Sevgi evleri için üç önemli çalışma
Bugün size ‘Yetiştirme Yurtları-Sevgi Evleri' alanında sürdürülen üç ayrı çalışmayı emek verenlerin görüşleriyle aktarmaya çalışacağım.
Zafer Kıraç -
‘Uluslararası istatistiklere göre yetişkin olup devlet korumasından ayrılan gençlerin yüzde 10’u intihar etmekte, yüzde 15’i fuhuşa, yüzde 20’si suça sürüklenmektedir. Bu rakamları Türkiye’de teyit etmemiz zor çünkü Türkiye’de korumadan ayrılanlara ilişkin istatistik paylaşılmıyor.’
Yetiştirme yurtları ya da sevgi evlerinde kalanlar ya da ayrılmış olanlar tarafından oluşturulmuş sosyal medya hesaplarına girdim, sadece kapak fotoğraflarına bakmak bile bu alanla ilgili endişelenmeye yetiyor. Kapaklarında; silah fotografları, dini semboller ve sloganlar, reisciyiz sloganları, bozkurt işaretleri ve üç hilal bayrakları vb...
Sanki birilerinin, bir yerlerin arka bahçesi gibi.
Yetiştirilme mekanları gibi.
Yetişme mekanı olması gerekirken.
Bu konu önemli demiştim geçen haftaki yazımda.
Israrla yetişme mekanı diyerek altını çizmeye çalışmıştım.
‘YETİŞME MEKANI ‘derken iki şeye vurgu yapmak istiyorum .
Birincisi fiziki mekan çocuk ve gençlerin her birinin yaşlarına ve yeteneklerine göre oluşturulmaya çalışılmalı her aşamasında fikirleri, önerileri alınmalı ve bu samimi bir şekilde yapılmalı. Duvarların renginden, banyo havlusuna ya da hangi yemeklerin yapılacağına, ya da o hafta yenilecek tatlıya.
İkincisi işleyiş, yani orası nasıl yönetilecek? İster yetiştirme yurdu ister çocuk evi ya da sevgi evleri olsun çocuğun yüksek yararı gözetilerek yönetilmeli. Temel İhtiyaçların karşılanmasında eksiklikler olmamalı. Personel çocuğu ve onun psikolojisini bilen onu sabırla anlamaya ve kollamaya çalışan, gelişimine yardımcı olan bir yerde durmalı.
Kurum izlenebilir olmalı, yani bağımsız ve alanında uzman insan hakları örgütlerinin izleme yapması ve raporlamasına açık olmalı.
Sanki birilerinin, bir yerlerin arka bahçesi gibi. Böyle olmadığını anlamanın tek yolu var. Uzmanlar ve STK temsilcilerinden oluşacak bir heyet ile farklı illerde izleme ve raporlama yapılmasıdır.
Bugün size ‘Yetiştirme Yurtları-Sevgi Evleri' alanında sürdürülen üç ayrı çalışmayı emek verenlerin görüşleriyle aktarmaya çalışacağım.
Gönüllü annelik yapan Harika Gökmen ve iki kadın fotoğrafçı arkadaşı ile, hapishanelerde anneleriyle kalan çocuklar için yaptığımız bir çalışmadan tanışıyoruz. Dört kadın hapishanesinde fotoğraf projesi yürütmüştük beraber, çekilen fotoğraflar farkındalık yaratmak içindi, çok başarılı oldu. Hapishanede yaşayan bebekler ve çocuklar konusunda önemli bir belge oldu fotoğraflar. Harika Gökmen, Göztepe Semiha Şakir Vakfı Çocuk Yuvası Koruma Derneği'ne gönüllü olarak haftada bir ya da yarım gün gidiyor. Vakıf bu alanda oldukça bilgi ve birikime sahip ve başarılarıyla dikkat çekiyor. İstanbul Göztepe'deki Çocuk Yuvası'nda kalan çocukların eğitimden sağlığa, giyimden gıdaya kadar tüm ihtiyaçlarını vakıf karşılıyor. Ama asıl önemlisi, küçük çocukların hasret kaldıkları sevgi ve ilgiyi onlara veriyor. Harika Gökmen, vakfın yuva çalışmalarına nasıl dahil olduğunu ve neler yaptıklarını anlattı:
"Uzun yıllardır hizmet veriyorum. Keyifle ve büyük bir sorumlulukla yapıyorum bunu. Haftada bir tam gün ya da yarım gün gidiyorum. İlk başta eğitim verildi bana, çocuklara nasıl davranacağım konusunda özellikle de ayrımcılık yapmamak konusunda çok hassas davranılıyor. Sevgimizi, ilgimizi her çocuğa paylaştırmamız gerekiyor. Bu eğitimler her yeni gelen gönüllüye veriliyor. Çok önemli gerçekten. Bunun bütün yetiştirme yurtlarında böyle olması lazım.
