Selçuk Mızraklı

Selçuk Mızraklı'yı dört duvar arasına hapsedenler şunu umursamadılar ya da hesaplayamadılar: Mızraklı, o dört duvar arasına hapsedildiğinden bu yana, Diyarbakırlılar için ayrıcalıklı bir sevgiye mazhar oldu.

Vecdi Erbay verbay@gazeteduvar.com.tr

Selçuk Mızraklı ile Kırklar Dağı'nın eteğindeki kafelerden birinde söyleşi yapmıştık. Dicle, baharın coşkusuyla On Gözlü Köprü'nün ayaklarının altından akıyordu. Hevsel Bahçeleri yeşilin tonlarıyla neşelenmişti. Seçimlere günler kalmıştı ve havada bir heyecan kokusu vardı.

Söyleşinin sonunda, "Diyarbakır için sence ne yapılabilir? Aklına gelen üç şeyi söyle" demişti bana. Seçim yaklaşıyordu ve "Memleket için neler yapılabilir?" diye herkes gibi, naçizane ben de düşünüyordum elbette. Onun başkan seçileceğine inanıyordum ve söylediklerim aslında yurttaş talebi niteliğindeydi. Üçüncü talebimin içinde espri de vardı. Gülmesini beklemiştim ancak o, bu talep üzerinde ciddiyetle düşündü. Zaten benim tanıdığım Selçuk Mızraklı üstlendiği bütün işleri büyük ciddiyetle, disiplinle ve hakkını vererek yapıyordu.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye başkanı olacaktı ve bunun için heyecanlıydı. Ankara'da tıp fakültesi öğrencisiyken Diyarbakır için duyduğu heyecanın bir benzerini yaşıyordu. Onunla aynı dönem Ankara'da öğrenci olan arkadaşları gün gelir anlatırlar belki o dönemin heyecanını.

***

Diyarbakır'da seçim heyecanı vardı, evet. Belediyelere halkın oylarıyla eşbaşkan seçilenlerin yerlerine kayyım atanmıştı. Diyarbakır milletvekili olan Selçuk Mızraklı, partisinin de önerisiyle, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne aday olmuştu. İlçelerden köylere seçim çalışmasına katılıyordu. Ondan, "Yoruldum" şeklinde bir şikayet duymadım ancak onunla birlikte çalışanlardan "Selçuk hoca bizi çok yordu" serzenişini çok duydum.

En güçlü rakibi ise Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım olarak atanmış olan kaymakam Cumali Atilla idi. Atilla için belediyenin ve iktidarın olanakları seferber edilmişti. Ancak çok büyük bir dezavantajı vardı kayyım Atilla'nın: Arkasında halk desteği yoktu. Sokağa bir koruma ordusuyla çıkıyordu ve o koruma ordusunun içinde yapayalnız kalıyordu. Bu, biraz acıklı bir durumdu ve o, ya bunun farkında değildi ya da pek umursamıyordu.

Kayyım Atilla seçimden sonra şehri terk etti.

*

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı seçilen Selçuk Mızraklı, koltuğa oturduktan kısa bir süre sonra kayyım Atilla'nın kendisi için inşa ettirdiği makam odasının görüntülerini paylaştı. Bu makamı daha sonra Mızraklı ile birlikte de gezmiştik. Gördüklerim karşısında şaşırmıştım, eskilerin deyimiyle "küçük dilimi yutmuştum", gençlerin jargonuyla söylersem "gözlerim kanamıştı".

Görüntüleri kibarca "şatafatlı" diye tarif etmek mümkündü. Saltanat makamı hakkında hak ettiği sözcükleri kullanmak, iktidarın kayyımına hakaret olarak değerlendirilebilirdi. İktidar atadığı kayyımın arkasında durabilir ve eleştiri yapanların başına türlü belalar salabilirdi.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım olarak atanan kaymakam Cumali Atilla şimdi ne yapıyor? Bunu bilmiyoruz ama kadayıf için harcadığı paranın hesabını vermediğini biliyoruz. Tıpkı adları yolsuzluğa, usulsüzlüğe  rüşvete karışmış diğer kayyımlar gibi... İktidar, kayyımlarını kayırdı, kayırmaya devam ediyor.

***

Selçuk Mızraklı heyecanını yitirmeden Diyarbakır için çalışmaya başladı. Öte yandan Diyarbakır Valisi Hasan Basri Güzeloğlu, Mızraklı'nın seçildiği günün ertesinde görevden alınması için girişimlerde bulunmuştu bile.

