Seray Şahinler: Orhan Veli’nin şiirleri herkesin hayatına dokunur

Gazeteci Seray Şahinler'in, Orhan Veli’nin kız kardeşi Füruzan Yolyapan'ın tanıklığıyla ortaya çıkardığı çalışması 'Ağabeyim Orhan Veli', Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Şahinler, "Orhan Veli’nin şiirleri hemen herkesin hayatına dokunur, herkes ondan bir şeyler bulur kendisinde" dedi.

Abone ol

Zeynep Gür

DUVAR - Orhan Veli’nin “Fırfırım” diye hitap ettiği kız kardeşi Füruzan Yolyapan, ağabeyiyle ilgili anılarını gazeteci Seray Şahinler’e anlattı. Şahinler, hayatı boyunca ağabeyine kardeşlikten öte yoldaşlık, dostluk, sırdaşlık eden 97 yaşındaki Yolyapan’ın tanıklığıyla Orhan Veli’nin bilinmeyenlerini ortaya çıkardı.

“Yüz karası değil kömür karası”, “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı”, “Veli’nin oğluyum tarifsiz kederler içinde”, herkesin kendi ruhundan parçalar bulduğu dizelerden sadece birkaçı... Peki çoğumuzun geleneksel kalıpları kıran “aykırı şair” yönüyle tanıdığı Orhan Veli, günlük yaşamında nasıl biriydi? Şiirlerini nasıl yazıyordu? Ailesi ve dostlarıyla ilişkileri nasıldı? Sevdiği, âşık olduğu kadınlar kimlerdi? Öldüğü gün neler yaşandı? Kanık ailesi haberi nasıl aldı ve tepkileri nasıl oldu?

'Ağabeyim Orhan Veli' isimli kitabıyla Şahinler, ilgi çekici bir Orhan Veli portresi sunuyor.

Seray Şahinler

Orhan Veli’nin kardeşi Füruzan Yolyapan’la yolunuz nasıl kesişti?

2012 yılında Orhan Veli’nin kendi sesinden şiirlerini okuduğu bir kayıt yayımlandı. Bu kayıt, Orhan Veli’nin en sevdiğimiz şiirlerini kendi sesinden dinlemek gibi büyülü bir dünya sunmuştu bana. O sıralar Akşam gazetesinde haber merkezi muhabiriydim. Orhan Veli’ye olan ilgim ve sevgim beni bu kayıtların peşine düşürdü. Kayıtların kız kardeşi Füruzan Yolyapan hanımın izniyle yayımlandığı ve kendisinin hayatta olduğunu öğrendim. Ardından telefonunu buldum ve ziyaret etmek istediğimi söyledim. Kayıtlar üzerine yaptığımız o ilk röportajda Orhan Veli’ye dair hiç bilmediğim detaylara ulaştım. Daha sonra Füruzan Hanım’ı ziyaret etmeye başladım. Sohbet ettikçe Orhan Veli’ye ve Kanık ailesine dair bilinmeyen anekdotlar çıkıyordu ortaya.

Seray Şahinler ve Füruzan Yolyapan

Orhan Veli’nin hayatını konu alan bir kitap fikri nasıl doğdu?

Füruzan Hanım, yıllar içinde farklı yerlere röportajlar vermiş fakat hepsi belli anma günlerinde, birkaç konuyla sınırlı. Ben Orhan Veli’ye dair merak ettiğim birçok şeyi kendisine sordum, sohbetlerimiz sırasında ufacık bir detaydan şahane hikâyeler çıktı. Onun anı ve tanıklıklarının kayıt altına alınması gerektiğini düşündüm. Kitabın temeli bu şekilde atıldı. Orhan Veli çok genç yaşta hayatını kaybediyor. Kız kardeşiyle arasında 10 yaş var. Dolayısıyla Orhan Veli öldüğünde Füruzan Hanım henüz 26 yaşında. Anı ve tanıklıklar bağlamında çok kıymetli detaylar olsa da bunlar bir kitap için yeterli değildi. Benim iyi bir Orhan Veli portresi sunmam için onun hayatına dokunanlara, şiirlerine, kitaplarına, dönemin edebiyat tartışmalarına, aşklarına, Yaprak günlerine atıf yapmam gerekiyordu ki Orhan Veli hem Füruzan Yolyapan’ın ağabeyi hem Türk edebiyatının devrimci şairi olarak sağlam bir zemine otursun. Doğan Kitap ile birlikte bu konu üzerinde çalıştık ve neticede ortaya kız kardeşinin anlattıklarını temele alan fakat ciddi bir araştırma sürecinin getirdiği detaylarla şekillenen 'Ağabeyim Orhan Veli' kitabı çıktı.

Ankara Erkek Lisesi (Orhan Veli soldan dördüncü sırada), 2 Aralık 1932.

