Şiddet ve tehdit söz konusu olduğunda sağlık hizmeti verilebilir mi?
Hekimlerin ellerinin hastaların cebinden çekilmesi, mecburi hizmetleri sonrası, yaşamın güçlüğü karşısında atanmak istedikleri görev yerlerinden ayrılmasınlar diye ağaçlara bağlanmaları gerektiği, ‘ne verirseniz verin gözleri doymaz bu doktorların’ söylemleri hekim hasta ilişkisini tam da hekim cinayetlerinin işlendiği bu zamanlara taşımıştır.
Emel Bayrak*
Sağlıkta şiddet, toplumun her alanında artmakta olan şiddet eğiliminden de payını alarak hekimler ve sağlık çalışanları için bir hayati tehlike oluşturmaktadır.
Sağlık ve şiddet kavramlarının nasıl yan yana gelebildiğini sorgulamaya sosyoekonomik ve psikolojik nedenlerle başlanabilir. Bir toplumda sosyoekonomik düzey düştükçe, bir aradalığı şüphe götürmez şekilde, psikolojik iyilik hali ortadan kalkmakta ve şiddet her alanda görünür olmaktadır. Kişiler arası iletişim problemlerini sağlıklı biçimde çözebilmek için gereken meziyetlerin yokluğu sosyoekonomik düzeyden bağımsız olarak da şiddeti yaratabilmektedir. Bunun yanı sıra sağlık sisteminin işleyişi, hastaların hekim ve diğer sağlık çalışanlarına dönük algısı da sağlıkta şiddet kavramının önemli belirleyicileridir. Sonuçlarına gelince, bir hekimin fiziksel ve psikolojik olarak şiddet görmesi sadece şiddet gören hekimi ilgilendiren bir durum olmayıp tüm hekimlerde onur kırıcı, meslekten uzaklaştırıcı etki yaratmakta, uzmanlık alanı seçiminden riskli hastalara yaklaşıma dek pek çok konuda doğrudan toplumun tamamını ilgilendiren bir hâl almaktadır.
Hastayı ya da sağlık çalışanını hedef göstermeden şiddete neden olan sosyolojik, psikolojik ve politik nedenleri ortaya koymak sağlıkta şiddet kavramının ortadan kaldırılmasında ilk aşama olmalıdır. Doktor olmanın saygın bir meslek sahibi olmakla özdeşleştiği, hayat kurtaran, hikmet sahibi, bilen, karar veren hekim algısından hekimlere bağırılıp çağrılan, öldürülmekle tehdit edilen, ameliyathanelerin basıldığı televizyon dizilerinin reyting aldığı hekim algısına nasıl geçildiği elbette tek başına hekimlerin açıklayabileceği bir konu değildir. Halihazırda hekimler, aldıkları eğitimi, verilen emeği, harcanan zamanı ve üstlenilen riski karşılaması söz konusu olmayan, sağlıklı bir yaşam sürebilmelerine olanak tanıyan bir gelire sahip değilken, "hiçbir şey yapmadan" çok fazla para kazanan bir meslek grubu olarak lanse edilmektedir. Hekimlerin ellerinin hastaların cebinden çekilmesi, mecburi hizmetleri sonrası, yaşamın güçlüğü karşısında atanmak istedikleri görev yerlerinden ayrılmasınlar diye ağaçlara bağlanmaları gerektiği, ‘ne verirseniz verin gözleri doymaz bu doktorların’ söylemleri hekim hasta ilişkisini tam da hekim cinayetlerinin işlendiği bu zamanlara taşımıştır. Tıp Fakültesi’nden mezun olurken mesleki olarak etik ve ahlaki bir farkındalık yaratmak için Hipokrat Yemini edilmektedir ki aslında bu farkındalığa ihtiyaç duymayan meslek grubu yoktur.
Sağlıkta şiddeti önlemek için:
- Öncelikle sosyoekonomik fark gözetmeksizin, toplumdaki her bir bireyin yaşamını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürebilmesi için yapılması gerekenlerin Anayasa ile güvence altına alınmış olduğu unutulmamalıdır.
- Topluma sağlık sisteminin işleyişi ve doğru sağlık hizmeti alabilme konusunda eğitim verilmelidir. İlköğretim müfredatına dahil edilecek bir eğitim programı, yazılı, sözlü ve görsel medya buna hizmet etmelidir. Sağlık okuryazarlığı okuma yazma becerileri ile birlikte ilerlemelidir. Sağlık okuryazarlığı; bireyin sağlığını koruyucu, geliştirici ve bozulan sağlığını iyileştirici şekilde temel sağlık bilgilerini ve hizmetlerini edinebilme, yorumlayabilme ve anlayabilme kapasitesi olarak tanımlanabilir. Türkiye Sağlık Okuryazarlığı Araştırması, toplumun sadece üçte birinin yeterli sağlık okuryazarlığı düzeyine sahip olduğunu göstermektedir. Yine aynı çalışmaya göre daha kaliteli sağlık hizmeti sunumuna ulaşabilmek için toplumun sağlık okuryazarlık düzeyini iyileştirecek ciddi adımların en kısa zamanda atılması gerekmektedir.
-Hastanın, kendisine danışmanlık yapacak, hastalığına, sorunlarına çözüm bulmaya çalışacak biri olarak hekime saygısını ve güvenini sarsacak söylem ve yaklaşımlardan hassasiyetle uzaklaşılmalıdır. Hastanın hekime güveni ve saygısı yeniden inşa edilmelidir. Sinema, dizi, tüm televizyon programları ve medyada hekime hakaret içeren, sağlıkta şiddeti bir iletişim yolu olarak gösteren, kanıksatan ifadelerden, hekimi tehdit ve küçük düşürmeye yönelik söylemlerden uzak durulmalıdır. Söz konusu yayınlar şiddete ve kötü alışkanlıklara özendirici, toplum barışını bozucu nitelikleri nedeni ile ilgili kurumlarca denetlenmelidir.
-Hekimlerin çalışma koşullarına, hastaların beklentilerine, sağlık taleplerini bir danışman olarak hekime nasıl ifade ettiklerine, hasta ve hekim karşı karşıya gelmeden önce ve sonrasında sistemin nasıl işlediğine, hekimlerin tükenmişliklerinden hastaların psikolojik, sosyoekonomik ve eğitim düzeylerine kadar şiddeti doğurabilecek tüm koşullar incelenmeli, hem hasta hem sağlık çalışanı açısından sorunlar giderilmeye çalışılmalıdır.
-Uzun soluklu bir iş olarak nihai çözüm ancak eğitimle mümkün olmakla birlikte şiddete uygun ortam oluşmadan gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Hukuki uygulamalar şiddet eylemleri için caydırıcı olmalıdır. Silah ve yaralayıcı alet bulundurmanın engellenmesi gibi güvenlik önlemlerinin hastanelerde de uygulamaya geçirilmesi gereklidir.
Bu yazı tehdit ve şiddet ortamında sağlık hizmeti verilemeyeceğini düşünen hekim bakış açısı ile yazılmıştır. Özel olarak da Fikret Kuşkan gibi bir oyuncunun, rol aldığı televizyon dizisinde hekime yönelik tehdit ve aşağılama içeren ifadelere tereddütsüz aracı olarak bir sosyal sorumluluk hissi taşımadığını görmenin çok üzücü ve senaristin de neyi hedeflediğinin anlaşılmaz olduğunu vurgulamak isterim.
Dr., Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi