Selçuklu toprağına ricat: 2018 seçimleri MHP seçmen coğrafyası
2015’te hükümet karşıtlığı zemininde tekrar İç ve Doğu Anadolu’da yükselmeye başlayan MHP, 2018’de Erdoğan’la ittifak halinde eski kalelerine daha güçlü olarak dönüş yaptı. Ülkenin batısında İyi Parti’ye kan kaybederken, parti için çok önemli olan Adana ve Mersin’de yarı yarıya bölündüler. 1977’den farkı, belki şimdi Karadeniz ve İç Ege’de daha güçlü olmaları. Karadeniz’i de AKP ittifakının getirisi görmek gerek.
Hasan Keser*
24 Haziran seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) seçim anket tahminleri ve beklentilerinin tersine, oyların yüzde 11,1’ini alarak 2015 Kasım seçimlerinde aldığı oy oranını korumuş oldu. Kadrolarından ve tabanından İyi Parti’nin kopmasına rağmen bunu başarabilmelerinde, asıl geleneksel oy kaynakları olan bölgelerde önceden kaybettikleri oyları geri kazanmalarının etkili olduğu görülüyor. Bu bölgeler, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) tabanının da geniş bir kısmını meydana getiren İç ve Doğu Anadolu bölgeleri. Buralarda, AKP ile MHP arasındaki geçişkenlik göz önünde bulundurulduğunda, ittifak olarak katıldıkları milletvekili seçimlerinde milliyetçi seçmenin, tekrar kendi partisine oy vermeye yöneldiği sonucunu çıkarabiliriz.
2018 oy dağılımı, merkezinde Yozgat’ın bulunduğu, onu Kırıkkale, Kırşehir, Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri, Sivas, Çankırı gibi illerin çevrelediği; kuzeye Tokat’tan Orta Karadeniz’e ilerleyen; doğuda Erzincan, Bayburt, Gümüşhane, Erzurum, Iğdır hattını izleyen; batıda Konya, Afyon, Kütahya’nın bazı ilçeleri üzerinden İç Ege’ye, Ankara, Bolu yoluyla Düzce ve Sakarya’ya uzanan; güneyde de Adana, Osmaniye, İçel ve çevresinin oluşturduğu bir coğrafyayı işaret ediyor. Bu -bazı bölgeler hariç- kabaca, 1980 öncesi MHP’nin güçlü olduğu yerlerle örtüşen, genelde konjonktürel faktörlerden daha az etkilenip, daha kalıcı ve sağlam bir parti özdeşleşmesinin mevcut olduğu ve bazılarınca ‘Selçuklu coğrafyası’ olarak adlandırılan bir bölge. Tabii ki, örtüşmede şaşıracak bir şey olmasa bile milliyetçi hareketin tarihi açısından, seçmen coğrafyasında değişiklik yaşadıkları da bir gerçek. Bunun izini sürmek için hikayeyi başa sarmak gerekiyor.
1969-1977
MHP, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nden sonra yeni ismiyle ve Alparslan Türkeş liderliğiyle girdiği ilk genel seçim olan 1969 yılında yüzde 3 oy aldı. Tek milletvekilliğini Adana’da Türkeş’le yüzde 8,9 oy alarak kazandı. Partinin yüksek oy aldığı iller başta Adana, Mersin, Niğde olmak üzere Doğu Akdeniz ve muhafazakar İç ve Doğu Anadolu illeriydi. 1973 seçimlerinde, parti bir önceki seçimlerdeki oy oranını korudu (yüzde 3,4). 1977’de ise oylarını yüzde 6,4’e yükseltmiş ve 16 milletvekili çıkarmıştı. Bu çıkışta Süleyman Demirel’in Milliyetçi Cephe hükümetine katılmasının nimetlerinden faydalanması etkin oldu. Üç milletvekili çıkaran partiye iki bakanlık verilmişti.
