Selin Sayek Böke: 6 ayda büyük bir ferahlama olacak
CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, 6 ayda büyük bir ferahlamayı hissettirecek programı hazırladıklarını belirterek, "Yapacağımız ilk iş durum ve hasar tespit komitesini kurmak olacak" dedi.
DUVAR - CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke gündeme dair açıklamalarda bulundu. Böke, iktidara geldiklerinde sanayiciden işçisine, KOBİ’sinden sendikasına her kesimin masada olduğu Ekonomik Sosyal Konseyi toplayarak kararları tartışma ve uzlaşmayla alacaklarını söyledi. Türkiye ekonomisinin en büyük gücünün KOBİ’ler olduğunu kaydeden Böke, “Türkiye ekonomisi KOBİ’lerle uçacak” dedi. Böke, teşviklerin doğru üretime ulaştığı, birlikte karar verilen bir ekonomik demokratikleşmeyi sağlayacaklarını ifade etti.
Ekonomim'den Maruf Buzcugil ve Canan Sakarya'nın sorularını yanıtlayan Böke şunları aktardı:
TERCİHLERİ DEĞİŞTİRECEĞİZ: Öyle bir enkaz ki, hem devlet kurumlarının yok edilmiş olması hem de ekonominin ihtiyaç duyduğu yol göstericiliğin ortadan kalkmış olması; bunun sonucunda da üretimden gelire, enflasyona, istihdama çok kapsamlı bir kriz durumu var. Türkiye’nin hak etmediği bir tablo. Bir enkaz devralıyoruz derken şu özgüvenle söylüyoruz; bu enkaz kaldırılabilir, bunu kaldırabilecek tek yetkin siyasi anlayış da yeni bir iktidar olabilir. Mevcut iktidar bile isteye bu enkazı yarattı, dolayısıyla bu iktidar değişmediği sürece Türkiye ekonomisinin enkazdan çıkması mümkün değil. Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç var. Bunun belki de en belirgin ve hızlı etkilerinin hissedileceği yer de ekonomi. “Bile isteye” diye vurguluyorum çünkü ekonomi bir tercihler bütünüdür ve siyaset ekonomide kaynakların nereye kullanılacağına, nereden toplanacağına ilişkin bir tercih ortaya koyar. İktidar belli bir siyasi tercihle kaynakları nerede kullanacağını, kime aktaracağını seçti. Biz bu tercihleri değiştireceğiz. Çok gerçekçi bir yerden ‘enkaz’ diye tarif ediyorsak da aynı gerçekçilikle bu enkazı çok çabucak kaldırabileceğimiz bir özgüvenle iktidarı hemen devralmaya hazırız.
UCUZ EMEK: İktidar Türkiye’yi ucuz emek deposuna çevirdi ve hepimizi yoksullaştırdı, ranttan yana bir tercih kullandı. Biz emeği ve üretimi yücelten bir yerden tercih kullanacağız. Bu iktidar ne pahasına olursa olsun vitrine koyacağı büyüme modeline odaklanan bir model sundu. Biz hak temelli, sosyal adaleti gözeten, bir sosyal kalkınmayı vaat ediyoruz. Bugünkü iktidarın tercihlerinin tam aksi yerden hep birlikte zenginleşeceğimiz, emeği ve üretimi yücelten bir kalkınmayı kuracağımızı söylüyoruz. Bunun için de birbirini tamamlayıcı, üretimi teşvik eden aynı zamanda sosyal adaleti tesis eden, bir sürdürülebilirlik perspektifi ortaya koyan yeni bütüncül bir anlayışı tarif ediyoruz. Güçlü sosyal devletin yanı sıra, doğru ve etkin teşviklerle ranttan yana değil üretimden yana bir anlayışı ortaya koyuyoruz.