Orhan Veli, günlük yaşamında nasıl biri?

Aslında şiirlerindeki gibi biri Orhan Veli… Neşe dolu, şakacı, nüktedan. Tiyatroyu, futbolu, Karagöz-Hacivat oynatmayı, at yarışlarını çok seviyor. Çocuklarla arası çok iyi, Beykoz’daki evlerine gelen çocuklar ona kahve yapmak için sıraya girerlermiş. O da onları eğlendirirmiş. Boğaz’ı çok seviyor, kayık sefalarına bayılıyor.

Muhteşem bir keskin zekası var. Çok yönlü. (Dönemindeki birçok sanatçının olduğu gibi) Ve çok kibar, naif… Füruzan Hanım’ın aktardığına göre hayatı boyunca hiç kimseye kötü bir söz söylememiş.

Ölümünün üzerinden yetmiş yıl geçmesine karşın herkesin hayatında farklı izler bırakan en sevdiğimiz şiirlerin şairi Orhan Veli. Size göre bunun nedeni ne olabilir?

Hayatın her alanına ve herkese dokunması. Yine Füruzan Hanım’ın anlattığı, benim de çok önemli bulduğum bir örnekle bu soruyu yanıtlayabilirim. Yıllar önce Füruzan Hanım’ın evine tadilat için bir usta geliyor, o sırada salonda ağabeyinin büstünü görüyor. Bu kim diye soruyor; Füruzan Hanım da Orhan Veli yanıtını verince usta, “Evet, İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” diyor. Orhan Veli’nin şiirleri hemen herkesin hayatına dokunur, herkes ondan bir şeyler bulur kendisinde. Soma’da maden faciası yaşandığına hepimiz işçileri anarken “Yüz karası değil, kömür karası” dedik. Gerek bireysel gerek toplumsal zeminde karşılık bulur bu şiirler. Bir de tabii dilinin çok sade olması, şiirlerin yazıldığı günün diliyle bugünün Türkçesinin aynı olması onun şiirlerinin bilinirliğini artıyor olmalı.

Ağabeyim Orhan Veli, Seray Şahinler, 240 syf., Doğan Kitap, 2021.

Kitabı hazırlarken Orhan Veli’yle ilgili sizi şaşırtan bir detayla karşılaştınız mı?

Her detay benim için çok şaşırtıcıydı. Ve hepsi ona olan hayranlığımı kat be kat artırdı. Tiyatroya ilgisi, çevirileri, yazar ve şairlerle girdiği atışmalar ve kendisine yönelik eleştirilere çok ince şekilde yanıt vermesi, sanata ve hayata bakışı, köşe yazılarında ele aldığı konular ve bunları sunuş biçimi benim için çok etkileyici ve önemliydi.

Bir de Orhan Veli’nin muhalif bir duruşu var, yazılarına da yansıyor, bu muhaliflik köklerini nerden alıyor? Son şiirlerinde özellikle halk şiirine yönelmesinde bu muhalifliği etkisi de olabilir mi?

Orhan Veli’nin son yıllarında fikir adamlığı yönü kendisini iyice hissettiriyor. Yaprak dergisinde bunun en belirgin örnekleri var. Zaten Yaprak, “fikir ve sanat gazetesi” olarak yayına başlıyor. Dönemin çeşitli mecmuaları için kaleme aldığı yazılarda da bunu okuyabiliriz. Orhan Veli’nin “olgunluk” döneminin 1945-1950 arasına denk geldiğini göz önüne alırsak bu yılların Türkiye ve dünya için çalkantılı olduğu malum. Türkiye’de özellikle siyasi ve beraberinde toplumsal dönüşümlerin kendisini yavaş yavaş hissettirdiği dönemden bahsediyoruz. Ve Orhan Veli’nin çalıştığı Tercüme Bürosu’ndan istifası, Hasan Ali Yücel’in akabinde göreve gelen Reşat Şemsettin Sirer’in antidemokratik tutumu nedeniyle oluyor. Büyük emek verilen Köy Enstitüleri bu dönemde kapatılıyor. Orhan Veli’nin bu ülküye olan inancı tam, haliyle yaşananlardan etkileniyor. Ve haliyle mevcut düzene karşı duruşu belirginleşiyor.

Orhan Veli, Füruzan ve Fatma Nigar Hanım Beykoz Korusu'nda.

Aslında halk şiirinin öğelerini barındıran “Yol Türküleri” adlı uzun bir şiiri var var. 'Destan Gibi' kitabında yayımlanıyor. Onun haricinde Orhan Veli’nin şiirlerinin temelini zaten “halk” oluşturur. Sıradan insanlar dediğimiz konu… “Yazık oldu Süleyman Efendi’ye”, “Bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya” şiirlerindeki atıflar, “Montör Sabri”, “Dalgacı Mahmut” gibi temsiliyetler çok önemlidir.

