Selim Kuneralp yazdı: Joe Biden’ın dış politikası

Biden-Erdoğan görüşmesi öncesinde ABD'nin Trump ve sonrasındaki dış politikasını değerlendiren Selim Kuneralp, Türkiye'nin yüzünü Batı'ya dönmesini ihtimalini olumlu gelişme olarak nitelendirdi.

Abone ol

DUVAR - Emekli büyükelçi Selim Kuneralp, Finans ve Ticaret sitesinde yayınlanan yeni yazısında ABD Başkanı Joe Biden'ın dış politika anlayışını ele aldı. Önceki dönem ABD Başkanı Donald Trump ile Biden'ı kıyaslayan Kuneralp, Trump'ın ABD geleneklerini ihlal edişini ve iki liderin diplomasiyle yaklaşımındaki farkı inceledi. Biden'ın birçok ülke ile ilişkilerde yöntemi ve tavrı değiştirdiğini aktaran Kuneralp, Türkiye konusunda da ABD'nin Biden'la birlikte u dönüşü yaptığını belirtti.

14 Haziran'da gerçekleşecek Biden-Erdoğan görüşmesini de bu çerçevede değerlendiren Kuneralp'in yazısından bir bölüm şöyle:

"Biden’ın dış politikayı kişisel ilişkilerle değil, kurumlar vasıtasıyla yürütme tercihi kendini Türkiye ile ilişkilerinde de göstermiştir. İktidara geldiği ocak ayından bu yana Cumhurbaşkanı Erdoğan ile sadece bir defa telefonda görüşmüş, ilk yüz yüze görüşmesini de 14 Haziran tarihinde NATO zirvesi münasebetiyle Brüksel’de yapacaktır. Ancak, Biden’ın başkan olarak yapacağı bu ilk Avrupa ziyaretinde arka arkaya G7, NATO, AB-ABD zirveleri ve Putin ile görüşme gerçekleşeceği için Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yapılacak görüşmenin pek de uzun olmayacağını tahmin etmek mümkündür.  Bundan sonra kişisel temaslardan ziyade kurumsal ilişkilere öncelik verileceği, son günlerde ülkemize ABD tarafından yapılan resmi ziyaretlerden de görülmüştür.   

Biden’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'sine selefinden daha az hoşgörülü olduğu son zamanlarda yapılan açıklamalarda kendini göstermektedir. 2015 olaylarını soykırım olarak tanımlayan açıklama bunlardan biridir.  Belki de en ağırı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Hamas-İsrail çatışması sırasında kullandığı dili Musevi düşmanı olarak tanımlaması gelmektedir.  Antisemitizm batıda ve özellikle ABD’de çok ciddi bir suçlamadır.   ABD’nin bu suçlamayı müttefik olduğu farz edilen bir ülkenin liderine yöneltmiş olması o ülkenin artık büyük ölçüde dışlandığının göstergesidir.  Türkiye’nin ABD’deki algısına verdiği zarar ise ölçülemeyecek kadar büyüktür.  Türkiye’yi ziyaret eden Dışişleri Bakan Yardımcısının resmi temasları yanında insan hakları ile STK ile kamuoyu gözü önünde temaslar yapması ve onlara destek mesajları vermesi de Trump döneminde pek görülmeyen anlamlı bir jesttir. Biden’ın başkan yardımcısı iken ülkemize yaptığı bir ziyaret sırasında gazeteci Can Dündar’ın eşi ve oğlunu kabul ederek onlara destek verdiği de hatırlanmalıdır. Erdoğan ile görüşmede insan hakları, hukuk ve demokrasi konularının gündeme gelmesi kuvvetle muhtemeldir.

ABD ile ülkemiz arasındaki ilişkilerde karşılaştığımız sorunların kataloğunu ve tahlilini yapmaya çalışmayacağım.  Kamuoyu bunların farkındadır. Ancak Biden döneminde Türkiye lehine çözüm olabileceğini sanmıyorum.  Çözüm veya en azından ilerleme ancak S-400, Halkbank, Doğu Akdeniz, PYD vs gibi konularda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şimdiye kadar göstermediği bir esneklikle mümkün olabilir. Biden’ın soykırım açıklamasına tepki gösterilmemiş olması köprüleri atmama iradesinin göstergesidir şüphesiz. Somut sorunların çözümünde bu iradenin gösterilip gösterilmeyeceğinin ipucunu 14 Haziran görüşmesinde belki görürüz. Daha fazlası bir mucize olur. 

Ancak, Erdoğan’ın Rusya ile hiçbir alanda çıkarlarımızın örtüşmediği bilinciyle yüzünü tekrar batıya çevirmiş olması olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte ülkemizin batı dünyası içinde hak ettiği yeri alması tarihinde ilk defa gerçek bir demokratik, laik, hukuka dayalı yönetime kavuşması ile mümkün olabilir.  Bunun ise kısa zamanda gerçekleşmeyeceği açıktır.  Yine de dış baskıyla dahi olsa bu yönde atılacak en ufak adımların bile milletimizin yararına olacağına bence şüphe yoktur."

YAZININ TAMAMI