Selahattin Demirtaş: Bütün koşulları AKP kontrol edemez
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Edirne F Tipi Cezaevi'nde 14 aya yaklaşan tutukluluğunu ve siyasi gelişmeleri Gazete Duvar’a değerlendirdi. “İşimi geri istiyorum” talebiyle açlık grevlerini sürdüren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için bir türkü yaptığını söyleyen Demirtaş, “Grup Yorum’un seslendirmesini isterdim” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’la söyleşi için tutuklanmasından birkaç gün önce Meclis’te sözleşmiştik. Yüz yüze yapmayı planladığımız o söyleşiyi 14 ay sonra, avukatları aracılığıyla, mektupla gerçekleştirebildim. Yanıtlar uzaktan, Edirne F Tipi Cezaevi'nden, duvarların arkasından geldi az evvel... Anayasa Mahkemesi’nin, yaptığı başvuruyu ret kararına dair bir açıklama yok söyleşide çünkü Selahattin Demirtaş soruları yanıtladığında mahkeme henüz başvuruyu görüşmemişti. Bir yılı aşkın süredir hâkim karşına çıkarılmadan cezaevinde tutulan, kendi ifadesiyle “rehin alınan”, Meclis’teki üçüncü büyük partinin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, seçmeninin hitabıyla 'Selo Başkan' ya da 'Selocan'ın sorularımıza verdiği yanıtlar arasında bir de şiir bulunuyor. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça için yazdığı ve bestelediği “Aç Kaldık Özgürlüklere” adlı şiiri için şöyle diyor Demirtaş, “Amatör bir sanatçı olarak onların şahsında bütün açlık grevi eylemcileri için burada bir türkü yaptım. Müziği de fena olmadı hani, bir gün duyarsınız belki. Aslında Grup Yorum’un seslendirmesini isterdim.” Biz de istedik ki bu samimi yanıtlar Selo Başkan’ın kendi kaleminden çıktığı haliyle size ulaşsın. Bu yüzden noktasına, virgülüne dokunmadan yayınlıyoruz.
'ER GEÇ MAHKEME SALONUNDA DA SİYASET ARENASINDA DA HESAPLAŞMA OLACAK'
Tutuklandıktan tam 13 ay 3 gün sonra tutuklu bulunduğunuz dosyadan yargılanmaya başladınız, ancak “güvenlik” gerekçesiyle duruşmaya getirilmediniz. Sizi Diyarbakır’dan Edirne’ye götürebilen devlet nasıl oluyor da Edirne’den Ankara’ya getiremiyor? Birçok hak ihlali, hukuksuzluk yaşanıyor, ancak şahsınıza özel bir muamele yapılıyor gibi. Sizce nedir bunun nedeni?
Diğer HDP’li tutsaklar gibi benim hakkımdaki sözde suçlamaların da tamamı siyasi faaliyetler kapsamındaki konuşmalarımdır. Bizi yargılayan mahkemeler ve hakimler de bunun farkında. Ama beni özellikle 13 aydır tek bir duruşmaya dahi çıkarmayarak bu rezaletin görünür olmasını engellemeye çalışıyorlar. Biz tutuklanmadık, rehin alındık. Bunu teşhir edeceğimi bildikleri için şimdiye kadar hakim karşısına bizzat çıkarmadılar. Tutukluluğu uzatarak fiili cezaya dönüştürdüler zaten. Ama bundan nereye kadar kaçabilirler ki? Er geç mahkeme salonunda da siyaset arenasında da hesaplaşma olacaktır.
HDP 3’üncü Olağan Kongresi 11 Şubat’ta yapılacak. Mahkeme ise sizin duruşmanız için 14 Şubat’a gün verdi. Sosyal medyada bu tarihe atfen duruşmanıza “Dünyanın bütün sevgilileri birleşin!” çağrısı yapanlar oldu. İşin esprisi bir yana mahkemenin kongrenin 3 gün sonrasına duruşma tarihi vermesi, AYM’nin duruşmanızdan bir gün önce başvurunuzu görüşmesi tesadüf olabilir mi?
