Scholz’un Çin ziyareti Avrupa basınında: Naif mi, sinik mi?

Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Çin ziyareti eleştirilirken, Fransız gazetesi Le Monde'da "Olaf Scholz Pekin’de: Naif mi, sinik mi?’’ başlıklı bir yazı yayımlandı.

Abone ol

Övgü Pınar

ROMA - Avrupa’da geçen haftanın en büyük tartışmalarından biri, Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un Çin ziyareti etrafında döndü. Berlin-Pekin arası yolu yarım günlük bir ziyaret için giden Scholz, yaklaşık 3 yıldır Çin'e resmi ziyarette bulunan ilk G7 lideri oldu. Scholz’un iş dünyası temsilcilerinden oluşan geniş bir heyetle yaptığı ziyaret, Çin piyasasının Almanya için öneminin 'engel tanımayacak seviyede' olduğunu ilan ediyordu. Üstelik, Scholz bunu Avrupa’dan ve kendi hükümetinden yükselen itirazlara rağmen yapıyordu.

Bu itirazlar ağırlıkla, Çin’in Rusya’ya örtülü desteği, insan hakları ihlalleri konusundaki kaygılar ve gezinin zamanlamasına odaklandı. Olaf Scholz ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in 4 Kasım’daki görüşmesinden bir gün önce İngiltere’de yayımlanan The Guardian gazetesi şöyle yazdı: ‘’Rusya'nın Ukrayna’daki savaşı, otokratik bir diktatörün sağladığı hammaddelere aşırı bağımlı bir ekonominin riskleri konusunda Almanya’yı uyandırmıştı. Ancak Pekin’e giden Scholz’un yakın geçmişten alınan dersleri Berlin'de bırakmayı tercih edip etmeyeceği konusunda soru işaretleri var.’’

Guardian, Scholz’un ziyaretinin Şi Cinping’in Çin Komünist Partisi’nin geçen ayki tarihi kongresiyle üçüncü dönem için göreve başlamasının hemen ardından geldiğine de vurgu yaptı.

'HEM ÜLKE İÇİNDE, HEM ÜLKE DIŞINDA KARIŞIKLIK YARATTI'

Aynı husus, İspanyol El Pais gazetesinin gezinin ertesi gün yayımladığı ‘’Scholz’un tek taraflı yolu’’ başlıklı baş yazısında da vurgulandı. "Gezinin zamanlaması çok hassas’’ diyen El Pais şöyle devam etti: ‘’Şi Cinping'in otokrasisi, mutlak yetkilerini onaylayan bir kongre ile pekiştirildi. Ayrıca Çin Devlet Başkanı, Ukrayna'daki savaşa rağmen Vladimir Putin'i bir müttefik olarak desteklemeye devam ediyor. Scholz'un daha fazla iş anlaşması arayışında olan Alman iş dünyası liderlerinin de eşlik ettiği gezisi hem Almanya içinde hem de dışında karışıklık yarattı.’’

Almanya içinde, Scholz’un koalisyon ortaklarının da dahil olduğu bir cephenin Sincan'da Uygurlara yönelik baskılar konusundaki kaygıları ve Hamburg limanındaki bir terminalin yüzde 24.9’luk hissesinin Çin devletine ait denizcilik şirketi Cosco tarafından satın alınmasına izin veren anlaşmaya yönelik itirazları hatırlatıldı.

El Pais, Scholz’un gezisinin ülke dışında yarattığı izlenimi ise şöyle özetledi: ‘’Avrupa düzeyinde ise Scholz'un gezisi, Brüksel'in Pekin ile yaşadığı gerilimin birlik ve kararlılık gerektirdiği bir dönemde Avrupa'nın birliği konusunda muğlak bir mesaj vermekten başka bir işe yaramıyor.’’

'AVRUPA'NIN KALANINI KÜÇÜMSÜYOR'

İtalya’da yayımlanan Domani gazetesi de, bu gezi de dahil olmak üzere Scholz’un izlediğini çizginin Avrupa’nın diğer ülkelerinde yarattığı hissiyatı şu başlıkla yansıttı: "Scholz, Çin'e ilişkin tercihlerinde de Avrupa'nın geri kalanını küçümsüyor’."

Almanya Başbakanı’nın enerji ve borç başlıklarında olduğu gibi Çin ile ilişkiler konusunda da tek başına hareket ederek ‘hata yaptığını’ savunan gazete, şu satırlara yer verdi: ‘’ABD decoupling, yani Avrupa ile Çin arasındaki bağların ve karşılıklı bağımlılıkların koparılması için baskı yapıyor. Almanya ise kendi işletmelerini düşünüyor ve arada kalıyor. Scholz en azından AB'nin geri kalanını alternatif bir pozisyon üzerinde birleştirebilirse, Avrupa kendi stratejisine sahip çıkabilir. Ama durum böyle değil. (Scholz) kendi müttefiklerini bile bir arada tutmakta zorlanıyor.’’

