Schopenhauer hakkında bilmeniz gereken 15 şey

Arthur Schopenhauer: Bir Filozofun Huzurunda, düşünürün aşk, evlilik, toplum, akademi, arkadaşlık, tarih ve insanlığa dair fikirlerini tutkulu biçimde ortaya koyduğu söyleşilerden oluşuyor.

Abone ol

Arthur Schopenhauer: Bir Filozofun Huzurunda adlı kitap Sel Yayıncılık etiketiyle raflarda. Kant’ın değer verdiği bir öğrencisi olan ünlü Alman filozofun altmışlarını sürerken gerçekleştirdiği özel söyleşiler, hakkında yazılan bazı portreler ve şiirlerinden oluşan bu deneme türündeki kitap Schopenhauer’i öylesine içeriden tanıtıyor ki neredeyse bu çetin filozofla bir çay saati paylaşmış kadar oluyoruz. İşte kitaptan derlediğim yükte hafif pahada ağır bilgiler…

Arthur Schopenhauer: Bir Fizofun Huzurunda, Türkçesi: Barış Tut, Sel Yayıncılık

#1 Meslektaşı Hegel’e karşı epik bir nefrete sahipti: “Hegel, başarısını tamamen siyasi bir dalavereye borçlu olan mükemmel bir çığırtkan. Bütün öğretmenlerin çabucak bir ün kazandığı şu zavallı Almanya’da en küçük şöhret kazanamadan on yıl öğretmenlik yapmıştı.” Bir başka görüşmede ise şöyle bağırıyordu Schopenhauer; “Bu çığırtkan (Hegel) o lanetli, anlaşılmaz yazılarıyla Almanya’nın tüm beyinlerini zehirledi.”

#2 Felsefenin de iyisi ve kötüsü olduğuna dikkat çekti: “Tıpkı kötü hükümetler gibi, kötü felsefelerin de olduğunu henüz bilmiyorsunuz; onlar kötülükleri nedeniyle bile alkışlanır. En kötü hükümet, üzerine zorla iyi şeyler söylenen hükümettir.”

#3 Felsefi olarak kötümserdi ve ona göre cehennem dünyaydı: “Dünya üzerinde sadece iki kişi kalsa, daha güçlü olanın, çizmelerini cilalamak uğruna cila yokluğunda yağını almak için biricik yoldaşını öldürmekte bir an bile tereddüt etmeyeceğine canı gönülden inanıyorum.”

#4 İnsandan değil ama yaşamdan nerfet etti: Dünyanın olası dünyaların en kötüsü olduğuna inanıyordu; “İnsan türü de dahil olmak üzere, tüm hayvan ve bitki türleri kendi kendilerine yetmelerini sağlayacak araçlardan gerçekten yoksundur, öylesine bir yaşama arzusuna ve güçlüğüne mahkûmdurlar ki her varlık yaşam lokmasını ötekinin pençesinden ya da dişinden söküp almak için mecburen savaşa tutuşur.”

#5 İrade onun için her şeydi: “Akıl canlıdır, dönüşüm yasasına boyun eğer ve aklın kendisi dönüştürücüdür. Ancak yaşam bir görünüşten ibarettir, dolayısıyla akıl da bir görünüş yetisinden başka şey değildir, Maya’nın (Hint mitolojisinde ‘yanılsama’) alanına aittir: her şeyi bilen iradedir, irade her şeydir!”

#6 Ömür boyu aynı gazeteyi okudu: Babası ona toplumun ve dünyanın değişken bir portresi olan Times gazetesini okumasını öğütledi ve Schopenhauer yaşlanıncaya dek bu alışkanlığına bağlı kaldı. Ayrıca İngiliz halkını uygarlık basamağının ilk sırasına koyuyordu. Danzigli bir soylu olan babası, kişilikli, mizah yönü güçlü, neşeli, cevval, hukuk ve özgürlük sevdalısı, sevilen bir adamdı ve servetini yitirmesi nedeniyle canına kıymış gibi görünüyor.

