'Şeref Dağı'na methiye, zarafetin kudreti ve dayanışmanın radikalliği

Suat Hayri Küçük'ün 'Bento’nun Tuhaf Huyları' romanı Öteki Yayınevi tarafından yayımlandı.

Abone ol

İsyanın, dayanışmanın ve arayışın romanı; tekinsiz bir deneyimin şarkısı, aşikar bir sırrın ifşası gibi çınlıyor 'Bento’nun Tuhaf Huyları'. Yaşamı taçlandırma çabasıyla lanetlenmiş olanların sığındığı bir "Şeref Dağı"na yürür gibi okudum 'Bento’nun Tuhaf Huyları'nı. Sevgili dostum Suat Hayri Küçük’ün düş(ün)sel evreninden çıkan ve içimizde bir yerlere dokunan tuhaf bir roman. Bu romanı anlamak biraz da kendimizi anlama, arama ve hatırlama deneyimine dönüşüyor. Bento karakterini dışarıdan görmek, ona dair başkasıymış gibi konuşmak neredeyse imkansız; çünkü Bento’nun anarşist ruhu, politik tavrı, içsel hesaplaşmaları, uyumsuzluğu ve tekinsiz huyları öyle tanıdık, bildik bir hisle örtüşüyor ki, uzunca zamandır hayatımızda olan biriyle karşılaşmış gibi oluyoruz.

Bento, çoğumuzun fark etmeden yaşadığı ama bizim defalarca üstüne kafa patlattığımız o derin ayrımı sorguluyor: Hayatta kalmak ve gerçekten yaşamak arasındaki fark! Bu hikaye, bireyin kendi karanlığına teslim olmadan, kendinden sapmaya karşı direnişin tutuşturduğu yangınlardan, sönmeye meyletmiş ateşin küllerinden doğma çabasını onurlandırıyor. Bento’nun yükü ağır. Bu yükü birlikte taşıdık bazen, hatta bazen bu yükü omuzlarımızda apoletleştirdik inatla. Bir yükü kanatlaştırmanın etik, politik, estetik biçimlerini peydahladık gündelik yaşamın dümdüz bilgisiyle yetinmeyerek. Bento, burjuva aklın dar ettiği dünyaya teşne olmayan herkesin meydan okumasına bulaşıyor, inat ve ısrarın mırıltısı oluyor. Karanlığın gözlerini arayan her bozguncu gibi Bento da "Yaşamı savunmak gerekir" demenin lisanını arıyor.

BENTO'NUN DOĞAYLA KURDUĞU DERİN BAĞ

Suat Hayri’nin bu romanı yazarken doğaya, insana, isyana ve dayanışmaya olan bakışımızı kurgu estetiği evrenine taşımasını görmek beni hem gururlandırdı hem de kendi yaşantım üzerinde yeniden düşünmeye zorladı. Bento’nun doğayla kurduğu o derin bağ, bizler için çok tanıdık. Kendi yoluna çıkan bir kaçışçı olarak Bento, aslında bizim birlikte yaptığımız doğa yürüyüşlerinde, ormanın derinliklerinde, yalnız kaldığımızda bulduğumuz cevapları simgeliyor. Doğa, Bento’n ruhuna işlerken bizi de içine çeken bir yaşam kudreti olarak en diplerdeki benliğimize de sesleniyor.

Roman boyunca Bento’nun içsel çatışmaları, hayatla kurduğu karmaşık ilişkiler ve özgürlük arayışı ruhumuza dokunuyor ve tam da bu yönüyle hepimizden izler taşıyor. Suat Hayri, bu bağlamda doğanın yalnızca fiziksel bir mekan değil, aynı zamanda ruhsal bir yolculuğun çağrısı olduğunu da fısıldıyor tuhaf huylarıyla…

Bento’nun Tuhaf Huyları, Suat Hayri Küçük, 378 syf., Öteki Yayınevi, 2024.

