Seçim Kanunu değişirken hiç fırtına kopartan, toplumun farklı kesimlerini örgütleyen, tasarıyı kilitleyen oldu mu? Ruhumuz bile duymadı. Seçimin her aşamasının adil olması için adım atmış ve kazanmış temsilcilerimiz var mı? Tepeden tırnağa adil olmayan bir seçim var karşımızda. Hâlâ bu seçimler adilmiş gibi Seçim Kanunu'nu değiştiriyoruz, adilmiş gibi propaganda yapılıyor ve adilmiş gibi sonuçlar sorgulanıyor.
Seçimlerin adil olması o seçimin ilanından ve ilan biçiminden sonuçlanmasına ve sonuçlanma biçimine kadar bütün sürecin adil olması ile mümkündür. Bu tanımlamayı başa koyalım.
Bir formül olarak diyeceksek “adil seçim”; seçimin ilanı, süreç, propaganda, medya, kurumlar, SEÇSİS, hukuk, sandık organizasyonu, seçim sonuçlarının toplanması, duyurulması gibi pek çok bileşenin adil olmasının toplamıdır diyebiliriz. Yani adil seçim, seçim süreçlerinin de adil olması ile mümkün. Bu formülü de altına koyalım.
Burada seçimin adil olma meselesini de biraz konuya uygun hâle getirelim. Eğer bu alt süreçlerin herhangi birisi sadece bir parti ya da grup/kişi için erişilebilir, kontrol edilebilir, değiştirebilir ya da denetlenebilir olursa burada adil bir seçimden bahsedemeyiz. Bu noktadan yola çıkarak bazı örnekleri ortaya koyalım:
Bu durumda, seçimler başladıktan sonra Seçim Kanunu değiştiriliyor ve 25 Nisan 2018 tarihinde de yayımlanarak kanunlaşıyorsa seçim adil midir?
Hadi değişti diyelim, bunlara erişecek zamanımız ve imkanımız yoksa, bu kadar çok değişikliğin ne anlama geldiğini bile bilmiyorsak bu seçim adil midir? (Hafıza tazelemek isteyenlere, değişiklikler hakkında güzel bir çalışma burada var).
Mesele eşit propaganda hakkı. Bir taraf bütün medya araçlarını sonuna kadar kullanabiliyor, diğer tarafta İnce az da olsa kullanabiliyorken, Akşener ve Karamollaoğlu çoğu yerde ambargolu ve de Demirtaş her yerde ambargolu ise bu seçim adil midir?
“Son Başkan” yazımızda iktidarın neredeyse bütün muhalefetin 50 katı bir bütçeyi harcadığını anlatmıştık. Bu paranın tamamına yakını halkın verdiği vergilerden, yani bütçeden karşılandı. Şimdi bir aday veya parti devletin bütün imkanlarına erişip kullanabiliyorken diğer adayların bundan mahrum bırakılması adil midir?
Bir parti ve adayın tesis açıp konuşma yapması, o açılış ardından TV’ye çıkıp konuşması ve diğerlerinin neredeyse hiç konuşamaması adil midir? Ya da her istediğine terörist diyebilmesi ve bunun yasal bir sorun bile oluşturmaması adil midir?
Buradan bakılınca bile bu seçim eğer 100 metre yarışı olsa idi 100 metreyi koşan sadece Muharrem İnce var. Erdoğan sadece bir metre koşarak kazandı diyebiliriz. Yarış başladığında Akşener ve Karamollaoğlu 50 metre geriden geldiler ve Demirtaş ise stadın dışından yarışa başladı.
Seçim bu kadar bile adil değildi. Bunu herkes bilmiyor muydu? Herkes bunları göre göre girmedi mi bu seçime! Ama sorun başka yerde. Adil olması için ne yapıldı?
Mesela mecliste Seçim Kanunu değişirken hiç fırtına kopartan, toplumun farklı kesimlerini örgütleyen, tasarıyı kilitleyen oldu mu? Ruhumuz bile duymadı. Seçimin her aşamasının adil olması için adım atmış ve kazanmış temsilcilerimiz var mı? Tepeden tırnağa adil olmayan bir seçim var karşımızda. Hâlâ bu seçimler adilmiş gibi Seçim Kanunu'nu değiştiriyoruz, adilmiş gibi propaganda yapılıyor ve adilmiş gibi sonuçlar sorgulanıyor.
Seçim adil değilse, tepeden tırnağa adil olması için önlemini alırsın ve de çözersin.
Seçim akşamı Türkiye tarihinde bir son yaşandı. Son diyorum yine birileri çıktı hileli seçimden bahsetti. Birileri çıktı komplolar yazdı. O kadar çok hile ihbarı yapıldı ve ezici çoğunluğu yalandı ki saat 12 itibariyle ortaya atılan 40 ihbarın 32’si kontrol edildiğinde sadece 5’inin doğru çıktığını biliyoruz. Ortalıkta hile haberleri servis ediliyor, herkes bunu yayıyordu ama bunun doğruluğunu bulmak ve bunu engellemek için çalışan sayısı çok azdı.