Siyasette ve siyasi davalarda tesadüf denen şey çok çok istisnadır. Bizim bütün dava süreçlerimiz en başından beri tek bir siyasi merkezden planlanıp koordine ediliyor. Ancak HDP’nin Olağan Kongre tarihi henüz netleşmedi. Bir, iki hafta öncesinde veya sonrasında da yapılabilir. Fakat bu yine de dünyanın bütün sevgililerinin birleşmesine engel değil :) Ancak sevgilerimizi birleştirerek nefreti, ırkçılığı, savaşı bertaraf edebiliriz. Bu nedenle çağrıyı birçok açıdan anlamlı buluyorum. Tabii kimse bunu eski sevgilisini rahatsız edecek şekilde fırsata dönüştürmeye de kalkmasın :))
'HDP’YE DAHA AHLAKSIZCA SALDIRILIYOR AMA SALDIRI BÜTÜN TOPLUMA, DEMOKRATİK GELECEĞİMİZEDİR'
Başbakan Binali Yıldırım, Meclis Genel Kurulu’nda bütçe görüşmeleri sırasında görevden alınan belediye başkanlarına değinirken “DBP’lilerin durumu özel, ona girmiyorum” dedi. Başbakan, “Bugün itibariyle görevden uzaklaştırılan 106 belediye başkanı var. Bunların 93'ü DBP'li, 9'u Ak Partili, 3'ü MHP'li, 1 tanesi CHP'li” diye konuştu. Siyasi iktidar belediyeler konusunda ne yapmaya çalışıyor? Yerel seçimin yapılmayacağını iddia edenler var. Bu mümkün müdür?
AKP ve Erdoğan rejimi, yürüttüğü sistematik baskı politikalarıyla demokrasinin sınırlarını her adımda biraz daha daraltıyor. Bir yandan yaydığı korku ile toplumu sustururken diğer yandan da bu suskunluk ortamının yarattığı imkanları “Allah’ın bir lütfu” olarak görüp adım adım ‘tek adam rejimi’ni inşa ediyor. Türkiye’de demokrasi zaten kurum, kural ve kültür olarak tam anlamıyla inşa edilmemişti. Ama AKP var olanı da aşama aşama imha ediyor. Mesele sadece HDP’ye veya belediyelere yönelik kayyum, tutuklama gibi uygulamaların “özel” olması değildir. Evet, HDP’ye “özel” bir ayrımcı anlayışla daha fazla ve daha ahlaksızca saldırıyorlar. Fakat saldırı bütün topluma ve demokratik geleceğimizedir. AKP’nin gücü yeterse tek bir seçim bile yapmadan yıllarca ülkeyi KHK’lerle, ‘tek adam rejimi’yle yürütmek ister tabii. Ama gücü yeterse.
Tüm siyasi partiler adeta olası bir baskın seçime hazırlık yapıyor ama AK Parti yöneticileri, bizzat Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçimin zamanında yapılacağını söylüyorlar. Siz bir erken/baskın seçim bekliyor musunuz?
AKP-MHP ittifakı kendileri açısından en uygun atmosferi yaratır yaratmaz erken seçime gidecektir. Yaratamazlarsa normal süresine kadar her türlü entrika ile sonuçları kendi lehlerine çevirecek tedbirleri aldıktan sonra seçime gidilecektir. Yani seçim tarihini belirleyecek olan AKP, Erdoğan falan değildir, koşullardır. Koşulların nasıl şekilleneceği de birçok değişken faktöre bağlıdır. Bunların tamamını da AKP kontrol edemez, edemiyor. Seçim tarihleri ile ilgili kim, ne söylerse spekülasyon yapmış olur. Bizim bu ihtimaller yerine “Şu anda ülkede seçim koşulları var mı? Yok ise bunun için nasıl bir mücadele yürütülmeli?” gibi soruları ve cevaplarını tartışmamız daha anlamlı ve elzem olandır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “baraj düşürülmeli” ve adını kendisinin koyduğu “cumhur ittifakı” önerilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Siyasi iktidar Bahçeli’nin hem baraj hem ittifak önerilerine önce olumlu yanıt verip son olarak barajın kaldırılmayacağını açıkladı. Bahçeli, geçtiğimiz günlerde de HDP’nin de CHP ile ittifak yapacağını ima etti. MHP Genel Başkanı ne demeye, ne yapmaya çalışıyor?