#7 Annesiyle başı hiç hoş olmadı: Annesi, ses getirmiş romanların yazarı, Goethe’nin arkadaşı, coşkun duygulu, hayalci, edep erkan gözetmeyen, ama Goethe’yi hayran bırakan bir zihne sahip olan ünlü Johanna Schophenauer’di. Evinde haftada iki kez Goethe ve başka ünlü kişiler toplanırdı. Kültürlü, duyarlılık sahibi, ama pek ileri görüşlü olmayan ve kısmen çocuklarının servetini yiyen bir kadındı.

YENİ ÇIKAN KİTAPLAR

#8 Kadınlara beslediği kinde annesinin payı büyüktü: Tutumluluk üzerine başlı başına bir kuramı olan, hatta onu yaşamında da uygulayan Schopenhauer, annesinin savurganlıklarını asla affetmedi. Bu çocuklarını mahveden anne örneği, Goethe’nin neredeyse tanığı ve sırdaşı olduğu bayağı aşklarıyla birleşince, kadınlarla ilgili o keskin kinizmine muhtemelen katkıda bulunmuştu.

#9 Hayatı boyunca evlenmedi: Aşkta asla bir rahip gibi değildi, hatta kadınların aklını hayli meşgul ettiğini itiraf etmişti. “Bana neden evlenmediğimi hiç sormayın: sahip olabileceğim oğullar için duyacağım acımadan kaçındım.”

#10 Kadınlara karşı büyük bir kin güttü: “Modern dünyayı kemiren cüzamın yayılmasına en büyük katkıyı kadınlar yapmıştır (…) Tıpkı mürekkepbalığı gibi, kadın da gerçeği saklama silahını kuşanır ve yalanın içinde rahatça hareket eder (…) Onlar için sabahtan akşama kadar kibarlık güldürüsü oynuyoruz.”

#11 Köpeklere çok düşkündü: “Dünyada köpekler olmasaydı” diyordu Schopenhauer, “yaşamak istemezdim.” Hiç ayrılmadığı yoldaşı olan köpeği önce beyaz bir spanyeldi. O ölünce aynı cinsten kahverengi bir yavruyu alıp eğitti. Her ikisinin de adı aynıydı: Atma, yani Sanskritçe ‘dünyanın ruhu’.

#12 Hayran oldukları da vardı: Alman ulusunun en ulu kişisi olarak adlandırıdığı Goethe’yle coşkulu bir hayranlık bağı kurdu. Odasında ilk önce Goethe’nin bir büstü göze çarpıyordu. Sonra da bir Buda heykeli.

#13 Yaşam tarzı rahat ve basitti: Tüm ev ahalisi, kadın hizmetçisi ve küçük köpeğinden ibaretti. Yaşamındaki her şey, olanak ve kaynaklarının öngörülü bir ekonomisiyle çekip çevriliyordu. Yemeklerini ise sık sık aynı yerde, Frankfurt’taki İngiltere Oteli’nde yiyordu.

#14 Hitabet ustasıydı: Canlı hareketleri konuşma sırasında olağanüstü bir taşkınlığa dönüşüyor, açık ve vurgulu konuşması dinleyicileri avucunun içine alıyordu. Dört dili aynı mükemmellikte biliyor ve konuşuyordu: Fransızca, İngilizce, Almanca, İtalyanca ve yeter derecede İspanyolca.

#15 Felsefesinin temel düşüncesi: “Bitkide uyuyan, hayvanda uyanan ve sadece insanda kendinin farkında olan güç; iradedir.” Başyapıtı, İrade ve Tasarım Olarak Dünya / Die Welt als Wille und Vorstellung.  22 Şubat 1788’de Danzig’de doğan Schopenhauer, 21 Eylül 1860’da Frankfurt’ta öldü. Felsefi karamsarlığı ve açıklığıyla dikkat çekmiş; Nietzsche, Wagner, Wittgenstein, Schrödinger, Einstein, Freud, Tolstoy ve Borges gibi, bugünün dünyasına büyük etkileri olan birçok düşünürü etkilemiştir.