Güzeloğlu'nun talebi kısa sürede kabul gördü ve Mızraklı'nın yerine, 3 ay sonra kayyım olarak atandı. Kayyım atama işleminden yaklaşık 2 ay sonra, bir itirafçının beyanıyla tutuklanan Mızraklı'ya, "Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma” iddiasıyla 9 yıl 4 ay 15 gün hapis cezası verildi. Mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından bozuldu. Yeniden yargılandı ve önceki gün mahkeme, Mızraklı'ya bir kez daha 9 yıl 4 ay 15 gün ceza vererek tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Avukat Mehmet Emin Aktar, mahkemenin kararıyla ilgili şunları söyleyecekti: "Dosya esastan bozulmasına, mahkeme heyeti tamamen değişmesine rağmen aynı cezanın verilmesi 'yargılama' sürecinin anlamsız olduğunu bir kez daha bize gösterdi."

*

2019'da belediye seçimleri için çok sayıda başvuru yapılmıştı. HDP'den belediye başkanı ya da belediye meclis üyeliği için başvuranların kahraman olduğunu düşünüyordum. Çünkü onlardan önce belediye başkanlığı yapanların hepsinin yerine kayyım atanmıştı. Haklarında davalar açılmış, kimi mahpusta kimi sürgündeydi. Üstelik seçim hazırlıkları yapılırken iktidar, kaybedilen belediyelere yeniden kayyım atanacağını beyan ediyordu. Bu tehdite rağmen HDP'den aday olanlar, kahraman sıfatını hak ediyorlardı.

Selçuk Mızraklı da bana sorarsanız bir kahramandı. Mesleğinde en iyilerden biriydi, bütün Diyarbakır'ın tanıdığı bir doktordu. Sivil toplum örgütleri içinde rol almış, örneğin yoksullukla mücadeleyi önceleyen Sarmaşık Derneği'nin en diptekilere ulaşmasına önemli katkılarda bulunmuştu. Milletvekili seçilmişti ve Kürt milletvekilleri için pek de güvenilir olmayan dokunulmazlık zırhını kazanmıştı. Ama belediye başkanı görevini icra etmek üzere tereddüt etmeden bu zırhtan feragat etmişti.

Diyarbakır'ın doktor ve siyasetçisi Selçuk Mızraklı şimdi hapiste. Doktorluk mesleği, aktif siyaset ve halkı arasında duvarlar var. Mızraklı'yı dört duvar arasına hapsedenler şunu umursamadılar ya da hesaplayamadılar: Mızraklı, o dört duvar arasına hapsedildiğinden bu yana, Diyarbakırlılar için ayrıcalıklı bir sevgiye mazhar oldu.

***

AK Partli bir milletvekili geçtiğimiz günlerde mecliste yaptığı konuşmada, belediyelere yeniden kayyım atanacağını, halk iradesinin gasp edileceğini hiç sıkılmadan söyledi. Bu beyan ya da tehdit, yerel seçimler için son aşamaya gelindiğine dair işaretlerden bir olarak kabul edilebilir.

Kürt illerinde ise HEDEP'ten adaylık için başvurular başladı. Kulislerde net olmayan, karışık bilgiler geliyor. Mardin  Van, Diyarbakır gibi şehirlerde HEDEP'in adayının kim olacağı merak konusu. Bu şehirler, demoklesin kılıcı gibi tepede duran kayyım uygulamasına dirayetle itiraz eden bir adayı hak ediyor. Ve tıpkı Selçuk Mızraklı gibi itirazın simgesi olmaya aday çok isim vardır.

***

Bir kitap: "Zap Nehri Giryan Ağlar" (Sîtav Yay.) avukat, siyasetçi ve yazar-şair Hamit Geylani'nin yeni şiir kitabı. Geylani, "Üstat şairlerin affına sığınarak" şiir anlayışını, "Şiir aynı zamanda yaşanan ve yaşanmakta olan dramlara ve insan onurunu inciten uygulamalara karşı durmalıdır" diye tarif ediyor. "Zap Nehri Giryan Ağlar" bu şiir anlayışıyla özellikle Kürtlerin yaşadıklarına odaklanan şiirlerden oluşuyor. Geylani, Kürtlerin yaşadıklarını şiirle anlatmaya ve unutturmamaya çalışıyor.

Hamit Geylani, diğer Kürt siyasetçiler gibi türlü eziyetler çekti, hapis yattı ve 6 yıllık cezası istinaf aşamasında. En son telefon ettiğinde sesi iyi gelmiyordu. Umarım en kısa zamanda sağlığına kavuşur.

Tüm yazılarını göster