Et ve Balık Kurumu’nun özelleştirilerek hayvansal besin üretiminin nasıl yok edildiğini herkes çok iyi bilir. Bu ülke Et ve Balık Kurumu tesislerinin Ankara Akköprü’deki arazisinin nasıl AVM olduğunu da çok iyi bilir. Bu halk bu kadar pahalı etin en büyük sebebinin EBK’nın özelleştirilmesi olduğunu çok iyi bilir. Sonuçta 1990’lı yıllara kadar 35 iş yeri ile faaliyetini sürdüren EBK’nın bugüne kadar toplam 18 işletmesinin satışı yapılmış, beşi bedelsiz olarak resmî kurumlara devredilmiş, üçü ise kapatılmış.
Şimdi çok benzeri bir iş yapıyorlar. Şeker fabrikalarını özelleştirmek istiyorlar. Aslında filmin o sahnesine gelmiştik, o sahne şimdi çekilecek. Mutlu son mu olacak, yoksa kârlı mı, biz karar vereceğiz.
Önceki sahnelere bakmak yeterli olacaktır:
1- 1998’de ülkede 500 bin çiftçi şeker pancar üretiminde çalışıyordu. Şimdi onların bir kısmı işsizler ordusunda ya da inşaatta amele ama çiftçi değil. Neden böyle dedim? 2016’da şeker pancarı üretimi yapan çiftçi sayısı 105 bine düşmüş. Neredeyse 400 bin çiftçi artık şeker pancarı üretimi yapmıyor.
2- 10, hatta 15 yıl önce 2 milyon ton şeker üretilirken nüfusun artmasına ve şeker kullanılan endüstriyel gıdalardaki artışa rağmen üretim aynı kalmış. Yani daha az çiftçi ile aynı miktarda şeker üretmişiz.
3- 10-15 yıl önce 1,5 milyon ton şeker bir sonraki yıla devrederken, bu 1,5 milyonun bir kısmı yeni ürün çıkana kadar tüketilirken eksilen stoklar yeni üretimle tamamlanırmış. Yani bir denge varmış. Artan nüfus ve tüketime rağmen üretim de artmayınca, stoklar 2015/16 döneminde 500 bin tona, ertesi dönemde ise 142 bin tona düşmüş. Yani ülkenin şeker stokunu bitirmişler.
4- Böylece 2003/2004 döneminde 200 bin ton şeker ihraç eden Türkiye, 2016/2017 döneminde 280 bin ton ithal etmiş.
5- 1998’de 500 bin hektar alanda şeker pancarı üretimi yapılıyorken, 2016’da bu 322 bin hektar olmuş. Yani 178 bin hektar şeker pancarı üretiminden çıkmış.
Ortada azalan üretici, azalan üretim, bitirtilen stok, artan ithalat ve azalan üretim alanı varken, sahneye tabii ki birileri girecek. O ise dünya tekel gıdalarının baş oyuncusu nişasta bazlı şurup şirketleri, karşınızda nişasta bazlı şeker (NBŞ)!
NBŞ!
Ülkenin şekerden çıkıp yerine NBŞ’nin ikame edilmesi ithalat yerine üretimle olması çok daha sorunsuz. Sıkışınca “bu da yerli ama” dersiniz. O yüzden ABD’li Cargill’in, ABD ve İngiliz sermayesi ortaklı Amylum, Cargill ve Ülker Ortaklı Pendik Nişasta, Çukurova’nın bağrından çıkmış Tat Nişasta ve Sunar Mısır Türkiye’deki NBŞ üretiminin aktörleri. Başaktörü kim derseniz üretim kota paylarına bakalım. 2018’de kotanın yüzde 44’ü Cargill’in, yüzde 31’i Amylum Nişasta’nın, yüzde 14’ü Pendik Nişasta’nın, yüzde 6’sı Tat ve yüzde 4 de Sunar’ın. Yani baş rolde küresel gıda tekelleri var.
NBŞ ŞEKER PANCARININ YERİNİ ALIR MI?
Mevcut politikanın nereye gideceğini anlamak için özelleşme ile daha da azalacak şekerin yerine ne konacağı sorusuna cevap vermemiz gerekiyor. İlki ithalat. O zaten elde var. Bunu herkes öğrendi artık. Beş yıl evvel “yerli kömür ithal kömürün promosyonudur” dediğimizde bu çok özgün bir şey zannediliyordu. Şimdi herkes bunun her sektörde böyle olduğunu biliyor. Zaten 2016 yılı sonunda şekerde gümrük vergisi de kaldırıldı. ZMO’nun o dönem açıklaması şurada var.
İkinci cevap ise NBŞ. Yaklaşık 2,6 milyon ton şekerin yerini alabilmesi için NBŞ üretiminde atık kapasite olması lazım. 2018 yılı için NBŞ’cilerin 267 bin ton üretim kotası var. Peki bu beş fabrikanın üretim kapasitesi ne? 990 bin ton! Bir de ülke pazarına sokmayan ve dünyaya NBŞ ihraç eden beş fabrika var, onların da 350 bin ton kapasiteleri var. Yani ortada 1,34 milyon ton kullanılabilecek kapasite var.
