Simetri: Duygu dünyamızla tasarım arasında güçlü bir bağ
Kompleks ve asimetrik bir yapı, bir tasarım eğer beğeni yaratıyorsa ve kabul görüyorsa mutlaka kendi içinde ve/veya tamamlayıcı çevresi ile bir uyum ve denge içinde olmalı. İnsan beyni aksini ret ediyor.
Simetri kelimesinin bilinen ilk yazılı kullanımı 1560 yılında
gerçekleşmiş. Yunanca birlikte anlamına gelen syn ve ölçü
anlamındaki metric kelimelerinin birleşiminden türemiş bir kavram
olarak simetri, ilk olarak botanik, zooloji gibi alanlarda
kullanılırken 1590 yılında güzelliği tarif eden bir sıfat olarak da
kendine yer bulmuş. Ölçüsünde, doğru oranlara sahip olan gibi
anlamları ifade ediyor.
Mimarlıkta, sanatta, tasarımda simetrinin yeri büyüktür ve
simetrik üretimler insanlara koşulsuz olarak güzel görünürler.
Leonardo Da Vinci, Son Akşam Yemeği
Vitrivius’un övgüyle tarihe not düştüğü antik mimarlık
eserlerinden, göz alıcı sanat eserlerine simetri bir tür estetik
garantisidir. Taj Mahal, Versay Sarayı veya Parthenon gibi dünyanın
farklı coğrafyalarına yayılmış eserlerin ölümsüzlüğü biraz da bu
garantici simetriye dayanır. Vinci’nin Son Akşam Yemeği’ni hatta
Dali’nin Gala Placidia’sını da ölümsüzleştiren üstün sanatsal
anlamları dışında biraz da simetridir.
Salvador Dali - Gala Placidia, Galatea Of The
Spheres 1952
Bilim insanları bunun ardında beynin bilişsel mekanizmasının
yattığını belirtiyor. Beyin simetrik olan nesneleri daha çabuk
kavrıyor ve kabul ediyor. Simetri bir tür rahatlık hissi veriyor;
insana kendini güvende hissettiriyor. Bu güveni sağlayan muhtemelen
doğal çevrenin hatta insanın kendi beden tasarımının bile simetrik
olması. Buradaki tanıdıklık hissi, insanın kendi yapay
yaratımlarında da benzer bir yaklaşımı bilinçdışı biçimde
“doğru“algılatıyor.
Yapılı çevrede simetri için denge ve uyum içinde olma halinden
söz ederken psikoloji de insan davranışında denge ve uyumu özel
olarak inceleyen bir alan olarak öne çıkıyor. Bu koşulsuz beğeniyi
sorgulamak için psikolojinin derinlerine gözatmak gerekli.
Psikoloji, zihin ve davranışın bilimsel çalışma alanı olarak
sıklıkla insan deneyiminin karmaşıklığını yansıtan temel dokuları
ortaya koyar. Tekrar eden davranışları ifade eden “pattern” için
doku demeyi uygun buldum; akademik dünyada buna örüntü de deniyor.
Simetri bu davranış dokularından biri olarak, dengeli bir düzen
anlamına geliyor ve genellikle istikrar, uyum ve oranlarla
ilişkilendiriliyor.
Charles Rennie Mackintosh, 1902
Psikolojide simetrik dokular, bilişsel süreçler, duygusal
tepkiler, sosyal etkileşimler ve hatta terapötik uygulamalar gibi
çeşitli alanlarda gözlemlenebiliyor.
Bilişsel simetri, düşüncenin dengesi olarak özetlenebilir.
Bilişsel psikoloji, bireylerin bilgiyi nasıl işlediğini,
depoladığını ve geri aldığını inceler. Bilişsel işleyişin temel bir
yönü, bireylerin inançları, değerleri ve eylemleri arasında uyum
sağlama arayışıdır. Bu tutarlılık arayışı, Leon Festinger
tarafından 1950'lerde geliştirilen bilişsel uyumsuzluk teorisinin
(cognitive dissonance) simetrik yapısında görülebilir. Bu
teoriye göre, bireyler çelişkili inançlara sahip olduklarında veya
eylemleri inançlarıyla çeliştiğinde psikolojik rahatsızlık -
uyumsuzluk - yaşarlar. Simetriyi yeniden sağlamak için bireyler
inançlarını değiştirebilir, davranışlarını gerekçelendirebilir veya
çatışmadan kaçınabilirler. Bu süreç, bireylerin düşüncelerini ve
eylemlerini tutarlı bir şekilde hizalamak için temel bir eğilim
olan bilişsel dengeyi gösterir.