MHP aslında Türk siyasetinin en köklü partilerindendir. Fakat 7 Haziran seçimleri akşamıyla birlikte deşifre olan Erdoğan-Bahçeli ittifakı ilkesizliği, omurgasızlığı nedeniyle MHP’yi parti olmaktan çıkardı. MHP uzun süredir AKP’nin müttefiki olmaktan çok, bir komisyonu gibi çalışıyor. Bahçeli’nin MHP’si şu anda yüzde 3-4 civarında bir halk desteğine sahiptir. Yüzde 5’e bile düşse MHP barajı aşamayabilir. Bahçeli de bunun farkında. Bu nedenle Erdoğan’a koşulsuz sunduğu desteğin diyeti olarak ya ittifakı ya da barajın düşürülmesini dayatıyor. Baraj elbette kalkmalı, MHP de dahil pek çok parti TBMM’de temsil edilmelidir. Ülkenin demokratik bir gelecek inşa edebilmesi açısından bunu anlamlı buluruz. Fakat Bahçeli bunu, bir demokrasi kaygısıyla hareket ederek önermiyor. Tam tersine demokrasi güçlerini parlamento ve yürütmenin dışında bırakabilmek için öneriler yapıyor. Kendileri bilir tabii ki ama bu şekilde kurabilecekleri ittifakın adı “tek adam” ittifakı olabilir ancak. Buna da “cumhur” falan değil, buz gibi faşizm denir.
Reza Zarrab’ın tanık olduğu mahkemeyi takip edebiliyor musunuz? ABD’deki bu yargılama sürecinde ortaya atılan iddiaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Söz konusu iddiaların çok daha vahimi Türkiye’de 17-25 Aralık sürecinde gündeme gelmişti zaten. Bu iddialar hiçbir şekilde etkili bir soruşturmaya tabi tutularak adil bir yargılama sürecinden geçmedi. Cemaat yargısı da o dönemki soruşturmaları “adil” yürütmedi. Sonrasında olaya el koyan AKP etkisindeki yargı ise olayı tümden kapattı. Olması gereken şey adil bir soruşturmanın ve bağımsız bir yargı sürecinin Türkiye’de işlemesidir. Fakat bugünkü koşullarda bu imkansızdır. Belki bir gün yargı üzerindeki ağır siyaset vesayeti kalkınca olabilir tabii.
ABD’de görülen davanın ise Türkiye’de trilyonları çalınan yoksul ve emekçi halkın mağduriyetiyle hiçbir alakası yoktur. Tamamen dış politikada argüman oluşturarak, ABD lehine TC Devleti’ni sıkıştırma amaçlı bir davadır. Ama bunun sorumlusu elbette bu rezaletlerin yaşandığı dönemde üstünü örten AKP’dir. Gelin görün ki, AKP, her türlü kepazelikten “sahte bir mağduriyet” öyküsü çıkarmayı başarabilme yeteneğindeki bir illüzyoniste sahiptir. Ama illüzyonistler aynı numarayı ne kadar çok tekrarlarsa inandırıcılığını da o kadar yitirirler. Halk artık bu bayat mağduriyet numaralarından bıkmaya başladı. Şapkadan tavşan falan da çıkmıyor zaten.
'CHP’NİN 'AZ SONRA AÇIKLIYORUZ' TAVRI İRRİTE EDİCİ'
CHP’nin açıkladığı Man Adası belgeleri için Başbakan Binali Yıldırım sahte dedi. Size göre bu belgelerin anlamı nedir?
Belgeler sahte mi değil mi bilemem. Ancak muhatapları Man Adası’ndan milyonlarca dolar geldiğini zaten kabul ettiler. Savcılar da yakında takipsizlik kararı verip ortada suç falan yok diyecekler. Konunun ahlaki boyutu, haksız kazanç veya rant boyutu yeterince tartışılmadan mesele kapatılmak isteniyor. Velev ki bu paraların tamamı yasal olsun hatta Türkiye’de vergisi bile ödenmiş olsun, kimse bu kişilere bu paraları bu kadar kısa sürede nasıl kazandığını sormayacak mı? Para geldi mi yoksa gitti mi, belgeler sahte mi gerçek mi tartışması son derece sığ ve gereksizdir. Asgari ücretin 1404 TL olduğu bir ülkede bu kişilerin milyon dolarları nasıl ve hangi yolla kazandıklarıdır önemli olan.