Küçük yaş grupları var, 10 çocuğa bir öğretmen ve iki bakıcı anne düşüyor. Onların kişisel bakımlarında bakıcı annelere yardımcı oluyorum. Oyun saatlerinde oyun oynama resim yapma el becerileri gibi aktiviteler yapıyoruz.
Genç gönüllülerimiz var, etkinlikler düzenliyorlar, çocukları bu etkinliklere götürüyoruz. Yararlı oluyor bu etkinlikler tabi. Sergi gezmek, tiyatro izlemeye gitmek ya da piknik yapmak gibi. Genç gönüllüler ayrıca ihtiyaçların karşılanması için maddi destek sağlanan etkinliklerde düzenliyorlar. Buradan elde edilen gelirler yuvadaki çocukların ihtiyaçlarında kullanılıyor.
Kız çocukları daha çok terkediliyor anne ya da babaları tarafından. Yuvalarda kız çocukları daha fazla. Yoksulluk ya da geçimsizlik nedeniyle ayrılma gibi parçalanmış ailelerden geliyor çoğu. Baba hapiste örneğin, annenin bakma imkanı yok ve çocuk koruma altında yuvada büyüyor.
Türkiye’de ki bütün yetiştirme yurtları buradaki şanslara ve fırsatlara sahip değil ne yazık ki. Burada imkanlar iyi ve çocuklar sağlıklı bir ortamda büyüyorlar, kendilerini geliştirebiliyor, yeteneklerini ortaya koyabiliyorlar. Epeyce burs veriyor vakıf, ayrıca iş olanakları yaratmaya çalışıyor, yurttan ayrılma zamanı gelenlere maddi manevi desteğini sürdürüyor. Çok güzel iki olay yaşadık geçen yıl, servis şoförümüz ve ailesi bir çocuğu evlat edindiler. Yine yurtta büyümüş okumuş ayrılmış ve evlenmiş bir çocuğumuz kendisi evlat edindi. Pozitif ortamlar yarattığınız zaman iyi şeyler oluyor aslında.
Eksiklere gelince de keşke 10 çocuğumuza 2 öğretmen 3 bakıcı olsa çok daha güzel sonuçlar alınır. Çünkü çok yorucu bir iş ve vardiya sistemi de var. Başa çıkmak ve gelişmelerini sağlamak için motivasyonunuzun çok iyi olması gerekir. Mesleki tükenmişlik en önemli sorun ve buna fırsat vermemek lazım. O yüzden daha fazla gönüllüye ihtiyaç var. Gönüllü olun!"
İkinci örneğim Trabzon ilinden. Yetişme Çağındaki Çocukları Koruma Derneği’nden Nuray Usta. Benim gördüğüm bu alana kadınların ilgisi oldukça fazla, keşke erkekler de sorumluluk alsa.
"Çocuklar heba olmamalı" diyor birkaç kez Nuray Usta. O kadar çok sorumluluklar alan bir oluşumun içinde ki insan hayret ediyor. Tam yetiştirme yurtlarındaki çocukları konuşurken birden Trabzon'da köşe başlarını tutan mülteci çocuklar konusunda uyarılarda bulunuyor ve "Sahip çıkmazsak sabıkalı olurlar" diyor ve mülteci yoksul çocuklar için projelere başladıklarını anlatıyor. Yetiştirme yurtları ve sevgi evleri konusunda önemli şeyler söylüyor:
"Çocukların istemedikleri halde aile yanlarına gönderilmeleri önemli bir sorun olmaya devam ediyor. Çocuklara sürekli bir şeyler vermek iyi bir yol değil, onlara haklarını öğretiyoruz. Ayrıca çocukların haklarını her zaman savunuyoruz ve yanlarında oluyoruz. Hukuki bir destek gerekirse onu da sağlamaya çalışıyoruz. Ama manevi olarak her zaman yanlarındayız.
Salgın dönemi epeyce çalıştık, eksikleri gidermeye çalıştık maske ve temizlik malzemeleri tedarik ettik çocuklara, hatta diktik kendimiz ilk başlarda maskeleri.