İller bazında bakıldığında homojen bir dağılım görülmüyordu. MHP 1977’deki çıkışında Batı bölgelerinde oylarını arttıramamıştı. Oy tabanı İç ve Doğu Anadolu’yla sınırlı kalmıştı (Bora ve Can, 1991:69). Ancak, günümüze benzerliği açısından ilginç olarak, bölgedeki oylarını esasen Milli Selamet Partisi’nden (MSP) devşirmişti! (1)
Sonuçta, ileride de MHP’nin ana tabanı olarak kalacak bölge 1977 seçimleriyle ortaya çıkmıştı. Yozgat merkezli bir üçgen düşünecek olursak, bir ucu kuzeybatıya uzanıyor (Kırıkkale, Çankırı, Tosya), güney ucu Çukurova’ya iniyor, doğudaki ucu da Erzurum’a uzanıyordu. MHP’nin 1977’de Erzincan, Çankırı, Yozgat ve Bingöl merkez belediyelerini de eklemeliyiz.
1987-1995
12 Eylül’den sonra Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) olarak girilen ilk seçimlerde ancak yüzde 2,9’a ulaşıldı. Fikirleri iktidarda olan bir parti için bu sonuç hayal kırıklığı olmuştu. 1989 yerel seçimlerinde alınan yüzde 4,1 henüz 1977 tepe noktasından uzak olsa da MHP’nin eski coğrafyasında yeniden doğuşuna vesile olacaktı. 1987 ve 1989 seçimlerinde MÇP Batı bölgelerde eskisinden de kötü sonuçlar aldı; ancak tabanının olduğu iç bölgelerde Anavatan Partisi’nin oy kayıplarından yararlanabildi. 1989’da Yozgat, Elazığ, Erzincan ve Kırıkkale belediyelerini kazandılar.
1990’larla beraber MHP’nin seçmen coğrafyasında ilk büyük değişiklikler gözlenmeye başlandı. 1991 seçimlerinde Refah Partisi (RP) çatısı altında girildiğinden, bu atlandığında ilk seçim 1994 yerel seçimleriydi. 1994’te ülke genelindeki yüzde 7,9 oranı, bir yıl sonraki genel seçimlerde yüzde 8,2 oldu. Bir yanda Güneydoğu’da şiddetlenen savaş, diğer yanda yükselen popüler milliyetçilik olgusu MHP’nin o güne dek oy çıkartamadığı kesim ve bölgelerden de oy alabilmesi anlamına geliyordu. Geleneksel bölgesinde ise RP’nin yükselişinin gerisinde kaldılar. 1994-1995 arası MHP özellikle Akdeniz bölgesinde artış sağladı. Adana, Mersin, Antalya, Hatay’da kısmen iç göçe reaksiyon olarak kısmen de Türkmen oylarına bağlı olarak oylarını arttırdılar (Bora ve Can, 2004:326). Batı’da ise nispeten homojen bir yükseliş görülüyordu.
1999 ve 2002
1999 seçimlerindeki yüzde 18 oy oranı şu ana değin MHP’nin ülke genelinde ulaşabildiği en yüksek oy oranı oldu. Kısa dönemli gelişmelerin seçmen tercihinde önemli rol oynadığı 1999 seçimlerinde MHP, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla birlikte oluşan milliyetçi havayı Demokratik Sol Parti gibi oya dönüştürmekte başarılı oldu. Zaten güçlü olduğu iç bölgelerde birinci parti haline gelerek yüzde 25’leri geçiyor, İç Ege’de (Afyon, Uşak, Manisa) ve Karadeniz’de (Trabzon, Samsun) ciddi oy artışları görülüyordu. Parti, İstanbul ve İzmir’de ilk defa yüzde 10 barajı sınırında oy oranına kavuşmuştu. Açıkel’in (2003:197) de belirttiği gibi metropollerde ilk kez yaygın biçimde oy alınmaya başlanmıştı.
Üç yıl sonra, 2002 seçimleri, bir ‘toplu cezalandırma seçimi’ olarak MHP’yi de tekrar 1999 öncesi pozisyonuna döndürdü. MHP 1995’te aldığına yakın bir oy alabildi (yüzde 8,4) ve baraj altında kaldı. Fakat, oy oranı benzerliği, siyasal coğrafya açısından geçerli değildi artık. Yeni AKP faktörü, deyim yerinde ise MHP’yi kendi can evinden vurmuştu. Aşağıda 1995-2002 karşılaştırması yapılan grafikte altı çizili iller AKP’nin yüzde 40’ı geçtiği illerdir. Buralarda MHP oyları 1995 seviyesinin altında kalmıştır. Bununla beraber, MHP İç Batı Anadolu’da yeni bir taban bulmuştu.
