Siemens Sanat'ta genç sanatçılar üretiyorlar

Siemens Sanat'ın Sınırlar-Yörüngeler 18 sergisi başladı. Genç sanatçıların dünyayla etkileşime geçen işlerini sunuyor.

Kültigin Kağan Akbulut kultigin.akbulut@gmail.com

DUVAR - Belli temel sorunlara rağmen Türkiye'de kariyerinin başındaki sanatçıların işlerini gösterebilmeleri için yeterli olanakların olduğu bir ortam var. Birçok kurum tarafından gerçekleştirilen genç sanatçı yarışmaları ve sergileri gençlere ilk adımlarını attıracak fırsatı sunuyor. Bu yarışmaların en prestijlilerinden Siemens Sanat'ın desteklediği Sınırlar-Yörüngeler yarışması da 18'inci sergisiyle DEPO'da.

Sınırlar-Yörüngelerin yanı sıra Galeri Zilberman’ın “Genç, Yeni, Farklı” sergileri, Odeobank’ın bu sene başlayan “O’Art Sanat Yarışması”, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın geçen sene başlattığı “Genç Güncel Sanat Proje Yarışması”, "Mamut Art Project" ve “Akbank Günümüz Sanatçıları Ödülü”... Bir kısmı yeni başlayan, bir kısmı kurumsallaşan ve bir neredeyse genç sanata dair bir envanter oluşturan bu sergileri takip etmek önemli. Çünkü, "Özellikle genç sanatçılardan söz ediyorsak "şimdiki zamana dair" olandan söz ediyoruz demektir. Yani seküler zamanda üretilen, "dünyada" kendine karşılık bulan sanattan..."

'DÜNYAYI AÇARAK DİRENME'

Sınırlar-Yörüngeler danışma kurulundan Melih Görgün ve Mürteza Fidan bu şekilde tarif ediyor katalog yazısında. Devamında bu sergideki genç sanatçıların yapıtları hakkında "içinde bulundukları yer ve durumdan yola çıkıp "dünyayı açarak" direnme ve kültür üzerinden hareket eden bir motivasyonu ortaya koyuyor," saptamasında bulunuyor.

Sergi Ece Erbil'in "İçeri Gel" isimli video yerleştirmesiyle açılıyor. Beyaz bir fon etrafında ve beyaz kıyafetlerle videonun köşesine saklanan sanatçı video içindeki mekana dair sorular soruyor. Aynı zamanda galeri mekanının da köşesine sıkıştırılan iş bu sorgulamayı galeri mekanına yöneltiyor. Bununla birlikte sergideki bütün işlerin ve mekanın tamamının da anlamlı bir birliktelik oluşturduğunu söylemeliyiz, özenli bir küratörlükle karşı karşıyayız.

Siemens Sanat aynı zamanda sergiye seçilen üç işe de başarı ödülü veriyor. Öncelikle başarı ödülü alan işlere bakalım.

ARKEOLOJİK BİR KALINI GİBİ

Bir süredir bellek mekanları üzerine çalışan Eda Aslan Kamp Armen'in yıkılma kararı ve direniş sürecini de takibe almış. "Ne yazık ki bugünün zemininde her mekan her olay her şey silinmeye unutturulmaya zorlanmış durumda . Benim de kayıt tutma, arşivleme merakın bu mekanlarla kesişti." diyor Aslan ve Nor Zartonk’un da desteğiyle Kamp Armen üzerinde çalışmaya başlıyor. Aslan'ın yerleştirmesinde Kamp Armen'in eksilen parçalarından alınmış beton döküm kalıplar "arkeolojik birer kalıntı gibi izleyicinin bakışına" sunuluyor.