ENFLASYONDA ÇÖZÜM: Ekonomide yaşanan kriz, iktidarın yönetimde yarattığı krizin bir sonucu. Enflasyona dair çözüm haritası da verimlilik odaklı, yeni üretim stratejisinin gerektirdikleri aynı bütüncül anlayıştan besleniyor. Biz ilk günden bunların hepsini ele alan bir stratejiyi ortaya koyuyoruz. Hem hayat pahalılığını ortadan kaldıracak hem de refahı yaratacak bir programla geliyoruz. enflasyon açısından yol haritası çok net. Bu enflasyonu iktidarın tercihleri, bilimle çatışan, rasyonel olmayan, halkın ihtiyaçlarıyla örtüşmeyen bir dayatma ortaya çıkardı. Bu dayatmayı ortadan kaldırdığınızda zaten sorunu çözmüş oluyorsunuz. Finansal baskılama, aşırı müdahale ile bir yün yumağı yarattılar. Bu yün yumağında onlarca düğüm var ve birbirine karışmış vaziyette. Dolayısıyla tek seferde çekip bunları düzeltmek yerine titizlikle düğümleri çözerken yeni finansal istikrarsızlık yaratmamayı da gözeten bütüncül bir programla enflasyonu çözmemiz gerekiyor.
Enflasyonun çözümü sadece para politikası ile olmayacak. Kalkınma planlarını yeniden düzgün yazan bir strateji ve planlama teşkilatı kurduğunuzda da olacak. Liyakatli, merkez bankacılığını bilen birini Merkez Bankasının başına getirdiğimizde artık siyaset oraya müdahale etmediği, işin ehlinin işi yapacağı bir düzen kurmuş olacağız. Mevcut yönetim anlayışının sonucu olarak büyük döviz şokları yaşadık, bu döviz şokları büyük bir fiyat geçişkenliğinde enflasyonu tetikledi ve oraya yapıştırdı. Şimdi o yapışkanlığı çözmemiz gerekiyor. Bunu araç bağımsızlığı olan, hedefini siyasetin verdiği ama işi yapmayı Merkez Bankasına bıraktığı yeni yönetim anlayışıyla çözeceğiz. Tarımda üretimi ve verimliliği canlandırdığınız zaman gıda enflasyonunda Türkiye’yi şampiyon yapan düzeni değiştirmiş olacağız. Bu da enflasyonu kontrol altına almış olacak. Ekonomiden anladığımız para politikasının maliye politikası ile dengeli yürüdüğü, sosyal adaleti ve verimli üretimi gözeten bir anlayışın olduğu, bunları uygulayacak güçlü bir sanayi, ticaret ve tarım politikasının olduğu bir bütünlük kurmamız gerekiyor. İşte bu bütüncüllük millet ittifakının sunduğu en önemli unsur.
KKM-FAİZ İLİŞKİSİ: Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile faizi gizlediler. Adı faiz olmayan bir faiz ödemesi yapılıyor bütçeden. Esasında ödenecek olan faiz yükünün çok daha üzerinde bir yük, Niye? Çünkü bu tür cin fikirler bir belirsizlik yaratıyor. Nasıl işleyeceğinin bile zaman içerisinde iktidar tarafından bilinmediği ortaya çıktı. Nasıl çözülecek? Bir kere yeni hesap açılmayacak, var olan hesaplar vadesi dolana kadar elbette işleyecek ama zaman içerisine yayılmış çıkış düzenlenecek. Niye buna ihtiyaç var? Yün yumağı örneğini bu yüzden verdim, çok titiz çözülmesi gerekiyor. Atacağınız adımlar yeni finansal istikrarsızlıklara neden olabilir, yeni döviz şokları yeni faiz şoklarına yol açabilir. Bunun olmaması hedefimiz var ve onun için KKM’yi nihayetinde kaldırmaktan söz ediyoruz. Para politikası ile makro ihtiyati tedbirler birbirini ikame etmez, birlikte çalışırlar. Biz de bunu gözeten bir yerden KKM ile ilgili sakin adımları atıyor olacağız.
Şu garabeti de unutmayalım; bir ülkenin yönetimi niye vatandaşını kur şokuna karşı korumayı vadeder. ‘Kur şoku yaratacağım ve bundan koruyacağım’ diyor. Biz de diyoruz ki; ‘bu korumaya ihtiyacınız olmayacak ’çünkü biz kuracağımız güven, liyakat ve üretim düzeni ile kur şoklarını olmadığı bir ekonomiyi kuruyor olacağız.