İlçeler bazında bakarsak, en yüksek oyları Devlet Bahçeli’nin memleketi Osmaniye ile Mersin, Kırşehir’de toplaşmıştı. İç Ege’de de Afyon-Bolvadin başı çekiyordu. MHP, Güneydoğu’da yine birkaç ilçe dışında varlık gösteremiyordu.
2007 VE SONRASI-AKP YILLARI
MHP 2007 seçimlerinde aldığı yüzde 14,3 oy ile tekrar Meclis’e döndü. Bunda, seçim öncesi esen milliyetçi-ulusalcı mobilizasyonun yanı sıra medyanın MHP’yi AKP ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yanında bir üçüncü güç olarak işaret etmesinin de yönlendirici etkisi bulunuyordu. İlçeler bazında ilk dikkat çeken, en bariz özellik, MHP’nin Güneydoğu’da zaten az olan desteğinin giderek seyrelmesiydi. Buna karşın haritanın Batı kısımları daha da koyulaşmakta, MHP tabanını genişletmekteydi. 2002 seçimlerinde tercihlerini Genç Parti ve merkez sağ partilerden yana kullanmış bir kısım seçmenin bu kez tercihini MHP yönünde yapmış olmaları muhtemeldir.
Meclise girmesiyle beraber AKP yıllarında, MHP Güneydoğu dışında üç efektif partiden biri olarak tabanını kemikleştirdi. Daha önce İç ve Doğu Anadolu taşrasına hitap eden bir partiyken 2009 yerel seçimleriyle Adana Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere Osmaniye, Isparta, Manisa, Balıkesir, Uşak, Kastamonu, Bartın, Karabük, Gümüşhane il merkezlerini kazandı. 2009 ve 2011’da AKP’nin İç ve Doğu Anadolu’daki baskın durumunu ise bozamamıştı. 2011’de alınan yüzde 13 oy AKP-CHP kutuplaşması içerisindeki siyasal tabloda, genelde oy oranının korunduğunu gösteriyordu. Kuzeydoğu’da Bilecik-Sakarya-Düzce hattındaki yükselişin haricinde dikkat çekişi bir gelişme, Başta Ege olmak üzere, kıyı şeritlerinde CHP’nin oy artışlarının MHP’yi olumsuz etkilemesiydi.
2011 yılında diğer rakiplerin yokluğu durumunda AKP, İç ve Doğu Anadolu’da bazı yerlerde, ikinci parti olan MHP’ye yüzde 50 oy oranı gibi farklar yaratabiliyordu. Birkaç yıl içinde bu fark erimeye başladı. Hükümetin Kürt açılımına, Suriyelilerin göçü politikasına karşı yaygınlaşan tepkiler; Gezi olayları, yolsuzluk iddiaları, AKP-Cemaat çekişmesiyle değişen siyasal dinamikler MHP’nin oy oranını arttırdı. Dikkat çeken, MHP’nin kendi ‘eski kaleleri’nde oylarını yükseltmesiydi. Bunun ilk göstergesi 2014 yerel seçimlerinde alınan oydu: İl Genel Meclisi toplamlarında alınan yüzde 17,6’lık oy, partinin 1999’da ulaştığı tepe noktasına yakın bir yerdeydi. Nitekim 2016 Haziran seçimlerinde yüzde 16,3 oy aldılar. Ancak arada geçen kaotik aylar sonrası yapılan kasım seçimlerinde alınan oy yüzde 11,9’a düştü. İç ve Doğu Anadolu’da alınmış oylar aynı şekilde tekrar AKP’ye döndü.
Çözüm sürecinin sonlandırılması, Güneydoğu’da ve sınır ötesinde yapılan askeri harekatlar, darbe girişimi ertesi Recep Tayyip Erdoğan’ın politikalarına verilen destek, Başkanlık sistemine geçişin desteklenmesi şeklinde 2018 erken seçimlerine gelinen süreçte; kamuoyunda partinin AKP’nin geliştirdiği milliyetçilik söylemi etkisinde eriyeceği öngörüsü yaygınlaştı. MHP içerisindeki çekişmelerin, muhalif kanadın ayrılıp İyi Parti’yi kurmasıyla sonuçlanması bunu daha olası hale sokuyordu. Ancak 24 Haziran seçim sonuçları Devlet Bahçeli’nin birkaç senelik tutum değişiminin ve AKP ile ittifakın, partinin ilk coğrafyasında geri tepmediğini, aksine buralardan Kasım 2015’te AKP’ye dönmüş oyların tekrar elde edildiğini gösteriyor. Bu yükseliş, batı ve kıyı bölgelerde İyi Parti’ye kaybedilen oyları telafi ettiğinde MHP’nin toplamda yüzde 11,1’i bulmasını sağlıyor.
