İktidarın üç yıllık yol haritasını ortaya koyan 2024-26 Orta
Vadeli Program (OVP), tutarsızlıkları, verilerin uyumsuzluğu ve
“temenni belgesi” olması niteliğiyle çok tartışıldı. Ancak gözden
kaçan öyle iki maddesi var ki, mutlaka üzerinde durmayı
gerektiriyor.
En son Akbelen, öncesinde Kazdağları, İzmir Tire derken maden
şirketlerine doğa katliamı için verdiği izinlerle sabıkası zaten
kabarık olan iktidarın OVP’ye yerleştirdiği bölüm, apaçık bir
tehdidin pervasız itirafı olmuş.
OVP’nin Ödemeler Dengesi - Politika ve Tedbirler kısmında, 37-41
sayılı maddeler neredeyse maden şirketlerine müjde niteliği
taşıyor. 2024’ün üçüncü çeyreğinde hayata geçirilecek adımı öyle
bir açıklıkla ortaya koymuş ki, madencilik sektörünün hep bir
ağızdan OVP güzellemesi boşuna değil.
Madencilik sektörü temsilcilerine geçtiğimiz günlerde büyük bir
coşkuyla “Eğer OVP’deki maddeler hayata geçirilirse, 6,5 milyar
dolarlık ihracatımızı 30-40 milyar dolar seviyelerine
çıkarabiliriz” açıklaması yaptıran sevincin arka planı da işte bu
maddeler…
Özellikle 40. Madde aynen şöyle:
“Maden arama faaliyetleri mevzuatta kamu yararına
faaliyet olarak tanımlanacak ve madenlerin işletilmesinin
türlerine, niteliklerine ve sürdürülebilirlik ilkelerine göre
detaylı olarak ele alındığı yatırım güvencesini artıracak
yeni bir temel düzenleme hazırlanacaktır”
Seçimlerin ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilen
Mehmet Şimşek’in ilk programında söz konusu düzenlemenin bir
“kanun”la yapılacağı da, önümüzdeki yılın üçüncü çeyreğinde hayata
geçirileceği de taahhüt edilmiş.
Akbelen İkizköyü'nde yüz yıllık ağaçlardan oluşan ormanın linyit
kömürü rezervi işletilsin diye birkaç günde yok edilmesi,
Kazdağları'nda, Çanakkale’nin Çan ve Bayramiç ilçeleri arasındaki
bölgede altın çıkarmak için doğa katliamı yapılması, İzmir’in Tire
İlçesi'nde kızılçam ormanlarının yok edilmesi, Malatya’da altın,
gümüş, demir için Hekimhan, Arguvan, Arapkir, Kuluncak, Yeşilyurt,
Doğanşehir, Akçadağ başta olmak üzere neredeyse tüm ilçelerde tarım
arazilerini yok eden maden aramaları… Daha onlarca bölgede sivil
vicdanın engellemeye çalıştığı talan ve yağma… Bu talan ve yağmanın
tamamı artık “kamu yararına” olacak.
Öyle bir düzenleme ki vergi teşviki, indirimleri, vergi
muafiyetleri ile hukuki engellerden muafiyetlerle “yatırım
güvencesi” taahhüt ettiği maden şirketlerinin önünde, ekolojik,
ekonomik, anayasal hiçbir engel bırakmayacak.
Ama iş bununla da bitmiyor.
OVP’nin bir başka bölümünde, “İstihdam” başlığı altında, yani
bambaşka bir konuyla ilgili gibi görünen ama aksine tam da bununla
ilgili, tamamlayıcı bir başka tehdit daha yerleştirilmiş.
Önce bir hatırlatma yapalım. 13 Eylül’de TÜİK’in yayınladığı
sektör bilançoları raporunda çarpıcı bir gerçek yer alıyordu.
Raporda 2022 yılında şirketlerin kârlılığının 2009’dan bu yana
geçen 14 yılın en yüksek düzeyine çıktığını gördük. İlk sırada
hangi sektör vardı? Madencilik. Aynı dönemde Emeğin payının da son
14 yılın en düşük düzeyine indiği görülüyordu.
Elbette tesadüf değil.
Şimdi iktidar önümüzdeki 3 yılda bu garabeti kurumsallaştırarak
sürdüreceğini taahhüt ediyor. Böylece elbette emek de OVP’nin
tehdidinden payını alacak.
Ülkede emek rezervinin yüksekliğiyle bölüşümde hep dayak yiyen
emeği, OVP bu kez göçmen işçiyle tehdit ediyor.
Yüksek enflasyon ortamında bile yeterince ücret artışı alamayan,
itiraz ettiğinde kapıda bekleyen yüzlerce işsiz emekçinin yerine
ikame edileceğini bilen işçiye, OVP bir de göçmen işçi
rezervi sopasını göstermiş. Özellikle tehlikeli ve ağır
işler sınıfında işverenlerin birçoğunun arayıp da bulamadığı
şey…
OVP’nin “İstihdam” başlığı altında sayılan politika ve
tedbirlerin 18. ve 19. maddeleri aynen şöyle:
“Yurtiçinden temininde zorluk yaşanan hallerde işgücü
piyasasının farklı vasıflarda ihtiyaçlarını karşılamak üzere
göç ve istihdam politikalarının dengeli bir şekilde
uyumlaştırılması sağlanacaktır”
ve “Geçici ve/veya uluslararası koruma
statüsündekilerin, kayıtlı olduğu ilde ikamet başta olmak
üzere Türkiye’de bulunma şartlarına riayet etmeleri gözetilerek,
işgücü temininde güçlük çekilen alanlar öncelikli
olmak üzere kayıtlı bir biçimde çalışmaları tesis edilecektir.”
2021’de AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, “Suriyeliler bir
gitsin ülke ekonomisi çöker" derken önümüzdeki üç yılın
sinyalini de veriyormuş meğer.
Geniş tanımlı işsizlik oranı resmi rakamlara göre bile yüzde
22,5’e ve geniş tanımlı işsiz sayısı 8,6 milyona çıkmışken,
yurtiçinden işçi temininde zorluk niye yaşanır? Üç kuruş
paraya günde 12 saat insan çalıştırmak istedikleri için olabilir
mi?
İşte bu “zorluğun” çözümünü iktidar, önümüzdeki 3 yıl için
OVP’de ortaya koymuş.
Yani işverene diyor ki, düşük ücretle karın tokluğuna çalışmayı
kabul etmeyeni gönder, asgari ücretin altında çalışmaya razı ve
hiçbir sosyal hak talebi olmayan göçmen, mülteci, geçici koruma
altında yabancıları işe al. Kârlarını artırırken, ücret maliyetini
de düşür.
Ormanı, doğayı, çevreyi, tarım alanlarını hiç eden pervasız
yağma, “kamu yararına” diyecek bir kanunla korunurken, başta
Madencilik en kârlı sektör olmaya devam edecek. Başta madenlerde
olmak üzere en ağır koşullarda çalışmaya zorlanan emekçi de göçmen
işçi ikamesiyle terbiye edilecek.
Ne ala plan.
Orta Vadeli Program, iktidarın ilkeleri, öncelikleri ve politika
tercihleridir.
Bu Orta Vadeli Program, doğaya, çevreye ve emeğe düşman bir
programdır.