Seçimler bitti. Oyunu arttıranlar ile oyunu kaybeden partiler muhasebe yapmaya çoktan başladılar, diye düşünüyorum. Bazı isimlerin görevden alınması da bunu gösteriyor. Yine de parti merkezlerinde yürütülen ve radikal hamleler ile neticelenecek muhasebe işi henüz çok açıktan yapılmıyor. Çünkü önümüzde ikinci tura kalan Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Bütün partiler bütün güçleriyle bu seçime yoğunlaşmış gibi görünüyor.
Kuşkusuz bu dar zamanda bunca yoğunlaşma kaçınılmaz, hatta elzem. Çünkü bütün partiler önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye için kader seçimi olacağı konusunda hemfikir. Hal böyle olunca sadece siyasetçilerin değil, Türkiye'de yaşayan herkesin seçimler için hazırlık yapması gerekiyor. Morali bozuk olanlar bir an önce toparlanmalı, küskünler barış çubuğunu elinin tersiyle itmemeli, tatil planları yapanlar biraz daha beklemeli.
*
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine geri döneceğiz. Ama önce Diyarbakır seçimine bakmak gerekiyor.
Diyarbakır bölge illerine de yön verebilen bir şehir olduğu için önemli. Bu nedenle bütün Türkiye'nin gözleri, seçim gibi kritik zamanlarda Diyarbakır'a çevriliyor.
Diyarbakır, artık herkesin malumu, Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Kılıçdaroğlu'nu tercih etti ve yüzde 72 civarında oy verdi kendisine. Bölgenin diğer illerinde de durumun pek farklı olmadığını ve bunun şaşırtıcı olmadığını belirtmekte fayda var.
Şaşırtıcı olan milletvekili seçiminde alınan sonuç oldu. HDP'nin oylarının, trajik oranda olmasa da düştüğü görüldü. Bu düşüşün nedeni Yeşil Sol Parti-HDP içinde tartışılıyordur muhakkak ki zaten seçmenin mesajını açıklayan ilk parti de Yeşil Sol Parti ve HDP Eş Genel Başkanları olmuştu.
Bu açıklama elbette genel bir değerlendirmeydi. Kuvvetle muhtemeldir, Diyarbakır'daki sonuçlar, ayrıca masaya yatırılmıştır.
Ancak Diyarbakır'da neler konuşuluyor? Sonuçlar nasıl değerlendiriliyor? Diyarbakırlılar sonucun sorumlusu olarak kimi, hangi stratejiyi gösteriyor?
Bu soruların cevaplarını sokaktan edinmeye çalıştım. Benim de katıldığım görüşlerden biri, Yeşil Sol Parti'nin Diyarbakır için gösterdiği adaylar oldu. Diyarbakırlı seçmeni heyecanlandırıp ayağa kaldıracak popüler bir siyasetçi yoktu adayların arasında. Yanlış anlaşılsın istemem, kendi alanında muazzam işler yapmış adaylar vardı Diyarbakır'da. Mesela Sevilay Çelenk çok kıymetli bir akademisyen ama Diyarbakırlıların onun Diyarbakırlı olduğunu bilmemesi bir handikaptı. Birinci sıradaki Berdan Öztürk, ancak seçimden bir gün önce düzenlenen mitingde çıktı Diyarbakırlıların karşısına. Öte yandan hukuk alanında Diyarbakır'a çok emeği geçmiş Mehmet Emin Aktar'ın dokuzuncu, Êzidî kontenjanından gösterilen Azad Barış'ın onuncu sırada yer alması hangi aklın ürünüydü? Bilemeyiz elbette ama bunlar sokakta nasıl tartışılıyorsa partinin yetkili ve etkili birimlerinde de tartışılmalı. Bu son seçim değil nihayetinde ve bir dahaki seçimde halka rağmen aday belirlemenin önü alınmalı bir şekilde.
Yeşil Sol Parti-HDP seçimlerin ne kadar önemli, hayati olduğunu anlatabildi mi acaba? Nedense emin değilim. Bir kısım oyun adaylar tartışılırken kaybedildiğini düşünüyorum. Çalınan oyların sonucu değiştirmeyecek oranda olduğu parti yetkilisi tarafından açıklanmışken kimi sandıklardaki usulsüzlükleri, hataları işaret edip bir milletvekilinin bu yüzden kaybedildiğini ileri sürmek doğru olmaz, ancak bahane olur.