Burada CHP’nin tarzı da son derece irrite edici olmuştur. “Az sonra, pek yakında açıklıyoruz” gibi bir yolla kimseden hesap soramazsın. Bu tarzla senin gerçek derdinin fakir fukaranın hakkını savunmak değil sırf Erdoğan’ı ve AKP’yi sıkıştırmak olduğu izlenimi doğar. Oysa bunu siyasi çıkar için değil,sadece halkın çıkarı için yaptığını hissettirebilirsen sonuçları farklı olur.
Hükümet Afrin’e girmeyi konuşuyor. Afrin’e olası bir operasyon ne gibi sonuçlar doğurur?
AKP Hükümeti ve Erdoğan uzun süredir akılcı bir dış politikadan kopmuş durumdalar. Ekseni olmayan, hedefi netleşmemiş, stratejik plandan yoksun bir dış politika nedeniyle Türkiye Ortadoğu’nun en çok kaybeden ülkelerinden biri oldu maalesef. Bunun üzerine bir de anlaşılmaz biçimde Kürt fobisi ve düşmanlığı da eklenince işler iyice çığırından çıkıyor.
Türkiye şu anda Afrin’e işgal amaçlı girmek yerine Rojava’yı ve oradaki (PYD dahil) güçleri nasıl Türkiye’nin müttefiki haline getirebilirim diye kafa yorabilse bu hepimiz açısından daha hayırlı sonuçlar doğurur. Rojava halkının yürüttüğü onurlu mücadeleye destek amacıyla Rus veya ABD askerleri yerine Türkiye’den asker gidebilseydi, ki çözüm süreci devam etse belki bu noktaya gelinebilecekti (Süleyman Şah Türbesi operasyonu bir başlangıçtı), hem Kürtler ve diğer halklar hem de Türkiye için en iyi sonuçlar ortaya çıkabilirdi. Bence Afrin’e operasyon yerine bu alternatif gündemleşmelidir.
‘EMPERYAL GÜÇLER ÜÇÜNCÜ DÜNYADA SAVAŞ POLİTİKALARIYLA VAR OLABİLİYOR”
ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma kararını açıklayan Trump, Ortadoğu’da yeni bir savaşı mı körüklemeye çalışıyor?
Irak ve Suriye’de siyasi çözüm ihtimalleri devreye girer girmez yeni bir gerilim ve çatışma alanının peydah olması tabii ki tesadüf değil. Bütün emperyal güçler gibi ABD de Ortadoğu başta olmak üzere 3’üncü Dünya’nın, yani en yoksulların yaşadığı yerlerin tamamında savaş, katliam, gerilim politikaları ile var olabiliyor. Bunu görmek için kâhin olmak gerekmez, ancak her seferinde bu oyunlara düşmek için ya aptal ya da alçak olmak gerekir ki, Ortadoğu’da bu türden siyasetçiler ve liderler bolca vardır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Filistinli çocuklara, eylemcilere çok sert müdahalede bulunan İsrail askerlerini eleştirdi. Aynı anda sosyal medyada Türkiye’de çocukların gördüğü muamelelerle ilgili paylaşımlarda bulundu insanlar. Filistinli çocuğa sahip çıkarken, Türkiye’de neden Berkin Elvan’ın annesi yuhalatıldı, Uğur Kaymaz’ın Kızıltepe’deki heykeli neden kayyım tarafından kaldırıldı?
Bu tutarsızlıklar bundan ibaret olsa keşke. Saymakla bitiremezsiniz maalesef. İnsan siyasette ilkeli duruşu bir defa kaybetti mi, düşüşün sınırı yoktur. Filistinli çocuk konusunda haklıdır ama kendi pratiği bu söylemi zayıflatıyor. Bunun çok da umurunda olduğunu sanmıyorum doğrusu.
