Özkan Uğur’u yitirdiğimizden beri onun besteleyip söylediği
“Bazen” şarkısı ve yazıya başlık olan dize hiç dilimden düşmüyor.
Özkan Uğur, “hiçbir anlama gelmeyen sözlerle yaptığı” şarkılarla
ünlü müzisyen ve ancak kendisinin oynayabileceği tuhaflıkta
rollerle bilinen oyuncu. Herhalde söylediği en hüzünlü şarkı olan
“Aynada”da da aynı tuhaflık var. Bu aslında Aysel Gürel’in yazdığı,
Garo Mafyan’ın bestelediği bir Nükhet Duru şarkısı. Özkan Uğur’un
düzenlemesi, söyleyişi ve yine araya giren bazı “tuhaflıklar”la
birden bir Özkan Uğur şarkısına dönüşüveriyor. Çok güzel bir
kadının epey yaş almış haline aynada bakarak söylediğini rahatlıkla
hayal edebileceğimiz bu şarkının bir “çirkin adam”ın ağzına bu
kadar yakışması hayata nanik yapmak değilse nedir? Çirkin dediysem,
dünyanın en güzel çirkin adamlarından biri bence, o ışığı hiç
sönmemiş gözleri yeter. “Uzlaşımların dışında” demek daha doğru
olur, her açıdan. Oynadığı roller de öyleydi. Aynı muziplik bir
anda bir reklam filminde “Selam ben Çelik, sen kimsin?” diye de
karşımıza çıkabiliyordu: Ses teknolojisinin olanaklarıyla epeyce
dönüştürülmüş olsa da, bir yerli robot tipine can veren Özkan Uğur
sesiyle...
Gittiği gün Can Sertoğlu yazdığı bu güzel portrede
sanatçının kıymetine ve kendine özgülüğüne dair pek çok şeyi dile
getirmiş. “Bazen”in dilime düşmesine de o yazı vesile oldu zaten.
Şu anlatılmaz güzellikteki sözler, bugün hayatımızda mumla
aradığımız o çok basit hakikati ne kadar zahmetsizce anlatıyor
gerçekten.
Deniz masmavidir ne güzel ama insanlar görmez bazen
Şiirler, şarkılar, masallar ama insanlar
Duymaz bazen
Üzme kendini
Ümitsiz gibi
Sevenin var, bak ne güzel
“Olduramadım” şarkısında ise endemik bir hüznün en
neşeli hali var:
Kopuktu kopuktu zincir, olduramadım,
Ne yapsam ne etsem olduramadım!
Gidişinin ardından hemen aklıma
gelen bu şarkıyı Instagram’da paylaştığımda “ancak bir Trakyalı
‘olduramadım’ diye şarkı söyler” gibi muzip bir yorumla
karşılaşmıştım. Bu yazıyı yazarken o şarkının sözlerinin de
kendisine değil eşi Aysun Uğur’a ait olduğunu öğrendim bu arada. O
eğlenceli, oyuncul hal hemen bir Trakya havası da estiriyor tabii.
Ama İstanbullu sanatçı bence çok Türkiyeli bir uzaylı ya da
tersiydi. En manasız sözlerle bile hepimizi ortak bir duyguda
birleştirebilen, bu toprakların pis yazgısını, “olabilecek şeylerin
bir türlü olmaması”nı Asu Maro’nun dediği gibi ‘hiç utanmadan
haykırarak söyleyebilen’ bir adam.
Ki düşününce insanın “neyi
olduramadın be Özkan Abi?” diye sorası geliyor. Yıllarca boğuştuğu
hastalığının son evrelerine kadar hep üretmiş, elini attığı her
şeye de farklı bir renk katmayı başarmış biri. Başka türden
istikrarlı halleri de var, mesela “ölüm ayırana dek” sürdürdüğü 34
yıllık evliliği gibi. Yani “hikâyeyi”, sürdürülebilirliği seven
biri, hayattan kaçan bir adam da hiç değil.
Şu an ülkede çoğumuzun hislerine
tercüman bir yanı olan bu “olduramama” haliyse, onun kendini var
ediş şekliyle, belki tam da bir “olma hali”dir diye düşünüyorum
ister istemez. Günümüzün acımasız ölçülerine göre bile bir tür
“kaybedenlik” değil. Hayatın tozu dumanı içinde hiç de “bembeyaz”
olmadan ama kirlenmeden kendi gibi kalma, bildiği gibi üretme, bu
uyumlu uyumsuzlukla daima sevgi yayabilme hali… Tanıyıp da sevmeyen
görmedim, ben de şahsen tanımadan sevenlerdenim. Bu kadar çok
sevilmenin insanın dünyaya bırakabileceği en anlamlı miras olduğunu
düşünenlerden…
“Kaybeden” bir adam değil Özkan
Uğur, ama sanki oyun alanını çok genişletme hırsına hiç kapılmamış.
Hiç başrole niyet etmemiş sözgelişi. Grubun ortak şarkılarını da
severim ama Özkan Uğur baştan sona en sevdiğim MFÖ üyesiydi. Grup
üyeleri içinde solo albüme sahip olmayan tek sanatçı oymuş!
“G.O.R.A” için yazdığı "Olduramadım", kendisinin
bir klibe de sahip olan ikinci şarkısı. Bahsettiğim
“Aynada” ise 2016’da DMC’den single olarak çıkmış. Bu çok
üretken albümsüzlük nedeniyle de grubun ve müziğimizin en “nebi”
şahsına münhasır sanatçılarından, diyebiliriz. Tersi bir iddialı
hal de onu olduğundan kötü biri yapmazdı. Bazı insanlar böyledir, o
arkadaşça eşlikçiliğin sağladığı huzurlu bağımsızlığı büyük
iddialara yeğlerler. “Baş ol da neyin başı olursan ol” şiarının
bunca benimsetildiği, koltuklara yapışanların asla kalkmadığı bir
ülkede bu da az rastlanır bir tercih, değil mi?
“İyiler erken gidiyor” maalesef, en
azından ortalamaya vurulduğunda, tescilli kötülerden daha erken.
Doya doya, dolu dolu, tatlı canlarını sakınmadan, kendilerini daima
öne atmasalar da gülmek kadar ağlamaktan da kaçmadan, kalplerini
dünyaya sonuna kadar açarak yaşadıklarından, herhalde... 70 gibi
yuvarlak bir sayıya ramak kala kalbimize o silinmez gülüşüyle çizik
atıp gitti Özkan Uğur. Erkan Oğur’un ardından sazıyla dediği gibi,
“güllerin içinden geldi, güllerin içine gitti…” Gülüşü bize kaldı,
ardından bulutların bile ağladığına eminim.