FIFA'nın kontrolünde olan yerlerin son durumunu ana arterleri kontrol ettikten sonra sıra ara arterlere göz atmaya geldiğinde maç izlemek için arzuladığım yerleri okurumuz Mehmet sayesinde buldum. Sokaklarda aradığım kupa coşkusunu ise minik Dimitri'nin gözlerinde buldum.
FIFA'nın organizasyonu içindeki yerlere olan teftişi tamamladık. Son güne hatta maç sabahına kadar hazırlıklar tamamlanacaktır, buna kuşku yok. Büyük bir aile yemeği verdiğinizi düşünün; masada illa ki bir şeyler eksik olur, son dakikada bazı eksikleri tamamlamaya çalışırsınız ve birileri memnun kalmaz. Aynen öyle. Bu biraz büyük turnuva geleneğidir. E, tabii masayı kurmayı unutmazsanız da iyi olur ya da sandalyeleri koymayı.
Peki, şehir Dünya Kupası'na nasıl hazırlanıyor? Rusya'da yaşayan Gazete Duvar okuyucularından Mehmet bana bu konuda yardımcı olmak istediğini belirttikten sonra sabah buluştuk ve gezip keşfetmeyi planladığım yerlerden biri olan Arbat Sokağı'na gittik. Mehmet, Bingöl'lü bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak 23 sene önce Rusya'ya gelmiş. Son 21 senedir de Moskova'da yaşıyor. Yani, Dünya Kupası'nın gerçek ruhunu yaşamak için keşfetmek istediğim şehirdeki en 'Rus' yerleri öğrenebilmek için emin ellerdeyim.
Arbat Sokağı'nın neye benzediğini en klişe tâbirle, “İstanbul'un İstiklâl Caddesi“ diye betimleyerek özetliyorum. Sokağa çıkmadan evvel güneşi görmüş olmanın etkisiyle kazağımı almamış, sadece tişört ve gömlek ile idare ederim diye düşünmüştüm; ancak Moskova'nın sabah güneşinin aldatıcılığına bir kez daha yakalandım, neyse ki yağmurluğumla birlikteliğim bâki. Fakat çiseleyen yağmura inat sokakta keşfe başlıyoruz.
MAÇ CİGULİ'DE İZLENİR!
Yerel Rusya lezzetlerine ulaşabileceğeimizi söyleyerek yanımıza yaklaşan bir restoran çalışanı, "Balalayka, ev yapımı bira, Rus yemeği, futbol, dünya kupası" diyerek elimize tutuşturduğu kağıdın indirim sağladığını, bir dahaki sefere beklediğini söylüyor. Listemin başına yazdığım yerlerden biri olarak aklıma da kazıyorum. Dikkatimi çeken bir başka detay ise her restoran, girişinin önüne ekstradan bir veranda inşa etmiş ya da dış cephelerini kupaya katılacak takımların bayraklarını asarak süsledikleri şehir mobilyalarıyla çevreledikleri alanlara, masa sandalyelerini atmış. Bunlardan bir tanesi de sahibi Türk olan Kebab House, fakat henüz hazırlıklarını tamamlayamamışlar. Bunun bir nedeni de son 5 gündür gün içinde sürekli yağan yağmur. İş yapma olanağı pek fazla tanımıyor insana. Olsun, ilk maça olmasa da sonraki maçlara bitecek gibi görünüyor. Hem Rusya'nın maçına değil de Portekiz-İspanya ya da Avustralya-Fransa maçına yetişse de olur, o maçlarda mekanların daha fazla kalabalık olacağı kesin.
Avustralyalı demişken, şehirde en çok görülen taraftarlardan biri de onlar, enteresandır ki Moskova'da maçları yok. Muhtemelen taraftarlara sunulan bedava tren ulaşımı sayesinde Moskova'dan başlayarak yollara düşecekler. Sadece onlar da yok tabii sokaklarda. Meksikalılar, Perulular, Kolombiyalılar, Uruguaylılar da buradalar. Birkaç Alman, biraz İngiliz dışında gözüme henüz başka takım taraftarları çarpmadı. Coğrafi yakınlık ve ekonomik koşullar onları maç için günü birlik gelme tercihine yöneltmiş olabilir. Mehmet, kupa sırasında hem Ruslarla konuşup Rus yemeklerini tadabileceğim hem de maçları da izleyebileceğim yerel bir restoran/bar olan Ciguli'yi gösteriyor dışarıdan. Gönlümü kazanan bu hamle ile birlikte Ciguli'nin adresi de deftere not ediliyor.
Yeni Arbat'ı tamamladıktan sonra bir de Eski Arbat'ı kolaçan ediyoruz. Ne hikmetse, 20 metrede bir 10'arlı gruplar halinde ABD'nin 1940'larından fırlamış gruplar rock and roll eşliğinde swing yapıyorlar. Günün beni en şaşırtan görüntülerinden biri olarak aklıma kazınıyor bu durum. Zira ABD'nin kültür emperyalizmine karşı olduğu söylenmemiş miydi bize Rusya'nın? Ama dans ve müziğin evrenselliğinin her daim bir adım önde olduğu gerçeği aklıma geliyor.
LUCESCU'NUN FORMASI, TAFFAREL'İN ELDİVENLERİ
Az ileride yine güzel ve kapalı bir çok çeşitli restoran alanının yanında, ufak çaplı da olsa, FIFA'nın kurduğu Dünya Kupası müzesine giriyoruz. Dar, uzun, iki katlı dikdörtgen bir yapının tam ortasında, orta saha yuvarlağını temsilen aynı boyutlardaki bir dev ekrandan kupa tarihinin önemli anları dönerken yanlarından üst kata çıkan merdivenler tribün gibi dizayn edilmiş. Sağ taraftan Dünya Kupası'nda kullanılan topların birer örneğine bakarak hemen yukarı çıkınca önce Jules Rimet Kupası karşılıyor gelenleri, sonra da sırasıyla, turnuva afişine de ilham veren Lev Yashin, ardından Pele ve Maradona...
Turnuvada forma giymiş büyük yıldızların posterleri bir yanda boydan boya dururken diğer yanda da Dünya Kupası'nda ter dökmüş efsane futbolcuların ekipmanları sıralanıyor.* Mircea Lucescu'nun 1970'te giydiği forma da sergilenenler arasında, Taffarel'in kutsal eldivenleri de. Üst kattaki kısa serginin sonunda satılan hediyelik eşya reyonundan da 10 bin Ruble'ye el boyutunda bir tane Dünya Kupası'na sahip olabiliyorsunuz. Tam o sırada yanımdaki ufaklığın (ben ona Dimitri diyeyim) ne dediğini anlamasam da gözlerinin içinin gülümsemesinden ailesinin ona bu kupalardan bir tane almak üzere olduğunu, Mehmet'in de teyiti ile tabii, anlayabiliyordum.
Kupa'nın heyecanını en çok hissettiğim anlardan biriydi o ufaklığın gözlerindeki parıltılara şahitlik ettiğim an. Eve dönerken Eski Arbat'tan yayın yapan Paraguay televizyonunun spikerinin söylediklerine kulak kabarttığımda, o da benim 2 gün önce hissettiğimi kendi ülkesine aktarıyordu: “Sokaklarda Dünya Kupası ve futbol coşkusuna rastlamak pek mümkün değil. Buradaki futbol sevgisi Latinlerdeki gibi ateşli değil..." Elbette bir Brezilya'daki Dünya Kupası gibi olmasını beklemiyordu kimse; fakat sanki biraz coşkusu eksik kalacak bu kupanın.