*
CHP elbette HDP'den oy aldı. Çünkü Sezgin Tanrıkulu Diyarbakır Barosu başkanlığı yaptığı dönemin yanı sıra Meclis'te sergilediği performansla tanınan bir adaydı. Tanrıkulu 90'lı yıllarda yaşanan hak ihlalleri, köy yakma olaylarından bu yana birçok insana avukat olarak dokunmuştu zaten ve seçim sürecinde yeniden buluştu Diyarbakırlılarla. CHP Diyarbakır'da genel başkanın da katıldığı bir miting yapmadı. Dolayısıyla Tanrıkulu'nun neredeyse tek başına ve stratejik bir çalışma yürüttüğünü söylemek mümkün.
Şu da var: Tanrıkulu'nun, HDP'nin kemik oylarının ancak çok azını aldığını düşünüyorum. Ancak şimdiye kadar HDP'ye oy veren muhaliflerin bu seçimde Tanrıkulu'nu tercih etmiş olabileceği gibi bir izlenim var.
İş dünyasından insanların bir kısmının da Tanrıkulu'nu desteklediği ileri sürülüyor. Olası iktidar değişikliği için Tanrıkulu'nun yanında mevzi alan iş insanları, yine dengede kalabildiler.
CHP'nin yaklaşık olarak 30 bin oyu zaten vardı. Bu 30 bin oya adayın niteliği ile AK Parti, HDP ve şimdiye kadar HDP ile diğer partilere oy veren seçmenin oyları da eklenince Tanrıkulu'nun seçilmesinin önü açıldı, denilebilir.
*
Seçimde sürpriz yapan AK Parti oldu ve oylarındaki düşüşe rağmen Diyarbakır'dan yine 3 milletvekili çıkarmayı başardı. Galip Ensarioğlu üzerinden muhalefet yapılırken 2. ve 3. sıradaki adaylar da Meclis'e gitmeye hak kazandı.
Bu sonuç bize şunu gösteriyor: İzlediği Kürt politikası, kışkırtıcı ve üstenci üslubunun yanı sıra ekonomik kriz de AK Parti'yi Diyarbakır'da tabela partisine dönüştürmeye yetmedi.
Kim bilir, belki HDP, muhalefet ettiği partiyi iyi tanıyamadı ya da bu seçimler öncesi hakkıyla tanıtamadı.
*
Siyasetten bu kadar uzak durup isabetli tahlil yapmak olasılığı ne kadardır bilemem. Ama bir kez daha belirtmeliyim ki yukarıda yazılanlar sokaktan derlenip toplandı ve meraklısına sunuldu. Milletvekili seçimlerinin esas muhasebesini siyasi partiler yapacak ve umarım şeffaf bir şekilde seçmeniyle de paylaşacaklardır.
Bunu en çok HDP'den beklemek de abesle iştigal olmayacaktır. Seçmenine eleştiri ve özeleştiri kültürünü yıllar içinde benimseten HDP, eğer tespit ederse oylarındaki düşüşün nedenini, elbette paylaşacaktır. Bu özeleştiri, HDP'nin verdiği mücadele ile ilgili hariçten gazel okuyanlara da güzel bir cevap olacaktır.
*
Geçen hafta gerekçelerimi de ifade etmeye çalışarak, "Seçimlerde oy kullanacağım" demiştim. Seçimlerde oy kullandım. Milletvekili seçimleri oldu bitti. Oy attığım ve kazanan milletvekillerinin sayısı keşke daha fazla olsaydı. Ancak seçilenlerin Meclis'te üstlerine düşenleri fazlasıyla yapacaklarından kuşkum yok. İçim rahat bu konuda.
Şimdi önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimi var ve yine oy kullanacağım. "Halkız biz yeniden doğarız ölümlerde" dizesini şiar edinmiş kuşağın bir ferdi olarak. Ne yılgınlık ne küskünlük, o unuttuğumuz özgürlük duygusunu yeniden hissedebilmek için yine, yeniden sandığa gideceğim.