Oyun oynama eylemi ve uzantısı kavramlarla harekete geçtiğini söyleyen Şeyma İnci de sergiye "Oyun ve Gerçeklik" işiyle katılıyor. "Çalışma özünde bellek ve nostalji kavramlarını ele alıyor. Ancak diğer çalışmalarımda da kullandığım ve belki de hikâyeyi ortak bir noktada buluşturan araç kavramlar toplumsal/kültürel kimlik, oyun ve hatırlama eylemi oldu," diye ekliyor sanatçı. İnci bu işinde asıl hedefinin "çalışmanın dışarıdan görünen sevimli, iyimser tavrını tekinsiz bir ortama dönüştürecek olan içerisinde gizlenmiş detaylar ile donatmaktı." diye açıklıyor. İnci'nin oyun kutusu ilk bakışta içine girip oynamak isteyecek kadar şirin, ancak detaylı bakılınca yarattığı tekinsiz atmosferiyle çocukluğa dair korkuları hatırlatıyor.

Daha önce Marsistanbul'da Merve Ünsal'ın davetiyle birlikte bir çalışma gerçekleştiren Didem Erbaş ve Eren Sulamacı bu sergiye de birlikte ürettikleri işlerle katıldı. Sulamacı birlikte çalışma süreçlerini şöyle açıklıyor: "Sabancı Üniversitesinde Yüksek Lisans yapıyorduk. İlk karşılıklı alışverişimizden sonra, birbirimizin stüdyosuna sıkça uğrar olduk. Bu durum birbirimizin teknikleri hakkında denemeler ve keşiflere, yaptığımız iş hakkında uzun sohbetlere ön ayak oldu. Bunun yanı sıra, uzun bir süre etkilendiğimiz kitapları, insanları, işleri paylaştık. Tamamen keşif ve sohbet duygusu ile tanımlanabilecek bir süreçti."

Erbaş, Sulamacı'nın fotoğraflarından esinlenip bir resim yapıyor ve fotoğraflara beton dökülen, kanvasa inkjet transferler yapılan, betonun üzerine çeşitli görseller yansıtılan yeni keşifler ortaya çıkıyor. Türkiye'de örneğini çok görmediğimiz bir ikili çalışma metodu. Erbaş ve Sulamacı'nın ortak üretimleri bu metodun ne kadar keyifli ve güzel sonuçlara gebe olduğunu hatırlatıyor.,

KISA KISA...

Sergideki diğer işlere kısa kısa değinirsek... Maral Hekimyan'ın şehirde birbiriyle karşılaşan ancak etkileşime geçmeyen insanlardan oluşan resimleri ve desenleri, Sedat Ayhan'ın Cadılar Bayramı imgeleriyle oluşturduğu yağlı boya tablolar, Akın Güreş'in ütopya yapıların işaret ettiği resimleri, Dilara Göl'ün bir akıl hastasının yazdığı mektuplardan yola çıkarak ürettiği defterler resim ve desene dair yeni olanakları keşfediyor. Can Ünlü'nün yeni yapılmış binaların aynı açıdan çekilmiş fotoğrafları sorgulayan bir mimari fotoğrafçılığı arıyor. Baran Çağınlı'nın bir askeri mekandan çektiği peyzaj fotoğrafı iktidarın bakışına işaret ediyor.

Emrah Önal'ın serginin ortasına yerleştirilen üç parçalı insan heykeli, Hilal Güler'in boş kitap sayfaları, Ayşe Hilal Ateş'in nesnelerle kurduğu ilişkiye dair ürettiği kitap, video ve küçük bloklar, Berkay Tezcan'ın tekinsiz bahçe fotoğrafı, Rabia Çelik'in kaçışa vurgu yapan loop videosu, Savaş Karabacak'ın soba borusundan oluşturduğu "Dirsek" kavramsal ve yeni medya sanatının genç örneklerini sunuyor.

Sadece gelirsek, Melih Görgün ve Mürteza Fidan'ın da dediği gibi "Bu güncel içerikli yapıtlar bizlere, dünyaya "dünya" oluşunu geri vermek için geleceğe ilişkin bir hümanizmanın umudunu vermektedir."

Tüm yazılarını göster