Carlton kitaplık, Ettore-Sottsass
Ayrıca, insanlar bilgiyi kategorize etme biçimlerinde simetrik
eğilimler içindedir. Zihin, deneyimleri ve bilgiyi simetrik
çerçevelere yerleştirebildiğinde daha rahat eder; bilgi onlara
şemalar ve prototipler olarak sunulduğunda daha hızlı ve iyi
kavrarlar. Bu zihinsel yapılar, bireylerin dünyayı daha iyi
anlamalarına olanak tanır ve kavramlar ve kategoriler hakkında
dengeli bir temsil sunar. Gazetelerde infografik olarak sunulan
istatistiki bilgileri bu düşünme biçimine örnek olarak
düşünebiliriz; ülkemizde nadiren kullanılsa da dünyadaki önemli
gazeteler karmaşık bilgileri okuyucularına sunmak için bu tür
tablolardan; illustrasyonlardan ve infografiklerden
yararlanırlar.
Endüstri ürünleri tasarımı alanında prototipler zihnin ilgili
tasarımın oranlarını daha iyi anlaması için elzemdir. Tüm
tasarımcılar bilir ki tasarım kağıtta durduğu gibi durmaz; zihnin
oran ve denge anlayışı metine göre şemada, iki boyuta göre üç
boyutta daha başarılıdır. Bilişsel çalışmalar bu alandaki
incelemelerde simetrik bedenimizdeki iki el ile dokunmamızının, iki
göz ile görmemizin, iki kulak ile duymamızın, iki bacak ile dengeli
ayata durmamızın veya hareket etmemizin bağlarına kadar
uzanıyorlar. Büyük ve keyifli bir okuma alanıdır benim için her
zaman.
Endüstri ve mühendislik üretimi strüktür
bakımından simetri ilkesini çoğunlukla benimsemek
durumundadır
Prototip teorisi, insanların nesneleri ve fikirleri idealize
edilmiş veya ortalama bir temsile dayalı olarak kategorize
ettiklerini öne sürer; bu da bir kategorinin simetrik bir
anlayışını yansıtır. Bu bilişsel simetri, yalnızca bilgiyi işleme
verimliliğine yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda bireylerin
karmaşık sosyal gerçeklikleri yönlendirmek için basitleştirilmiş
simetrik dokulara dayanarak kalıp yargılar ve önyargılar
oluşturmasına da katkıda bulunur. Toplumsal çalışmalarda, siyasetin
sıkça baş vurduğu algı operasyonlarında da simetrik bilişsel
kavrama gerçeğinin rolü oldukça büyük. Çağımızın sosyal medyasına
getirilebilecek en önemli kritiklerden biri bu prototip teorisini
güçlendirmesidir. Ancak sosyal medyaya gelinceye dek insanlığın
dini değerler, aile görüşü, arkadaş çevresi ve toplumsal eğilimler
ile aslında kendilerine bu prototip teorisinde belirtilen biçimde
temsiller ile yaşamaya çalıştığını görmek kuşkusuz mümkün.
Yaratıcılığın ve özgürlüğün önündeki en somut teorilerden biridir
prototip teorisi.
Iris Van Herpen tasarımları çoğunlukla simetri
ilkesine dayanıyor
Pisokolojide simetri duygusal anlamda incelendiğinde buna
duyguların ikiliği deniyor.
Duygular, özellikle duygusal psikoloji alanında, genellikle
simetrik dokular sergiler. Duygusal denge kavramı, bireylerin
olumlu ve olumsuz duyguları bir arada ve bir yelpaze biçiminde
deneyimlediği düşüncesine dayanır ve bu durum bir simetri biçimini
yansıtır. 1980 yılında insan duyguları üzerine ortaya konan
çalışmalardan biri olan Circumplex Emotions modelinde James Russell
duyguların iki boyut temelinde dairesel bir yapıda temsil
edilebileceğini gösteriyor. Russel duyguların fiziksel tepkilerden
tetiklenerek ortaya konduğunu savunan bilim insanlarından biri.
Ortaya koyduğu bu model, duyguların izole deneyimler olmadığını,
aksine birbirleriyle ilişkili hisler olduğunu vurgular. İnsanlar
bir etkileşimde bulunduklarında sırası ile bir döngü içinde çeşitli
duyguları hissetmektedir. Russel’ın çalışmaları bu dairesel
simetriyi inceliyor ve aynı zamanda bipolar duygu durumlarını da
açıklamaya çalışıyor.
Duygusal düzen, duygusal
deneyimlerde simetri sağlamayı önemli kılıyor. Etkili duygusal
düzen, olumlu ve olumsuz duygular arasında denge kurabilme
yeteneğini içerir ve bu da dirençlilik ve iyilik halini destekler.
Duygusal durumunu yönetebilen bireyler genellikle daha yüksek yaşam
mutluluğu ve zihinsel sağlık emareleri gösterirler. Aksine, bir
dengesizlik oluşuyorsa, olumlu deneyimler sıkça yok oluyor ise,
sürekli olumsuz duygulara maruz kalınıyor ise, bu durum insanlarda
psikolojik sıkıntıya ve bozukluklara yol açabilir. Sanıyorum içinde
bulunduğumuz dönemde bu coğrafyada çoğumuzun içinde bulunduğu durum
da bu denge arayışı. Duygusal simetri arayışı olarak da
adlandırabileceğimiz bu temel ihtiyaç, zihinsel sağlık ve
kişilerarası pozitif ilişkilerin sürdürülmesi için kritik öneme
sahip.
