Seçim sonucunu inanç, kararlılık ve sandığa sahiplik belirleyecek

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, performansı, kampanyası, mitinglerindeki halkın coşkusu ve kazanma azmiyle üstünlüğünü koruyor. Erdoğan ve AKP’nin propagandası, toplumda yeterince bir karşılık bulmuyor. Erzurum olayları da bu işin ilk turda bitmesi düşüncesini yaygınlaştırdı. İnançlı ve kararlı bir biçimde sandıklara sahip çıkılırsa Kılıçdaroğlu’nun kazanma ihtimali yüksek…

Atilla Özsever atillaozsever@gmail.com

14 Mayıs seçimlerine çok az bir süre kaldı. Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, kimi zaman günde üç miting yaparak büyük bir performans gösteriyor. 75 yaşındaki bir insan açısından kolay kolay gösterilemeyecek bir çaba ve enerjiye sahiplik söz konusu.

Kılıçdaroğlu ile ilgili videolar, topluma pozitif mesajlar verilmesi, barışçı ve kapsayıcı bir dil, onun ötesinde emeklinin en düşük maaşının asgari ücret düzeyinde olacağı, Kurban Bayramı’nda 15 bin TL’lik bir ikramiye, en düşük memur maaşının iki buçuk asgari ücret düzeyine (bugün için 21 bin 265 TL’ye) yükseltilmesi gibi somut öneriler toplumda ciddi bir karşılık buluyor.

Sadece Kılıçdaroğlu’nun değil ittifakın diğer ortağı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in iki büyükşehir belediye başkanı ile yaptığı mitingler de önemli bir etki sağlıyor. Kimi zaman aynı günde hem Kılıçdaroğlu, hem Akşener ve hem de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ayrı ayrı illerde miting yapması ve halka hitap etmesi, Cumhur İttifakı’nı bir anlamda çileden çıkarıyor.

AKP Genel Başkanı ve Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir şey söyleyemiyor, hatta kimi zaman Kılıçdaroğlu’nun önerilerini hayata geçiriyor ya da o çerçevede vaat de bulunuyor, “kara propaganda” ile rakiplerini suçlamaya kalkıyor.

Erdoğan, kendi kitlesini bu anlamda bir arada tutmaya çalışsa da yeni seçmen kazanması çok güçleşiyor. Yüzde 30 dolayında bir oy potansiyeline MHP ve diğer ortaklarının da katılmasıyla birlikte en fazla yüzde 40 dolayında bir oya sahip olduğu çeşitli anketlerde ortaya konuyor.

ERZURUM OLAYLARI VE BİRİNCİ TUR

Ekrem İmamoğlu’nun Erzurum’daki mitingine yapılan taşlı saldırı, toplumda büyük bir tepkiye yol açtı. Cumhur İttifakı yandaşlarının bu saldırgan tutumu, “faşist provokasyon” ters tepti. Keza miting sırasında İmamoğlu’nun soğukkanlılığını koruyarak dik durması, cesaretli davranışı, demokrasi mücadelesi açısından örnek bir davranış oldu.

Ayrıca olayların akabinde Ekrem İmamoğlu’nun Sabiha Gökçen Havaalanında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun organizasyonu sonucu kalabalık bir kitleye hitap etmesi de, demokratik tepkinin diğer olumlu bir örneğiydi.

Yine İmamoğlu’nun Erzurum olayları sonrasında Bolu, Düzce ve Sakarya gibi geçen seçimlerde AKP’nin yüzde 70 dolayında oy aldığı illerdeki mitingleri de çok coşkulu geçti. Halkın tepkisi, Millet İttifakı’na teveccühü ve İmamoğlu’na sahip çıkışı ciddi bir göstergeydi.

Nitekim Gazete Duvar’dan muhabir arkadaşımız Serkan Alan’ın muhafazakar ve milliyetçi seçmenlerin ağırlıklı olduğu bu illerdeki miting izlenimleri de, vatandaşların giderek Kemal Kılıçdaroğlu’na oy vereceği yönündeydi.

Erzurum olayları sonrasında toplumda bu işin artık birinci turda bitirilmesi yönündeki eğilimin arttığı gözlemleniyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi, eğer ikinci tura kalırsa aradaki 15 günlük zaman içinde çeşitli olayların ve provokasyonların olabileceği endişesi, bu görüşü destekler nitelikte gözüküyor.

'KAZANACAĞIZ' İNANCI

Gerek Kılıçdaroğlu’nun ve gerekse de İmamoğlu’nun “bu seçimi alacağız, kazanacağız” şeklindeki söylemi ve bunun kitlelere yansıyan inançlı duruşu da çok önemli bir psikolojik faktördür. İmamoğlu’nun mitinglerin sonunda, “kimseye söylemeyin, aramızda kalsın, bu seçimi ilk turda kazanacağız, kazanıyoruuuz” söylemi, gerçekten toplumda önemli bir etki yaratıyor.

Muharrem İnce’nin son anda cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilmesi de, sınırlı düzeyde de olsa muhalefete olumlu bir puan kazandıracak görünümdedir.

Öte yandan Erdoğan ve AKP’nin 2015’te Haziran – Kasım aylarında yapılan iki seçim arasındaki olayları öne sürerek korku ve endişe yaratmasının bu kez başarılı olamayacağı gözüküyor. Çünkü 2015 ve 2023’teki AKP, birbirinden farklı bir konumdadır. Ekonomik kriz, korkunç hayat pahalılığı, gelir adaletsizliği, ülkeyi yönetememe durumu, AKP’ye iyice puan kaybettirmiş bir durumdadır.

AKP, 2015’teki pozisyonunda olmadığı gibi daha güçsüz bir görünüm sergiliyor. İktidarın deprem bölgesindeki beceriksizliği de, muhalefet açısından seçimlerin ilk turda kazanılması için önemli bir avantaj sağlıyor. Keza, yeni seçim yasasındaki değişikliğe rağmen MHP’nin ayrı bir listeyle seçime girmesi de, AKP’nin milletvekili kaybını artıracaktır.

KATILIMIN YÜKSEK OLMASI

Muhalefet, psikolojik üstünlüğünü sürdürüyor, korku ve endişeyi özgüvene çevirme aşamasında bulunuyor. Seçimlere katılımın yüksek olması, muhalefete önemli bir avantaj da sağlayacaktır. Farkın mümkün olduğu kadar açık olması, sandıklarda hile yapılmasını da engelleyecektir.

2019’daki İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinde farkın 13 binden 800 bine çıkması karşısında AKP, “teslim bayrağı”nı çekmişti. Millet İttifakı ve CHP, seçim ve sandık güvenliği konusunda tüm gerekli önlemlerin alındığını, ıslak imza tutanaklarının kendilerinde bulunması nedeniyle gerçek sonuçları zamanında açıklayacaklarını belirtiyorlar.

Sonuçların Kılıçdaroğlu lehine açık bir şekilde ortaya çıkması, sokakta provokasyon yapılacağı endişesini de geçersiz kılabilecektir, bu durumda iktidar yandaşlarının sokağa çıkma cesaretleri bile olmayabilir.

Yeter ki, muhalefetin ve kitlelerin kazanma inancına sahip olarak kararlılıkla sandıklara sahip çıkması, sabaha kadar sonuçları takip etmesi, gerektiğinde demokratik müdahalesini ortaya koyabilmesi sağlanabilsin. Kazanmak, vazgeçmemektir…    

Tüm yazılarını göster