EKONOMİK REFAH: Yatırımcı ne arar? Güven çıpası arar. Biz kendi iktidarımızla zaten o güven çıpasını tarif etmiş oluyoruz. Liyakatli bir yönetim, sağduyulu bir ekonomi politikası, bilime dayanan, siyasi reflekslerle değil halkın ihtiyaçları ile şekillenen, üreterek zenginleşen bir ekonomik düzen.
Yaptığımız bütün uluslararası görüşmeler takip ettiğimiz bütün uluslararası gelişmeler şuna işaret ediyor ki; artık yatırımcı sürdürülebilirlik, sosyal adalet, iyi bir yönetim anlayışı ve demokrasi ile kendisini güvende hissedeceği mecralar arıyor. Biz bu yatırımların önünü açacağız. Yabancı yatırımcılarla, Türkiye’deki bütün ekonomi kurmayları bir araya geliyor, konuştuğunuzda herkes durup bekleme pozisyonunda. Neyi bekliyorlar, Türkiye’nin yeni hikayesini… Eski hikayesine güven duymadıklarını, yerli yatırımcı da zaten yatırım yapmayarak ortaya koyuyor. Bizim tarif ettiğimiz düzen içinde, önümüzdeki 5 yıl içerisinde 300 milyar doların gürül gürül Türkiye’ye aktığı, üretimi büyüttüğü, istihdam yarattığı bir düzenin çerçevesini ortaya koyuyoruz.
TEŞVİK SİSTEMİ KURACAĞIZ: Ben bir Hataylı, içerden gözlemleyen biri olarak değerlendirmek istiyorum. Büyük bir yıkım yaşandı, can kayıpları var, fiziki üretim kapasitelerinde kayıplar var. Yeniden inşa sürecinde insanların en temel hakkı olan barınma hakkını tesis etmemiz gerekiyor. Onlara sistem ‘bu konutlar güvenli, satın alabilirsiniz’ demiş. 'Başınıza yıkılır' dememiş. Bizim görevimiz yuvasını kaybetmiş olanlara bedelsiz evlerini vermek. KKM’ye ödenen rakamlar bu konutları yapmaya imkan sağlayacak kaynağın olduğuna işaret ediyor. Yaşamlar yıkıldı ve yaşamı ayağa kaldıran ekonomiyi de inşa etmemiz gerekiyor. Sanayinin, üretimin, hizmet sektörünün bütüncül bir şekilde hızla teşvik edilmesi gerekiyor. Genel Başkanımız yeni bir üretim dönüşümünü tarif ederken, şunu birkaç kez söyledi; ‘deprem bölgesine depreme dayanıklı konutların inşası için üretime ihtiyaç var’. Bu hem depreme dayanıklı evleri inşa edecek hem de üretimi var edecek. Biz inşaat sektörünü afete dayanıklı bir teşvik sistemi ile üretir hale getireceğiz.
YIKIMLA KARŞI KARŞIYAYIZ: Türkiye’de yeni bir verimlilik atılımına ihtiyaç olduğu aşikar. Bunun için önce teşviklerin verimliliği artıracak şekilde kullanılması gerekiyor. Bunun bir parçası 418 milyar meselesi. Kaynakların ranta değil üretici güçlere aktarılmasını sağlayacak yeni bir mekanizma. Bunun için de teşviklerin, hibelerin, kredilerin Ar-Ge desteklerinin verimlilik odağı ile verilmesi gerekiyor. Strateji ve planlama teşkilatının kurulması kadar önemli diğer bir şey var; etki analiz ve değerlendirmelerini yapmamız gerekiyor. Bugüne kadar yapılan teşvikler neye yaramış? Bundan sonra verilecek teşvikleri neye göre vereceğiz? Bugün en temel verilere dahi güvenemediğimiz bir yıkımla karşı karşıyayız. Yapacağımız ilk iş durum ve hasar tespit komitesini kurmak olacak. Çünkü önce gerçek durumu tespit etmemiz gerekiyor ki tedavinin detaylarını daha net tasarlayabilir hale gelelim. Veriye olan güvensizliğin kendisi de yıkımın sebeplerinden biri. Bir ülkenin istatistik kurumunun yayımladığı enflasyon verisinin, halkın yaşadığı gerçekle makası bu kadar açılmışsa güven duygusunu ilk yıkan şey budur. Liyakat ile siyaseti besleyen bürokratik yapıyı kurmazsak Türkiye’nin bu yıkımdan çıkması mümkün değil. Bu yıkımdan çıkacak adımları zaten planladık, reçetemiz hazır. 6 ayda büyük bir ferahlamayı hissettirecek şekilde bir program hazırladık.