Muzaffer Uyguner’in bu konudaki tespiti de önemli; “Orhan Veli, daha çok halkın ezilen insanlarının şiirini yazmıştır. Bu arada, elbette üst tabakanın şiirini de yazmıştır. Çünkü halk, şu ya bu sınıf değildir.”

Orhan Veli aşkları ile de ünlü, Nahit Hanım, Bella... Onlara yazdığı şiirler biliniyor, ama Füruzan Hanım bunları bir aşk gibi anlatmıyor, yalın arkadaşlık olarak tanımlıyor. Füruzan Hanım’ın bu tavrı nerden kaynaklanıyor sizce? 

Nahit Hanım, Orhan Veli’nin en büyük aşkı olarak kabul ediliyor. Bella Hanım’a ise bir dönem ilgi duymuş. “Anlatamıyorum” ve “Sere Serpe” şiirlerini ona ithaf etmiş. Kitapta Bella Hanım ile yaptığımız söyleşiler de yer alıyor. Kendisi hayatta.

Füruzan Hanım, Nahit Hanım’ı tanıyor. Onunla ağabeyi hayattayken de öldükten sonra da sık sık görüşmüş. Nahit Hanım’ın ciddiyeti belki bunda bir etkendir… Ağabeyi ve Nahit Hanım ile bir arada bulunduğu ortamdaki sohbetlerin de etkisi olabilir. Kendisiyle yaptığımız ilk görüşmede, “Aşkları hakkında konuşmak istemem. 'Aşk Resmi Geçidi' şiirini Nahid Hanım diye birisine yazdığı söylenir. Ama gerçekten öyle birisi var mıydı yoksa hayalindeki kadın mıydı bilmiyorum” demişti. Fakat daha sonra Orhan Veli ve Nahit Hanım arasındaki mektuplar ortaya çıktı. Füruzan Hanım, mektupların içeriğinden haberdar değildi. Mektuplar yayımlandıktan sonraki ziyaretimde kendisine bu yanıtını hatırlattım. “Bana sorarsanız sevgilisi miydi arkadaşı mıydı diye, bu mektuplar olmasaydı arkadaşı diyecektim. Ama mektuplarda aşk yazıyormuş” demişti. Füruzan Hanım mektupları hiç okumamış.

Bella Hanım’ı ise tanımıyor. Hiç tanışmamışlar. Dolayısıyla şiirlerini ona yazıp yazmadığı konusunda kesin bir kanaat getirmiyor.

.

Başlangıçta Orhan Veli'yi ve Garip akımını destekleyen isimlerin başında Nurullah Ataç’ı görüyoruz, Ataç ile Orhan Veli'nin arası bir dönem sonra açılıyor, bunun nedeni nedir?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum, Nurullah Ataç tıpkı Yaşar Nabi Nayır gibi, Sabahattin Eyüboğlu, Şevket Rado, Erol Güney gibi muhteşem bir portre. Olağanüstü bir entelektüel. Kitabı yazarken araştırma safhasında köşe yazılarını okudum, kendi yazıları da kitaplaşmıştı onlardan faydalandım. Yazar, eleştirmen ve çevirmen olarak önemli görevlerde bulunmuş. Bir kere farklının, iyinin ve yeninin peşinde. Orhan Veli ve arkadaşlarını ilk keşfedenlerden… Kitapta özellikle vurgu yapmak istedim, Orhan Veli’ye yönelik ağır eleştirileri göğüslüyor. Hatta ondan daha çok dikkate alıp eleştirilere bizzat kendisi yanıt veriyor. Haliyle Orhan Veli ve yeni şiir karşıtlarının da karşısına alıyor Ataç.

İkilinin arasının “aşk” meselesi yüzünden açıldığını öğreniyoruz. Nurullah Ataç’ın ilgi duyduğu bir kadın yüzünden… Refik Durbaş ve Erol Güney, bu meseleye daha önceden açıklık getirmiş. Yaşananlar ikilinin arasını bir daha düzeltmeksizin açıyor. Nurullah Ataç, Orhan Veli’ye “Şakuli Solucan” diyor; o da “Nurullah Ata, Trink Galata, Soğan Salata” şeklinde karşılık veriyor. Fakat Nurullah Ataç, Orhan Veli’nin hakkını her zaman teslim ediyor. Bir röportajında “Hakkını inkar etmeyelim. İyi şairdir” diyor. Orhan Veli’nin yanıtı ise şöyle; “Hakkını inkâr etmeyelim, şiirden anlayan adamdır.” Orhan Veli’nin vefatının ardından kaleme aldığı yazılarda yine onun şiir anlayışını, şiirlerinin meselesini anlatmayı hep sürdürmüş.

Orhan Veli, 1939.