Yetiştirme yurtları azalıyor, sevgi evleri artıyor. Daha iyi olacağını düşünmüştük ama öyle olmadı, yani sorunlar azalmadı. Aslında şimdi daha çok çalışan personel var ama daha az hizmet ulaşıyor çocuklara ve gençlere maalesef. 1998 yılında başlamıştım bu alanla ilgilenmeye, çok yol kat edemedik, hala kayıp ve heba olmuş çocuklarımız çok. Yurt terkleri ya da sevgi evini terk etmeler çok bu iyi bir şey değil. Bir çocuk böyle bir dünyada yersiz, onunla ilgilenenler olmadan ne yapar. Her türlü tehlikeye ve istismara açık bir alanda bulur kendini.
O yüzden idareciler çok önemli, bu alanı bilen deneyimli insanlar müdürlüğe gelmeli ve bütün personel belirli bir eğitimden geçmeli. Çocuklardan korkan personel tanıyorum ben, olacak şey değil yani. Çocuklarla iletişimi güçlü insanlar çalışmalı bu alanda. Güvenlik görevlisi de önemli, öğretmen de önemli. Çocukla ilişkileri var, o yüzden çocuğu tanımalılar, nasıl davranacaklarını bilmeliler. Bir güvenlik görevlisi bir anda, sizin aylarca emek vererek hazırladığınız bir etkinliği engelleyebiliyor. Bol bol eğitim almalılar, çocuklara karşı sabırlı olmayı ve öfkelerini kontrol etmeyi öğrenmeliler. Cahil olmamalı çalışanlar, aydınlık insanlar olmalı, çocukları geleceğe hazırlayacak kafaya sahip olmalı.
Bir de tabii denetlemeler çok önemli. Bir olay olunca müfettiş geliyor falan öyle olmamalı, denetlemeler her zaman yapılmalı. Habersiz olmalı. Uzman kişiler denetleme yapmalı. Derneklerden ve gönüllülerden bu konuda yararlanılmalı."
Ve üçüncü örneğim Hayat Sende Derneği kurucuları, gönüllüleri bakın neler diyorlar?
Hayat Sende Derneği yılda 33 koruma altında yetişen ve etiketleme ile mücadele eden kahramanları destekleyerek onlara bu mücadelesinde burs vererek destek oluyor.
Hayat Sende Gençlik Akademisi Derneği (Hayat Sende), 2007 yılında devlet koruması altında yetişen bir grup idealist genç tarafından kurulmuş, devlet korumasında yetişen çocuk ve gençlerin temel yaşam becerilerini kazanmış şekilde, ayrımcılığa uğramadan hayata atılmaları amacıyla projeler gerçekleştiriyor.
Biyolojik aileye dönüş projelerini çok önemsiyorlar, korumada iken kaçma gibi nedenlerle koruma kararı kaldırılan çocuk ve gençlerin yaşadığı sorunlara çözüm bulmayı da.
Abdullah Oskay: “Devlet Koruması ifadesi insanlarda çok pozitif bir hissiyat uyandırıyor ama gerçekler hiç öyle değil. Ülkemizde ve dünyada birçok çocuk çeşitli sebeplerden dolayı biyolojik aile ortamının dışında yaşamaktadır. Yoksunluk, ebeveyn kaybı, ebeveynin suça sürüklenmesi terkedilme vb. sebeplerle biyolojik ailesi ile yasayamayan çocuklar için devlet koruma kararı çıkartmaktadır.
Ülkemizde su anda 20.000 Çocuk devlet koruması altında bakılmaktadır. Bu çocukların 6.000’i koruyucu ailede; 14.000’i ise, çocuk evleri, sevgi evleri, çocuk destek merkezleri gibi devlete ait kurumlarda personel eliyle hayata hazırlanmaktadır.’’
Bayram Tunçbilek: “Devlet korumasından ayrılan gençler savunmasız ve desteksiz bir şekilde hayatla yüzleşiyor! Normal bir ailede 18-22 yaş, bir gencin bağımsız bir yaşam için anne-babaları tarafından en çok desteklendiği, cesaretlendirildiği dönemdir. Ancak devlet korumasından yaş haddi geldiği için ayrılmak zorunda kalan gençler tam da bu dönemde oldukça savunmasız ve desteksiz bir şekilde hayata atılıyor.