'HİÇBİR SAĞ PARTİ TÜRKİYE’NİN UMUDU OLAMAZ'
HDP’nin önümüzdeki sürece dair izleyeceği yol haritası nasıl olmalı? Bu süreçte partinize özeleştiri çağrısı yapmıştınız. Bu yapıldı mı sizce?
HDP yeni bir kongre sürecini yaşıyor, bunu en iyi şekilde yapacağına inanıyorum.
İYİ Parti’nin çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz? İYİ Parti yöneticileri “HDP’den bile oy alıyoruz” diyorlar. Yine aynı isimler, bazı Kürt illerinde yaptırdıkları anketlerde çıkan sonuca kendilerinin dahi şaşırdıklarını söylüyorlar. İYİ Parti’ye çıkan o oylar acaba Barzani’ye bağımsızlık referandumu sürecinde sarf edilen ağır sözlerin sonucu Ak Parti’den kaçan oylar mı? Yoksa bölgede görev yapan asker, polis vd. devlet görevlilerinin oyları mı?
Parti kurmak ve siyasi faaliyette bulunmak demokratik ve meşru bir haktır. Türkiye nüfusunun ekseriyeti ezilen kesimlerden oluşuyor. Gerek sınıfsal, gerekse inanç, kimlik, yaşam tarzı veya cinsiyet kimliği açısından ezilen milyonların kurtuluşu ancak sol politikalar ile mümkün olabilir. Hiçbir sağ parti Türkiye’nin umudu olamaz. Kalıcı çözümler de üretmez. HDP’ye oy veren seçmen HDP’nin tapulu malı değildir. Elbette HDP’li seçmeni ikna etmeyi başaran herhangi bir parti özgür iradeli seçmenin desteğini alabilir. Fakat seçmenimiz çok politik ve örgütlüdür. Dikkat etsinler, HDP’li seçmeni örgütlemeye gittiklerinde daha ne olduğunu anlamadan seçmenlerimiz onları da HDP’li yapabilirler.
Türkiye’nin gündemini gazeteciler olarak takip ederken başımız dönüyor. Cezaevinden dışarısı nasıl görünüyor?
Buradan gündeme odaklanmak, seçici davranmak ve herhangi bir konuya yoğunlaşmak daha kolay haliyle. Tavsiye ederim yani :)
‘TÜRKÜMÜ GRUP YORUMUN SESLENDİRMESİNİ İSTERDİM’
Nuriye Gülmen’e tahliye, Semih Özakça’ya beraat kararını bir hukukçu olarak nasıl yorumladınız?
İşten atılmaları da, tutuklanmaları da, haklarındaki kararlar da tamamen politiktir. Hukukla uzaktan yakından alakası yok ki, bir hukukçu olarak değerlendireyim. Ama amatör bir sanatçı olarak onların şahsında bütün açlık grevi eylemcileri için burada bir türkü yaptım. Müziği de fena olmadı hani, bir gün duyarsınız belki. Aslında Grup Yorum’un seslendirmesini isterdim. Sözleri şöyle:
AÇ KALDIK ÖZGÜRLÜKLERE
Sarılmaz yürek yarası
Derinde kanar durulmaz
Dur ben saram, dur ben ölem
Sevdaya günah yazılmaz
Sorulmaz gülüm sorulmaz
Ölüme koşan yorulmaz
Yaraların bende sızlar
Namerde merhem sorulmaz
Ay gecenin penceresi
Zındanda kördür açılmaz
Dur ben açam, dur ben ölem
Güzele ölüm yakışmaz
Sorulmaz gülüm sorulmaz
Ölüme koşan yorulmaz
Yaraların bende sızlar
Namerde merhem sorulmaz
‘EN ÇOK KIZLARIMI ÖZLEDİM’
En çok neyi özlediniz?
Kızlarımı.
Sosyal medyayı en iyi kullanan isimlerden biriydiniz. Bu nedenle “kettle’dan tweet atmak” esprisinin gerçek olmasını dileyen bir kitle var. Sizin esprili paylaşımlarınızı özlüyor insanlar. Sizin hesabınızdan daha sık ve sizin sözcüklerinizle, üslubunuzla paylaşımlar yapılamaz mı?