Haritadaki düşüş ve yükselişi anlamlandırmak için İyi Parti oyu ile AKP oyundaki değişime bakılmalı.
Marmara, kıyı Ege, Akdeniz, Batı Karadeniz bölgelerindeki azalma İyi Parti’ye kayan oy miktarını gösteriyor. Bunlar MHP’nin 1990’ların ortalarından itibaren kademeli olarak oyunu arttırdığı yerler. Buralardaki seçmenin iç bölgelere göre, görece daha seküler, Cumhuriyet’in modernleşme projesi ve ilk dönemleriyle daha barışık, dünyaya karşı daha az kapanmacı ve daha az reaksiyoner yapısı, parti içi ayrışmasında tercihlerini İyi Parti’den yana yapmaya sevk etmiş görünüyor. Bununla beraber, İyi Parti’nin oylarını sadece MHP’deki azalışla açıklamak yetmiyor; diğer partilerden de kaymaların olduğu açık.
Güneydoğu’da aynen AKP gibi artışlar görülüyor olsa da bunlar oransal olarak küçük ve zaten yerel ve etnik dinamiklere bağlı olarak, milliyetçilerin öteden beri kısmen oy almış olduğu yerler. Buralar Malatya, Adıyaman, Kilis ile Urfa ve Antep’in bazı ilçeleri. Yukarıda 2002 seçimleri haritasıyla karşılaştırıldığında, buraların aynı olduğu görülmekte.
Asıl üzerinde durulması gereken boyut, İç ve Doğu Anadolu’da MHP’nin 2015’te kaptırdığı oyları geri kazanmış durumda olması. Kayseri, Sivas, Erzurum, Konya, Yozgat, Kırıkkale, Erzincan, Maraş Kütahya, Düzce gibi yerlerde, özellikle il merkezlerinde, İyi Parti’ye de gitmiş oylara rağmen önemli bir artış sağlanmış. Samsun-Rize şeridi aynı şekilde oyun arttığı bir bölge. Diğer bir yanda, Suriye sınırına mücavir ilçelerde de (Hatay-Kilis) artış belirgin. MHP’nin artış yaptığı bu bölgeler aynı zamanda AKP’nin de güçlü olduğu alanlar. Giderek ikiye kutuplaşan ve liderlerin öne çıktığı bir siyasal iklimde, Recep Tayyip Erdoğan ve AKP’ye sempatiyle yaklaşmış ancak MHP’nin karşıt tavır takınması nedeniyle oyunu ona vermeyen aradaki geçişken seçmenin, partinin politika değişikliği ertesi aynı havuza giden seçimlerde asli parti kimliğine oy verdiğini ya da daha amorf bir ideolojik çerçevesi olan ve kadrolarının patronaj ilişkilerinin yarattığı olumsuzluklarla yıprandığı AKP’den desteğini çektiğini düşünebiliriz.
ÜÇ BÜYÜK ŞEHİR
Milliyetçi hareket ne kitlesi ve kadroları ağırlıklı olarak kırsala dayanan ne de tamamıyla kentleşme dinamiklerinin doğurduğu bir akımdı. İç ve Doğu Anadolu’nun orta kademe şehir ve kasabalarında etkindi. Mekansal yakınlık ve bağlar nedeniyle Adana ve Ankara’da nispeten daha güçlü olageldi. İstanbul ve İzmir sanayi havzalarında Türkiye ortalamalarının altında, Ankara’da ise üzerinde olmuştur. 1999’daki sürpriz başarısında bile İstanbul ve İzmir’den ancak yüzde 10’lar civarı pay çıkarabilmişti. Üç büyük şehirde, her halükarda ülke eğilimlerine benzer bir seyir izlediler. Sadece son seçimde İzmir’de yüzde 5 puanlık kayıp atipik durumda; ki bu da kolayca İyi Parti faktörüyle açıklanabilir.