Kişilerarası dinamiklere ve ilişkilere de sosyal simetri
denebilir. İnsanlar doğaları gereği sosyal varlıklardır ve sosyal
etkileşimlerin dinamikleri genellikle simetrik dokular yansıtır.
Sosyal psikolojideki karşılıklılık kavramı, bireylerin ilişkilerde
dengeli değişimlerde bulunma eğiliminde olduğunu vurgular. Bu
ilkeye göre, insanlar benzer davranışlar, duygular veya tutumlar
sergileyenlere olumlu yanıt verme eğilimindedir, bu da sosyal
bağlarda bir uyum duygusu oluşturur. Arkadaşlık, romantik ilişkiler
veya profesyonel etkileşimlerde ortaya çıkan bu karşılığını alma
hissi, başka bir deyişle alışverişin simetrisi, bu ilişkilerin
kalitesini ve sürdürülebilirliğini şekillendirmede önemli bir rol
oynar.
Ayrıca, simetrik dokular sözsüz iletişimde de aranır. Sosyal
psikoloji alanındaki araştırmalar, bireylerin etkileşimde
bulundukları kişilerin beden dili, ifadeleri ve jestlerini sıkça
taklit ettiklerini göstermiş; bu da sosyal simetri yaratarak
yakınlık ve bağlantı kurulmasına fayda sağlamakta. Bu duruma,
kameleon etkisi deniyor ve bu görüş simetrik davranışların sosyal
bağları kolaylaştırabileceğini ve kişilerarası ilişkileri
iyileştirebileceğini savunuyor. Bu tür bir taklit yoluyla sağlanan
denge, artan beğeni ve güven ile sonuçlanıyor; sosyal dinamiklerde
simetrinin önemi bu biçimde ortaya çıkabiliyor.
Günümüzün baskıcı ve yıkıcı ortamında psikolojik destek
arayışları, şifa bulma ve arama çabaları, psiolojik desteklere olan
ilginin artışı aslında bir bakıma simetri olarak
adlandırabileceğimiz doğal dengemizin ve uyumumuzun çağdaş yaşam
koşulları altında kaybolmasından dolayı oluşuyor.
Daniel Libeskind villa
Sadece olaylar ve bilgi çağı değil; yapılı çevre de bu uyumu
bozucu nitelikte gelişiyor. Burada tavuk mu yumurtadan; yumurta mı
tavuktan çıktı diye sorabiliriz. Bilişsel simetrimizi yitirdiğimiz
için mi karmaşık ve dengesiz bir yapılı çevre üretiyoruz; yoksa
yapılı çevremiz ve üretimlerimiz simetriden ve geleneksel
estetikten uzaklaştığı için mi bilişsel ve duygusal dengemizi
bozuyor?
Düzen ve uyum kimilerine göre monotonluk yarattığı ve -bilim
tersini söylese de- duygusal gelişimi desteklemediği için takdir
görmüyor. Çağdaş mimarık örneklerinde sıkça rastlandığı üzere,
denge merkezlerinin kaydırıldığı, katmanların üst üste
bindirildiği, eskinin üzerine yeninin radikal biçimde eklendiği,
klasikle modernin harmanlandığı sayısız örnek on yıllardır insanlık
tarafından sanatta, mimarlıkta, tasarımda üretilip duruyor.
Bunların tümüne simetrinin tersi olarak asimetri diyelim.
Frank Gehry, Vitra Museum
Asimetrik örneklerin tümü bir bakıma insanda heyecan yaratıyor.
Yine Eco’ya saygı ile, kaosun estetiği, düzensiz olanın çekiciliği
kuşkusuz yaratıcı alanlarda kendine bir yer buluyor. Ancak dikkat
edersek, bu çatı altında toplanabilecek pek çok üretimin de altında
gizli bir simetri, bir başka deyiş ile uyum ve denge bulunduğunu
gözlemleyebiliriz. Özetle eğer kompleks ve asimetrik bir yapı, bir
tasarım eğer beğeni yaratıyorsa ve kabul görüyorsa mutlaka kendi
içinde ve/veya tamamlayıcı çevresi ile bir uyum ve denge içinde
olmalı. İnsan beyni aksini ret ediyor.
Çağdaş mimarlık bir bakıma doğaya meydan okumak için asimetriden
yararlanıyor.
Şaşırtıcı bir unsur olarak asimetri her ne kadar beğeni
yaratabilecek bir değer olarak ortaya konsa da, aslında çoğunlukla
bu beğeni insanın varoluş kodlarında yazılı olan doğal yapısına
uymuyor ve geri planda sürekli bir tedirginlik yaratabiliyor.
Tedirginlik güvensizlik hissidir biraz. Uzaklaştırıcıdır. Şaşkınlık
ile ortaya çıkan beğeni biraz da hevestir sanki. Böylece bir bakıma
geçicidir de.
Doğal çevresi ve kendi doğası simetrik olarak yaratılmış insan;
istisnalar hariç, galiba hep simetrinin huzur ve denge veren
büyüleyici hayranlığında esir kalmış; geleceğin tasarımlarına
not.