'KÖR STRTEJİ' ELEŞTİRİSİ

Avrupa basınından sert bir eleştiri de Fransız Le Monde gazetesinden geldi. ‘’Olaf Scholz Pekin’de: Naif mi, sinik mi?’’ başlıklı yazıda, ‘’Bir devir değişikliği mi? Olaf Scholz, Ukrayna'nın işgalinden yalnızca üç gün sonra, 27 Şubat'ta Federal Meclis'te bunun sözünü vermişti. O zamandan beri Almanlar hala Şansölye'nin jeostratejik ‘dönüm noktasını’ bekliyorlar’’ ifadelerine yer verildi. Scholz’un büyük sanayicilerden oluşan bir heyetle Çin’i ziyaret etmesinin 'tam tersine hiçbir şeyi değiştirmemeyi tercih ettiğini gösterdiğini’ savunan Le Monde şöyle devam etti:

‘’İş dünyasının savunucusu olduğunu hiçbir zaman gizlemeyen liberal Şansölye, selefinin politikasını devam ettiriyor. Onun gibi Angela Merkel de partnerlerle ticari ilişkileri güçlendirmenin onların demokratik reformlarını desteklediğini düşünüyordu. Bu kör strateji Almanya'yı Rus gazına aşırı derecede bağımlı hale getirmişti.’’

'AB'NİN BİRLİĞİNİ TEHLİKEYE ATIYOR'

Gezinin ertesi günü Alman kamu yayıncısı Deutsche Welle'nin (DW) internet sitesinde ‘’Scholz’un Çin gezisi tebrikten çok şüphe getirdi’’ başlıklı bir analiz yayımlandı. Haberde, ‘’Uzmanlar Başbakan Olaf Scholz'un gezisinin hem Alman hükümetinin stratejisine ters düştüğünü hem de AB'nin birliğini tehlikeye attığını söylüyor’’ denildi. Scholz’un, Ukrayna savaşı, insan hakları ve nükleer silah kullanımı da dahil olmak üzere birçok konuda Şi Cinping ile ‘samimi fikir alışverişinde’ bulunduğuna yer veren DW, şöyle devam etti:

‘’Diplomatik sözlere rağmen Scholz'un Çin'e yaptığı 11 saatlik gezi ihtilaflı olmayı sürdürüyor. Zira Almanya'nın mevcut koalisyon hükümeti daha önce Asya devine olan bağımlılığını azaltmak da dahil olmak üzere Çin'e yaklaşımını değiştirme sözü vermişti. Uzmanlar Scholz'un gezisinin, Almanya'nın Çin'e yönelik politikalarını esasında değiştirmediğini gösterdiğini söylüyor.’’

'RUSYA FIRTINAYSA, ÇİN İKLİM DEĞİŞİKLİĞİDİR'

Haber ve analizlerin birçoğunun arka planında, Çin piyasasının büyük Alman şirketleri için ne denli kritik olduğunu hatırlatan veriler de yer aldı. Çin geçen yıl üst üste altıncı kez Almanya’nın en büyük ticaret ortağı oldu. Alman otomotiv devlerinden Volkswagen tüm satışlarının yaklaşık yüzde 40’ını ve kârının yarısını Çin’de yaparken, Mercedes Benz de geçen yıl Çin’de yaklaşık 760 bin araç sattı. Alman işletmelerinin yalnızca bu yılın ilk yarısında Çin'e 10 milyar euro'luk yatırım yaptığı hesaplandı. Enerji krizinin de etkisiyle enflasyon ve yaklaşan bir resesyonla mücadele etmeye çalışan Alman ekonomisi için Çin piyasasının önemini abartmak zor.

Öte yandan Avrupa basınında sık karşılaşılan bir diğer çarpıcı hatırlatma notu da, Almanya Anayasayı Koruma Teşkilatı Başkanı Thomas Haldenwang’ın geçen ay parlamentoda yaptığı konuşmadan bir alıntı oldu. Haldenwang, uzun vadede Çin’in Almanya için Rusya’dan daha büyük bir tehdit teşkil ettiğini şu sözlerle açıklamıştı: ‘’Rusya bir fırtınaysa Çin iklim değişikliğidir."

SCHOLZ MEMNUN AYRILDI

Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinin geziye katılan muhabirinin izlenim yazısı ise tüm bu eleştirilere rağmen Olaf Scholz’un Çin ziyaretinden memnun kaldığına işaret etti. Scholz’un gezide elde ettiği sonuçlar arasında, Çin Devlet Başkanı’nın nükleer silah kullanımına karşı sözlerini de sayabileceğini vurgulayan muhabir, şöyle yazdı:

‘’Çin Devlet Başkanı, Scholz ile görüşmesinin ardından ‘Avrasya'da’ nükleer silah kullanımına karşı olduğunu söyledi. Şi Cinping bunu daha önce bu kadar açık bir şekilde yapmamıştı. Ancak Şi, nükleer silah kullanımını reddederken öncelikle Rusya'yı mı yoksa Rusların kanıtsız şekilde nükleer planlamalar yapmakla suçladığı Ukrayna'yı mı kastettiğini muallakta bıraktı.’’

Pazar günü yayımlanan ‘’Scholz Çin’de ne başardı’’ başlıklı yazının girişi şöyle: ‘’Şansölye gidiş uçuşunda gergindi, hatta seyahatin zamanlaması ve tur grubunun yapısıyla ilgili Almanya içinden gelen eleştiriler hatırlatıldığında düpedüz sinirlendi. Dönüş uçuşunda ise hükümet uçağında bambaşka bir Olaf Scholz vardı: Rahatlamış, kendisinden ve yarım günlük Pekin gezisinden çok memnun.’’