Çok açık ki özelleştirme yolu ile üretim ve şeker pancarı bitirilecek, yerini şeker ithalatı ve NBŞ üretimi alacak. Az gelirse NBŞ’de de ithalat başlaması akıllarına gelebilir ki kesin gelmiştir bile.
CARGILL RAPORU: YERSEN
Cargill firması geçen ay bakanlarımıza “Şeker Piyasası Mevcut Durum ve Değerlendirme Raporu”nu sundu. Raporda “siz şeker fabrikalarını satın bizimle çalışın” mealinde pek çok bilgi vardı. Nitekim özelleştirme konusunda yapılan öneri tam bir şaheser. Cargill özelleştirme ile hem şeker tüketimini patlatmak hem de istihdamı düşürmek istiyor. Mesela toplam şeker tüketimi son yıllarda 3 milyon tonu geçmezken 2023’de 5 milyona yakın tüketim tahmini yapıyorlar. Raporda özelleşme ile 2023 yılına kadar 46 bin 971 kişinin istihdam edileceği belirtiliyor. Son basamakta yer alan o bir kişi kim bilmiyoruz ama ortada mevcut serbestleşme politikası ile işini kaybeden 4 yüz bin çiftçi ve aileleri ile birlikte 2 milyona yakın insan var. Yani Cargill tam bir “yersen” raporu hazırlamış, gayet kötü, tutarsız ve işine gelenin yer aldığı bir rapor.
SON SAHNE
Devlet yıllarca şeker pancarı üreten çiftçi sayısını azaltır, üretim alanını düşürür, artan şeker üretimini ise NBŞ ile sağlamaya başlar. Ama ortada 2016/17 döneminde 1,2 milyon ton şeker üreten, 2016 yılında 3,6 milyar TL’lik satış yapan bir Türk Şeker Fabrikaları A.Ş. ve onların fabrikaları vardır. Türk Şeker Fabrikaları A.Ş. 10 milyar TL’ye varan şeker sektörünün başrol oyuncusudur. Bu pazarın birilerine aktarılması gerekiyor. Bu birileri NBŞ üreticileri ve ithalatçılar. Nasıl EBK özelleşince arsaları inşaat sektörüne katıldı, 14 fabrika da satılınca bu arsaların önemli bir kısmı AVM, rezidans olacak. Böylece pazar ithalatçılara ve NBŞ’cilere, arsası da inşaat sektörüne, çimentocuya gidecek.
MUTLU SON
Aynı filmi bu yaz yaşamıştık. Yaşamıştık diyorum, çünkü izlemedik, filmin sonunu değiştirdik.
O zaman kent içinde kalan sanayi tesislerini şehir dışına çıkartan ve çıkarttığı zaman mera ya da zeytinlik ile karşılaşırsa istisna getiren Üretim Reformu Paketi adlı torba kanun meclise gelmişti. 20-30 yıl evvel yapılan OSB’lerin arsaları şimdi nasıl kent içinde kalmışsa ve değerlenmişse 50-60 yıllık şeker fabrikalarının böyle çok arsası, arazisi vardır. O zaman peynir ve zeytin üreticileri ve tüketicileri birleşmiş, politik olarak meclisi çevrelemişti. Böylece ilgili iki madde torbadan çıktı.
Güzel haber hemen geldi. Yağmadan kurtulan zeytinlikler üretim rekoru kırdı. Zeytin üretimi ilk kez bu sene 2 milyon tonun üstüne çıktı. Bu herhalde tasarıyı durduranlara doğanın bir hediyesi idi. Yani OHAL’e rağmen olmaz denilen şey oldu, yani siyasetin gerekçelerine rağmen zeytin ve peynir bir şekilde kazandı.
14 şeker fabrikasından Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesi 3 Nisan'a, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan'a, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan'a kadar teklif verilebilecek.
Şimdi arsası AVM’ciye, pazarı NBŞ’ciye gidecek bir özelleştirme var karşımızda. Şimdi filmin son sahnesi çekiliyor. Ya kızıp, bahane üretip, iş yapmayıp kazanmalarını izleyeceğiz ya da filmin son sahnesinde rol alıp asıl sorumluya dokunup mutlu sonla perdeyi kapatacağız. Böylece şeker fabrikalarının özelleştirilmesi iptal ettirilerek doğa ve toplum yeni bir yağmadan kurtulacak.
Şeker fabrikaları AVM, şeker pazarı ise NBŞ’cilerin olacak mı? Aslında karar vermemiz gereken sadece bu!
Diğer Kaynaklar ve Yararlanılan Raporlar:
https://www.esk.gov.tr/tr/10097/Et-ve-Sut-Kurumu-Tarihcesi
TÜRKİYE ŞEKER FABRİKALARI A.Ş. Sektör Raporu 2016
Tarımsal Ekonomi Ve Politika Geliştirme Enstitüsü ,Ürün Raporu Şeker Pancarı ve Şeker 2015.
Şeker-İş, Türkiye’de Nişasta Bazli Şeker Üretimi Ve Dünya Gerçekleri, 2017
Pankobirlik Şeker İstatistikleri. Nisan 2017