep olacak, ABD güvenilmez müttefik olarak hafızalara yerleşecektir. Bu örnek başka grup ve halklar açısından ABD'yi zor durumda bırakacaktır. Kaba bir muhasebeyle kaybeden; demokrasi, barış ve ABD olurken, kazanan radikal İslam ve totaliter rejimler olacaktır. Dünya siyaset arenasında ABD ve AB'nin totaliter rejimlerin Ortadoğu'daki siyasetlerinin kapitülasyonu, kendi demokratik rejimlerinin inandırıcılığına darbe vururken bir başka veba gibi yayılan totaliter rejimlerin legitimasyonuna ve konsolidasyonuna destek sunmaktadır. Tüm dünya için felaket sayılabilecek totaliter rejimlerin yükselişi Birinci Dünya Savaşı'nı değil İkinci Dünya Savaşı'nın politik sahnesini bize hatırlatıyor. Oysa ki her şeye ve Trump'a rağmen bir demokrasi geleneğine sahip ABD, İsrail ve yeni demokratik-seküler güç olarak Kürtler ile olan ittifak ve direnilebilinirse kara veba IŞİD doğrulmayacak şekilde yenilgiye uğrayacaktır. Ayrıca sadece Suriye'de değil Ortadoğu'da da sekülerleşme ve demokratikleşme çağının kapısı aralanabilir. Dünya güçlerinin Kürtleri muhatap alması ve Kürtlerin tüm bu kasırgalı dönemi göğüsleme kapasitesi ise ulusal birlik oluşturup oluşturamayacaklarına bağlı.
*Dr., Köln Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları Bölümü