Yasal olarak devlet korumasının kaldırılma yaşı ülkemizde lise mezunu ise 18, üniversite okuyor ise 25 yaştır. Ancak bu yaş dönemlerinde dahi hayatları boyunca onlara mentörlük edecek bir aile bireyi olmadığı için birçok temel yaşam becerisinden yoksun yetişmektedirler.’’
Cansu Açıkgöz: “Yuvalarda, Sevgi evlerinde, çocuk evlerinde çocuklar travmalarla büyüyor! Çocuklar devlete ait kurumlarda çocukluk hafızaları olmadan, ebeveynle güven bağı ilişkisi kuramadan, aidiyet duygusu geliştiremeden büyüyor. Kendilerini gerçekleştiremiyorlar, Şiddete ve istismara maruz kalıyorlar, özgüven ve iletişim sorunları yaşıyorlar, sosyal etiketlenme sorunları var, dışlanıyor ve ötekileştirmeye maruz kalıyorlar.
Ergenlik dönemleri çok sorunlu, sağlıklı cinsel eğitim alamıyorlar ve en değerlisi gelişim süreçlerinde sağlıklı bir rehberlik ve mentörlük hizmetleri yok.’’
Nur Çubuk Karan: “Koruma altındaki çocuk ve gençler hayatları boyunca ayrımcılık ve haklarındaki olumsuz söylemler ile mücadele ediyorlar. Devlet her ne kadar 'koruma' kararı çıkarmış olsa da, çocuklar hayatları boyunca ayrımcılığa uğrama, haklarına erişememe, medyada haklarında olumsuz söylemlerle mücadele etme, etiketlenme gibi birçok sorunla baş başa büyümektedir. Uluslararası istatistiklere göre yetişkin olup devlet korumasından ayrılan gençlerin yüzde 10’u intihar etmekte, yüzde 15’i fuhuşa, yüzde 20’si suça sürüklenmektedir. Bu rakamları Türkiye’de teyit etmemiz zor çünkü Türkiye’de korumadan ayrılanlara ilişkin istatistik paylaşılmıyor.’’
Hülya Bozkurt Doğan: “Devlet korumasından ayrılan gençlerin kurduğu bir derneğiz. Hayat Sende Derneği 2007 yılında devlet koruması altında yetişen bir grup idealist genç tarafından kurulmuştur. Hayat Sende, koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin temel yaşam becerilerini kazanmış şekilde, ayrımcılığa uğramadan hayata atılması için çalışmaktadır.
Hayat Sende Derneği devlet korumasında gençler için üniversite bursu verir, gençlik kampları yapar, sosyal girişimcilik eğitimleri verir, mentörlük desteği ile gençleri hayata hazırlamaya çalışır.’’
Mustafa Dikyar: “Bunlar yetimhane çocuğu mu? Yoksunluk, ebeveyn kaybı, ebeveynin suça sürüklenmesi terkedilme vb. sebeplerle biyolojik ailesi ile yasayamayan çocuklar için devletin aldığı koruma kararı ile çocuklar devlete ait kurumlarda yaşamaktadır.
Bu kurumların eski modeldeki ismi yetimhane, çocuk yurdu ve çocuk esirgeme kurumları idi. Şu an bu kurumlar Çocuk Evi, Sevgi Evi, Çocuk Destek merkezi gibi farklı modellerde hizmet vermektedir. Yine aile sevgisinden yoksun bakım veren eli dediğimiz ücretli personelin baktığı merkezlerde yaşamlarını sürdürmektedirler. ‘’
Halil Uyar: "Her çocuğa bir aile mi, 10 çocuğa bir anne mi? Devlet koruması altında kurum bakımında yetişen gençler aile sevgisi ve şefkatinden uzakta hayata hazırlanıyor. Kurum bakımında görevli bir ev annesi pek çok çocuğa aynı anda hizmet veriyor.’’
Tuğçe Ekin: "Kimsesiz değil! Sanılanın aksine devlet koruması altında yetişen çocuklar kimsesiz değildir. Çoğunluğun annesi veya babası ya da her ikisi de hayattadır. Çocukların bakımını çeşitli sebeplerle üstlenemedikleri için bakım devlet tarafından sağlanır. Peki devlet korumasından sonra bu çocuklarla ile kim ilgilenir?’’
Yusuf Uyar: "Etiketleme ile mücadelenin kahramanlarını tanıyor musunuz? Koruma altında yetişen çocuk ve gençler hayatları boyunca okulda, iş yerinde, sosyal hayatta olumsuz ve önyargı içeren söylemlere maruz kalıyor.’’
