Şeker Ailesi ve emeğin satılması

Şeker fabrikalarının özelleştirilmek istenmesine karşı doğan haklı tepkinin neden olduğunu anlamak çok zor değil aslında. Herkesin hayatında yer edinmiş sadece fabrika, bina olarak adlandıramayacağımız bu yapılar satıldığı zaman kaybettiğimiz sadece bir fabrika olmayacak çünkü.

Abone ol

İlayda Karabulut*

Küçük yaşlarda okuma bayramımız dolayısıyla hayatıma girdi şeker fabrikası. İlimizde olan iki salondan biriydi fabrikanın salonu. Kullanmak için izin istemiyorduk çünkü zaten bizimdi, halkındı. Yıllar sonra kapısından içeri girdiğimde hatırladığım evlerin çatılarına yuva kuran leylekleri görmek için koşuşturduğumuzdu. Benim hafızamda bu şekilde yer edinen küçük anılar. Peki şeker fabrikaları toplumun hafızasında ne derece yer ediniyor?

Savaştan yeni çıkmış bir toplumun içinden çıkan bir köylü dert edinmiş kendine, çıkmış Paşa’nın karşısına "Bize el ver, fabrikamızı kuralım" demiş. Ancak ne elde var ne avuçta. Para istememişler halktan, para yerine yağ, buğday, arpa, koyun, kuzu hatta yumurtayı bile kabul etmişler. Sermaye sıkıntısı engel olamamış fabrikayı kurmalarına. Türkiye’yi bu azim, bu istek bu şevk kurtaracak demiş Atatürk.

İşte böyle zor zamanlardan geçerek kurulan Uşak Şeker Fabrikası’nın hikayelerini dinlerken kurucularından Nuri Dede diye bahsediyor çalışanlar hâlâ. Şu birbirimize selam bile vermediğimiz ofislerin aksine, birbirlerini tanıyorlar, sıkıntılarını biliyorlar, kocaman bir Şeker Ailesi gibi çalışıyorlar,

Şeker fabrikalarının özelleştirilmek istenmesine karşı doğan bu haklı tepkinin neden olduğunu anlamak çok zor değil aslında. Herkesin hayatında yer edinmiş sadece fabrika, bina olarak adlandıramayacağımız bu yapılar satıldığı zaman kaybettiğimiz sadece bir fabrika olmayacak çünkü. Cumhuriyet ile birlikte temelleri atılmış bu yapılar sayesinde kendi kendine yetmeye çalışan bir toplumun hikayesini okuyabiliyoruz. Bahçe kapısından girdiğiniz andan itibaren yaşamanızı sürdürebilmek için tüm ihtiyaçlarınızın karşılandığı işlevlere sahip. Bir aileye sahip oluyorsunuz, paylaşıyorsunuz, iletişim kurabiliyorsunuz, en önemlisi üretiyorsunuz. Üstelik tüm bunlar yaklaşık 100 yıl önce düşünüp hayata geçirilmiş. Bugünü düşündüğümüzde bu yapıların bize sağladığı imkanları hangi mekanda bulabiliyoruz? Bugün sahneye çıkmasına izin verilmeyen kadınlarımızın o yıllarda fabrikada çalıştığı, üretime katıldığı mekanlardır bahsettiğimiz şeker fabrikaları.

Şeker fabrikaları bizim için, toplumumuz için böylesine değerli mekanlardır. Cumhuriyetin izlerini taşıyan, büyük mücadele ve zorluklarla kurulan, ülkenin gelişimi ve kalkınması adına ilerici bakış açısını mekanlardan okuyabildiğimiz, toplumu her alanıyla ele alıp geliştiren, modern toplum algısı yaratmaya çalışan, kendi kendine yetebilen, üreten bir toplum olma çabası içinde olan bu mekanların satılmasını istemiyoruz. Genç yaşıma rağmen benim belleğimde önemli bir yere sahip şeker fabrikalarının satılması demek benim gibi birçok insanın çocukluğunun satılması demektir. Çiftçinin, işçinin emeğinin satılması demektir. Sağlığımızın bozulmasına izin vermek demektir. Milli hafızamızın yok olup gitmesine izin vermek istemiyoruz.

*Atılım Üniversitesi Mimarlık Bölümü Öğrencisi