SONUÇ
Sonuç olarak, seçmen coğrafyası açısından MHP için 2015’lerde başlayan bir süreç hızlanarak belirginleşmiş durumda. Görece dar bir İç ve Doğu Anadolu tabanıyla başlamış olan milliyetçi hareket, 1990’larda önce Çukurova-Akdeniz’le genişlemişti. 2000’lere gelindiğinde, daha önceden kendisine pek şans tanımayan Ege, Marmara gibi coğrafyalarda, Karadeniz kıyı kesimlerinde, İzmir ve İstanbul metropollerinde yer edinebilmişti. 2002 sonrası AKP iktidarı dönemi, bu tabloda değişiklik yarattı. Aynı muhafazakar coğrafyanın doğurduğu öteki siyasal akımı olan AKP’nin hegemonyasında MHP’nin buradan aldığı oylar oldukça sınırlandı. Parti, AKP muhalifi tutumuyla (tabii, sağ siyaset sınırları dahilinde) ülkenin Batı ve kıyı kesimlerinde yer bulabiliyordu. Batı’da bu konuda rekabet ettiği rakibi CHP idi, bu anlamda başarısı CHP’nin performansına ve ideolojik konumuna bağlıydı. Bütün bu genel denge, muhafazakar seçmen açısından pek de popüler olmayan hükümet politikalarının terk edilmesiyle değişti. 2015’te hükümet karşıtlığı zemininde tekrar İç ve Doğu Anadolu’da yükselmeye başlayan MHP, 2018’de Erdoğan’la ittifak halinde eski kalelerine daha güçlü olarak dönüş yaptı. Ülkenin batısında İyi Parti’ye kan kaybederken, parti için çok önemli olan Adana ve Mersin’de yarı yarıya bölündüler. 1977’den farkı, belki şimdi Karadeniz ve İç Ege’de daha güçlü olmaları. Karadeniz’i de AKP ittifakının getirisi görmek gerek. Bütün bunlarla, milliyetçi hareket tabanının Ege ve Akdeniz’de silindiğini iddia edemeyiz. Bunu, belki de İyi Parti’nin performansı ve ideolojik konumlanması tayin edecek. MHP de ülkenin içinde bulunduğu kutuplaşmada bu konumda durdukça, geri döndüğü bu alanda sınırlı kalacak. İttifak içindeki AKP içinde erimemeye ya da oy kapmaya çalışacak. Erime tahmini bu seçimde gerçekleşmedi. Bunun olmasını ya da bu geçirimli kitlenin MHP’yi seçeceğini öngörmek için seçmenlerin AKP ile MHP arasında tercihlerini neye dayandırdığına dair çalışmalar gerek.
Ağaoğulları, M.A. (1998) “Aşırı Milliyetçi Sağ” I.C. Schick ve E.A. Tonak (der.) Geçiş Sürecinde Türkiye, Belge Yayınları
Akgün, B. (2002) “Twins or Enemies: Comparing Nationalist and Islamist Tradition in Turkish Politics” Middle East Review of International Affairs, 6(1):17-35
Bora, T. ve K. Can (1991) Devlet Ocak Dergah: 12 Eylül’den 1990’lara Ülkücü Hareket, İletişim Yayınları
Bora, T. ve K. Can (2004) Devlet ve Kuzgun: 1990’lardan 2000’lere MHP, İletişim Yayınları
Çelikel, F. (2003) “Mapping the Turkish political landscape through November 2002 elections” Journal of the Southern Europe and the Balkans 5(2):185-203
(1) Ağaoğulları (1998:230) bu değişimi açıklarken, bu illerin farklı mezhep gruplarının (Sünni-Alevi) iç içe yaşadığı iller olduğunu, MHP’nin saldırgan milliyetçi-dinsel söyleminin MSP’nin daha ‘uzlaşmacı’ söylemlerine yeğlendiğini belirtir. Akgün de (2002) solcu Bülent Ecevit’le işbirliği yapılmasından memnun kalmayan MSP seçmeninin MHP’ye kaydığını belirtiyor.
* Bilkent Siyaset Bilimi, ODTÜ Sosyoloji mezunu