Seçim sonuçları Kürtleri yaftalamayı bitirecek mi?

Asıl hedefin HDP seçmeninin, her seçimde yeniden kendisini gösteren açık tercihi olduğunu belirtmek lazım. ‘Yüzde 10-12’ aralığında tarif edilen o seçmen desteği üzerinden ve ona karşı inşa ediliyor bu dil.

Barış Avşar bavsar@gazeteduvar.com.tr

Sırrı Süreyya Önder, Yazı İşleri Müdürümüz Anıl Mert Özsoy’a yaptığı açıklamada, "Seçim sonuçları HDP’ye, Yeşil Sol’a genel olarak da Kürtlerin yaftalanmasına ders içerecek netlikte olacak" diyor.

Seçim günü yaklaştıkça yeni örneklerini gördüğümüz ‘yaftalama’ bu seçimin de ekseni olmadı mı gerçekten? Üstelik son yerel seçimde büyükşehirler başta olmak üzere iktidarı yenilgiden kurtaramadığı halde!

***

Bu seçim dönemi başlamadan hemen önce söylenen (Anadolu Ajansı haber metninden çıkarsa da) “Çocuk çok önemli. Bak PKK'nın 5 tane, 10 tane, 15 tane var" sözleri hâlâ taze hafızalarda. İktidar kulislerinde dillendirilen “seçimde daha kapsayıcı bir dil kullanılmalı” temennisine rağmen Cumhur İttifakı cephesinden günlerdir söylenenler 2015’ten bu yana oluşturulan ‘çatıştırmacı seçim konuşmaları’ külliyatına yeni sayfalar eklemeye devam ediyor:

“Eline her mikrofon alan HDP'linin PKK'lının tehdit dolu açıklamalarına elleriyle kalp işareti yaparak cevap veriyorlar…”

"Bay bay Kemal, yanındakilerle beraber bunlar emri nereden alıyor? Kandil'deki teröristlerden alıyor. Biz emri Allah'tan alıyoruz.”

Yavrularımızı yetim bırakan katiller CHP’yle, İYİ Parti’yle yanak yanağa vermişler, Türkiye’ye pusu kurmuşlardır.”

Bunlar birkaç örnek sadece. Üstelik bu açıklamalarla aynı zamanda, ‘bitti bitiyor, az kaldı’ denilen PKK için ‘seçim sonucunu belirleme kudreti’ de tarif edilmiş oluyor! Ama belli ki İYİ Parti’nin, CHP’nin adını PKK ile birlikte anabilmek için bu da göze alınıyor…

Ancak asıl hedefin HDP seçmeninin, her seçimde yeniden kendisini gösteren açık tercihi olduğunu belirtmek lazım. ‘Yüzde 10-12’ aralığında tarif edilen o seçmen desteği üzerinden ve ona karşı inşa ediliyor bu dil. Ve bu kadar büyük bir seçmen kitlesinin o adayı değil de bu adayı tercih etme iradesi hedef alınıyor.

***

Sırrı Süreyya Önder’in girişte aktardığımız sözlerinin devamında "Sesimizi çıkaramadığımız, yalnızlaştığımız dönemler var” diyerek yaptığı özeleştiri de içeren bir bölüm daha var. Çatışmalı döneme ilişkin bu değerlendirmeler. Bir grup seçmenin, seçim meydanlarında şeytanlaştırılmasını doğallaştıran son 7-8 yıllık politik ortamın değişimi için bu gibi değerlendirmeler büyük önem taşıyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in yaygınlaştırdığı, dünya çapındaki politik anlamını Vietnam ve Filistin direnişleri ile kazanan zafer işaretini bile ayrıştırmanın aracı yapmaya çalışan zehirli dilden kurtulmak bir tek seçimle mümkün değil çünkü. Ama seçimin bu dilin değişmesi için yürünecek yolda bir ‘ilk adım’ olma potansiyeli taşıdığı da inkar edilemez. Seçim sonuçları siyasetin genelinde bu adımın atılmasını sağlarsa anlamı daha büyük olacak elbette…

Kızılay Başkanı Kerem Kınık

İstifaya çağırmayan kalmadı ama Kerem Kınık gitmiyor!

İktidardan Kızılay Başkanı Kerem Kınık’a istifa çağrısı kampanyasına son katılan Binali Yıldırım oldu. Daha önce Cumhur İttifakı ortağı BBP’nin Genel Başkanı Mustafa Destici, Cumhurbaşkanı Sözcüsü İbrahim Kalın, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TBMM Başkanı Mustafa Şentop gibi isimler de depremzedeler için AHBAP’a çadır satan Kızılay’ın başkanı Kınık’ın görevden ayrılması gerektiğini söylemişlerdi. Binali Yıldırım’ın şu anki görevi partisinin Genel Başkanvekilliği. Yani onun üzerindeki tek isim Cumhurbaşkanı Erdoğan! Yazarımız Zeki Coşkun, “Kızılay’ın Becerikli Başkanı Bay Kınık” başlıklı yazısında “Görüldüğü üzere memleketin en etkili, yetkili isimleri Kınık karşısında etkisiz, yetkisiz olduklarını beyan ediyorlar” demişti. Yıldırım’ın açıklamasından sonra da bu durum bir kez daha teyit edilmiş görünüyor. Çünkü duyduğumuz kadarıyla Kınık yine istifa etmeyecekmiş. Görevden ayrılacakmış ama bunun için Kızılay’ın genel kurulunun toplanmasını bekleyecekmiş… Üç yılda bir genel kurul yapılan Kızılay’da normal takvim beklenirse bunu için yaklaşık iki yıllık bir süre var. Ancak iktidar kulislerinde bu sürenin beklenmeyeceği ve seçim sonrasında hızla genel kurul yapılabileceği konuşuluyor…

Peki o zaman neden ‘istifa etmesi lazım’ açıklamaları gelip duruyor? Onun için de şu açıklama yapılıyor: “Seçim zamanında seçmenin duymak istediği şeyler söylenir…”

Ne 7 Haziran’a benzeyecek ne 1 Kasım’a!

İktidarın etkili bir ismi, Ankara Temsilcimiz Nergis Demirkaya’ya yaptığı değerlendirmede 14 Mayıs öncesi sahadaki durumu tarif ederken ‘seçim havası yok’ dedi ve 7 Haziran-1 Kasım seçimleri üzerinden şunları söyledi: “7 Haziran gibi bir küsme, uzaklaşma da, 1 Kasım gibi ilgi, alaka da yok. Mitinglere katılımın kötü olmadığını görüyoruz ama geçmiş seçimlerdeki gibi canlı bir seçmen kitlesi değil. AK Parti yüzde 60’da alsa şaşırmayacağım, yüzde 40’a düşse de şaşırmayacağım.”

Muhalefetin seçimi kazanmasını isteyen ancak “sokakta öyle bir hava göremediğini söyleyenler” de var, biliyoruz. Anlaşılıyor ki benzer bir durum iktidar tarafında da var. Buradan hareketle 14 Mayıs sonucu için de ne 7 Haziran’a benzeyecek ne de 1 Kasım’a deme ihtimali yüksek görünüyor: 14 Mayıs, 14 Mayıs’a benzeyecek!

Tüm yazılarını göster