Bento’nun köyle, köydeki insanlarla kurduğu ilişkiler, dayanışmanın zarafetini kudretli ve hünerli bağlanmaya dönüştürüyor. Ve böylece mekanı, yani coğrafyayı romanın esas karakteri olarak alımlamamıza neden oluyor. Ve hatta yer yer diğer roman karakterlerinin içinde konuşan bir tabiatı duyar gibi oluyoruz sayfalar arasında koştururken. Başkalarını duyup görmenin, içimizdeki ben olmayan başkalıkları fark etmenin sarsıntılarıyla oluşan, biçimlenen bir ben oluşun katılaşmadan süren bir süreç olarak işlediğini görüyoruz, Bento’nun kendi enkazından ayaklanışını okudukça. Farkı fark ettikçe, farka hürmet ettikçe oluşan ortak kesenler, yaşamın esasına bağlanmanın yolunu açıyor. Peruze gibi karakterlerle aşikar plan tabiat, şifanın sırrını okunaklı kılıyor. Bilgelik bilginin çok ötesinde, tabiatın kucağında mayalanıyor. Tabiata yakın durmayı seçmiş insanların modern dünyanın okunaksız gürültüsünden sakındığı bir şeye dönüşüyor sarih hayatlar. Bento’nun bu karakterlerden öğrendikleri, onun özgürlük arayışına sahalara açarken, bizim de dünyaya, yaşama ve var oluşumuza dair anlam arayışımıza değer katıyor.

BENTO'NUN İSYANI

Bento'nun isyanı sadece topluma ya da düzene karşı değil, kişinin kendi katılıklarına karşı da işleyen bir akış ve oluşa işaret ediyor. Bento’nun durmaksızın kim olduğunu ve ne olmak istediğini didiklemesi, arzunun nesnelerini ve korku sahalarını yoklaması, gerçeğin tabiatıyla uyumlanıyor. Bento’nun yaşantısında tezahür eden hakikat parçacıkları yaşam sanatının sempatizanlarına dönüşüyor. Sözcüklere sirayet eden anlam, kıymetli olanın ne, nerede ve nasıl bilinebileceğine dair işaretlere dönüşüyor. Yanıp sönen zaman sözcüklerden üstümüze sıçrıyor. Bento’nun doğaya duyduğu hayranlık ve insanların doğayı yok edişine duyduğu öfke, bizim de sık sık üzerine konuştuğumuz, tartıştığımız bir konuydu. Suat’ın bu çelişkileri bu kadar derin ve gerçek bir şekilde ele almasıyla oluşan Bento’nun en güçlü yanlarından biri de tabiatın bizi kurtaracak kudretine gözünü dikmiş olması.

Bento’nun hikayesinde benim yaşamımdan da izler var. "Şendo" olarak geçirdiğim bazı anlar, Bento’nun ruhunun/mizacının bir parçası olmuş meğer. Romanı okurken bunu sezmek, Bento karakterinin oluşumunda benim için ayrıcalıklı bir bağ ördüğünü fark etmek "Şeref Dağı"na selam çakmak kabilindendi. Suat, bu romanında yıllarla ve dünyaca sınanmış dostluğumuzu, birlikte yürüdüğümüz yolları, ettiğimiz kavgaları, beraberce yaşadığımız isyanları, kaçışları ve geri dönüşleri anlatıyor. Bento’nun hikayesi, bireyin kendi kimliğini bulma çabasını ve bu süreçte karşılaştığı zorlukları gösteriyor. Bu hikaye bizim, hepimizin hikayesi. Toplumun, doğanın, insanların, dostluğun ve isyanın bir yansıması olarak Bento karakterinde kendimi yakalamak iyi hissettirdi.

Bu dünyaya farklı bir açıdan bakmak, mevcut sistemlere karşı özgürce düşünmek ve hissetmek isteyen, istemeye cüret eden herkesin bu kitabı okumasını istiyorum. 'Bento’nun Tuhaf Huyları', sadece bir karakterin değil, içimizdeki özgürlük arayışının, dünyayı geniş kılma çabasının, birlikte var olmanın ve direnmenin çekildiği "Şeref Dağı" olarak okunmayı bekliyor...