‘Sosyal Duvarları Yıkalım’ Hayat Sende Derneği’nin önemli projelerinden biri. Bu proje kapsamında ortaya çıkan sözlük doğruları bize gösteriyor.
"Türkiye’de devlet korumasında yetişen çocuk ve gençler, haberlerde ve filmlerde çoğunlukla; potansiyel suçlu, şiddet eğilimli veya cinsel istismar mağduru olarak yansıtılıyor; bağımsız birer özne olarak yer almak yerine haberin veya senaryonun nesnesi konumuna getiriliyorlar. Farkında olmadan bu tür etiketlemeler kullanan medya mensupları, toplumsal bir soruna değinmeye ya da çocuk ve insan haklarını gündeme getirmeye çalışırken, ister istemez toplumsal önyargılarımızı pekiştirmiş ve devlet korumasındaki bireyler ile toplum arasındaki mevcut sosyal duvarları daha da güçlendirmiş oluyorlar. Medyanın baskın dili, çoğu zaman bizim de gündelik hayatta kullandığımız sözcükleri oluşturuyor, söylemlerimizi etkiliyor." (1)
Niye bu kadar önem, ihtimam. Çünkü eksik varsa, yara varsa onu telafi edecek özel donanımlar, çabalar gerekir. Buna mecburuz çocukların ve gençlerin hem kendi geleceklerini hem de başka çocukların geleceklerini kurma çabalarına destek olmalıyız
İki genç insanı ve yaşamlarından bilgi aktarmak istiyorum size kısa kısa...
Birincisi Sümeyye Uluer bütün çabası ve gayretiyle olmak istediği yere doğru koşuyor. Kim bilir ne eksiklikler vardı yaşamında ama belli ki çok iyi şeyler de vardı karşısına çıkan zorluklarda onun elinden tutacak. Hayat Sende Derneği’nin burs verdiği gençlerden, Ege Üniversitesi'nden onur belgesi alan Sümeyye, Köln Üniversitesine asistan olarak kabul edildi. Hayat Sende Derneği 2019 yılında 33 koruma altında yetişen üniversite öğrencisi genci burs ve kamplarla desteklemiş.
Siz de bu desteğe ortak olun! Onlardan birini destekleyenlerden olun...
Diğer genç Furkan Çelep artık aramızda değil maalesef. 18 yaşında bir genç intihar ederken çok şey bıraktı arkasında...Hepimize tokat gibi çarpan bir mektup. İçini dökmüş Furkan...
Duymamışız, görmemişiz, hissetmemişiz Furkan’ı.
Kocaeli’nin Darıca ilçesinde Furkan Çelep (18), sosyal medya hesabından yazılar paylaştıktan sonra kayalıklardan atlayarak yaşamına son vermiş.
Furkan'ın ölümü sosyal medyada en çok konuşulan haberler arasında yer alıyor. İşte intiharından önce yaptığı paylaşımdan küçük bir bölüm;
‘Zorbalıktan kaçındım, kimseye bulaşmadım, zorda kalanlara yardım ettim. Paraya ihtiyacı olana para ilgiye ihtiyaçları olana ilgi verdim. Hayvanları sevdim onlara ilgi gösterdim, besledim. Doğayı kirletmemeye çalıştım. Uzayı, doğayı, ormanları, gökyüzünü ve hayvanalar için plastiklerimi çöp yerine istifleyip geri dönüşüme bile atmaya çalıştım. Daha iyi bir dünya için elimden geleni yaptım. Ailevi duygulardan yoksun büyüdüm hiçbir zaman babamla veya abimle doğru dürüst dertleşemedim, onlardan değer görmedim (bunun için onları suçlamıyorum sadece biraz değer biraz şefkat görmek isterdim sanırım bu iyi gelebilirdi) ‘
Bakın bir kere de ben yazdım Furkan’ı ya da yüzbinlerce aynı durumda olanları...
Hakikat ne söyleyeyim size; İstersek duyarız, görürüz, hissederiz...
İstersek değiştiririz de !
Furkan’ın ardından...
‘Yaşamak ağrısı asıldı boynumda
Oysa türkü tadında yaşamak isterdim
Ölmek ne garip şey anne’ (2)
* İnsan Hakları Çalışanı
1 - https://www.hayatsende.org/wp-content/uploads/2020/08/Do%C4%9Fru-S%C3%B6zl%C3%BCk.pdf
2 - Nevzat Çelik / Ahmet Kaya; Şafak Türküsü