Selda Terek: Kıskandığını değil, kıskançlığını yen

Çevirmen ve senarist Selda Terek ile yeni romanı Utanmaz'ı konuştuk. Terek, "Bence en toksik duygu kıskançlık. Kendinden memnun olmama halidir, içinde negatif anlamlar barındırır" diyor.

Abone ol

Süleyman Turna

DUVAR- Çevirmen ve senarist Selda Terek’in yeni romanı Utanmaz Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Geçmişte yaşanan birtakım çatışmaların yıllar sonra katlanarak devam etmesini konu edinen ve erotomani bozukluğu üzerinden devam eden Utanmaz, Terek’in değişiyle “dizi film tadında bir roman”.

Utanmaz okurlarıyla yeni yeni buluşurken biz de Terek’le konuştuk. Kendisine romanın yazılış sürecini, aşk-nefret ilişkisi ve yeni projelerini sorduk.

Utanmaz, Selda Terek, 352 syf., Destek Yayınları, 2022

Utanmaz nasıl ortaya çıktı. Kitabın yazım sürecine dair neler söylemek istersiniz?

12'nci romanım yerine senaryo yazmak peşinde olduğum bir dönemde yayınevinden gelen bir teklif üzerine ortaya çıktı. "Erotomani duygu durum bozukluğu olan birini çalışır mısın?" dediler. Dönüp hayatımdaki ve çevremdeki kişileri taradım, geçmişe baktım. Bununla ilgili epeyce malzemem vardı. Psikiyatr dostlarımdan destek aldım ve bir kısmı kurgu bir kısmı da gerçek yaşamdan esinlenilmiş dizi film tadında bir roman çıktı ortaya. İşi açıkçası ben de şaşırdım. 

"Bir gün biri gelir, zaaflarınızı ortaya çıkarır ve siz vaktiyle kınadıklarınızı hatırlar, utanırsınız." Ön kapaktaki bu cümle romanı özetler nitelikte. Sizce insanı yaptıkları değil de gizledikleri, bastırdıkları mı belirler?

İnsanı belirleyenin hem yaptıkları hem yapamadıkları hem de yapmadıkları olduğunu düşünürüm. "Evet" ve "hayır" diyebildiklerimiz kadar diyemediklerimiz de karakterimiz ve duygularımız üzerinde belirleyici rol oynuyor.

'GEÇMİŞ DEĞİŞMEZ, BAKIŞ AÇIMIZ DEĞİŞEBİLİR'

Utanmaz, lise yıllarından başlayan çatışmaların yaklaşık yirmi yıl sonraki yansımaları üzerine kurulu. Her şey değişse de geçmiş değişmiyor herhalde. Sizce insanın geçmişten kurtulması mümkün mü?

Geçmiş değişmez belki ama geçmişe bakış açımız değişebilir. Elbette geçmişten kurtulmak mümkün. Bugün geldiğimiz, gelebildiğimiz noktadan memnunsak, bunda geçmişin de payı olduğunu hatırlamamız gerekiyor. Geçmişi kabullenip, çıkarımımızı yapıp, dersimizi alıp yolumuza devam etmeliyiz. Takılı kalmak travma demek. Gerek yok... Aşmak insanın kendi elinde. Bu gücümüz var, inanın.

Romanın en baskın duygularından biri de kıskançlık. Siz bu duyguyu romanda nasıl kullandınız? Dengeyi yakalamak için önerileriniz neler?

"Kıskandığını değil kıskançlığını yen!" diyorum. Bence en toksik duygu kıskançlık. Özenmek motive eder, kıskanmak değil. Çünkü kıskanmak içinde negatif anlamlar barındırır. Kendinden memnun olmama halidir. Denge için "Kendin olmaktan vazgeçme ama en iyi versiyonun ol" diyebilirim ancak.

'HİÇBİR ŞEYİN TEK BİR YÜZÜ YOK'

Romandaki bir diğer denge de aşk ve nefret ilişkisinde. Buna hayranlıkla düşmanlık da diyebiliriz. Karakterler bir ip cambazı gibi bir o yana, bir bu yana savruluyorlar. Hepsinin haklı olduğu bir yan var mı, ne dersiniz?

Diyalektik seviyorum. Farklı bakış açıları seviyorum. Empati seviyorum. Hiçbir şeyin tek bir yüzü yok. Bize göründüğü kadar değil hayat. Bugün her alanda iletişim kazaları yaşanıyor, sebep işte bu: Sadece kendi algıladığımızı doğru zannediyoruz. Dinlemek, anlamak için vaktimiz yok belki de. Herkes bir ölçüde haklı, haksız, doğru, yanlış... Niyetimiz varsa köprü kurmaya, kurarız; yoksa böyle savrulup gideriz...

Yazarlığın yanında eğitmenlik, çevirmenlik, senaristlik ve editörlük de yapıyorsunuz? Bu iş kollarının roman yazarlığınıza nasıl bir etkisi oldu?

Yaptığım işler birbirinin tamamlayıcısı olduğu için faydasını görüyorum diyebilirim. Tabii aralarında bir sıralama yap deseniz yazarlığı birinci sıraya koyarım. Yaratıcı güç orada. Öte yandan hepsinde iyi olmak çabam var ve tekrar altını çiziyorum; bu işlerin hepsi birbirini besliyor.

Bize bir kitap ve bir film tavsiye edecek olsanız bunlar hangileri olurdu?

Mutlaka seyretmişsinizdir: Stephan King’in "Esaretin Bedeli" filmi. Kitabı da filmi de şahanedir. Hatta pek çok kişi bilmez o eserin Stephan King’in aşağı yukarı 100 sayfalık novellasından çıktığını. "Yeşil Yol" da öyle.

Son zamanlarda neler yapıyorsunuz? Masanızda bizim için neler var?

Yazmak, eğitimler, projeler devam, ama kendim için şahane bir şeye adım attım 2023’te: O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz diyerek bir pop korosuna üye oldum ve tabii spor son hızıyla devam. Bu benim için masada olanlar... Okurlar için ise bir sürprizim var: Novella serisi. 80-100 sayfalık roman küçüğü, hikâye büyüğü bir tarz novella. Stephan Zwaig’ın bu tip eserleri çoktu. Çok zevklidir okuması çoooook.