TÜRKİYE EKONOMİSİ UÇACAK: Demokratikleşme, ekonomik demokratikleşmeyi de getiriyor. Biz bir takım içinde yöneteceğiz, büyük bir ekonomi kadromuz var. Ortak mutabakat metni uzlaşı ile yazıldı. Birlikte çalışma kültürü var edildi. İktidara geldiğimizde Ekonomik ve Sosyal Konsey toplanacak. KOBİ de, büyük sanayici de, sendikacı da, yürütme de masada olacak. Tartışarak, uzlaşarak kararlar verilecek. Toplum bütün finansal baskıya rağmen ‘önümü açın ben yapacağım’ diyor. Türkiye ekonomisin en büyük gücü her türlü koşulda dinamizmini koruyan KOBİ’cilik anlayışı. Burada önüne engel çıkarmayan bir yeni düzen kurulduğunda Türkiye ekonomisinin uçacağına hiç şüphe yok.
EKONOMİK DEMOKRATİKLEŞME: Buna hiç şüphe yok bizim iktidarımızda öyle olacak. Türkiye ekonomisi KOBİ’lerle uçacak. Biz teşvikleri verirken yaygınlaştırmaya odaklanacağız. Herkesin zenginliğin ortağı olmasını sağlayacağız. Büyük sanayici de orada olacak KOBİ de orada olacak, çalışan da. Demokrasiye sahip çıkan, üretmek için yol bulan bir toplumdan bahsediyoruz. Ekonomik demokratikleşme bu açıdan çok önemli. Teşviklerin doğru üretime ulaştığı birlikte karar veren bir ekonomik demokratikleşmeden bahsediyoruz.
Türkiye’nin yeni döneminin ekonomisi içerisinde büyük bir üretim dönüşümüne ihtiyaç var ve Türkiye’deki üreticiler bu dönüşüme hazır. Kamu tarafından teşvike ihtiyaçları var. Hedef gösteren ve o hedefl e uyumlu bir kamu politikasına ihtiyaç var. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sanayiciye ‘dünya ile rekabetinin güvencesi ben olacağım’ diyecek. Dijital ve yeşil dönüşüm bir zorunluluktur, temel hakları merkezine alan yeni bir üretim düzeni zorunluluktur. Çünkü bunları yapmadığınız takdirde dünyadan kopmuş bir üretime hapsolursunuz ve bu yoksulluğu getirir. Biz hep birlikte bir zenginleşmeyi hedefliyoruz. Dijital dönüşüm için destek vermek lazım. KOBİ’lerin hızla teknolojiye erişebilmesi için bir hibe programı başlatacağız. Derdimiz teknoloji birilerinin tekelinde olmasın, herkes üretebilir hale gelsin.
KREDİLERİN ÖNÜ AÇILACAK: Faiz üzerinden yarattıkları garabet ile esasında faizi düşürmek bir yana krediyi erişimi kısıtlayan bir mekanizmayı da ortaya çıkardılar. Sadece miktar üzerinden kimin finansmana erişeceğini belirleyen bir keyfilik oluşmadı, hangi faizle krediye ulaştığınız da aktörler arasında farklılaştı. Kamu bankalarından erişebilecek niteliklere sahipseniz farklı bir faizle karşılaşıyorsunuz. Zaten özel bankalara da yaşadıkları çekinceler nedeniyle erişmeniz imkansız. ‘İstediğime veririm’ diyen, çok siyasileşmiş bir zihniyet. Bunu çözdüğünüz zaman KOBİ’lerin finansmana erişim sorunu zaten ortadan kalkacak. Bugünkü keyfiyeti ortadan kaldıracağız, ikinci olarak rasyonel bir ekonomi politikası ile krediler zaten verilebilir fiyatlarla alınır hale gelecek.