ANADOLU AJANSI!
Seçim gecesinin en spekülatif alanı Anadolu Ajansı idi. AA konusunda iki koca yanlış var ve kimse bu konuda net bir şey söylemiyor.
Birincisi AA, YSK verilerini kullanmıyor. O yüzden o gece AA ve YSK merkezli karşılaştırmalarının hepsi yanlış.
İkincisi AA’nın görevi çok başka. Açıklayalım.
AA muhabirlerinden oluşan bir ordu ile daha siz sayımı yeni bitirip tutanağa geçmeden sonuçları alır ve merkezine iletir. Yani tutanaklarla işi yoktur. Yani YSK’dan bir saat önce o sandık bilgisine sahiptir. Kimi zaman AA’dan gelen muhabiri görürsünüz, kimi zaman okula girer ve bir şekilde bilgileri alır. Yani AA ile tutanakları toplayarak yarışamazsınız. YSK’daki oranlara bakarak AA’nın yanlış bilgiler verdiğini söyleyemezsiniz.
Peki bu durumda AA’nın olayı ne? AA hileli seçim sisteminin test noktasıdır. Yani başta verdiğimiz formülün başarısını test eder. Bunun için YSK’ya doğru yola çıkmadan tutanağın bilgisini alır, bunları derler, sonuçları tercihine göre sunar. Ne zaman bu altyapı hazır ise o zaman YSK’dan seçim yasağını kaldırmasını ister. O yüzden 24 Haziran’da saat 18.45’ten itibaren sonuç açıklanmaya başlandı. O dakika itibariyle YSK’ya birleştirme tutanakları yola çıkmadı bile. AA iktidarın yüksek olduğu sandıkların sonuçlarını başa koyarak verdi. Bunu her seçimde yaptı. Böylece hepimizden bir adım önde olma hakkını iktidara verdi. Böylece iktidarın seçim boyunca yaptığı bütün işlemlerin, her gün yaptırdığı anketlerin sağlamasını AA yaptı.
VERİ YOKSA POLİTİKA OLMAZ
Bunu nereden biliyoruz?
Bunu bilmek için veri gerekli. Veri için gözlemlemek lazım.
Boston Üniversitesi’nden Selim Ünlü’nün derlemesi iktidarın sonuç açıklamaya hep yüksekten başladığını çok güzel ortaya koyuyor. Son 2 seçimde ve referandumda saatlik oy oranlarında hep aynı davranış sergilenmiş. Bu durumda AA’nın iktidarın avantajlı sandıkların önce dahil etmeyi tercih ettiği, önden bunları verirken arkadan gelen veriler ile süreci kontrol ettiğini görüyoruz. Yani seçimde iktidarın yaptıklarını test ediyor ve erken uyarısını yapıyor.
SEÇİM HİLELERİ
Hile tartışmasını bitirelim ki asıl meseleyi konuşalım. Çünkü asıl mesele çok daha büyük.
İktidar üretim araçlarını kontrol ediyor ve şekillendiriyor. AA sadece bir örnek. İktidar kendine göre üretimi ve ekonomiyi şekillendiriyorken alternatifi ne yapıyor? Siz hiç ranta karşı kooperatifçiliği ortaya koyan bir belediyecilik gördünüz mü? Asfalt dökmeden belediyecilik yapan bir belediye var mı? Müteahhitlerle kol kola gezmeyen kaç muhalif belediye, belediye meclisi üyesi var. Ücretsiz su, ücretsiz ulaşım diyebilen bir belediye (Ovacık hariç) var mı? Böyle diyen bir başkanın arkasında durabilecek bir parti var mı? Osman Özgüven’i hatırlayın.
Başta koyduğumuz formüle dönecek olursak, bu seçim hiç de adil değildi, hem de hiçbir sürecinde. Ama kimse sadece seçim akşamı ile sınırlı bir hile tartışması yapmasın. O kadar hile olmuşken seçim akşamı hile aklınıza geliyorsa kimse buna inanmayacaktır. Hele AA gibi adresleri bahane etmeyin. Ortada değişen Seçim Kanunu, aktarılan milyarca lira para, muhaliflere ekran yasağı gibi o kadar şey varken bütün seçim boyunca seçim akşamına hile tartışması yapmak asıl sorundan kaçmak gibi geliyor.
Seçimin her aşaması adil değilken, muhalefeti bile betona, asfalta ve sermaye aktarımına çalışıyorsa bırakın seçimi, hayatın zerresi bile adil olmaz ki. Biz artık seçim akşamını değil, hemen hiçbir alanda düzgün politika üretilmemesini konuşalım.